# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | فَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا ذَنُوبًا مِثْلَ ذَنُوبِ اَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ | |
Türkçe Okunuşu * | Fe-inne lilleżîne zalemû żenûben miśle żenûbi ashâbihim felâ yesta’cilûn(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Hiç şüphesiz, bugünkü zâlimler de, geçmişte helâk edilmiş yoldaşları gibi, zamanı gelince azaptan paylarına düşeni alacaklardır. O bakımdan azabın bir an önce gelmesini benden istemelerine hiç gerek yok! |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Muhakkak ki bu zulmedenlerin de, geçmişlerinin payı gibi (azaptan) bir payları vardır! O halde acele etmesinler! |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | Zulmedenlerin, geçmiş arkadaşlarının suçlarına benzer suçları vardır; cezalarını Benden acele istemesinler. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır. Artık azabımı acele istemesinler. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Şüphsiz ki, zulmedenlerin geçmiş arkadaşlarının payı gibi, dolgun bir azab payı vardır. Ama şimdi onu acele istemesinler. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Onun için muhakkak ki o zulm edenlere arkadaşlarının payı gibi dolgun bir pay vardır, şimdi onu acele etmesinler |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | Artık muhakkak ki o zulmedenler için (geçmiş) arkadaşlarının (azâb) hissesi gibi bir nasıyb (-i hüsran) vardır. Şimdi (onu) acele istemesinler. |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | Onun için muhakkak ki o zulmedenlerin (geçmiş) arkadaşlarının nasîbi gibi(azabdan) bir nasibleri vardır; artık benden (onu) acele istemesinler! |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Onun için, muhakkak o zulmedenlere (Mekke kâfirlerine, kendilerinden önceki) arkadaşlarının (azab) payı gibi, bir pay vardır. Şimdi o azabı acele istemesinler. |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Şimdi şüphe yok ki, zulmeden kimseler için arkadaşlarının nâsibleri gibi birçok nâsip vardır, artık acele etmesinler. |
11. | Ümit Şimşek Meali | O zulmedenlerin de, tıpkı gelip geçmiş arkadaşlarının payına benzer şekilde, azaptan birer payı vardır; onun için acele etmesinler. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | For the Wrong-doers, their portion is like unto the portion of their fellows (of earlier generations): then let them not ask Me to hasten (that portion)! |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Zâriyât Sûresi 59. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Beyyine sûresi, Medine döneminde inmiştir. Sûre, 8 âyettir. Beyyine, apaçık delil demektir. BEYYİNE SURESİ ARAPÇA Beyyine Suresi Arapça Yazılışı ...
Da‘vet kelimesi Arapça’da masdar olup sözlükte “çağırmak, seslenmek, adlandırmak, dua veya beddua etmek, ziyafete çağırmak, propaganda yapmak” gibi an ...
Bakara suresinin 98. ayetinde buyrulur: مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِلّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَرُسُلِه۪ وَجِبْر۪يلَ وَم۪يكَالَ فَاِنَّ اللّٰهَ عَدُوٌّ لِلْكَ ...
Beyyine sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 8 âyettir. İsmini, birinci âyetinde geçen ve “açık delil, kesin belge” mânasına gelen اَلْبَيِّنَةُ (beyyine) ...
Alak sûresi, Mekke döneminde inmiştir. Sûre, 19 âyettir. Sûre, adını ikinci âyette geçen “alak” kelimesinden almıştır. ALAK SURESİ ARAPÇA Alak Sur ...
Tîn sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 8 âyettir. İsmini birinci âyetteki “incir” mânasına gelen اَلتّ۪ينُ (tîn) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine gör ...