Zâriyât Sûresi Diyanet Vakfı Meali


SÛRE

MEAL LiSTESi


Karşılaştır Zâriyât Sûresi 1: 1, 2, 3, 4, 5, 6. Tozdurup savuranlara, yükünü yüklenenlere, kolayca süzülenlere, işi ayıranlara andolsun ki, size vâdedilen, kesinlikle doğrudur ve ceza mutlaka vuku bulacaktır. 
وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًاۙ ﴿١﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 2: 1, 2, 3, 4, 5, 6. Tozdurup savuranlara, yükünü yüklenenlere, kolayca süzülenlere, işi ayıranlara andolsun ki, size vâdedilen, kesinlikle doğrudur ve ceza mutlaka vuku bulacaktır. 
فَالْحَامِلَاتِ وِقْرًاۙ ﴿٢﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 3: 1, 2, 3, 4, 5, 6. Tozdurup savuranlara, yükünü yüklenenlere, kolayca süzülenlere, işi ayıranlara andolsun ki, size vâdedilen, kesinlikle doğrudur ve ceza mutlaka vuku bulacaktır. 
فَالْجَارِيَاتِ يُسْرًاۙ ﴿٣﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 4: 1, 2, 3, 4, 5, 6. Tozdurup savuranlara, yükünü yüklenenlere, kolayca süzülenlere, işi ayıranlara andolsun ki, size vâdedilen, kesinlikle doğrudur ve ceza mutlaka vuku bulacaktır. 
فَالْمُقَسِّمَاتِ اَمْرًاۙ ﴿٤﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 5: 1, 2, 3, 4, 5, 6. Tozdurup savuranlara, yükünü yüklenenlere, kolayca süzülenlere, işi ayıranlara andolsun ki, size vâdedilen, kesinlikle doğrudur ve ceza mutlaka vuku bulacaktır. 
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌۙ ﴿٥﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 6: 1, 2, 3, 4, 5, 6. Tozdurup savuranlara, yükünü yüklenenlere, kolayca süzülenlere, işi ayıranlara andolsun ki, size vâdedilen, kesinlikle doğrudur ve ceza mutlaka vuku bulacaktır. 
وَاِنَّ الدّ۪ينَ لَوَاقِعٌۜ ﴿٦﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 7: 7, 8, 9. İçinde yörüngeleri olan göğe andolsun ki siz çelişkili sözler söylüyorsunuz. Ondan (Kur'an'dan veya imandan) dönen döndürülür (engellenmez).  
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْحُبُكِۙ ﴿٧﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 8: 7, 8, 9. İçinde yörüngeleri olan göğe andolsun ki siz çelişkili sözler söylüyorsunuz. Ondan (Kur'an'dan veya imandan) dönen döndürülür (engellenmez).  
اِنَّكُمْ لَف۪ي قَوْلٍ مُخْتَلِفٍۙ ﴿٨﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 9: 7, 8, 9. İçinde yörüngeleri olan göğe andolsun ki siz çelişkili sözler söylüyorsunuz. Ondan (Kur'an'dan veya imandan) dönen döndürülür (engellenmez).  
يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ اُفِكَۜ ﴿٩﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 10: Kahrolsun o koyu yalancılar!
قُتِلَ الْخَرَّاصُونَۙ ﴿١٠﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 11: Onlar koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdir.
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ سَاهُونَۙ ﴿١١﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 12: Ceza gününün ne zaman olduğunu sorarlar.
يَسْـَٔلُونَ اَيَّانَ يَوْمُ الدّ۪ينِۜ ﴿١٢﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 13: O gün onlar ateşe sokulacaklardır.
يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ ﴿١٣﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 14: Azabınızı tadın! Acele gelmesini beklediğiniz şey budur işte! (denir.)
ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْۜ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ ﴿١٤﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 15: 15, 16. Şüphesiz ki Allah'a isyandan sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunacaklar. Kuşkusuz onlar, bundan önce dünyada güzel davrananlardı.
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ ﴿١٥﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 16: 15, 16. Şüphesiz ki Allah'a isyandan sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunacaklar. Kuşkusuz onlar, bundan önce dünyada güzel davrananlardı.
اٰخِذ۪ينَ مَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُحْسِن۪ينَۜ ﴿١٦﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 17: Geceleri pek az uyurlardı.
كَانُوا قَل۪يلًا مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ ﴿١٧﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 18: Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi.
وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ ﴿١٨﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 19: Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı.
وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ ﴿١٩﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 20: Kesin olarak inananlar için yeryüzünde âyetler vardır.  
وَفِي الْاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِن۪ينَۙ ﴿٢٠﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 21: Kendi nefislerinizde de öyle. Görmüyor musunuz?
وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ ﴿٢١﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 22: Semada da rızkınız ve size vâdedilen başka şeyler vardır.
وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ ﴿٢٢﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 23: Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki bu vaad, sizin konuşmanız gibi kesin ve gerçektir.  
فَوَرَبِّ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَٓا اَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ۟ ﴿٢٣﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 24: İbrahim'in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi? (Bunlar meleklerdi.)
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ ﴿٢٤﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 25: Onlar İbrahim'in yanına girmişler, selam vermişlerdi. İbrahim de selamı almış, içinden, «Bunlar, yabancılar» demişti.
اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًاۜ قَالَ سَلَامٌۚ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ ﴿٢٥﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 26: Hemen ailesinin yanına giderek semiz bir dana (kebabını) getirmiş,
فَرَاغَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ فَجَٓاءَ بِعِجْلٍ سَم۪ينٍۙ ﴿٢٦﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 27: Onların önüne koyup «Yemez misiniz?» demişti.
فَقَرَّبَهُٓ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۘ ﴿٢٧﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 28: Derken onlardan korkmaya başladı. «Korkma» dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler.  
فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْۜ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ ﴿٢٨﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 29: Karısı çığlık atarak geldi. Elini yüzüne çarparak: «Ben kısır bir kocakarıyım!» dedi.
