Hicr Sûresi Hayrat Neşriyat Meali


SÛRE

MEAL LiSTESi


Karşılaştır Hicr Sûresi 1: Elif, Lâm, Râ. Bunlar, (satırlarda yazılı olan) Kitâb'ın ve (hak ile bâtılı) apaçık beyân eden (okunmakta olan) bir Kur'ân'ın âyetleridir.
الٓرٰ۠ تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْاٰنٍ مُب۪ينٍ ﴿١﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 2: Bir zaman olur (Cehenneme girdiklerinde) inkâr edenler arzu ederler ki, keşke Müslüman kimseler olsaydılar!
رُبَمَا يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ كَانُوا مُسْلِم۪ينَ ﴿٢﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 3: Onları bırak, yesinler (içsinler), zevk etsinler ve emel, onları oyalaya dursun; artık(yaptıklarının âkıbetini) ileride bilecekler!
ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْاَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿٣﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 4: Hâlbuki (biz) hiçbir şehri, kendisi için belli bir kitab (kader) olmadan helâk etmedik.
وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَعْلُومٌ ﴿٤﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 5: Hiçbir ümmet, ne ecelinin önüne geçebilir, ne de (ondan) geri kalabilir.
مَا تَسْبِقُ مِنْ اُمَّةٍ اَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ ﴿٥﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 6: (Kâfirler) dediler ki: “Ey kendisine Zikr (Kur'ân) indirilen kişi! Doğrusu sen gerçekten bir delisin.”
وَقَالُوا يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ اِنَّكَ لَمَجْنُونٌۜ ﴿٦﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 7: “Eğer doğru (söyleyen) kimselerden idiysen, bize melekleri getirmeli değil miydin?”
لَوْ مَا تَأْت۪ينَا بِالْمَلٰٓئِكَةِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ ﴿٧﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 8: (Hâlbuki) melekleri (onların üzerine) ancak hak (ettikleri azâb) ile indiririz ve o vakit(o kâfirler kendilerine) mühlet verilmiş kimseler de olmazlar.
مَا نُنَزِّلُ الْمَلٰٓئِكَةَ اِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُٓوا اِذًا مُنْظَر۪ينَ ﴿٨﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 9: Muhakkak ki o Zikr'i (Kur'ân'ı) biz indirdik ve muhakkak onu koruyucu olanlar da elbette biziz!
اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ ﴿٩﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 10: (Ey Resûlüm!) And olsun ki senden önce, evvelki milletlerin içinde de(peygamberler) gönderdik.
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ ف۪ي شِيَعِ الْاَوَّل۪ينَ ﴿١٠﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 11: Ve onlara hiçbir peygamber gelmiyordu ki onunla alay ediyor olmasınlar.
وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ ﴿١١﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 12: İşte böylece onu (o alayı, bir azâb olarak) günahkârların kalblerine sokarız.
كَذٰلِكَ نَسْلُكُهُ ف۪ي قُلُوبِ الْمُجْرِم۪ينَۙ ﴿١٢﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 13: (Artık) ona (Kur'ân'a) îmân etmezler; hâlbuki evvelkilere tatbîk edilen (ibret alınacak) İlâhî kanun (nice cezâlar) geçmiştir. (Onu beklesinler!)
لَا يُؤْمِنُونَ بِه۪ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الْاَوَّل۪ينَ ﴿١٣﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 14: 14,15. Eğer onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkacak olsalardı, gerçekten: “Herhâlde gözlerimiz boyandı; daha doğrusu biz (galibâ) sihirlenmiş kimseler topluluğuyuz!” diyeceklerdi.
وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَابًا مِنَ السَّمَٓاءِ فَظَلُّوا ف۪يهِ يَعْرُجُونَۙ ﴿١٤﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 15: 14,15. Eğer onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkacak olsalardı, gerçekten: “Herhâlde gözlerimiz boyandı; daha doğrusu biz (galibâ) sihirlenmiş kimseler topluluğuyuz!” diyeceklerdi.
لَقَالُٓوا اِنَّمَا سُكِّرَتْ اَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَسْحُورُونَ۟ ﴿١٥﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 16: And olsun ki (biz), gökte burçlar yaptık ve onu, seyreden kimseler için süsledik!
وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجًا وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِر۪ينَۙ ﴿١٦﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 17: Hem onu, her kovulmuş olan şeytandan koruduk.
وَحَفِظْنَاهَا مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ رَج۪يمٍۙ ﴿١٧﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 18: Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da apaçık parlak (yakıcı) bir ateş parçası ta'kib eder.
اِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُب۪ينٌ ﴿١٨﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 19: Yeryüzünü ise yaydık; oraya sâbit dağlar yerleştirdik ve orada ölçülü herşeyden (her nebâttan) bitirdik.
وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْزُونٍ ﴿١٩﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 20: Hem orada, gerek sizin için, gerekse rızık vericileri olmadığınız (etrâfınızdaki)kimse(ler) için geçim vâsıtaları kıldık.
وَجَعَلْنَا لَكُمْ ف۪يهَا مَعَايِشَ وَمَنْ لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِق۪ينَ ﴿٢٠﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 21: Hiçbir şey de yoktur ki, onun hazîneleri yanımızda olmasın; artık onu ancak belli bir mikdarda indiririz.
وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ ﴿٢١﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 22: Rüzgârları ise aşılayıcılar olarak gönderdik de gökten bir su indirip böylece onunla sizi suladık. Hem onu (o suları), mahzenler(in)de tutanlar siz değilsiniz.
وَاَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِحَ فَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَسْقَيْنَاكُمُوهُۚ وَمَٓا اَنْتُمْ لَهُ بِخَازِن۪ينَ ﴿٢٢﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 23: Şübhesiz ki biz ise, elbette hem hayat veririz, hem öldürürüz; (mahlûkatın) hepsine vâris olanlar da biziz!
وَاِنَّا لَنَحْنُ نُحْي۪ وَنُم۪يتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ ﴿٢٣﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 24: And olsun ki, sizden önce gelip geçenleri de biliriz; şübhesiz (kıyâmete kadar) geri kalanları da biliriz.
وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِم۪ينَ مِنْكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِر۪ينَ ﴿٢٤﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 25: Muhakkak ki onları (mahşerde) ancak Rabbin toplayacaktır. Çünki O, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır, Alîm (herşeyi bilen)dir.
وَاِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْۜ اِنَّهُ حَك۪يمٌ عَل۪يمٌ۟ ﴿٢٥﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 26: Şübhesiz insanı, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَإٍ مَسْنُونٍۚ ﴿٢٦﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 27: (Cinlerin babası olan) Cânn'ı da, daha önce sıcağıyla öldüren (dumansız) ateşten yaratmıştık.
وَالْجَٓانَّ خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ مِنْ نَارِ السَّمُومِ ﴿٢٧﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 28: Hani Rabbin meleklere buyurmuştu ki: “Şübhesiz ben, kuru bir çamurdan, sûretlenmiş bir balçıktan bir insan yaratıcı olan (Rabbiniz)im.”
وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي خَالِقٌ بَشَرًا مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَإٍ مَسْنُونٍ ﴿٢٨﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 29: “Artık onu (insan olarak yaratıp) düzelttiğimde ve ona (yarattığım) rûhumdanüflediğimde, hemen ona secde ediciler olarak yere kapanın!”
فَاِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ ف۪يهِ مِنْ رُوح۪ي فَقَعُوا لَهُ سَاجِد۪ينَ ﴿٢٩﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 30: Bunun üzerine meleklerin hepsi, hep birlikte secde etti.
فَسَجَدَ الْمَلٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ اَجْمَعُونَۙ ﴿٣٠﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 31: Ancak (cinlerden olan) İblis hâriç! (O,) secde edenlerle berâber olmaktan kaçındı!
اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰٓى اَنْ يَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ ﴿٣١﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 32: (Allah:) “Ey İblis! Sana ne oldu ki secde edenlerle berâber olmuyorsun?” buyurdu.
قَالَ يَٓا اِبْل۪يسُ مَا لَكَ اَلَّا تَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ ﴿٣٢﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 33: (İblis:) “(Benim,) kendisini kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde etmem mümkün değildir!” dedi.
قَالَ لَمْ اَكُنْ لِاَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِنْ صَلْصَالٍ مِنْ حَمَإٍ مَسْنُونٍ ﴿٣٣﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 34: (Allah) buyurdu ki: “Öyle ise oradan (Cennetten) çık! Artık hiç şübhesiz sen,(benim rahmetimden) kovulmuş birisin!”
قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَاِنَّكَ رَج۪يمٌ ﴿٣٤﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 35: “Ve muhakkak ki kıyâmet gününe kadar lâ'net, senin üzerinedir!”
وَاِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ ﴿٣٥﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 36: (İblis:) “Rabbim! Öyle ise bana, (insanların) diriltilecekleri güne kadar mühlet ver!” dedi.
قَالَ رَبِّ فَاَنْظِرْن۪ٓي اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ ﴿٣٦﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 37: 37,38. (Allah:) “Haydi, doğrusu sen, bilinen vaktin gününe (kıyâmete) kadar mühlet verilenlerdensin!” buyurdu.
قَالَ فَاِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَر۪ينَۙ ﴿٣٧﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 38: 37,38. (Allah:) “Haydi, doğrusu sen, bilinen vaktin gününe (kıyâmete) kadar mühlet verilenlerdensin!” buyurdu.
اِلٰى يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ ﴿٣٨﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 39: (İblis) dedi ki: “Rabbim! Beni azdırmandan dolayı, (ben de) mutlaka onlara yeryüzünde (günahları) süsleyeceğim ve mutlaka onların hepsini azdıracağım!”
قَالَ رَبِّ بِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ وَلَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ ﴿٣٩﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 40: “Ancak onlardan ihlâsa erdirilmiş olan kulların müstesnâ.”
اِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَص۪ينَ ﴿٤٠﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 41: (Allah) buyurdu ki: “İşte bu (ihlâslı kullarımı senin şerrinden korumak) bana âid dosdoğru bir yoldur.”
قَالَ هٰذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَق۪يمٌ ﴿٤١﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 42: “Gerçekten kullarımın (hiçbiri) üzerinde senin bir hâkimiyetin yoktur; ancak azgınlardan sana uyanlar müstesnâ.”
اِنَّ عِبَاد۪ي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ اِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاو۪ينَ ﴿٤٢﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 43: Artık muhakkak ki Cehennem, onların hepsine gerçekten va'd olunan yerdir.
وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ ﴿٤٣﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 44: Onun (birbirinden aşağı yedi tabaka için, ayrı ayrı) yedi kapısı vardır. Her bir kapı için, onlardan (o tabakanın ehli olacak azgınlardan) ayrılmış bir mikdar vardır.
لَهَا سَبْعَةُ اَبْوَابٍۜ لِكُلِّ بَابٍ مِنْهُمْ جُزْءٌ مَقْسُومٌ۟ ﴿٤٤﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 45: Şübhe yok ki takvâ sâhibleri, Cennet bahçelerinde ve pınar başlarındadırlar.
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ ﴿٤٥﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 46: (Onlara:) “Oraya (o Cennete, sekiz kapısından) selâmetle ve emniyette olan kimseler olarak girin!” (denilir).
اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍ اٰمِن۪ينَ ﴿٤٦﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 47: Artık onların kalblerindeki kinleri (ve bütün kötü hisleri) söküp atmışızdır, (hepsi de) kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya (oturmakta)dırlar.
وَنَزَعْنَا مَا ف۪ي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ اِخْوَانًا عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِل۪ينَ ﴿٤٧﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 48: Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak kimseler değillerdir.
لَا يَمَسُّهُمْ ف۪يهَا نَصَبٌ وَمَا هُمْ مِنْهَا بِمُخْرَج۪ينَ ﴿٤٨﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 49: (Habîbim, yâ Muhammed!) Kullarıma haber ver ki, şübhesiz ben, Gafûr(günahları çok bağışlayan)ım, Rahîm (onlara çok merhamet eden)im!
نَبِّئْ عِبَاد۪ٓي اَنّ۪ٓي اَنَا۬ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُۙ ﴿٤٩﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 50: Bununla berâber şübhesiz ki azâbım, o (pek) elemli azabdır!
وَاَنَّ عَذَاب۪ي هُوَ الْعَذَابُ الْاَل۪يمُ ﴿٥٠﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 51: Onlara İbrâhîm'in misâfirlerinden (meleklerden) de haber ver!
