Karşılaştır Sâffât Sûresi 1:
Andolsun o saf bağlayıp duranlara.
وَالصَّٓافَّاتِ صَفًّاۙ ﴿١﴾
فَالزَّاجِرَاتِ زَجْرًاۙ ﴿٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 3:
Ve o yolda zikir okuyanlara.
فَالتَّالِيَاتِ ذِكْرًاۙ ﴿٣﴾
اِنَّ اِلٰهَكُمْ لَوَاحِدٌۜ ﴿٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 5:
O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir, bütün doğuların da Rabbidir.
رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِۜ ﴿٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 6:
Gerçekten biz dünya göğünü (o yakın göğü) bir zinetle, yıldızlarla süsledik.
اِنَّا زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِز۪ينَةٍۨ الْكَوَاكِبِۙ ﴿٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 7:
Onu her inatçı şeytandan koruduk.
وَحِفْظًا مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ مَارِدٍۚ ﴿٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 8:
Onlar yüksek (melekler) topluluğunu dinleyemezler. Her taraftan kovulup atılırlar.
لَا يَسَّمَّعُونَ اِلَى الْمَلَاِ الْاَعْلٰى وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍۗ ﴿٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 9:
Uzaklaştırılırlar. Onlara ardı arkası kesilmez bir azab vardır.
دُحُورًا وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌۙ ﴿٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 10:
Ancak kulak hırsızlığı yapanlar olur. Onu da yakıcı bir alev takip eder.
اِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ ﴿١٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 11:
Şimdi onlara sor: "Yaradılışça kendileri mi daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı?" Gerçekten biz onları cıvık bir çamurdan yarattık.
فَاسْتَفْتِهِمْ اَهُمْ اَشَدُّ خَلْقًا اَمْ مَنْ خَلَقْنَاۜ اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِنْ ط۪ينٍ لَازِبٍ ﴿١١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 12:
Fakat sen onlara şaşıyorsun, ama onlar (seninle) eğleniyorlar.
بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَۖ ﴿١٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 13:
Kendilerine hatırlatıldığında da düşünmüyorlar.
وَاِذَا ذُكِّرُوا لَا يَذْكُرُونَۖ ﴿١٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 14:
Bir mucize gördükleri zaman da eğlenceye alıyorlar.
وَاِذَا رَاَوْا اٰيَةً يَسْتَسْخِرُونَۖ ﴿١٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 15:
Ve diyorlar ki: "Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir."
وَقَالُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌۚ ﴿١٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 16:
"Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman mı biz tekrar dirilecekmişiz?"
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ ﴿١٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 17:
"Önceki atalarımız da mı?.."
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَۜ ﴿١٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 18:
De ki: "Evet, hem de sizler çok aşağılanmış olarak (dirileceksiniz)."
قُلْ نَعَمْ وَاَنْتُمْ دَاخِرُونَۚ ﴿١٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 19:
Çünkü O (sura üfürmek) zorlu bir kumandadan ibarettir ki, derhal onların gözleri açılıverir.
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ فَاِذَا هُمْ يَنْظُرُونَ ﴿١٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 20:
"Eyvah bizlere! İşte bu hesap günüdür." derler.
وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هٰذَا يَوْمُ الدّ۪ينِ ﴿٢٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 21:
(Onlara): "İşte bu, sizin yalanlamakta olduğunuz (iyi ve kötüyü) ayırt etme günüdür" denir.
هٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَ۟ ﴿٢١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 22:
22,23. Toplayın mahşere o zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın da götürün onları sırata (cehennem köprüsüne) doğru.
اُحْشُرُوا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا وَاَزْوَاجَهُمْ وَمَا كَانُوا يَعْبُدُونَۙ ﴿٢٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 23:
22,23. Toplayın mahşere o zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın da götürün onları sırata (cehennem köprüsüne) doğru.
مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَاهْدُوهُمْ اِلٰى صِرَاطِ الْجَح۪يمِۙ ﴿٢٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 24:
Ve durdurun onları, çünkü sorguya çekilecekler.
وَقِفُوهُمْ اِنَّهُمْ مَسْؤُ۫لُونَۙ ﴿٢٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 25:
(Onlara): "Ne oldu sizlere de yardımlaşmıyorsunuz?" (denilir.)
مَا لَكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ ﴿٢٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 26:
Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır.
بَلْ هُمُ الْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ ﴿٢٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 27:
Onlar, birbirine dönmüş soruşuyorlar.
وَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ ﴿٢٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 28:
Onlar: "Siz bize (uğurlu görünerek) sağdan gelir dururdunuz" derler.
قَالُٓوا اِنَّكُمْ كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَم۪ينِ ﴿٢٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 29:
(İleri gelenler de) derler ki: "Hayır, siz inanmamıştınız."
قَالُوا بَلْ لَمْ تَكُونُوا مُؤْمِن۪ينَۚ ﴿٢٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 30:
"Bizim de size karşı bir gücümüz yoktu. Fakat siz azmış bir kavimdiniz."
وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍۚ بَلْ كُنْتُمْ قَوْمًا طَاغ۪ينَ ﴿٣٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 31:
"Onun için üzerimize Rabbimizin azab sözü hak oldu. Şüphesiz azabımızı tadacağız."
فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَاۗ اِنَّا لَذَٓائِقُونَ ﴿٣١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 32:
"Evet biz, sizi kışkırttık. Çünkü biz azgındık."
فَاَغْوَيْنَاكُمْ اِنَّا كُنَّا غَاو۪ينَ ﴿٣٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 33:
O halde hepsi o gün azabda ortaktırlar.
فَاِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ ﴿٣٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 34:
İşte biz günahkarlara böyle yaparız.
اِنَّا كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ ﴿٣٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 35:
Çünkü onlar, kendilerine: "Allah'tan başka ilâh yoktur" denildiği zaman kafa tutuyorlardı.
اِنَّهُمْ كَانُٓوا اِذَا ق۪يلَ لَهُمْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ يَسْتَكْبِرُونَۙ ﴿٣٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 36:
Ve: "Biz, hiçbir mecnun (deli) şair için ilâhlarımızı bırakır mıyız?" diyorlardı.
وَيَقُولُونَ اَئِنَّا لَتَارِكُٓوا اٰلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَجْنُونٍۜ ﴿٣٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 37:
Hayır o, hak ile geldi ve bütün peygamberleri tasdik etti.
بَلْ جَٓاءَ بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَل۪ينَ ﴿٣٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 38:
Elbette siz o acı azabı tadacaksınız.
اِنَّكُمْ لَذَٓائِقُوا الْعَذَابِ الْاَل۪يمِۚ ﴿٣٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 39:
Bununla beraber başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalandırılacaksınız.
وَمَا تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۙ ﴿٣٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 40:
Sadece Allah'ın ihlaslı kulları müstesnadır.
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ ﴿٤٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 41:
İşte onlar için belli bir rızık vardır.
اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَعْلُومٌۙ ﴿٤١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 42:
42,43. Meyveler (vardır), Naîm cennetlerinde onlara hep ikram edilir.
فَوَاكِهُۚ وَهُمْ مُكْرَمُونَۙ ﴿٤٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 43:
42,43. Meyveler (vardır), Naîm cennetlerinde onlara hep ikram edilir.
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِۙ ﴿٤٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 44:
(Onlar) Karşılıklı tahtlar üzerindedirler.
عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ ﴿٤٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 45:
45,46. İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır.
يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ ﴿٤٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 46:
45,46. İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır.
بَيْضَٓاءَ لَذَّةٍ لِلشَّارِب۪ينَۚ ﴿٤٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 47:
Onda ne bir zararlı sonuç vardır, ne de sarhoşluk verir.
لَا ف۪يهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنْزَفُونَ ﴿٤٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 48:
Yanlarında iri gözlü, bakışlarını kocalarından başkalarına çevirmeyen hanımlar vardır.
وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ ع۪ينٌۙ ﴿٤٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 49:
Sanki onlar örtülüp saklanmış yumurta gibidirler.
كَاَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَكْنُونٌ ﴿٤٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 50:
Derken birbirine dönüp sorarlar:
فَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ ﴿٥٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 51:
İçlerinden bir sözcü der ki: "Gerçekten benim bir arkadaşım vardı."
قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ اِنّ۪ي كَانَ ل۪ي قَر۪ينٌۙ ﴿٥١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 52:
Derdi ki: "Sen gerçekten inananlardan mısın?"
يَقُولُ اَئِنَّكَ لَمِنَ الْمُصَدِّق۪ينَ ﴿٥٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 53:
"Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman biz hakikaten cezalanacak mıyız?"
ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا ءَاِنَّا لَمَد۪ينُونَ ﴿٥٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 54:
"Siz onu tanır mısınız?" der.
قَالَ هَلْ اَنْتُمْ مُطَّلِعُونَ ﴿٥٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 55:
Derken bakınır ve onu cehennemin ta ortasında görür.
فَاطَّلَعَ فَرَاٰهُ ف۪ي سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِ ﴿٥٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 56:
Ona şöyle der: "Allah'a yemin ederim ki, doğrusu sen az daha beni helak edecektin."
قَالَ تَاللّٰهِ اِنْ كِدْتَ لَتُرْد۪ينِۙ ﴿٥٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 57:
"Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de bu tutuklananlardan olacaktım."
وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبّ۪ي لَكُنْتُ مِنَ الْمُحْضَر۪ينَ ﴿٥٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 58:
58,59. "Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?
اَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّت۪ينَۙ ﴿٥٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 59:
58,59. "Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?
اِلَّا مَوْتَتَنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَ ﴿٥٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 60:
İşte bu büyük kurtuluştur.
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ ﴿٦٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 61:
Çalışanlar işte böyle bir kurtuluş için çalışsınlar.
لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ ﴿٦١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 62:
Nasıl, bu mu daha hayırlı konukluk için, yoksa zakkum ağacı mı?
اَذٰلِكَ خَيْرٌ نُزُلًا اَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ ﴿٦٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 63:
Gerçekten biz onu zalimler için bir fitne (imtihan) yaptık.
اِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِلظَّالِم۪ينَ ﴿٦٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 64:
O bir ağaçtır ki cehennemin dibinde çıkar.
اِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ ف۪ٓي اَصْلِ الْجَح۪يمِۙ ﴿٦٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 65:
Tomurcukları şeytanların başları gibidir.
طَلْعُهَا كَاَنَّهُ رُؤُ۫سُ الشَّيَاط۪ينِ ﴿٦٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 66:
Mutlaka onlar, ondan yiyecekler de karınlarını bundan dolduracaklardır.
فَاِنَّهُمْ لَاٰكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۜ ﴿٦٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 67:
Sonra üzerine onlar için kaynar bir içecek vardır.
ثُمَّ اِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِنْ حَم۪يمٍۚ ﴿٦٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 68:
Sonra da dönecekleri yer, şüphesiz cehennemdir.
ثُمَّ اِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَاِلَى الْجَح۪يمِ ﴿٦٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 69:
Çünkü onlar, atalarını sapıklıkta buldular.
اِنَّهُمْ اَلْفَوْا اٰبَٓاءَهُمْ ضَٓالّ۪ينَۙ ﴿٦٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 70:
Şimdi de kendileri onların izlerinde koşturuyorlar.
فَهُمْ عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ يُهْرَعُونَ ﴿٧٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 71:
Andolsun ki, onlardan öncekilerin çoğu sapıklıkta idiler.
وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ اَكْثَرُ الْاَوَّل۪ينَۙ ﴿٧١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 72:
Gerçekten biz onlara içlerinden uyarıcı peygamberler de gönderdik.
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا ف۪يهِمْ مُنْذِر۪ينَ ﴿٧٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 73:
Sonra da bak o uyarılanların sonu nasıl oldu?
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَر۪ينَۙ ﴿٧٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 74:
Ancak Allah'ın ihlas ile seçilen kulları başka.
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ۟ ﴿٧٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 75:
Andolsun ki Nuh bize seslenip dua etmişti de biz de ne güzel kabul etmiştik.
وَلَقَدْ نَادٰينَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ الْمُج۪يبُونَۚ ﴿٧٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 76:
Biz hem onu, hem ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
وَنَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۘ ﴿٧٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 77:
Hem onun neslini bâki kalanlar kıldık.
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاق۪ينَۘ ﴿٧٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 78:
Hem de sonradan gelenler içinde güzel bir namını bıraktık.
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَۘ ﴿٧٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 79:
Bütün âlemler içinde Nuh'a selam olsun.
سَلَامٌ عَلٰى نُوحٍ فِي الْعَالَم۪ينَ ﴿٧٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 80:
İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ ﴿٨٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 81:
Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿٨١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 82:
Sonra diğerlerini suda boğduk.
ثُمَّ اَغْرَقْنَا الْاٰخَر۪ينَ ﴿٨٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 83:
Şüphesiz ki İbrahim de onun kolundandı.
وَاِنَّ مِنْ ش۪يعَتِه۪ لَاِبْرٰه۪يمَۢ ﴿٨٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 84:
Çünkü o, Rabbine tertemiz bir kalb ile gelmişti.
اِذْ جَٓاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍ ﴿٨٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 85:
O babasına ve kavmine şöyle demişti: "Siz nelere tapıyorsunuz?"
اِذْ قَالَ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ مَاذَا تَعْبُدُونَۚ ﴿٨٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 86:
"Yalancılık etmek için mi Allah'tan başka ilâhlar istiyorsunuz?"
اَئِفْكًا اٰلِهَةً دُونَ اللّٰهِ تُر۪يدُونَۜ ﴿٨٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 87:
"Siz âlemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?"
فَمَا ظَنُّكُمْ بِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿٨٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 88:
89,89. Derken yıldızlara bir baktı da: "Ben gerçekten hastayım" dedi.
فَنَظَرَ نَظْرَةً فِي النُّجُومِۙ ﴿٨٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 89:
89,89. Derken yıldızlara bir baktı da: "Ben gerçekten hastayım" dedi.
فَقَالَ اِنّ۪ي سَق۪يمٌ ﴿٨٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 90:
O zaman arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler.
فَتَوَلَّوْا عَنْهُ مُدْبِر۪ينَ ﴿٩٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 91:
Derken bir kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da, "Buyursanıza, yemez misiniz?" dedi.
فَرَاغَ اِلٰٓى اٰلِهَتِهِمْ فَقَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۚ ﴿٩١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 92:
(Cevap vermediklerini görünce de): "Neyiniz var da konuşmuyorsunuz?" (dedi).
مَا لَكُمْ لَا تَنْطِقُونَ ﴿٩٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 93:
Nihayet bir yolunu bulup onlara kuvvetli bir darbe indirdi.
فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْبًا بِالْيَم۪ينِ ﴿٩٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 94:
Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yürüdüler.
فَاَقْبَلُٓوا اِلَيْهِ يَزِفُّونَ ﴿٩٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 95:
İbrahim dedi ki: "A, siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?"
قَالَ اَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَۙ ﴿٩٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 96:
"Halbuki sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır."
وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ ﴿٩٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 97:
Onlar: "Haydin onun için bir yapı yapın da onu ateşe atın." dediler.
قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَانًا فَاَلْقُوهُ فِي الْجَح۪يمِ ﴿٩٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 98:
Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de kendilerini daha alçak düşürdük.
فَاَرَادُوا بِه۪ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْاَسْفَل۪ينَ ﴿٩٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 99:
Bir de dedi ki: "Ben Rabbime gidiyorum, o bana yolunu gösterir."