فَاَقْبَلَتِ امْرَاَتُهُ ف۪ي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَق۪يمٌ ﴿٢٩﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 30: Onlar: «Bu böyledir. Rabbin söylemiştir. O, hikmet sahibidir, bilendir» dediler.  
قَالُوا كَذٰلِكِۙ قَالَ رَبُّكِۜ اِنَّهُ هُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ ﴿٣٠﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 31: (İbrahim:) O halde işiniz nedir, ey elçiler? dedi.
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ ﴿٣١﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 32: «Biz, dediler, suçlu bir kavme gönderildik.»
قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ ﴿٣٢﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 33: «Üzerlerine çamurdan taş yağdırmaya (geldik).»
لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ ط۪ينٍۙ ﴿٣٣﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 34: (Bu taşlar,) aşırı gidenler için Rabbinin katında işaretlenmiş (taşlardır).
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِف۪ينَ ﴿٣٤﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 35: Bunun üzerine orada bulunan müminleri çıkardık.
فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ ف۪يهَا مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ ﴿٣٥﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 36: Zaten orada müslümanlardan, bir ev halkından başka kimse bulmadık.
فَمَا وَجَدْنَا ف۪يهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَۚ ﴿٣٦﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 37: Acı azaptan korkanlar için orada bir işaret bıraktık.
وَتَرَكْنَا ف۪يهَٓا اٰيَةً لِلَّذ۪ينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۜ ﴿٣٧﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 38: Musa'da da (ibretler vardır). Onu apaçık bir delil ile Firavun'a göndermiştik.
وَف۪ي مُوسٰٓى اِذْ اَرْسَلْنَاهُ اِلٰى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍ ﴿٣٨﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 39: Firavun ordusuyla birlikte yüz çevirmiş: «O, bir büyücüdür veya bir delidir» demişti.
فَتَوَلّٰى بِرُكْنِه۪ وَقَالَ سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ ﴿٣٩﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 40: Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu.  
فَاَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُل۪يمٌۜ ﴿٤٠﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 41: Âd kavminde de (ibretler vardır). Onlara kasıp kavuran rüzgârı göndermiştik.
وَف۪ي عَادٍ اِذْ اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرّ۪يحَ الْعَق۪يمَۚ ﴿٤١﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 42: Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.
مَا تَذَرُ مِنْ شَيْءٍ اَتَتْ عَلَيْهِ اِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّم۪يمِۜ ﴿٤٢﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 43: Semûd kavminde de (ibretler vardır). Onlara: Bir süreye kadar faydalanın, denmişti.
وَف۪ي ثَمُودَ اِذْ ق۪يلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتّٰى ح۪ينٍ ﴿٤٣﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 44: Rablerinin emrine karşı geldiler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım çarpıverdi.
فَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ ﴿٤٤﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 45: Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı.
فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِر۪ينَۙ ﴿٤٥﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 46: Bunlardan önce de Nuh kavmini he-lâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplum idiler.
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِق۪ينَ۟ ﴿٤٦﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 47: Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.  
وَالسَّمَٓاءَ بَنَيْنَاهَا بِاَيْدٍ وَاِنَّا لَمُوسِعُونَ ﴿٤٧﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 48: Yeri de döşedik. (Bak) ne güzel döşeyiciyiz!
وَالْاَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ ﴿٤٨﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 49: Her şeyden de çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız.
وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ ﴿٤٩﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 50: O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, size O'nun katından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.
فَفِرُّٓوا اِلَى اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۚ ﴿٥٠﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 51: Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben size O'nun tarafından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ ﴿٥١﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 52: İşte böylece, onlardan öncekilere her hangi bir peygamber geldiğinde hemen: O, bir büyücüdür veya delidir, dediler.
كَذٰلِكَ مَٓا اَتَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ ﴿٥٢﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 53: Bunu (nesilden nesile) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar azgın bir topluluktur.
اَتَوَاصَوْا بِه۪ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ ﴿٥٣﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 54: Artık onlara aldırma. (Davete uymamalarından dolayı) sen kınanacak değilsin.  
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَٓا اَنْتَ بِمَلُومٍۘ ﴿٥٤﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 55: Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir.
وَذَكِّرْ فَاِنَّ الذِّكْرٰى تَنْفَعُ الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿٥٥﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 56: Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ ﴿٥٦﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 57: Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.
مَٓا اُر۪يدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَٓا اُر۪يدُ اَنْ يُطْعِمُونِ ﴿٥٧﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 58: Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır.  
اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَت۪ينُ ﴿٥٨﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 59: Muhakkak ki bu zulmedenlerin de, geçmişlerinin payı gibi (azaptan) bir payları vardır! O halde acele etmesinler!  
فَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا ذَنُوبًا مِثْلَ ذَنُوبِ اَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ ﴿٥٩﴾
Karşılaştır Zâriyât Sûresi 60: Başlarına gelecek (acı) günlerinden dolayı vay o kâfirlerin haline!
فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ يَوْمِهِمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَ ﴿٦٠﴾

https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/nur-suresinin-33-ayeti-ne-anlatiyor-199685-m.jpg
Nûr Suresinin 33. Ayeti Ne Anlatıyor?

Nûr sûresinin 33. âyetinde Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: Nûr Suresi 33. Ayet Arapça: وَلْيَسْتَعْفِفِ الَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتّٰى يُ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/tahrim-suresinin-tefsiri-199665-m.jpg
Tahrim Sûresinin Tefsiri

Tahrîm sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 12 âyettir. “Tahrîm”, “haram kılmak” demektir. Birinci âyette Resûlullah (s.a.s.)’in, bazı helâl gıdaları, geç ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/nur-suresi-30-31-ayetler-ne-anlatiyor-199652-m.jpg
Nûr Suresi 30-31. Ayetler Ne Anlatıyor?

Nûr sûresi 30-31. ayetlerde Rabbimiz şöyle buyuruyor: Nûr Suresi 30-31. Ayetler Arapça: قُلْ لِلْمُؤْمِن۪ينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/kurana-gore-evliya-kimdir-199651-m.jpg
Kuran'a Göre Evliya Kimdir?

"Şunu iyi bilin ki, Allah dostlarına hiçbir korku yoktur ve onlar asla üzülmeyeceklerdir. Onlar hakkıyla iman etmişlerdir ve Allah’a karşı gelmekte ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/nur-suresinin-23-ayeti-ne-anlatiyor-199632-m.jpg
Nûr Suresinin 23. Ayeti Ne Anlatıyor?

Nûr sûresinin 23. âyetinde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: Nûr Suresi 23. Ayet Arapça: اِنَّ الَّذ۪ينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلَاتِ الْمُ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/nur-suresinin-19-ayeti-ne-anlatiyor-199618-m.jpg
Nûr Suresinin 19. Ayeti Ne Anlatıyor?

Nûr sûresinin 19. âyetinde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: Nûr Suresi 19. Ayet Arapça: اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحِبُّونَ اَنْ تَش۪يعَ الْفَاحِشَةُ فِي الّ ...