# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | فَاَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ | |
Türkçe Okunuşu * | Feaḣracnâhum min cennâtin ve’uyûn(in) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Böylece biz onları, İsrâiloğulları’nın peşine düşürerek o çok güzel bağlardan, bahçelerden, akıp giden su kaynaklarından sürüp çıkardık. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | 57, 58. Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli bir yerden çıkardık. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | 57,58,59. Ama biz Firavun ve adamlarını bahçelerden, pınar başlarından, hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Böylece oralara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | 57,58. Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Ama (sonunda) biz, onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden, pınarlardan, |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Bu suretle bunları bostanlardan, pınarlardan |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | 57,58. Bu suretle onları bostanlardan, akar sulardan, hazînelerden ve şerefli makam (lar) dan çıkardık. |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | 57,58. Böylelikle (İsrâiloğullarının peşine düşürerek) onları bahçelerden, pınarlardan, hazînelerden ve güzel yerlerden çıkardık. |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Böylece Firavun'u ve kavmini çıkardık bostanlardan, pınarlardan; |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Cenâb-ı Hak da buyuruyor ki: «Artık biz onları bostanlardan, ırmaklardan çıkardık.» |
11. | Ümit Şimşek Meali | İşte böyle çıkardık onları bahçelerinden, pınarlarından. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | So We expelled them from gardens, springs, |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Şuarâ Sûresi 57. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Müminûn suresinin 84. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 84. Ayet Arapça: قُلْ لِمَنِ الْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهَٓا اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ Müm ...
Teğâbün sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 18 âyettir. İsmini, 9. âyette geçen ve “aldanma, aldatma, kar-zarar” mânasına gelen اَلتَّغَابُنُ (teğâbün) k ...
Müminûn suresinin 62. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 62. Ayet Arapça: ِ وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِ ...
Müminûn suresinin 53. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 53. Ayet Arapça: ِ فَتَقَطَّعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًاۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَ ...
Yâsîn sûresi, Mekke’de nâzil olmuştur. 83 âyettir. İsmini birinci âyette geçen يٰسٓ (Yâsîn) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, iniş sırasına gör ...
Müminûn suresinin 29. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 29. Ayet Arapça: ِ وَقُلْ رَبِّ اَنْزِلْن۪ي مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْمُ ...