Vâkıa Sûresi Ömer Nasuhi Bilmen Meali


SÛRE

MEAL LiSTESi


Karşılaştır Vâkıa Sûresi 1: Kıyamet hadisesi vaki olduğu zaman.
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ ﴿١﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 2: Onun vukûu için bir yalan yoktur.
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌۢ ﴿٢﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 3: (O Kıyamet) Alçaltıcıdır, yükselticidir.
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ ﴿٣﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 4: O zaman yer, şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmıştır.
اِذَا رُجَّتِ الْاَرْضُ رَجًّاۙ ﴿٤﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 5: Ve dağlar parçalanmakla parçalanmıştır.
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسًّاۙ ﴿٥﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 6: Artık (dağlar) dağılmış, toz haline gelmiştir.
فَكَانَتْ هَبَٓاءً مُنْبَثًّاۙ ﴿٦﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 7: Ve (o gün) siz de üç sınıf olmuşsunuzdur.
وَكُنْتُمْ اَزْوَاجًا ثَلٰثَةًۜ ﴿٧﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 8: İmdi (biri) Ashâb-ı Meymene, nedir Ashâb-ı Meymene?
فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ ﴿٨﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 9: Ve (ikincisi) Ashâb-ı Meş'emedir, nedir Ashâb-ı Meş'eme?
وَاَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ ﴿٩﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 10: Ve (üçüncüsü de) ileri geçenlerdir, ileri geçenlerdir.
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَۙ ﴿١٠﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 11: İşte mukarreb olanlar, onlardır.
اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ ﴿١١﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 12: Naîm cennetlerinde mütena'im olacaklardır.
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ ﴿١٢﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 13: (O Sabikûn) Evvelkilerden bir cemaattır.
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ ﴿١٣﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 14: Ve biraz da sonrakilerdendir.
وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ ﴿١٤﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 15: Altundan örülmüş tahtlar üzerindedirler.
عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ ﴿١٥﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 16: Onların üzerine karşı karşıya olarak yaslanıcılardır.
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ ﴿١٦﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 17: Onların üzerlerine daima aynı halde kalan genç hizmetçiler dolaşır.
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ ﴿١٧﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 18: Çeşmelerden akan şuruplar ile (dolu) destiler ile ve ibrikler ile ve bardaklar ile.
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ ﴿١٨﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 19: Onlardan baş ağrısına uğramazlar ve akıllarını da gidermiş olmazlar.
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ ﴿١٩﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 20: Ve (o hizmetçiler) ehl-i Cennet'in ihtiyar ettikleri meyveler ile (dolaşırlar).
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ ﴿٢٠﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 21: Ve iştihada bulundukları kuş eti ile (dolaşırlar).
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ ﴿٢١﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 22: (Ve orada) Pek güzel gözlü huriler de (vardır).
وَحُورٌ ع۪ينٌۙ ﴿٢٢﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 23: Saklı inci emsali gibi (pek latiftirler).
كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ ﴿٢٣﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 24: İşler oldukları güzel amellerine mükâfaat olarak (bu nîmetlere nâil olacaklardır).
جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٢٤﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 25: Orada ne bir boş lâf ve ne de günaha sokacak bir şey işitmezler.
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْوًا وَلَا تَأْث۪يمًاۙ ﴿٢٥﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 26: Ancak bir söz işitirler (ki, o da) selâmdan ibarettir
اِلَّا ق۪يلًا سَلَامًا سَلَامًا ﴿٢٦﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 27: Ashâb-ı Yemîn ise, nedir Ashâb-ı Yemîn?
وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ ﴿٢٧﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 28: Dikensiz kiraz ağaçları (altında)dırlar.
ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ ﴿٢٨﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 29: Ve meyveleri kat kat olmuş muz ağaçları (altında)dırlar.
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ ﴿٢٩﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 30: Ve yayılmış gölgededirler.
وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ ﴿٣٠﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 31: Ve çağlayıp akar bir su (başında)dırlar.
وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ ﴿٣١﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 32: Ve pek çok meyveli bir yerdedirler.
وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ ﴿٣٢﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 33: Ne kesilmiş ve ne de men edilmiş(olan meyveler arasında).
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ ﴿٣٣﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 34: Ve yükseltilmiş yataklardadırlar.
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ ﴿٣٤﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 35: Şüphe yok ki, Biz onları bir yaradılış ile yarattık.
اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ ﴿٣٥﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 36: İşte onları bakireler kıldık.
فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَارًاۙ ﴿٣٦﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 37: Kocalarına düşkün, hep bir yaşıt yaptık.
عُرُبًا اَتْرَابًاۙ ﴿٣٧﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 38: Ashâb-ı yemin için (böyle inşa edilmişlerdir).
لِاَصْحَابِ الْيَم۪ينِۜ۟ ﴿٣٨﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 39: (O Ashâb-ı Yemîn) Evvelkilerden bir cemaattir.
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ ﴿٣٩﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 40: Ve sonrakilerden bir cemaattir.
وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ ﴿٤٠﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 41: Ashâb-ı Şimal ise, ne?
وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ ﴿٤١﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 42: Mesâmâtâ kadar nüfuz eden bir sıcaklık ve son derece hararetli bir su içindedirler.
ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ ﴿٤٢﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 43: Ve pek siyah bir dumandan bir gölge içindedirler.
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ ﴿٤٣﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 44: (O gölge) Ne soğuktur, ne de fâidelidir.
لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ ﴿٤٤﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 45: Çünkü,şüphe yok onlar bundan evvel nîmetlere (zevklerine) düşkünler idiler.
اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ ﴿٤٥﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 46: Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır.
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ ﴿٤٦﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 47: Ve demekte olmuşlardı ki: «Biz öldüğümüz ve toprak ve kemikler olduğumuz vakit mi, mutlaka bizler mi elbette diriltilip kaldırılmış kimseleriz?»
وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ ﴿٤٧﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 48: «Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?»
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ ﴿٤٨﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 49: De ki: «Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de,».
قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ ﴿٤٩﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 50: «Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).»
لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ ﴿٥٠﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 51: Sonra şüphe yok ki, sizler ey sapıklar, tekzîp ediciler!
ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ ﴿٥١﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 52: Elbette ki, zakkumdan olan bir ağaçtan yiyecek kimselersiniz.
لَاٰكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍۙ ﴿٥٢﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 53: Artık karınlarınızı ondan doldurucularsınız.
فَمَالِؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۚ ﴿٥٣﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 54: Sonra onun üzerine kaynar sudan içicilersiniz.
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَم۪يمِۚ ﴿٥٤﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 55: Artık kendisine bir hastalık arız olmuş devenin içişi gibi içicilersiniz.
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْه۪يمِۜ ﴿٥٥﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 56: İşte bu, onların o ceza günündeki ziyafetleridir.
هٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدّ۪ينِۜ ﴿٥٦﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 57: Biz sizi yarattık. Artık tasdik eder olmalı değil mi idiniz!
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ۟ ﴿٥٧﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 58: Rahimlere döktüğünüz nutfeyi gördünüz mü? (haber veriniz!)
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تُمْنُونَۜ ﴿٥٨﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 59: Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcılar Biz miyiz?
ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ ﴿٥٩﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 60: Sizin aranızda ölümü Biz takdir ettik ve Biz önüne geçilmiş olanlar değiliz.
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَۙ ﴿٦٠﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 61: Sizin emsâlinizi değiştirmek ve sizi bilmediğiniz bir neş'ette yaratmak üzere (kâdiriz).
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ اَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ ف۪ي مَا لَا تَعْلَمُونَ ﴿٦١﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 62: Ve muhakkak ki, siz ilk yaradılışı bildiniz, o halde düşünmez misiniz?
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْاَةَ الْاُو۫لٰى فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ ﴿٦٢﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 63: Şimdi ektiğiniz tohumu gördünüz mü?
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَۜ ﴿٦٣﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 64: Haber veriniz onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler Biz miyiz?
ءَاَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ ﴿٦٤﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 65: Eğer dilese idik onu elbette bir ot kırıntısı yapardık. Artık siz, şaşırır dururdunuz.
لَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَامًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ ﴿٦٥﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 66: «Şüphe yok ki, biz çok ziyana uğramışlarız (derdiniz).
اِنَّا لَمُغْرَمُونَۙ ﴿٦٦﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 67: Belki biz mahrum kimseleriz (diye söylenirdiniz).»
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ ﴿٦٧﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 68: Şimdi gördünüz mü, içer olduğunuz suyu?
اَفَرَاَيْتُمُ الْمَٓاءَ الَّذ۪ي تَشْرَبُونَۜ ﴿٦٨﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 69: Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indiriciler Bizler miyiz?
ءَاَنْتُمْ اَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ اَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ ﴿٦٩﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 70: Eğer dilese idik onu acı bir su yapardık. Artık şükretmeli değil misiniz?
لَوْ نَشَٓاءُ جَعَلْنَاهُ اُجَاجًا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ ﴿٧٠﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 71: Sonra gördünüz mü o ateşi ki, çakıverirsiniz.
اَفَرَاَيْتُمُ النَّارَ الَّت۪ي تُورُونَۜ ﴿٧١﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 72: Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratanlar Biz miyiz?
ءَاَنْتُمْ اَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَهَٓا اَمْ نَحْنُ الْمُنْشِؤُ۫نَ ﴿٧٢﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 73: Biz onu (o ateşi) bir muhtıra ve sahraya konup göçenler için bir menfaat kıldık.
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعًا لِلْمُقْو۪ينَۚ ﴿٧٣﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 74: Artık azîm Rabbinin ismiyle tesbihte bulun.
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ۟ ﴿٧٤﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 75: Artık Hayır. O yıldızların mevkilerine yemin ederim.
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِعِ النُّجُومِۙ ﴿٧٥﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 76: Ve şüphe yok ki o, eğer bilseniz, bu elbette pek büyük bir yemindir.
وَاِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظ۪يمٌۙ ﴿٧٦﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 77: Muhakkak ki o, elbette bir kerîm Kur'an'dır.
اِنَّهُ لَقُرْاٰنٌ كَر۪يمٌۙ ﴿٧٧﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 78: Bir mahfûz kitaptadır.
ف۪ي كِتَابٍ مَكْنُونٍۙ ﴿٧٨﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 79: Ona tamamen temiz olanlardan başkası el süremez.
لَا يَمَسُّهُٓ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَۜ ﴿٧٩﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 80: Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿٨٠﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 81: Şimdi siz mi bu kelâma ehemmiyet vermeyiciler misiniz?
اَفَبِهٰذَا الْحَد۪يثِ اَنْتُمْ مُدْهِنُونَۙ ﴿٨١﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 82: Ve rızkınızı siz muhakkak kendinizin yalanlamanızdan ibaret mi kılacaksınız?
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ اَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ ﴿٨٢﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 83: Artık değil mi ki, (can) boğaza geldiği vakit.
فَلَوْلَٓا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَۙ ﴿٨٣﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 84: Ve siz o zaman bakar durursunuz.
وَاَنْتُمْ ح۪ينَئِذٍ تَنْظُرُونَۙ ﴿٨٤﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 85: Ve biz (O can çekiştirene) sizden daha yakınız. Velâkin siz göremezsiniz.
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلٰكِنْ لَا تُبْصِرُونَ ﴿٨٥﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 86: O halde haydi, eğer siz ceza görmeyecekler oldunuz iseniz.
فَلَوْلَٓا اِنْ كُنْتُمْ غَيْرَ مَد۪ين۪ينَۙ ﴿٨٦﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 87: Onu (o çıkmak üzere olan canı) geri çevirseniz ya. Eğer siz sâdıklar oldunuz iseniz!
تَرْجِعُونَهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿٨٧﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 88: Artık (o ölen) eğer mukarreblerden oldu ise,
فَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ ﴿٨٨﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 89: İşte (ona) bir rahat, bir güzel rızk ve bir Nâim cenneti vardır).
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَع۪يمٍ ﴿٨٩﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 90: Ve eğer Ashâb-ı Yemîn'den ise,
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِۙ ﴿٩٠﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 91: İmdi sana Ashâb-ı Yemîn'den bir selâm (denilecektir).
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ ﴿٩١﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 92: Ve fakat eğer tekzîp edenlerden, sapıklardan oldu ise,
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّب۪ينَ الضَّٓالّ۪ينَۙ ﴿٩٢﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 93: Artık (ona da) pek kaynar sudan bir ziyafet vardır.
فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍۙ ﴿٩٣﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 94: Ve cehenneme bir atılış (da vardır).
وَتَصْلِيَةُ جَح۪يمٍۙ ﴿٩٤﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 95: Şüphe yok ki bu, elbette bu, (verilen haberler) dosdoğru bir hakikattır.
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَق۪ينِۚ ﴿٩٥﴾
Karşılaştır Vâkıa Sûresi 96: Artık azim olan Rabbinin ismiyle tesbihte bulun.
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ ﴿٩٦﴾

https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/muminun-suresinin-53-ayeti-ne-anlatiyor-199487-m.jpg
Müminûn Suresinin 53. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 53. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 53. Ayet Arapça: ِ فَتَقَطَّعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًاۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2022/11/yasin-suresinin-fazileti-189631-m.jpg
Yasin Suresinin Fazileti

Yâsîn sûresi, Mekke’de nâzil olmuştur. 83 âyettir. İsmini birinci âyette geçen يٰسٓ  (Yâsîn) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, iniş sırasına gör ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/muminun-suresinin-29-ayeti-ne-anlatiyor-199466-m.jpg
Müminûn Suresinin 29. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 29. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 29. Ayet Arapça: ِ وَقُلْ رَبِّ اَنْزِلْن۪ي مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْمُ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/muminun-suresinin-21-ayeti-ne-anlatiyor-199455-m.jpg
Müminûn Suresinin 21. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 21. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 21. Ayet Arapça: ِ وَاِنَّ لَكُمْ فِي الْاَنْعَامِ لَعِبْرَةًۜ نُسْق۪يكُمْ مِمَّا ف۪ي ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/on-geceye-yemin-olsun-ayeti-ne-anlatiyor-fecr-suresi-2-ayet-199449-m.jpg
On Geceye Yemin Olsun Ayeti Ne Anlatıyor? (Fecr Sûresi 2. Ayet)

Bu “on gece” Zilhicce ayının ilk on gecesidir. Araplar gece deyince o gecelerin gündüzlerini kastederler. Ya da bu “On Gece”den maksat Ramazan ayının ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/muminun-suresi-1-2-ayetleri-ne-anlatiyor-199442-m.jpg
Müminûn Suresi 1-2. Ayetleri Ne Anlatıyor?

Müminûn suresi 1-2. ayetlerinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 1-2. Ayet Arapça: ِ قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي صَلَاتِهِمْ خَا ...