# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | فَمَا كَانَ دَعْوٰيهُمْ اِذْ جَٓاءَهُمْ بَأْسُنَٓا اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ | |
Türkçe Okunuşu * | Femâ kâne da’vâhum iż câehum be/sunâ illâ en kâlû innâ kunnâ zâlimîn(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Onlara azabımız geldiğinde son söz ve çığlıkları ancak: “Biz, gerçekten zâlimlermişiz” demek oldu. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Azabımız onlara geldiğinde çağırışları, «Biz gerçekten zalim kişilermişiz» demelerinden başka bir şey olmadı. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | Baskınımıza uğradıklarında, sözleri, "Gerçekten biz haksızdık" demekten ibaret kalmıştır. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Azabımız kendilerine geldiğinde, “(Biz bunu hak ettik.) Gerçekten biz zalimler olmuştuk” demekten başka söyleyecekleri kalmamıştı. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Azabımız onlara geldiğinde "Biz gerçekten zalimlermişiz!" demelerinden başka yalvarışları kalmadı. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Azâbımız kendilerine geldiği vakıt da «bizler hakıkaten zalimler idik» demekten başka da'vaları olmadı |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | Kendilerine azabımız geldiği zaman çağrışları «Biz hakîkaten zaalimlerdendik» demelerinden başka (bir şey) olmadı. |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | Azâbımız onlara geldiğinde: “Gerçekten biz zâlimlerdik!” demelerinden başka çağırışları (ve yalvarışları) da olmadı. |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Azabımız kendilerine geldiği zaman, yalvarış ve itirafları ancak şu olmuştu: “- Gerçekten bizler zalimlerdeniz.” |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Onlara azabımız geldiği zaman ise onların sözleri, «Biz hakikaten zalim kimseler olmuş idik» demekten başka olmamıştır. |
11. | Ümit Şimşek Meali | Kendilerine azabımız geldiği zaman onların “Biz gerçekten zalimmişiz” sözünden başka bir diyecekleri yoktu. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | When (thus) Our punishment took them, no cry did they utter but this: "Indeed we did wrong." |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. A'râf Sûresi 5. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Furkân sûresinin 6. âyetinde Allah Teâla şöyle buyuruyor: Furkân Suresi 6. Ayet Arapça: قُلْ اَنْزَلَهُ الَّذ۪ي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمٰوَاتِ ...
Nûr sûresinin 64. âyetinde Allah Teâla şöyle buyuruyor: Nûr Suresi 64. Ayet Arapça: اَلَٓا اِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ قَدْ يَع ...
Nûr sûresinin 61. âyetinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: Nûr Suresi 61. Ayet Arapça: فَاِذَا دَخَلْتُمْ بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ تَحِيّ ...
Nûr sûresinin 56. âyetinde Allah Teâla şöyle buyurmaktadır: Nûr Suresi 56. Ayet Arapça: وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَط۪يعُوا الرّ ...
Nûr sûresinin 51. âyetinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: Nûr Suresi 51. Ayet Arapça: اِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِن۪ينَ اِذَا دُعُٓوا اِلَى اللّٰهِ و ...
Nûr sûresinin 41. âyetinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: Nûr Suresi 41. Ayet Arapça: اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَا ...