# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | ثُمَّ جَٓاءَهُمْ مَا كَانُوا يُوعَدُونَۙ | |
Türkçe Okunuşu * | Śumme câehum mâ kânû yû’adûn(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Sonra da tehdit edildikleri azap başlarına gelse, |
2. | Diyanet Vakfı Meali | 205, 206. Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak, sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse! |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | 205,206,207. Söylesene, Biz onlara yıllar yılı nimetler vermiş olsak, sonra da tehdit edildikleri şey başlarına gelse, kendilerine verilmiş olan nimetler onlara bir fayda sağlar mı? |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, (hâlleri nice olurdu?) |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Sonra kendilerine vaad edilen (azab) gelip çatarsa, |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Sonra kendilerine edilen vaid gelip çatarsa |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | 205,206,207. Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi? |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | 205,206. Söyleyin bakalım! Eğer onları senelerce (yaşatıp) ni'metlendirsek, sonra da o tehdîd edilmekte oldukları (azab) başlarına gelse (ne yapacaklar?) |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Sonra kendilerine verilen azab vaadi gelip çatarsa, |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Sonra onlara tehdit edilmiş oldukları şey gelecek olsa. |
11. | Ümit Şimşek Meali | Sonra da kendilerine vaad edilen şey başlarına geliverse, |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | Yet there comes to them at length the (Punishment) which they were promised! |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Şuarâ Sûresi 206. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Kehf Suresinin 54. ayetinde şöyle buyrulur: Kehf Suresi 54. Ayet Arapça: وَلَقَدْ صَرَّفْنَا ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ لِلنَّاسِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۜ وَك ...
Kehf Suresinin 46. ayetinde şöyle buyrulur: Kehf Suresi 46. Ayet Arapça: اَلْمَالُ وَالْبَنُونَ ز۪ينَةُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَالْبَاقِيَاتُ الصّ ...
Kehf Suresinin 45. ayetinde şöyle buyrulur: Kehf Suresi 45. Ayet Arapça: وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا كَمَٓاءٍ اَنْزَلْنَاهُ مِنَ ...
Kehf Suresinin 29. ayetinde şöyle buyrulur: Kehf Suresi 29. Ayet Arapça: وَقُلِ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ فَمَنْ شَٓاءَ فَلْيُؤْمِنْ وَمَنْ شَٓاءَ فَ ...
Kehf Suresinin 23-24. ayetlerinde şöyle buyrulur: Kehf Suresi 23-24. Ayet Arapça: وَلَا تَقُولَنَّ لِشَا۬يْءٍ اِنّ۪ي فَاعِلٌ ذٰلِكَ غَدًاۙ اِلَّٓا ...
Kehf Suresinin 17. ayetinde şöyle buyrulur: Kehf Suresi 17. Ayet Arapça: مَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِۚ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ ...