Zâriyât Sûresi Elmalılı Hamdi Yazır Meali


SÛRE

MEAL LiSTESi


Karşılaştır Zâriyât Sûresi 1: O tozdurup savuranlara,
وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًاۙ ﴿١﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 2: Derken bir ağırlık taşıyanlara,
فَالْحَامِلَاتِ وِقْرًاۙ ﴿٢﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 3: Derken bir kolaylıkla akanlara,
فَالْجَارِيَاتِ يُسْرًاۙ ﴿٣﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 4: Derken bir emir taksim edenlere andolsun ki,
فَالْمُقَسِّمَاتِ اَمْرًاۙ ﴿٤﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 5: O size vaad edilen elbette doğrudur.
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌۙ ﴿٥﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 6: Ceza ve hesap günü şüphesiz olacaktır.
وَاِنَّ الدّ۪ينَ لَوَاقِعٌۜ ﴿٦﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 7: Yollara sahip göğe andolsun ki,
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْحُبُكِۙ ﴿٧﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 8: Siz elbette çelişkili sözler içindesiniz.
اِنَّكُمْ لَف۪ي قَوْلٍ مُخْتَلِفٍۙ ﴿٨﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 9: Ondan çevrilen (imana) çevrilir.
يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ اُفِكَۜ ﴿٩﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 10: Kahrolsun (o fikir adına) kendi tahminlerini ileri sürenler!
قُتِلَ الْخَرَّاصُونَۙ ﴿١٠﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 11: Onlar bir sarhoşluk ve cehalet içinde şuursuzdurlar.
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ سَاهُونَۙ ﴿١١﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 12: Onlar: "Hesap ve ceza günü ne zaman?" diye soruyorlar.
يَسْـَٔلُونَ اَيَّانَ يَوْمُ الدّ۪ينِۜ ﴿١٢﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 13: O gün, onların ateş üzerinde azap görecekleri gündür.
يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ ﴿١٣﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 14: Onlara: "Tadın inkarınızın cezasını, işte sizin acele istediğiniz budur!" denecektir.
ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْۜ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ ﴿١٤﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 15: 15,16. Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı.
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ ﴿١٥﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 16: 15,16. Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı.
اٰخِذ۪ينَ مَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُحْسِن۪ينَۜ ﴿١٦﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 17: Onlar geceleyin pek az uyurlardı.
كَانُوا قَل۪يلًا مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ ﴿١٧﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 18: Onlar seher vakitlerinde Allah'tan bağışlanma dilerlerdi.
وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ ﴿١٨﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 19: Onların mallarında isteyen ve istemeyen yoksullar için bir hak vardı.
وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ ﴿١٩﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 20: 20,21. Kesin olarak inananlar için, yeryüzünde ve kendi nefislerinde nice ibretler vardır. Hiç görmüyor musunuz?
وَفِي الْاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِن۪ينَۙ ﴿٢٠﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 21: 20,21. Kesin olarak inananlar için, yeryüzünde ve kendi nefislerinde nice ibretler vardır. Hiç görmüyor musunuz?
وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ ﴿٢١﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 22: Sizin rızkınız da size vaad edilen sevap ve ceza da göktedir.
وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ ﴿٢٢﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 23: Gök ve yerin Rabbine andolsun ki size edilen o vaad, herhalde haktır. O tıpkı sizin konuşmanız gibi gerçektir.
فَوَرَبِّ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَٓا اَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ۟ ﴿٢٣﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 24: Ey Muhammed! İbrahim'in şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ ﴿٢٤﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 25: Hani onlar İbrahim'in huzuruna girmişlerdi de "Selam sana!" demişlerdi. İbrahim: "Size de selam" demiş, ve içinden: "Bunlar tanınmamış bir topluluk!" diye geçirmişti.
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًاۜ قَالَ سَلَامٌۚ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ ﴿٢٥﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 26: İbrahim, sonra ailesine giderek semiz bir buzağı (eti) getirdi.
فَرَاغَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ فَجَٓاءَ بِعِجْلٍ سَم۪ينٍۙ ﴿٢٦﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 27: Onu önlerine sürerek: "Yemez misiniz?" dedi.
فَقَرَّبَهُٓ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۘ ﴿٢٧﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 28: Yemediklerini görünce onlardan içine bir korku düştü. Onlar İbrahim'e: "Korkma!" dediler ve onu çok bilgili bir oğul ile müjdelediler.
فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْۜ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ ﴿٢٨﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 29: Bunun üzerine karısı (Sâre) bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak: "Ben kısır bir kocakarıyım, nasıl çocuğum olur?" dedi.
فَاَقْبَلَتِ امْرَاَتُهُ ف۪ي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَق۪يمٌ ﴿٢٩﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 30: Misafir melekler: "Evet bu böyledir. Rabbin böyle buyurdu. Gerçekten O hüküm ve hikmet sahibidir. Herşeyi hakkıyla bilir." dediler.
قَالُوا كَذٰلِكِۙ قَالَ رَبُّكِۜ اِنَّهُ هُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ ﴿٣٠﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 31: İbrahim, kendisine misafir olarak gelen meleklere: "Acaba sizin asıl önemli işiniz nedir ey elçiler?" dedi.
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ ﴿٣١﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 32: Onlar: "Gerçekten biz günahkâr bir kavim (olan Lût kavmine) gönderildik.
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ ﴿٣٢﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 33: Onların üzerine çamurdan pişirilmiş sert taşlar yağdıracağız.
لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ ط۪ينٍۙ ﴿٣٣﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 34: O taşlardan herbirinin haddi aşanlardan kime isabet edeceği Rabbin katında işaretlenmiştir." dediler.
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِف۪ينَ ﴿٣٤﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 35: Nihayet biz müminlerden orada bulunan kimseleri çıkardık.
فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ ف۪يهَا مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ ﴿٣٥﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 36: Fakat biz orada müslümanlardan bir ev halkından başka kimseyi de bulamadık.
فَمَا وَجَدْنَا ف۪يهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَۚ ﴿٣٦﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 37: Biz orada acı bir azabdan korkan kimseler için bir ibret nişanesi bıraktık.
وَتَرَكْنَا ف۪يهَٓا اٰيَةً لِلَّذ۪ينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۜ ﴿٣٧﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 38: Musa'nın kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu apaçık bir delille Firavun'a göndermiştik.
وَف۪ي مُوسٰٓى اِذْ اَرْسَلْنَاهُ اِلٰى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍ ﴿٣٨﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 39: Firavun ise ordusuyla birlikte yüz çevirmiş, onun hakkında: "Bu bir sihirbazdır, ya da bir delidir." demişti.
فَتَوَلّٰى بِرُكْنِه۪ وَقَالَ سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ ﴿٣٩﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 40: Nihayet biz onu ve ordularını yakalayıp hepsini denize attık. Firavun ise o sırada (inadından dolayı pişmanlık duyarak) kendi kendini kınıyordu.
فَاَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُل۪يمٌۜ ﴿٤٠﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 41: Âd kavminin helâkinde de bir ibret vardır. Hani biz onların üzerine köklerini kesecek bir rüzgar göndermiştik.
وَف۪ي عَادٍ اِذْ اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرّ۪يحَ الْعَق۪يمَۚ ﴿٤١﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 42: O rüzgar üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül gibi dağıtıyordu.
مَا تَذَرُ مِنْ شَيْءٍ اَتَتْ عَلَيْهِ اِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّم۪يمِۜ ﴿٤٢﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 43: Semud kavminin helâkinde de bir ibret vardır. Hani onlara: "Belirli bir süreye kadar dünyadan yararalanıp, geçinin!" denmişti.
وَف۪ي ثَمُودَ اِذْ ق۪يلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتّٰى ح۪ينٍ ﴿٤٣﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 44: Onlarsa Rablerinin emrine karşı büyüklük tasladılar. Bunun üzerine kendilerini, bakıp dururlarken yıldırım yakalayıp, çarptı.
فَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ ﴿٤٤﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 45: Artık onlar, ne kendi kendilerine ayağa kalkabildiler, ne de yardım gördüler.
فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِر۪ينَۙ ﴿٤٥﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 46: Daha önce de Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış fâsık bir kavimdiler.
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِق۪ينَ۟ ﴿٤٦﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 47: Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz.
وَالسَّمَٓاءَ بَنَيْنَاهَا بِاَيْدٍ وَاِنَّا لَمُوسِعُونَ ﴿٤٧﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 48: Yeryüzünü de biz döşedik. Bakın biz onu ne güzel döşüyoruz!
وَالْاَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ ﴿٤٨﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 49: Biz herşeyden iki çift yarattık. Umulur ki, iyice düşünürsünüz.
وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ ﴿٤٩﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 50: Ey Muhammed! de ki: "Öyleyse Allah'a koşun, gerçekten ben size O'nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.
فَفِرُّٓوا اِلَى اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۚ ﴿٥٠﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 51: Allah'la beraber başka bir tanrı uydurmayın (O'na ortak koşmayın). Gerçekten ben size O'nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım."
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ ﴿٥١﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 52: Böylece onlardan öncekilere de herhangi bir peygamber gelince, onun hakkında da mutlaka: "Bir sihirbazdır veya bir delidir." dediler.
كَذٰلِكَ مَٓا اَتَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ ﴿٥٢﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 53: Onlar birbirlerine bunu mu tavsiye ettiler? Hayır onlar azgın bir kavimdir.
اَتَوَاصَوْا بِه۪ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ ﴿٥٣﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 54: Ey Muhammed! Sen onlardan yüz çevir. Artık sen kınanacak değilsin.
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَٓا اَنْتَ بِمَلُومٍۘ ﴿٥٤﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 55: Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü, hatırlatmak müminlere fayda verir.
وَذَكِّرْ فَاِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿٥٥﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 56: Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ ﴿٥٦﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 57: Ben onlardan herhangi bir rızık istemiyorum. Beni yedirmelerini de istemiyorum.
مَٓا اُر۪يدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَٓا اُر۪يدُ اَنْ يُطْعِمُونِ ﴿٥٧﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 58: Şüphesiz ki, rızık veren O sağlam kuvvet sahibi olan Allah'tır.
اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَت۪ينُ ﴿٥٨﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 59: Şüphsiz ki, zulmedenlerin geçmiş arkadaşlarının payı gibi, dolgun bir azab payı vardır. Ama şimdi onu acele istemesinler.
فَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا ذَنُوبًا مِثْلَ ذَنُوبِ اَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ ﴿٥٩﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 60: Kendilerine vaad edilen günlerinde uğrayacakaları azabdan dolayı vay inkâr edenlerin haline!.
فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ يَوْمِهِمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَ ﴿٦٠﴾

https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/hac-suresinin-35-ayeti-ne-anlatiyor-199303-m.jpg
Hac Suresinin 35. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hac suresinin 35. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 35. Ayet Arapça: ِ اَلَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِر۪ينَ عَلٰى ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/hac-suresinin-30-ayeti-ne-anlatiyor-199281-m.jpg
Hac Suresinin 30. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hac suresinin 30. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 30. Ayet Arapça: ِ ذٰلِكَۗ وَمَنْ يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللّٰهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ عِنْدَ رَبِّه ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/hac-suresinin-23-ayeti-ne-anlatiyor-199261-m.jpg
Hac Suresinin 23. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hac suresinin 23. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 23. Ayet Arapça: ِ اِنَّ اللّٰهَ يُدْخِلُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/cuma-suresinin-tefsiri-199259-m.jpg
Cuma Suresinin Tefsiri

Cuma sûresi Medine’de inmiştir. 11 âyettir. İsmini, 9. âyette geçen اَلْجُمْعَةُ (Cuma) kelimesinden almıştır. اَلْمُسَبِّحَاتُ (Müsebbihât) sûrelerin ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/hac-suresinin-7-ayeti-ne-anlatiyor-199231-m.jpg
Hac Suresinin 7. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hac suresinin 7. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 7. Ayet Arapça: وَاَنَّ السَّاعَةَ اٰتِيَةٌ لَا رَيْبَ ف۪يهَاۙ وَاَنَّ اللّٰهَ يَبْعَثُ مَنْ ف ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/hac-suresinin-1-ayeti-ne-anlatiyor-199213-m.jpg
Hac Suresinin 1. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hac suresinin 1. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 1. Ayet Arapça: يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْۚ اِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ ...