# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | لَا يُؤْمِنُونَ بِه۪ حَتّٰى يَرَوُا الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۙ | |
Türkçe Okunuşu * | Lâ yu/minûne bihi hattâ yeravû-l’ażâbe-l-elîm(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Artık onlar can yakıcı azabı görünceye kadar ona inanmayacaklardır. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | 200, 201. Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | 200,201,202. Suçluların kalblerine Kuran'ı böylece sokarız da, can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara haberleri olmadan geliverecektir. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | 201,202,203. Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | 200,201. Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | İyman etmezler ana tâ o elim azâbı görecekleri deme kadar |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | o pek çetin azâbı görecekleri (âna) kadar onlar (kaabil değil) bu (Kur'ana) inanmazlar. |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | Elemli bir azâbı görmedikçe ona îmân etmezler. |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | O acıklı azabı görecekleri ana kadar, bu Kur'ân'a iman etmezler. |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | O pek acılı azabı görünceye değin ona (Kur'an'a) imân etmezler. |
11. | Ümit Şimşek Meali | Öyle ki, acı azabı görmedikçe iman etmezler. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | They will not believe in it until they see the grievous Penalty; |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Şuarâ Sûresi 201. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Hakîkaten Hazret-i Âdem’le başlayan ve Âhir Zaman Nebîsi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de kemâle eren İslâm’ın, Kur’ân-ı Kerîm’le vâsıl oldu ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رَبَّنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يب ...
Kur’ân hizmetine koşan bu Kur’ân âşıkları, Rabbimiz’in rızâsına ve hatıra gelmeyecek ilâhî lûtuflara nâil olmuşlardır. Bu ilâhî lûtuf manzaralarından ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: رَبَّنَا اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ۟ “Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni ...
Âyet-i kerîmede buyrulur: “Andolsun ki Biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur’ân’da insanlara her türlü misâli verdik.” (ez-Zümer, 27) Yine Cenâb-ı Hak âye ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: قُلْ لِعِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً مِنْ قَبْل ...