وَقَالَ اِنّ۪ي ذَاهِبٌ اِلٰى رَبّ۪ي سَيَهْد۪ينِ ﴿٩٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 100:
"Ey Rabbim! Bana salihlerden (bir oğul) ihsan et!"
رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿١٠٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 101:
Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik.
فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَل۪يمٍ ﴿١٠١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 102:
Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: "Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi. Çocuk da: "Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ اِنّ۪ٓي اَرٰى فِي الْمَنَامِ اَنّ۪ٓي اَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرٰىۜ قَالَ يَٓا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُۘ سَتَجِدُن۪ٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّابِر۪ينَ ﴿١٠٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 103:
Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah'a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı.
فَلَمَّٓا اَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَب۪ينِۚ ﴿١٠٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 104:
Biz de ona şöyle seslendik: "Ey İbrahim! "
وَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَٓا اِبْرٰه۪يمُۙ ﴿١٠٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 105:
"Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki, biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız."
قَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَاۚ اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ ﴿١٠٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 106:
"Şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı." (dedik)
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْبَلٰٓؤُ۬ا الْمُب۪ينُ ﴿١٠٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 107:
Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.
وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظ۪يمٍ ﴿١٠٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 108:
Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nâm bıraktık.
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ ﴿١٠٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 109:
Selam olsun İbrahim'e...
سَلَامٌ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ ﴿١٠٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 110:
İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ ﴿١١٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 111:
Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿١١١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 112:
Ona bir de salihlerden bir peygamber olmak üzere İshak'ı müjdeledik.
وَبَشَّرْنَاهُ بِاِسْحٰقَ نَبِيًّا مِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿١١٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 113:
Hem ona hem İshak'a bereketler verdik. Her ikisinin neslinden de hem iyilik yapanlar var, hem de açıkça kendi nefsine zulmedenler var.
وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلٰٓى اِسْحٰقَۜ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِنَفْسِه۪ مُب۪ينٌ۟ ﴿١١٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 114:
Andolsun ki biz Musa ile Harun'a da nimetler verdik.
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَۚ ﴿١١٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 115:
Hem kendilerini ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۚ ﴿١١٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 116:
Hem yardım ettik onlara da, galip gelenler onlar oldular.
وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَۚ ﴿١١٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 117:
Hem kendilerine o belli kitabı (Tevrat'ı) verdik.
وَاٰتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَب۪ينَۚ ﴿١١٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 118:
Kendilerini doğru yola çıkardık.
وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۚ ﴿١١٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 119:
Sonrakiler içinde onlara iyi bir nam bıraktık:
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْاٰخِر۪ينَ ﴿١١٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 120:
Selam olsun, Musa ile Harun'a.
سَلَامٌ عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَ ﴿١٢٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 121:
İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ ﴿١٢١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 122:
Çünkü onların ikisi de bizim mümin kullarımızdandı.
اِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿١٢٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 123:
Şüphesiz İlyas da gönderilen peygamberlerdendir.
وَاِنَّ اِلْيَاسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ ﴿١٢٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 124:
124,125,126. Hani o kavmine: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da "Ba'l'e" (Ba'l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?" dedi.
اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَلَا تَتَّقُونَ ﴿١٢٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 125:
124,125,126. Hani o kavmine: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da "Ba'l'e" (Ba'l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?" dedi.
اَتَدْعُونَ بَعْلًا وَتَذَرُونَ اَحْسَنَ الْخَالِق۪ينَۙ ﴿١٢٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 126:
124,125,126. Hani o kavmine: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da "Ba'l'e" (Ba'l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?" dedi.
اَللّٰهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ ﴿١٢٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 127:
Fakat onlar, onu yalanladılar. Bu yüzden onlar mutlaka (cehennemde) hazır bulundurulacaklardır.
فَكَذَّبُوهُ فَاِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَۙ ﴿١٢٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 128:
Ancak Allah'ın ihlaslı kulları müstesna.
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ ﴿١٢٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 129:
Ona da sonrakiler içinde şunu bıraktık:
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ ﴿١٢٩﴾
سَلَامٌ عَلٰٓى اِلْيَاس۪ينَ ﴿١٣٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 131:
İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ ﴿١٣١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 132:
Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.
اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿١٣٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 133:
Şüphesiz Lût da gönderilen peygamberlerdendir.
وَاِنَّ لُوطًا لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ ﴿١٣٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 134:
Hani biz onu ve ailesinin tamamını kurtarmıştık.
اِذْ نَجَّيْنَاهُ وَاَهْلَهُٓ اَجْمَع۪ينَۙ ﴿١٣٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 135:
Ancak geride kalıp batanlar içinde kalan yaşlı bir kadın hariç.
اِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِر۪ينَ ﴿١٣٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 136:
Sonra diğerlerini helak etmiştik.
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْاٰخَر۪ينَ ﴿١٣٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 137:
137,138. Ve siz elbette sabahleyin ve geceleyin onlara uğrar ve üzerlerinden geçersiniz. Hâlâ akıl edip düşünmez misiniz?
وَاِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِمْ مُصْبِح۪ينَۙ ﴿١٣٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 138:
137,138. Ve siz elbette sabahleyin ve geceleyin onlara uğrar ve üzerlerinden geçersiniz. Hâlâ akıl edip düşünmez misiniz?
وَبِالَّيْلِۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟ ﴿١٣٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 139:
Şüphesiz Yunus da gönderilen peygamberlerdendir.
وَاِنَّ يُونُسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ ﴿١٣٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 140:
Hani o bir zaman dolu bir gemiye kaçmıştı.
اِذْ اَبَقَ اِلَى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِۙ ﴿١٤٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 141:
(Oradakilerle) kur'a çekmiş de kaydırılanlardan (yenilenlerden) olmuştu.
فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ الْمُدْحَض۪ينَۚ ﴿١٤١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 142:
Derken (denize atılmış ve) kendisini balık yutmuştu. (Kendi nefsini) kınıyordu.
فَالْتَقَمَهُ الْحُوتُ وَهُوَ مُل۪يمٌ ﴿١٤٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 143:
143,144. Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.
فَلَوْلَٓا اَنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُسَبِّح۪ينَۙ ﴿١٤٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 144:
143,144. Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.
لَلَبِثَ ف۪ي بَطْنِه۪ٓ اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ ﴿١٤٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 145:
Biz onu hasta bir halde bir alana çıkardık.
فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَٓاءِ وَهُوَ سَق۪يمٌۚ ﴿١٤٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 146:
Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik.
وَاَنْبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِنْ يَقْط۪ينٍۚ ﴿١٤٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 147:
Biz onu (Yunus'u) yüz bin veya daha çok insana peygamber olarak gönderdik.
وَاَرْسَلْنَاهُ اِلٰى مِائَةِ اَلْفٍ اَوْ يَز۪يدُونَۚ ﴿١٤٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 148:
O zaman ona iman ettiler de biz onları bir zamana kadar yaşattık.
فَاٰمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ اِلٰى ح۪ينٍۜ ﴿١٤٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 149:
Şimdi sor o seninkilere: Kızlar, Rabbinin de, oğlanlar onların mı?
فَاسْتَفْتِهِمْ اَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَۙ ﴿١٤٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 150:
Yoksa biz melekleri dişi yaratmışız da onlar şahit mi bulunuyorlarmış?
اَمْ خَلَقْنَا الْمَلٰٓئِكَةَ اِنَاثًا وَهُمْ شَاهِدُونَ ﴿١٥٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 151:
151,152. Ha!.. Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: "Allah doğurdu" derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar.
اَلَٓا اِنَّهُمْ مِنْ اِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَۙ ﴿١٥١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 152:
151,152. Ha!.. Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: "Allah doğurdu" derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar.
وَلَدَ اللّٰهُۙ وَاِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ ﴿١٥٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 153:
(Allah) kızları oğullara tercih mi etmiş?
اَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَن۪ينَۜ ﴿١٥٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 154:
Size ne oldu? Nasıl hükmediyorsunuz?
مَا لَكُمْ۠ كَيْفَ تَحْكُمُونَ ﴿١٥٤﴾
اَفَلَا تَذَكَّرُونَۚ ﴿١٥٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 156:
Yoksa sizin için açık bir delil mi var?
اَمْ لَكُمْ سُلْطَانٌ مُب۪ينٌۙ ﴿١٥٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 157:
O halde, eğer doğru söylüyorsanız getirin kitabınızı.
فَأْتُوا بِكِتَابِكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿١٥٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 158:
Onlar, Allah ile cinler arasında bir neseb (hısımlık bağı) uydurdular. Oysa andolsun cinler bilirler ki, o yalancılar mutlaka cehenneme götürüleceklerdir.
وَجَعَلُوا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجِنَّةِ نَسَبًاۜ وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ اِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَۙ ﴿١٥٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 159:
Allah, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir.
سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يَصِفُونَۙ ﴿١٥٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 160:
Fakat Allah'ın ihlas ile seçilen kulları başka (onlar, Allah'ı böyle şirk ile vasıflamazlar).
اِلَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ ﴿١٦٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 161:
161,162,163. Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.
فَاِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَۙ ﴿١٦١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 162:
161,162,163. Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.
مَٓا اَنْتُمْ عَلَيْهِ بِفَاتِن۪ينَۙ ﴿١٦٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 163:
161,162,163. Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız.
اِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَح۪يمِ ﴿١٦٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 164:
164,165,166. (Melekler): "Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!" derler.
وَمَا مِنَّٓا اِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَعْلُومٌ ﴿١٦٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 165:
164,165,166. (Melekler): "Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!" derler.
وَاِنَّا لَنَحْنُ الصَّٓافُّونَۚ ﴿١٦٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 166:
164,165,166. (Melekler): "Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!" derler.
وَاِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ ﴿١٦٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 167:
167,168,169. (Müşrikler) şöyle diyorlardı: "Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk."
وَاِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَۙ ﴿١٦٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 168:
167,168,169. (Müşrikler) şöyle diyorlardı: "Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk."
لَوْ اَنَّ عِنْدَنَا ذِكْرًا مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ ﴿١٦٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 169:
167,168,169. (Müşrikler) şöyle diyorlardı: "Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk."
لَكُنَّا عِبَادَ اللّٰهِ الْمُخْلَص۪ينَ ﴿١٦٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 170:
Fakat şimdi onu inkâr ettiler. Ama ilerde bileceklerdir.
فَكَفَرُوا بِه۪ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿١٧٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 171:
171,172,173. Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: "Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir."
وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَل۪ينَۚ ﴿١٧١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 172:
171,172,173. Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: "Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir."
اِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنْصُورُونَۖ ﴿١٧٢﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 173:
171,172,173. Andolsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: "Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir."
وَاِنَّ جُنْدَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ ﴿١٧٣﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 174:
Onun için sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتّٰى ح۪ينٍۙ ﴿١٧٤﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 175:
Onlara (inecek azabı) gözetle .Yakında onlar da göreceklerdir.
وَاَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ ﴿١٧٥﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 176:
Ya şimdi onlar, bizim azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?
اَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ ﴿١٧٦﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 177:
Fakat (azabımız) onların sahasına indiği zaman, (o acı sonuçla) uyarılanların sabahı ne kötüdür!
فَاِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَٓاءَ صَبَاحُ الْمُنْذَر۪ينَ ﴿١٧٧﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 178:
Yine sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتّٰى ح۪ينٍۙ ﴿١٧٨﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 179:
(İnecek azabı) gözetle! Yakında onlar da göreceklerdir.
وَاَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ ﴿١٧٩﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 180:
Senin güç ve kuvvet sahibi Rabbin, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir.
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَۚ ﴿١٨٠﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 181:
Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun.
وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَۚ ﴿١٨١﴾
Karşılaştır Sâffât Sûresi 182:
Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿١٨٢﴾