# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | اَوَاَمِنَ اَهْلُ الْقُرٰٓى اَنْ يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا ضُحًى وَهُمْ يَلْعَبُونَ | |
Türkçe Okunuşu * | Eve emine ehlu-lkurâ en ye/tiyehum be/sunâ duhan vehum yel’abûn(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Veya o ülkelerin halkı, güpegündüz oyun eğlenceye daldıkları sırada kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden güvende mi oldular? |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Ya da o ülkelerin halkı kuşluk vakti eğlenirlerken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular? |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | Yahut kentlerin halkı, kuşluk vakti eğlenirlerken azabımızın kendilerine gelmesinden güvende miydiler? |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Ya da o memleketlerin halkları kuşluk vakti gülüp oynarken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular? |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Yoksa o ülkelerin halkı, kuşluk vakti eğlenirlerken onlara azabımızın gelmeyeceğinden emin mi idiler? |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Yine o köy kasaba ahâlisi kuşluk vakti oynayıb eğlenib dururlarken kendilerine azâbımızın gelivermiyeceğinden emin mi oldular? |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | Yoksa o memleketlerin ehâlîsi, kendileri güpegündüz oynarlarken, azabımızın onlara gelib çatmasından mı (korkmayıb) emîn oldu (lar)? |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | Veya o şehirlerin halkı, kendileri eğlenirlerken, azâbımızın kendilerine kuşluk vakti(güpegündüz) gelmesinden mi emîn oldular? |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Yine o memleketlerin halkı, gündüz ortasında oynayıp eğlenirlerken, azabımızın gelip çatmasından emin mi oldular. |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Ya o beldeler ahalisi, Bizim azabımızın onlara gündüzün oynar dururlarken geleceğinden emin mi bulundular? |
11. | Ümit Şimşek Meali | Veya o beldelerin ahalisi, onlar gündüz vakti oyalanırken azabımızın gelmeyeceğinden de mi emin oldular? |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | Or else did they feel secure against its coming in broad daylight while they played about (care-free)? |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. A'râf Sûresi 98. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...
Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...
En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...