# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | وَنَزَعَ يَدَهُ فَاِذَا هِيَ بَيْضَٓاءُ لِلنَّاظِر۪ينَ۟ | |
Türkçe Okunuşu * | Veneze’a yedehu fe-iżâ hiye beydâu linnâzirîn(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Sonra elini koynundan çıkardı; o da, orada bulunan herkesin hayret dolu bakışları arasında bembeyaz oluverdi. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Ve elini (cebinden) çıkardı. Birdenbire o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | 107,108. Musa, asasını yere atar atmaz apaçık bir yılan (ejderha) oluverdi; elini çıkardı, bakanlar bembeyaz olduğunu gördüler. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Elini (koynundan) çıkardı. Bir de ne görsünler o, bakanlar için, bembeyaz olmuş. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Ve Musa elini koynundan çıkarıverdi, eli bembeyaz olmuş, bakanların gözünü kamaştırıyordu. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | ve elini sıyırdı çıkardı, ne baksın o bakanlara bembeyaz parlıyor |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | Elini çıkardı. Ne görsünler: O da temâşâ edenlere (ışıklar saçan) bembeyaz (bir el). |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | Ve elini (koynundan) çıkardı, bir de ne görsünler, o da bakanlara bembeyaz (nûr saçan bir el)! |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Bir de elini (koynundan) çıkardı ki, ne görsünler; seyredenlere, eli bembeyaz ışık saçıyor. |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Ve elini (cebinden) çıkardı, o hemen bakanlar için bembeyaz (bir nûr) kesildi. |
11. | Ümit Şimşek Meali | Elini çıkardı; o da bakanların gözlerini alan bir beyazlıktı. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | And he drew out his hand, and behold! it was white to all beholders! |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. A'râf Sûresi 108. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَز۪يدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَاب۪ي لَشَد۪يدٌ Eğer şükreder ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: اَلَّذ۪ينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا ...
“Sen elbette büyük ahlâk sahibisin.” (Kalem sûresi (68), 4) Allah Teâlâ en güzel şekilde yaratıp kendisine en güzel ahlâkı öğrettiği sevgili p ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّت۪ي وُعِدَ الْمُتَّقُونَۜ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۜ اُكُلُهَا دَٓائِمٌ وَظِلُّهَاۜ تِلْكَ ...
Ankebût Sûresi 41-45. Ayetler ve Meali 41. "Allah’ı bırakıp da başkalarını dost ve yardımcı edinenlerin hâli, örümceğin hâline benzer. Örümcek de b ...
Tuz sözlükte, “Suda eriyen, kokusuz, dili yakan bir tada sâhip, yiyecekleri korumada ve tatlandırmada kullanılan billûrsu madde” demektir. Tuz kelimes ...