Zâriyât
sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 60 âyettir. İsmini, 1. âyette geçen ve “tozu
toprağı savuran rüzgârlar” mânasına gelen اَلذَّارِيَاتُ (zâriyât) kelimesinden alır. Mushaf
tertîbine göre 51, iniş sırasına göre 67. suredir.
Nuzül
Mushaftaki sıralamada elli birinci, iniş sırasına göre altmış yedinci sûredir. Ahkåf sûresinden sonra, Gaşiye sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Konusu
Cenâb-ı
Hakk’ın bir kısım kudret tecellilerine yemin edilerek kıyâmetin mutlaka vuku
bulacağı; Allah’tan korkup günahlardan sakınan ve ilâhî tâlimatlara uygun
yaşayanların cennette mükâfatlandırılacakları haber verilir. Lût kavmi,
Firavun, Âd, Semûd ve Nûh kavimleri misal verilerek Peygamber (s.a.s.)’in davetine
uymayanları bekleyen hazin akıbet bildirilir. Böylece insanlar putperestlikten
ve peygambere muhalefetten sakındırılarak tek olan Allah’a kulluğa çağrılır.
8: Siz Peygamber ve Kur’an hakkında çelişkili görüşler içindesiniz.
9: Oysa Kur’an ve Peygamber’den ancak şeytanın doğru yoldan çıkardığı, aklı çarpılmış kimseler döndürülebilir.
10: Kahrolsun Allah’ın va‘dettiği şeylerden şüphe duyan o koyu yalancılar!
12: Alaycı bir edayla: “Geleceği söylenen şu hesap günü de ne zamanmış?” diye soruyorlar.
13: O gün, onların ateş üzerinde azaba uğratılacakları dehşetli gündür.
14: Onlara: “Tadın azabınızı! Dünyada bir an önce gelmesini istediğiniz şey işte budur!” denilecek.
TEFSİR:
اَلْحُبُكُ (hübük), sözlükte “sıkı bağlayıp sağlamlaştırmak; kumaşı sıkı,
güzel ve sağlam bir şekilde dokumak” demektir. Göğün sahip olduğu “hübük”le alakalı
şu izahlar yapılır:
›Muntazam,
güzel ve süslü yaratılış. Nitekim az önce belirtildiği gibi dokumacının kumaşı
güzelce dokuması bu kelime ile ifade edilir.
›Yıldızlar ve
yıldız kümeleri.
›Yollar,
yörüngeler. Nitekim rüzgârların esmesiyle çöllerin kumlarında ve durgun suların
üzerinde meydana gelen dalgalara, yosma yapılmış saçlardaki kıvrımlara “hübük”
denilir. Bu yollar ve yörüngeler, meleklerin hareketi, Allah’ın emirlerinin
tebliği ve yerdeki şuurlu varlıkların amellerinin yükselmesi için de geçiş güzergâhlarıdır.
›Güçlü, çetin ve sağlam. “Üstünüzde yedi kat sapasağlam gök bina
ettik” (Nebe’ 78/12) âyeti bu mânaya işaret eder.
›Çokça hareket
eden.
Bunların
hepsi gök için geçerli ve uygun düşecek mânalardır. Bu vasfıyla göğe yemin
edilip peşinden “Siz Peygamber ve Kur’an hakkında çelişkili görüşler
içindesiniz” (Zâriyât 51/8) buyrulması arasında şöyle bir irtibat
kurulabilir:
Sahip
olduğu çeşit çeşit gök cisimleri, galaksileri, sistemleri, yörüngeleri ve
bunlara ait hareket nizamlarıyla gökler gerçekten çok sağlam, ince ve
sanatkarâne bir denge içermektedir. Bu çeşitlilikle beraber akılları hayrete
düşüren bu güzellik, nizam ve âhenk ise şüphesiz ilâhî kudretin azametini ve
sonsuzluğunu göstermektedir. Dolayısıyla akıllı insanlara yaraşan, bu kesret
âleminin ötesindeki ve temelindeki vahdeti idrak edebilmek, tevhide ulaşmak,
Allah’ın varlığını ve birliğini kavramak, böylece tevhide yaraşmayan ve birbirini
tutmayan söz ve davranışlardan kaçınarak sadece tek olan Allah’a kulluk
etmektir.
Burada
Peygamberimiz (s.a.s.) ve Kur’an hakkında sihirbaz ve sihir, şâir ve şiir,
kâhin ve kehânet suçlamalarında bulunan; bir tarafta Allah’ın her şeyin
yaratıcısı olduğunu söylediği halde bir taraftan putlara tapan; kıyâmetle
alakalı inkâr ve şüphe bakımından farklı durumlar sergileyen müşrikler
kınanmakta ve onlardan bu hallerini düzeltmeleri istenmektedir. Değilse
sapıklığı baştan kabullenerek ilâhî hakîkatleri yalanlayan; hidâyet, iman, ilim
ve irfana kapılarını kapatıp derin bir cehâlet çukuruna gömülen; alaylı alaylı
“Sizin iddia ettiğiniz bu hesap günü de ne zamanmış?” diyen gâfiller, mutlaka
cehennemde bu yaptıklarının cezasını çekecekler; dünyada çıkardıkları
fitnelerin bedelini âhirette ateş üzerinde dağlanarak ödeyeceklerdir.
Buna karşılık, kâmil bir iman, büyük bir tevazu ve
mahfiyet, tam bir teslimiyet ve samimiyetle Allah’a kulluğa devam edenlere
gelince: