# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | قَالُوا سَوَٓاءٌ عَلَيْنَٓا اَوَعَظْتَ اَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْوَاعِظ۪ينَۙ | |
Türkçe Okunuşu * | Kâlû sevâun ‘aleynâ eve’azte em lem tekun mine-lvâ’izîn(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Şöyle karşılık verdiler: “Sen öğüt versen de vermesen de bizim için farketmez. Bildiğimizden vazgeçmeyiz!” |
2. | Diyanet Vakfı Meali | (Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | "İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizce birdir. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Dediler ki: “Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir.” |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | "Dediler ki: "Sen ha vaaz etmişsin, ha vaaz edenlerden olmamışsın, bizce birdir." |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Sen, dediler: ha va'zetmişin ha va'zedenlerden olmamışın bizce müsavidir |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | Dediler: «Va'z etsen de, yahud va'z edicilerden olmasan da bize göre birdir». |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | (Onlar şöyle) dediler: “(Sen) nasîhat etsen de, nasîhat edenlerden olmasan da, bizim için birdir. (Biz vazgeçmeyiz!)” |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Onlar dediler ki: “- Sen öğüd versen de, öğüd verenlerden olmasan da bizce farkı yoktur. |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Dediler ki: «Öğüt versen de veya öğüt verenlerden olmasan da bize karşı müsavîdir.» |
11. | Ümit Şimşek Meali | Dediler ki: “Bize öğüt versen de bizim için birdir, vermesen de. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | They said: "It is the same to us whether thou admonish us or be not among (our) Admonishers! |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Şuarâ Sûresi 136. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Kehf Suresinin 54. ayetinde şöyle buyrulur: Kehf Suresi 54. Ayet Arapça: وَلَقَدْ صَرَّفْنَا ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ لِلنَّاسِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۜ وَك ...
Kehf Suresinin 46. ayetinde şöyle buyrulur: Kehf Suresi 46. Ayet Arapça: اَلْمَالُ وَالْبَنُونَ ز۪ينَةُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَالْبَاقِيَاتُ الصّ ...
Kehf Suresinin 45. ayetinde şöyle buyrulur: Kehf Suresi 45. Ayet Arapça: وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا كَمَٓاءٍ اَنْزَلْنَاهُ مِنَ ...
Kehf Suresinin 29. ayetinde şöyle buyrulur: Kehf Suresi 29. Ayet Arapça: وَقُلِ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ فَمَنْ شَٓاءَ فَلْيُؤْمِنْ وَمَنْ شَٓاءَ فَ ...
Kehf Suresinin 23-24. ayetlerinde şöyle buyrulur: Kehf Suresi 23-24. Ayet Arapça: وَلَا تَقُولَنَّ لِشَا۬يْءٍ اِنّ۪ي فَاعِلٌ ذٰلِكَ غَدًاۙ اِلَّٓا ...
Kehf Suresinin 17. ayetinde şöyle buyrulur: Kehf Suresi 17. Ayet Arapça: مَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِۚ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ ...