# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | اِذْ نُسَوّ۪يكُمْ بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ | |
Türkçe Okunuşu * | İż nusevvîkum birabbi-l’âlemîn(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | “Çünkü sizi Âlemlerin Rabbiyle aynı seviyede tutuyorduk.” |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | 96,97,98,99,100,101,102. Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | “Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk.” |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | "Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk." |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Çünkü sizi rabbül'âlemîn seviyyesinde tutuyorduk |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | «Çünkü sizi aalemlerin Rabbi ile bir seviyyede tutuyorduk». |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | “Çünki, sizi âlemlerin Rabbiyle bir tutuyorduk.” |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Çünkü (ey putlar), sizi âlemlerin Rabbine denk tutuyorduk. |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | «Çünkü biz sizi (ey putlar) Âlemlerin Rabbine müsavî tutuyorduk.» |
11. | Ümit Şimşek Meali | “O vakit sizi Âlemlerin Rabbiyle bir tutuyorduk. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | "´When we held you as equals with the Lord of the Worlds; |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Şuarâ Sûresi 98. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...
Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...
En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...
En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...