وَنَبِّئْهُمْ عَنْ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَۢ ﴿٥١﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 52: Hani onun yanına girmişler de, “Selâm (senin üzerine olsun!)” demişlerdi. (O da onlara yemek ikrâm etmesine rağmen, yemediklerini görünce): “Doğrusu biz, sizden endişe eden kimseleriz!” demişti.
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًاۜ قَالَ اِنَّا مِنْكُمْ وَجِلُونَ ﴿٥٢﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 53: (Melekler ise kendilerini tanıtarak:) “Endişelenme! Çünki biz, seni çok âlim(olacak) bir oğul ile müjdeliyoruz!” dediler.
قَالُوا لَا تَوْجَلْ اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ ﴿٥٣﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 54: (İbrâhîm de:) “Beni mi müjdelediniz, bana ihtiyarlık gelip çatmışken? O hâlde(beni) ne ile müjdeliyorsunuz?” dedi.
قَالَ اَبَشَّرْتُمُون۪ي عَلٰٓى اَنْ مَسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ ﴿٥٤﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 55: (Melekler:) “Seni hak ile (muhakkak olacak bir şeyle) müjdeledik; onun için ümîdi kesenlerden olma!” dediler.
قَالُوا بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْقَانِط۪ينَ ﴿٥٥﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 56: (İbrâhîm:) “Zâten dalâlete düşenlerden başka Rabbinin rahmetinden kim ümid keser?” dedi.
قَالَ وَمَنْ يَقْنَطُ مِنْ رَحْمَةِ رَبِّه۪ٓ اِلَّا الضَّٓالُّونَ ﴿٥٦﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 57: “Ey elçiler! Başka ne işiniz (ne vazîfeniz) var?” dedi.
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ ﴿٥٧﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 58: (Onlar) şöyle dediler: “Doğrusu biz bir günahkârlar topluluğuna (Lût kavmine)gönderildik.”
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ ﴿٥٨﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 59: “Ancak Lût âilesi müstesnâ. Doğrusu biz, elbette onların hepsini kurtarıcı olanlarız.”
اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ اِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ ﴿٥٩﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 60: “Ancak karısı hâriç; şübhesiz ki onun (isyankârlığı yüzünden) geride kalanlardan olmasını takdîr ettik.”
اِلَّا امْرَاَتَهُ قَدَّرْنَٓاۙ اِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِر۪ينَ۟ ﴿٦٠﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 61: 61,62. Nihâyet elçiler Lût âilesine geldiğinde, (Lût onlara:) “Doğrusu siz (buralarda pek) tanınmamış bir topluluksunuz” dedi.
فَلَمَّا جَٓاءَ اٰلَ لُوطٍۨ الْمُرْسَلُونَۙ ﴿٦١﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 62: 61,62. Nihâyet elçiler Lût âilesine geldiğinde, (Lût onlara:) “Doğrusu siz (buralarda pek) tanınmamış bir topluluksunuz” dedi.
قَالَ اِنَّكُمْ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ ﴿٦٢﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 63: Dediler ki: “Hayır, (biz) sana (kavminin), hakkında şübhe etmekte oldukları şeyi(azâbı) getirdik!”
قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا ف۪يهِ يَمْتَرُونَ ﴿٦٣﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 64: “Ve sana hak ile (kavminin hak ettiği bir azâb ile) geldik; muhakkak ki biz, elbette doğru (söyleyen) kimseleriz.”
وَاَتَيْنَاكَ بِالْحَقِّ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ ﴿٦٤﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 65: “Artık gecenin bir kısmında âileni yola çıkar ve arkalarından git; hem içinizden hiç kimse ardına bakmasın ve emrolunduğunuz yere (Şam'a) gidin!”
فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَاتَّبِعْ اَدْبَارَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ ﴿٦٥﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 66: Ona (Lût'a) şu (kesin) emri de vahyettik: “Sabaha ulaşan kimseler iken, onların (o fâsık kavmin) ardı mutlaka kesilmiş olacaktır (helâk olacaklardır)!”
وَقَضَيْنَٓا اِلَيْهِ ذٰلِكَ الْاَمْرَ اَنَّ دَابِرَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ مَقْطُوعٌ مُصْبِح۪ينَ ﴿٦٦﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 67: Şehir halkı ise (misâfirlerin yanına çirkin bir niyetle) sevinerek geldi.
وَجَٓاءَ اَهْلُ الْمَد۪ينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ ﴿٦٧﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 68: (Lût) dedi ki: “Doğrusu bunlar benim misâfirlerimdir; artık beni mahcûb etmeyin!”
قَالَ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ضَيْف۪ي فَلَا تَفْضَحُونِۙ ﴿٦٨﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 69: “Hem Allah'dan sakının ve beni rezîl etmeyin!”
وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ ﴿٦٩﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 70: (Onlar:) “Seni elâlem(in işine karışmak)tan men' etmedik mi?” dediler.
قَالُٓوا اَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَم۪ينَ ﴿٧٠﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 71: (Lût onlara) dedi ki: “Eğer (dediğinizi) yapacak kimseler iseniz, işte bunlar(kavmimin kadınları ki, benim de) kızlarım (sayılırlar, onlarla evlenin)!”
قَالَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ بَنَات۪ٓي اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَۜ ﴿٧١﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 72: (Ey şanlı Peygamber!) Ömrüne yemîn olsun ki, gerçekten onlar sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı.
لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿٧٢﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 73: Nihâyet gündoğumuna ulaşan kimseler iken o (korkunç) ses onları yakaladı.
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِق۪ينَۙ ﴿٧٣﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 74: Böylece oranın üstünü altına getirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık!
فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۜ ﴿٧٤﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 75: Şübhesiz bunda, ferâsetli (anlayışlı) olanlar için elbette ibretler vardır.
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ ﴿٧٥﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 76: Ve doğrusu o (dehşet gününün alâmeti olan harâbeler), hâlâ (çalışıp) duran (işlek)bir yol üzerindedir.
وَاِنَّهَا لَبِسَب۪يلٍ مُق۪يمٍ ﴿٧٦﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 77: Muhakkak ki bunda, mü'minler için elbette bir ibret vardır.
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ ﴿٧٧﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 78: (Şuayb'ın kavmi olan) Eyke halkı da gerçekten zâlim kimselerdi.
وَاِنْ كَانَ اَصْحَابُ الْاَيْكَةِ لَظَالِم۪ينَۙ ﴿٧٨﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 79: Onlardan da intikam aldık. Her ikisi (Lût kavminin şehri ile Eyke kavmi harâbeleri) de hâlâ apaçık (bilinen) bir yol üzerinde (durmakta)dır.
فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْۢ وَاِنَّهُمَا لَبِاِمَامٍ مُب۪ينٍۜ۟ ﴿٧٩﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 80: Muhakkak ki, (Sâlih'in kavmi olan) Hicr halkı da peygamberleri yalanladı.
وَلَقَدْ كَذَّبَ اَصْحَابُ الْحِجْرِ الْمُرْسَل۪ينَۙ ﴿٨٠﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 81: Onlara da mu'cizelerimizi vermiştik; fakat (onlar) bunlardan yüz çevirici kimseler olmuşlardı.
وَاٰتَيْنَاهُمْ اٰيَاتِنَا فَكَانُوا عَنْهَا مُعْرِض۪ينَۙ ﴿٨١﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 82: Ve (kendilerini) güven içinde (zanneden) kimseler olarak dağlardan evler yontuyorlardı.
وَكَانُوا يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا اٰمِن۪ينَ ﴿٨٢﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 83: Onları da sabaha çıkmakta olan kimseler iken, o (korkunç) ses yakaladı.
فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِح۪ينَۙ ﴿٨٣﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 84: Artık kazanmakta oldukları şeylerin, onlara hiçbir faydası olmadı.
فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَۜ ﴿٨٤﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 85: (Biz) gökleri ve yeri ve ikisi arasında bulunanları da ancak hak ile (gerektiği şekilde) yarattık. Şübhesiz kıyâmet ise mutlaka gelicidir; (ey Resûlüm!) O hâlde (onlara şimdilik) güzel muâmele ederek aldırma!
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّۜ وَاِنَّ السَّاعَةَ لَاٰتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَم۪يلَ ﴿٨٥﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 86: Şübhe yok ki, Hallâk (herşeyi yaratan), Alîm (herşeyi bilici) ancak Rabbindir.
اِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلَّاقُ الْعَل۪يمُ ﴿٨٦﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 87: Celâlim hakkı için, sana (namazın her rek'atında) tekrarlanan yedi (âyeti,Fâtiha)yı ve yüce Kur'ân'ı verdik.
وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَان۪ي وَالْقُرْاٰنَ الْعَظ۪يمَ ﴿٨٧﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 88: Sakın onlardan (o kâfirlerden) birtakım sınıfları faydalandırdığımız şeylere (mal ve servete) gözlerini dikme! Hem (îmân etmiyorlar diye) onlara üzülme ve mü'minlere(tevâzû') kanadını indir!
لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ اِلٰى مَا مَتَّعْنَا بِه۪ٓ اَزْوَاجًا مِنْهُمْ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِن۪ينَ ﴿٨٨﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 89: Ve de ki: “Şübhesiz ben, (Allah'ın azâbı ile korkutan) apaçık bir korkutucuyum.”
وَقُلْ اِنّ۪ٓي اَنَا النَّذ۪يرُ الْمُب۪ينُۚ ﴿٨٩﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 90: Nitekim, o taksîm edicilere (kendilerini sakındırdığın azâbı) indirmişizdir.
كَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلَى الْمُقْتَسِم۪ينَۙ ﴿٩٠﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 91: Onlar ki, Kur'ân'ı kısım kısım ayırdılar (bir kısmına hak, bir kısmına bâtıl dediler).
اَلَّذ۪ينَ جَعَلُوا الْقُرْاٰنَ عِض۪ينَ ﴿٩١﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 92: 92,93. Artık Rabbine yemîn olsun ki, onların hepsine, yapmakta oldukları şeylerden mutlaka soracağız!
فَوَرَبِّكَ لَنَسْـَٔلَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ ﴿٩٢﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 93: 92,93. Artık Rabbine yemîn olsun ki, onların hepsine, yapmakta oldukları şeylerden mutlaka soracağız!
عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٩٣﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 94: Öyle ise emrolunduğun şeyi, çatlatırcasına söyle (açıkça anlat) ve müşriklerden yüz çevir!
فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِك۪ينَ ﴿٩٤﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 95: Şübhesiz ki biz, o alay edenlere karşı sana yeteriz.
اِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِء۪ينَۙ ﴿٩٥﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 96: Onlar ki, Allah ile berâber başka bir ilâh edinirler. Artık (âkıbetlerini) ileride bileceklerdir!
اَلَّذ۪ينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿٩٦﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 97: And olsun biliyoruz ki, onların söyleyip durdukları şeyler yüzünden gerçekten senin göğsün daralıyor.
وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّكَ يَض۪يقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَۙ ﴿٩٧﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 98: Öyle ise Rabbine hamd ile tesbîh et ve secde edenlerden ol!
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَۙ ﴿٩٨﴾
Karşılaştır Hicr Sûresi 99: Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluk et!
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ ﴿٩٩﴾

https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/muminun-suresinin-62-ayeti-ne-anlatiyor-199526-m.jpg
Müminûn Suresinin 62. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 62. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 62. Ayet Arapça: ِ وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/tegabun-suresinin-tefsiri-199514-m.jpg
Teğâbün Suresinin Tefsiri

Teğâbün sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 18 âyettir. İsmini, 9. âyette geçen ve “aldanma, aldatma, kar-zarar” mânasına gelen اَلتَّغَابُنُ (teğâbün) k ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/muminun-suresinin-53-ayeti-ne-anlatiyor-199487-m.jpg
Müminûn Suresinin 53. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 53. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 53. Ayet Arapça: ِ فَتَقَطَّعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًاۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2022/11/yasin-suresinin-fazileti-189631-m.jpg
Yasin Suresinin Fazileti

Yâsîn sûresi, Mekke’de nâzil olmuştur. 83 âyettir. İsmini birinci âyette geçen يٰسٓ  (Yâsîn) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, iniş sırasına gör ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/muminun-suresinin-29-ayeti-ne-anlatiyor-199466-m.jpg
Müminûn Suresinin 29. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 29. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 29. Ayet Arapça: ِ وَقُلْ رَبِّ اَنْزِلْن۪ي مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْمُ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/muminun-suresinin-21-ayeti-ne-anlatiyor-199455-m.jpg
Müminûn Suresinin 21. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 21. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 21. Ayet Arapça: ِ وَاِنَّ لَكُمْ فِي الْاَنْعَامِ لَعِبْرَةًۜ نُسْق۪يكُمْ مِمَّا ف۪ي ...