Peygamberimizin Bazı Özellikleri ile ilgili ayetler (89 kayıt)

Mâide / 11. Ayet

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ هَمَّ قَوْمٌ اَنْ يَبْسُطُٓوا اِلَيْكُمْ اَيْدِيَهُمْ فَكَفَّ اَيْدِيَهُمْ عَنْكُمْۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ۟

Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani bir topluluk kötülük yapmak üzere size ellerini uzatmaya yeltenmişti de, Allah onların ellerini sizden geri çekmişti. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının! Mü’minler de yalnızca Allah’a güvenip dayansınlar.


Enfâl / 1. Ayet

يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الْاَنْفَالِۜ قُلِ الْاَنْفَالُ لِلّٰهِ وَالرَّسُولِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَصْلِحُوا ذَاتَ بَيْنِكُمْۖ وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُٓ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ

Rasûlüm! Sana ganimetlerden soruyorlar. De ki: “Ganimetler Allah’a ve Rasûlü’ne aittir. Öyleyse gerçekten mü’min iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızda anlaşmazlığa yol açan hususları düzeltin, Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin!”


Enfâl / 5. Ayet

كَمَٓا اَخْرَجَكَ رَبُّكَ مِنْ بَيْتِكَ بِالْحَقِّۖ وَاِنَّ فَر۪يقًا مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ لَكَارِهُونَۙ

Hani Rabbin seni, gerçekleşmesini çoktan irade buyurmuş olduğu Hak dâva uğrunda savaşmak üzere evinden çıkarmıştı. Bununla birlikte mü’minlerden bir kısmı düşmanla karşılaşmaktan kesinlikle hoşlanmıyordu.


Enfâl / 6. Ayet

يُجَادِلُونَكَ فِي الْحَقِّ بَعْدَ مَا تَبَيَّنَ كَاَنَّمَا يُسَاقُونَ اِلَى الْمَوْتِ وَهُمْ يَنْظُرُونَۜ

Gerçek apaçık ortaya çıktıktan sonra onlar, sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, hâlâ savaş konusunda seninle münâkaşa edip duruyorlardı.


Enfâl / 7. Ayet

وَاِذْ يَعِدُكُمُ اللّٰهُ اِحْدَى الطَّٓائِفَتَيْنِ اَنَّهَا لَكُمْ وَتَوَدُّونَ اَنَّ غَيْرَ ذَاتِ الشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ وَيُر۪يدُ اللّٰهُ اَنْ يُحِقَّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِه۪ وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِر۪ينَۙ

O zaman Allah size o iki gruptan; kervan veya yaklaşmakta olan müşrik ordusundan birinin mutlaka sizin olacağını va‘dediyordu. Siz ise bunlardan kuvveti ve silahı olmayanın elinize düşmesini arzuluyordunuz. Oysa Allah, bu emir ve icraatlarıyla hakkı gerçekleştirip üstün kılmak ve kâfirlerin kökünü kesmek istiyordu.


Enfâl / 8. Ayet

لِيُحِقَّ الْحَقَّ وَيُبْطِلَ الْبَاطِلَ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَۚ

Allah, inkârcı suçlular kahrından çatlasalar da hakkı gerçekleştirip üstün kılmak ve bâtılı ortadan kaldırmak için böyle yapıyordu.


Enfâl / 30. Ayet

وَاِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِيُثْبِتُوكَ اَوْ يَقْتُلُوكَ اَوْ يُخْرِجُوكَۜ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ

Hani bir zamanlar kâfirler ya seni tutuklayıp hapsetmek veya öldürmek ya da yurdundan zorla çıkarmak için bir takım tuzaklar kuruyorlardı. Onlar böyle tuzaklar hazırlayadursunlar, ama Allah da onların tuzaklarına karşılık verecektir. Çünkü Allah, tuzak kuranlara en güzel karşılığı verendir.


Enfâl / 41. Ayet

وَاعْلَمُٓوا اَنَّمَا غَنِمْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَاَنَّ لِلّٰهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ اِنْ كُنْتُمْ اٰمَنْتُمْ بِاللّٰهِ وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Şunu bilin ki, ganimet olarak aldığınız şeylerin beşte biri Allah’a, Rasûlü’ne, onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Eğer Allah’a ve iki ordunun karşılaştığı, hak ile bâtılın birbirinden ayrıldığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız bunun böyle olduğunu kabul edin. Allah her şeye hakkıyla güç yetirendir.


Tevbe / 40. Ayet

اِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّٰهُ اِذْ اَخْرَجَهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ اِذْ هُمَا فِي الْغَارِ اِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِه۪ لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلَيْهِ وَاَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا السُّفْلٰىۜ وَكَلِمَةُ اللّٰهِ هِيَ الْعُلْيَاۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ

Eğer o Peygamber’e yardım etmezseniz, iyi bilin ki, Allah ona vaktiyle yardım ettiği gibi yine edecektir: Hani kâfirler onu Mekke’den çıkardıklarında, ikinin ikincisi olarak mağarada iken arkadaşına: “Üzülme, Allah bizimle beraberdir!” diyordu. İşte o zaman Allah ona yardım etti, üzerine huzur veren emniyet ve rahmetini indirdi, onu göremediğiniz ordularla destekledi. Kâfirlerin bâtıl inanç ve dâvalarını alçalttı. Allah’ın dâvası ise zâten her zaman yücedir. Çünkü Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.


Tevbe / 61. Ayet

وَمِنْهُمُ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيَقُولُونَ هُوَ اُذُنٌۜ قُلْ اُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ وَرَحْمَةٌ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْۜ وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ

Münafıklardan bazıları Peygamber’i incitmekte ve onun hakkında: “O, her söyleneni safça dinleyen, her söze inanan bir kulaktır” demektedirler. De ki: “O, sizi dinlerken hep hayrınıza dinleyen ve hakkınızda ancak iyi sözleri işitmek isteyen bir hayır kulağıdır. Allah’a inanıp itimat ettiği gibi, mü’minlerin sözlerine de inanır ve değer verir. Ayrıca o, içinizden iman edenler için kavrayamayacağınız büyüklükte bir rahmettir.” Gerçek bu iken, Allah Rasûlü’nü incitenler için can yakıcı bir azap vardır.


Hicr / 87. Ayet

وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَان۪ي وَالْقُرْاٰنَ الْعَظ۪يمَ

Rasûlüm! Elbette biz sana namazın her rekâtında tekrarlanan yedi âyet-i kerîmeyi ve Kur’ân-ı Azîm’i verdik.


Hicr / 88. Ayet

لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ اِلٰى مَا مَتَّعْنَا بِه۪ٓ اَزْوَاجًا مِنْهُمْ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِن۪ينَ

O kâfirlerden bir kısmına geçici bir zevk olarak verdiğimiz nimet ve servetlere gözlerini dikme. İman etmiyorlar diye de üzülme. Mü’minler üzerine şefkat ve merhamet kanadını indir.


Hicr / 89. Ayet

وَقُلْ اِنّ۪ٓي اَنَا النَّذ۪يرُ الْمُب۪ينُۚ

Şöyle de: “Hiç şüphesiz ben, evet ben, apaçık bir uyarıcıyım.”


Hicr / 90. Ayet

كَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلَى الْمُقْتَسِم۪ينَۙ

Nitekim o taksim edicilerin tepesine kendilerini sakındırdığın azabı indirmiştik.


Hicr / 91. Ayet

اَلَّذ۪ينَ جَعَلُوا الْقُرْاٰنَ عِض۪ينَ

Onlar ki Kur’an’ı kısım kısım ayırdılar; bir kısmına inanıp bir kısmına iman etmediler.


Hicr / 92. Ayet

فَوَرَبِّكَ لَنَسْـَٔلَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ

Rabbine yemin olsun ki, elbette biz onların hepsini inceden inceye hesaba çekeceğiz.


Hicr / 93. Ayet

عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Yapa geldikleri bütün işlerin hesabını onlara mutlaka soracağız.


Hicr / 94. Ayet

فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِك۪ينَ

Öyleyse, sana emredilen şeyi kafa çatlatırcasına açıkça anlat! Müşriklere aldırma!


Hicr / 95. Ayet

اِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِء۪ينَۙ

O alaycılara karşı bizim sana destek olmamız elbette yeterlidir.


Hicr / 96. Ayet

اَلَّذ۪ينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâh uyduruyorlar. Fakat bunun feci sonunu yakında bilecekler.


Hicr / 97. Ayet

وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّكَ يَض۪يقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَۙ

Doğrusu biz, onların ileri geri söyledikleri kötü sözler yüzünden canının sıkıldığını, göğsünün daraldığını çok iyi biliyoruz.


Hicr / 98. Ayet

فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَۙ

Sen şimdi Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.


Hicr / 99. Ayet

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ

Gözlerden perdeyi kaldırıp her gerçeği ortaya çıkaracak ölüm sana gelip çatıncaya kadar da Rabbine kulluğa devam et!


İsrâ / 1. Ayet

سُبْحَانَ الَّذ۪ٓي اَسْرٰى بِعَبْدِه۪ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذ۪ي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ

Kulu Muhammed’i bir gece Mescid-i Haram’dan alıp Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah her türlü kusurdan ve ortaktan uzaktır. O Mescid-i Aksâ ki biz onun etrafını bereketli kıldık ve bu gece yolculuğunu o seçkin kula büyük işaret ve delillerimizden bir kısmını gösterelim diye yaptırdık. Şüphesiz ki O, evet O, her şeyi hakkıyla işiten, kemâliyle görendir.


İsrâ / 90. Ayet

وَقَالُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتّٰى تَفْجُرَ لَنَا مِنَ الْاَرْضِ يَنْبُوعًاۙ

Kâfirler şöyle dediler: “Bize şu kupkuru yerden bir pınar fışkırtmadıkça sana asla iman etmeyiz.”


İsrâ / 91. Ayet

اَوْ تَكُونَ لَكَ جَنَّةٌ مِنْ نَخ۪يلٍ وَعِنَبٍ فَتُفَجِّرَ الْاَنْهَارَ خِلَالَهَا تَفْج۪يرًاۙ

“Veya inanmamız için senin hurma bahçelerin ve üzüm bağların olmalı, bunlar arasından gürül gürül ırmaklar akıtmalısın.”


İsrâ / 92. Ayet

اَوْ تُسْقِطَ السَّمَٓاءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفًا اَوْ تَأْتِيَ بِاللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ قَب۪يلًاۙ

“Yahut iddia ettiğin gibi göğü üzerimize parça parça düşürmelisin. Ya da Allah ve meleklerini karşımıza getirmelisin, onlar da senin doğruluğuna şâhitlik etmelidir.”


İsrâ / 93. Ayet

اَوْ يَكُونَ لَكَ بَيْتٌ مِنْ زُخْرُفٍ اَوْ تَرْقٰى فِي السَّمَٓاءِۜ وَلَنْ نُؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتّٰى تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَابًا نَقْرَؤُ۬هُۜ قُلْ سُبْحَانَ رَبّ۪ي هَلْ كُنْتُ اِلَّا بَشَرًا رَسُولًا۟

“Yahut da altundan yapılmış bir evin olmalı veya göğe çıkmalısın; fakat bize okuyabileceğimiz bir kitap getirmedikçe senin göğe çıktığına da inanmayız haa!” Rasûlüm! De ki: “Ey bütün noksan sıfatlardan pak ve uzak olan Rabbim! Bunlar ne biçim sözler! Ben nihâyet peygamber olarak gönderilmiş bir insandan başka neyim ki?”


İsrâ / 94. Ayet

وَمَا مَنَعَ النَّاسَ اَنْ يُؤْمِنُٓوا اِذْ جَٓاءَهُمُ الْهُدٰٓى اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اَبَعَثَ اللّٰهُ بَشَرًا رَسُولًا

Kendilerine doğru yolu gösteren rehber geldiğinde insanları ona imandan alıkoyan tek sebep, “Allah başkasını bulamadı da bir insanı mı peygamber gönderdi?” demeleri olmuştur.


İsrâ / 95. Ayet

قُلْ لَوْ كَانَ فِي الْاَرْضِ مَلٰٓئِكَةٌ يَمْشُونَ مُطْمَئِنّ۪ينَ لَنَزَّلْنَا عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَٓاءِ مَلَكًا رَسُولًا

Onlara şöyle de: “Eğer yeryüzünde yerleşen, gezip dolaşanlar meleklerden ibaret olsaydı, elbette biz de onlara elçi olarak gökten bir melek gönderirdik.”


İsrâ / 96. Ayet

قُلْ كَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يدًا بَيْن۪ي وَبَيْنَكُمْۜ اِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِه۪ خَب۪يرًا بَص۪يرًا

De ki: “Benimle sizin aranızda şâhit olarak Allah yeter. Şüphesiz O, kullarının durumunu çok iyi bilir ve her şeyi görür.”


Hac / 15. Ayet

مَنْ كَانَ يَظُنُّ اَنْ لَنْ يَنْصُرَهُ اللّٰهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ اِلَى السَّمَٓاءِ ثُمَّ لْيَقْطَعْ فَلْيَنْظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغ۪يظُ

Kim, Allah’ın dünya ve âhirette Peygamberi’ne yardım etmeyeceğini sanıyorsa, gökyüzüne bir merdiven dayasın, oraya çıksın, sonra da oradan gelecek yardımı kessin. Baksın bakalım, kurduğu tuzaklar bir işe yarayacak, bulduğu çâre İslâm’a karşı yüreğinde hissettiği öfkesini dindirmeye yetecek mi?


Hac / 52. Ayet

وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ اِلَّٓا اِذَا تَمَنّٰٓى اَلْقَى الشَّيْطَانُ ف۪ٓي اُمْنِيَّتِه۪ۚ فَيَنْسَخُ اللّٰهُ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ ثُمَّ يُحْكِمُ اللّٰهُ اٰيَاتِه۪ۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌۙ

Rasûlüm! Biz, senden önce hiçbir rasûl, hiçbir nebî göndermedik ki, o bir temennîde bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de beşerî arzular karıştırmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın karıştıracağı şeyi iptal eder. Sonra Allah, kendi âyetlerini lafız ve mâna olarak onun kalbine sapasağlam yerleştirir. Allah, hakkıyla bilendir, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.


Hac / 53. Ayet

لِيَجْعَلَ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ فِتْنَةً لِلَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْۜ وَاِنَّ الظَّالِم۪ينَ لَف۪ي شِقَاقٍ بَع۪يدٍۙ

Allah’ın böyle bir şeye fırsat vermesi, şeytanın attığı o vesveseyi kalplerinde bir hastalık bulunanlar ve kalpleri iyice katılaşmış kimseler hakkında bir imtihan vesilesi yapmak içindir. Doğrusu zâlimler, gerçeğe karşı pek derin bir muhâlefet ve düşmanlık içindedirler.


Nûr / 11. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ جَٓاؤُ۫ بِالْاِفْكِ عُصْبَةٌ مِنْكُمْۜ لَا تَحْسَبُوهُ شَرًّا لَكُمْۜ بَلْ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْۜ لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ مَا اكْتَسَبَ مِنَ الْاِثْمِۚ وَالَّذ۪ي تَوَلّٰى كِبْرَهُ مِنْهُمْ لَهُ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ

O iftirâyı ortaya atanlar içinizden örgütlü küçük bir gruptur. Bu hâdiseyi hakkınızda kötü bir şey olarak görmeyin. Bilakis o sizin için bir hayırdır. O iftirâyı atanlardan her biri işlediği günahın cezasını çekecektir. Ama onlardan bu işin elebaşılığını yapan kimseye daha büyük bir azap vardır.


Nûr / 12. Ayet

لَوْلَٓا اِذْ سَمِعْتُمُوهُ ظَنَّ الْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بِاَنْفُسِهِمْ خَيْرًاۙ وَقَالُوا هٰذَٓا اِفْكٌ مُب۪ينٌ

Bu iftirâyı işittiğiniz zaman mü’min erkek ve mü’min kadınların birbirleri hakkında güzel şeyler düşünmeleri ve: “Hâşâ! Böyle bir şey olamaz! Bu, düpedüz bir iftirâdır!” demeleri gerekmez miydi?


Nûr / 13. Ayet

لَوْلَا جَٓاؤُ۫ عَلَيْهِ بِاَرْبَعَةِ شُهَدَٓاءَۚ فَاِذْ لَمْ يَأْتُوا بِالشُّهَدَٓاءِ فَاُو۬لٰٓئِكَ عِنْدَ اللّٰهِ هُمُ الْكَاذِبُونَ

Bu iftirâyı atanlar, iddialarına dâir dört şâhit getirselerdi ya! Madem ki şâhit getiremediler, o halde onlar Allah katında yalancıların tâ kendileridir.


Nûr / 14. Ayet

وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ لَمَسَّكُمْ ف۪ي مَٓا اَفَضْتُمْ ف۪يهِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۚ

Eğer dünyada ve âhirette Allah’ın size lutfu ve merhameti olmasaydı, içine daldığınız bu iftirâ yüzünden size elbette pek büyük bir azap dokunurdu.


Nûr / 15. Ayet

اِذْ تَلَقَّوْنَهُ بِاَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِاَفْوَاهِكُمْ مَا لَيْسَ لَكُمْ بِه۪ عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُ هَيِّنًاۗ وَهُوَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظ۪يمٌ

Çünkü siz o iftirâyı dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyleri ağzınızda geveleyip duruyor, bunun da basit ve ehemmiyetsiz bir şey olduğunu sanıyordunuz. Halbuki o, Allah katında son derece büyük bir günahtı!


Nûr / 16. Ayet

وَلَوْلَٓا اِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُمْ مَا يَكُونُ لَنَٓا اَنْ نَتَكَلَّمَ بِهٰذَاۗ سُبْحَانَكَ هٰذَا بُهْتَانٌ عَظ۪يمٌ

Onu işittiğiniz zaman: “Böyle bir şeyi ağzımıza almamız bize yakışmaz. Aman Allahım! Bu, büyük bir iftirâdır!” diyerek kestirip atmanız gerekmez miydi?


Nûr / 63. Ayet

لَا تَجْعَلُوا دُعَٓاءَ الرَّسُولِ بَيْنَكُمْ كَدُعَٓاءِ بَعْضِكُمْ بَعْضًاۜ قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ يَتَسَلَّلُونَ مِنْكُمْ لِوَاذًاۚ فَلْيَحْذَرِ الَّذ۪ينَ يُخَالِفُونَ عَنْ اَمْرِه۪ٓ اَنْ تُص۪يبَهُمْ فِتْنَةٌ اَوْ يُص۪يبَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ

Ey mü’minler! Peygamber’in sizi çağırmasını, kendi aranızda herhangi birinin diğerini çağırmasıyla bir tutmayın. Allah içinizden birbirlerini siper edinerek sıvışıp gidenleri çok iyi biliyor. Rasûlullah’ın emrine aykırı hareket edenler, artık başlarına büyük bir belânın gelmesinden veya pek elemli bir azâbın tepelerine inmesinden korkup çekinsinler.


Furkan / 52. Ayet

فَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَجَاهِدْهُمْ بِه۪ جِهَادًا كَب۪يرًا

Fakat Rasûlüm, biz senin cihanşumûl son uyarıcı olmanı diledik. Bu sebeple kâfirlere asla itaat etme! Kur’an’ı esas alarak onlara karşı büyük bir gayretle, çok yönlü ve çok kapsamlı bir şekilde cihâd et.


Neml / 79. Ayet

فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّكَ عَلَى الْحَقِّ الْمُب۪ينِ

Rasûlüm! Sen yalnızca Allah’a güvenip dayan. Çünkü, tuttuğun yol gerçekliği apaçık ortada olan hak yoldur.


Neml / 81. Ayet

وَمَٓا اَنْتَ بِهَادِي الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْۜ اِنْ تُسْمِعُ اِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ

Körleri de savrulup durdukları yanlış yollardan kurtarıp doğru yola çekebilecek olan sen değilsin. Sen dâvetini ancak, önyargısız bir şekilde âyetlerimize inanıp gerçeğe teslim olmaya yatkın kimselere duyurabilirsin.


Ahzâb / 6. Ayet

اَلنَّبِيُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِن۪ينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُٓ اُمَّهَاتُهُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُهَاجِر۪ينَ اِلَّٓا اَنْ تَفْعَلُٓوا اِلٰٓى اَوْلِيَٓائِكُمْ مَعْرُوفًاۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا

O Peygamber, mü’minlere kendi canlarından daha yakındır; onun hanımları da mü’minlerin anneleridir. Şu kadar ki, aralarında kan bağı bulunanlar, Allah’ın kitabına göre miras ve yardımlaşma hususunda birbirlerine diğer mü’minlerden ve muhâcirlerden daha yakın ve karşılıklı daha çok hak sahibidirler. Bununla birlikte, her zaman dostlarınıza iyilikte bulunabilir ve onlara vasiyetle mirasınızdan bir miktar mal ayırabilirsiniz. Bu hükümler, kitapta bu şekilde kaydedilmiştir.


Ahzâb / 28. Ayet

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ اِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا وَز۪ينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ اُمَتِّعْكُنَّ وَاُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَم۪يلًا

Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: “Eğer dünya hayatını ve onun zînetini istiyorsanız, gelin boşanma bedellerinizi verip sizi güzellikle boşayayım.”


Ahzâb / 29. Ayet

وَاِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْاٰخِرَةَ فَاِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ اَجْرًا عَظ۪يمًا

“Yok eğer Allah’ı, Rasûlü’nü ve âhiret yurdunu istiyorsanız, hiç şüphe yok ki Allah, sizden güzel güzel işler yapanlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”


Ahzâb / 30. Ayet

يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرًا

Ey Peygamber hanımları! Sizden kim çirkinliği âşikâr bir günahla huzurumuza gelirse, onun cezası iki kat verilecektir. Şüphesiz bu, Allah için pek kolaydır.


Ahzâb / 31. Ayet

وَمَنْ يَقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُؤْتِهَٓا اَجْرَهَا مَرَّتَيْنِۙ وَاَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا كَر۪يمًا

Sizden kim de Allah’a ve Rasûlü’ne itaat eder, sâlih ameller işlerse, onun mükâfatını iki kat vereceğiz. Biz ona cennette çok hoş, güzel ve bol bir rızık hazırlamışızdır.


Ahzâb / 32. Ayet

يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَاَحَدٍ مِنَ النِّسَٓاءِ اِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذ۪ي ف۪ي قَلْبِه۪ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلًا مَعْرُوفًاۚ

Ey Peygamber hanımları! Siz diğer kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Allah’a gönülden saygı duymalı, O’na karşı gelmekten sakınmalı ve dâimâ konumunuzun gerektirdiği şekilde davranmalısınız. Bu sebeple, nâmahrem bir erkekle yumuşak ve cilveli bir edayla konuşmayın ki, kalbinde hastalık bulunan kimse size karşı herhangi bir şeytânî ümide kapılmasın. Size yaraşır şekilde ciddî ve ölçülü konuşun!


Ahzâb / 33. Ayet

وَقَرْنَ ف۪ي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُو۫لٰى وَاَقِمْنَ الصَّلٰوةَ وَاٰت۪ينَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْه۪يرًاۚ

Dışarı çıkmanızı gerektiren zarurî bir sebep olmadıkça evlerinizde ağırbaşlılıkla oturun. Mecburi bir iş için çıkmanız gerektiğinde ise, eski câhiliye devri kadınlarının yaptığı gibi, süslerinizi ve câzibenizi dışarı vurarak çıkmayın. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah ve Rasûlü’ne itaat edin. Ey Peygamber’in şerefli hâne halkı! Allah bu emirleriyle sizden her türlü kiri gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor.


Ahzâb / 34. Ayet

وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلٰى ف۪ي بُيُوتِكُنَّ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ وَالْحِكْمَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ لَط۪يفًا خَب۪يرًا۟

Evlerinizde size okunan Allah’ın âyetleri ve hikmet düstûrları üzerinde çalışın ve bunlardan gerekli dersi alın. Şüphesiz Allah, her şeyin bütün inceliklerini bilir ve her şeyden hakkıyla haberdârdır.


Ahzâb / 38. Ayet

مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ ف۪يمَا فَرَضَ اللّٰهُ لَهُۜ سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ قَدَرًا مَقْدُورًاۙ

Allah’ın kendisine helâl kıldığı bir işi yapmasında Peygamber’e bir vebâl ve engel yoktur. Önceden gelip geçen peygamberler hakkında da Allah’ın takdir ve icraatı böyle câri olmuştur. Allah ne emrederse, o tam yerinde ve kesinlikle uygulanması gereken bir takdirdir.


Ahzâb / 39. Ayet

اَلَّذ۪ينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللّٰهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ اَحَدًا اِلَّا اللّٰهَۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يبًا

O peygamberler ki, Allah’ın gönderdiği vahiyleri eksiksiz olarak tebliğ eder, yalnızca Allah’tan korkar ve Allah’tan başka hiç kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah yeter.


Ahzâb / 50. Ayet

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَحْلَلْنَا لَكَ اَزْوَاجَكَ الّٰت۪ٓي اٰتَيْتَ اُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَ مِمَّٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ الّٰت۪ي هَاجَرْنَ مَعَكَۘ وَامْرَاَةً مُؤْمِنَةً اِنْ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ اِنْ اَرَادَ النَّبِيُّ اَنْ يَسْتَنْكِحَهَاۗ خَالِصَةً لَكَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ ف۪ٓي اَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا

Ey Peygamber! Biz, mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah’ın sana savaş esiri olarak verdiği câriyeleri, seninle beraber hicret eden amca kızlarını, hala kızlarını, dayı ve teyze kızlarını sana helâl kıldık. Mehir istemeksizin kendisini Peygamber'e hibe eden mü’min bir kadını da, eğer Peygamber onu nikâhlamak istiyorsa, diğer mü’minlerden farklı olarak, sadece sana helâl kıldık. Zâten biz, hanımları ve sahip oldukları câriyeleri hakkında mü’minlere hangi hükümleri geçerli kıldığımızı elbette bilerek belirlemiş bulunuyoruz. Bu özel hükümler, sana bir zorluk olmaması, gönlüne bir darlık gelmemesi içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


Ahzâb / 51. Ayet

تُرْج۪ي مَنْ تَشَٓاءُ مِنْهُنَّ وَتُـْٔو۪ٓي اِلَيْكَ مَنْ تَشَٓاءُۜ وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ تَقَرَّ اَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَٓا اٰتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يمًا حَل۪يمًا

Hanımlarından dilediğinin sırasını erteleyebilir, dilediğini yanına alabilirsin. Bir süre uzak durduklarından da arzu ettiğini tekrar yanına almakta senin için bir sakınca yoktur. Böyle davranman, onların daha çok sevinip mutluluk duymaları, ziyaretleri ertelendiğinde tasalanıp üzülmemeleri ve kendilerine olan muâmelenden dolayı hepsinin hoşnut olması açısından daha uygundur. Allah, kalplerinizde olanları bilir. Gerçekten Allah, her şeyi hakkıyla bilen, kullarının hataları karşısında çok sabırlı ve müsamahalı olandır.


Ahzâb / 52. Ayet

لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَٓاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يبًا۟

Ey Peygamber! Artık bundan böyle güzellikleri hoşuna gitse de başka kadınları nikâhlaman ve mevcut hanımları başkalarıyla değiştirmen sana helâl değildir. Ancak sahip olduğun câriyeler müstesnâ. Allah, her şeyi hakkıyla görüp gözetendir.


Ahzâb / 53. Ayet

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ اِلَّٓا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِر۪ينَ اِنٰيهُۙ وَلٰكِنْ اِذَا دُع۪يتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِس۪ينَ لِحَد۪يثٍۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْي۪ مِنْكُمْۘ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْي۪ مِنَ الْحَقِّۜ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍۜ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّۜ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَٓا اَنْ تَنْكِحُٓوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِه۪ٓ اَبَدًاۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظ۪يمًا

Ey iman edenler! Peygamber’in evlerine izinsiz ve yemek vakti dâvetsiz girmeyin. Yemek için çağrıldığınızda da, yemeğin hazırlanmasını bekleyecek kadar erken gelmeyin. Yemeğe çağrıldığınız zaman girin, yemeği yer yemez birbirinizle sohbete dalmadan hemen dağılın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber’i rahatsız ediyor, fakat utandığından o size bunu söylemekten sıkılıyor. Allah ise gerçeği söylemekten asla çekinmez. Peygamber’in hanımlarından bir şey isteyeceğiniz zaman da onu perde arkasından isteyin. Böyle yapmanız, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri bakımından çok daha nezih ve temizdir. Artık Allah Rasûlü’nü üzmek de, onun ölümünden sonra hanımlarını nikâhlamanız size ebediyen yasaklanmıştır. Bunları yapmanız, Allah katında büyük bir günahtır.


Ahzâb / 56. Ayet

اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا

Şüp­he­siz Al­lah ve me­lek­le­ri, Peygamber’e çok­ça sa­lât eder­ler. Ey mü’­min­ler! Siz de ona salât edin ve tam bir tes­lî­mi­yet­le se­lâm ve­rin.


Ahzâb / 59. Ayet

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَٓاءِ الْمُؤْمِن۪ينَ يُدْن۪ينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَاب۪يبِهِنَّۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا

Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle evlerinden dışarı çıktıkları zaman dış örtülerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların iffetli kadınlar olarak tanınmaları ve kötü insanlar tarafından sözlü veya fiilî tâcize uğrayıp incitilmemeleri açısından en uygun yoldur. Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


Ahzâb / 60. Ayet

لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِي الْمَد۪ينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ ف۪يهَٓا اِلَّا قَل۪يلًاۚۛ

Münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve yalan haberlerle şehirde ortalığı karıştıranlar, eğer bu düşmanca tavırlarından vazgeçmezlerse, biz seni elbette onların başına musallat ederiz de, o zaman bu topraklarda sana komşu olarak ancak çok az bir süre kalabilirler.


Ahzâb / 61. Ayet

مَلْعُون۪ينَۚۛ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْت۪يلًا

Allah’ın rahmetinden kovulacak; bununla da kalmayacak, nerede ele geçirilirlerse tutuklanacak ve hak ettikleri şekilde öldürüleceklerdir.


Ahzâb / 62. Ayet

سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْد۪يلًا

Allah’ın daha önce yaşamış bütün toplumlarda geçerli olan kanunu ve yolu budur. Çağlar değişse, toplumlar değişse de, sen Allah’ın kanununda hiçbir değişiklik göremezsin!


Mü'min / 77. Ayet

فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّۚ فَاِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذ۪ي نَعِدُهُمْ اَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَاِلَيْنَا يُرْجَعُونَ

Rasûlüm! Sen imdi sabret! Allah’ın va‘di mutlaka gerçekleşecektir. Onları tehdit ettiğimiz azabın bir kısmını hayatında sana göstersek de, yahut seni daha önce vefat ettirip yanımıza alsak da, sonuçta zâlimler azaptan kurtulamayacaklardır. Çünkü hepsi, sonunda bizim huzurumuza geleceklerdir.


Mü'min / 78. Ayet

وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ مِنْهُمْ مَنْ قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ لَمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَۜ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ اَنْ يَأْتِيَ بِاٰيَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَمْرُ اللّٰهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ۟

Biz senden önce de nice peygamberler gönderdik. Onların bazısından sana bahsettik, bazısından ise bahsetmedik. Hiçbir peygamber, Allah’ın izni olmadan bir mûcize gösteremez. Allah’ın emri geldiğinde ise adâletle hükmolunur ve bâtıla uyup hakkı boşa çıkarmaya çalışanlar oracıkta hüsrâna uğrarlar.


Fetih / 28. Ayet

هُوَ الَّذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يدًاۜ

Rasûlü’nü bütün dinlere üstün kılmak üzere hidâyet ve hak din ile gönderen O’dur. Buna şâhit olarak Allah yeter!


Fetih / 29. Ayet

مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ تَرٰيهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانًاۘ س۪يمَاهُمْ ف۪ي وُجُوهِهِمْ مِنْ اَثَرِ السُّجُودِۜ ذٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرٰيةِۚۛ وَمَثَلُهُمْ فِي الْاِنْج۪يلِ۠ۛ كَزَرْعٍ اَخْرَجَ شَطْـَٔهُ۫ فَاٰزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوٰى عَلٰى سُوقِه۪ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغ۪يظَ بِهِمُ الْكُفَّارَۜ وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْرًا عَظ۪يمًا

Muhammed Allah’ın Rasûlüdür. Beraberinde bulunan mü’­minler kâfirlere karşı çok sert ve tavizsiz, kendi aralarında gâyet merhametlidirler. Onları görürsün; cemaatle rükû ve secde ederek Allah’ın lutuf ve hoşnutluğunu ararlar. Secde izinden meydana gelen nişanları yüzlerindedir. Onların Tevrat’taki vasıfları budur. İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ziraatçilerin pek hoşuna gider. İşte Allah, her devirde böylesine güçlü ve dirençli mü’minler yetiştirerek, onlar sâyesinde, mazlumlara kan kusturan kâfirleri öfkelendirip çileden çıkarır. Allah, bunlar arasından iman edip sâlih ameller yapanlara bağışlanma ve büyük bir mükâfat va‘detmektedir.


Hucurât / 1. Ayet

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ

Ey iman edenler! Kendi görüş ve hükümlerinizi Allah ve Rasûlü’nün verdiği hükmün önüne geçirmeyin. Allah’a gönülden saygı duyup O’na karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla bilendir.


Hucurât / 2. Ayet

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُٓوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ

Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinden fazla yükseltmeyin. Birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi onunla yüksek sesle konuşmayın. Yoksa siz farkında olmadan bütün amelleriniz boşa gidiverir!


Hucurât / 3. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ يَغُضُّونَ اَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللّٰهِ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ امْتَحَنَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوٰىۜ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظ۪يمٌ

Rasûlullah’ın huzurunda seslerini kısanlara gelince: Allah onların kalplerindeki ilâhî emirlere saygı ve bağlılık derecesini sınamış, onlar da bu sınamadan başarıyla çıkmışlardır. Onlar için bağışlanma ve pek büyük bir mükâfat vardır.


Hucurât / 4. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَٓاءِ الْحُجُرَاتِ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ

Rasûlüm! Seni evinin odalarının dışından yüksek sesle çağıranlara gelince, onların çoğu aklı ermez düşüncesiz kimselerdir.


Hucurât / 5. Ayet

وَلَوْ اَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتّٰى تَخْرُجَ اِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Böyle yapacaklarına, sen yanlarına çıkıncaya kadar bekleselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Bununla beraber Allah günahları çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


Haşr / 6. Ayet

وَمَٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ مِنْهُمْ فَمَٓا اَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلَا رِكَابٍ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يُسَلِّطُ رُسُلَهُ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Allah’ın savaşsız olarak onlardan alıp Peygamberi’ne ganimet olarak verdiği mallara gelince, siz o malları elde etmek için ne at koşturdunuz, ne de deve! Fakat Allah peygamberlerini dilediği kimse­lerin üzerine gönderir de, zâlimlerin kalplerine korku salarak savaşa gerek kalmadan onları yenilgiye uğratır. Allah’ın her şeye gücü yeter.


Haşr / 7. Ayet

مَٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ مِنْ اَهْلِ الْقُرٰى فَلِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ كَيْ لَا يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْاَغْنِيَٓاءِ مِنْكُمْۜ وَمَٓا اٰتٰيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهٰيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُواۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِۢ

Allah’ın barış yoluyla fethedilen ülkelerin halkından Pey­gam­beri’ne nasip ettiği ganimet malları Allah’a, Peygamber’e, Peygam­ber’in yakın akrabasına, yetîmlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Tâ ki o mallar, içinizde sadece zenginler arasında dolaşan bir servet hâline gelmesin! Peygamber size ne verdiyse onu alın; size neyi yasakladıysa ondan da kaçının. Allah’a gönülden saygı bes­leyip O’na karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası pek şid­detlidir.


Tahrim / 1. Ayet

يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَٓا اَحَلَّ اللّٰهُ لَكَۚ تَبْتَغ۪ي مَرْضَاتَ اَزْوَاجِكَۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Ey Peygamber! Allah’ın sana helâl kıldığı bir şeyi, hanımlarının hoşnutluğunu gözeterek, niçin kendine haram kılıyorsun? Oysa Allah, çok bağışlayıcıdır, sonsuz merhamet sahibidir.


Tahrim / 2. Ayet

قَدْ فَرَضَ اللّٰهُ لَكُمْ تَحِلَّةَ اَيْمَانِكُمْۚ وَاللّٰهُ مَوْلٰيكُمْۚ وَهُوَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Allah, kefaretini ödemek şartıyla uygun olmayan yeminlerinizi bozmayı size meşrû kılmıştır. Sizin dostunuz ve yardımcınız Allah’tır. O, her şeyi hakkıyla bilen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.


Tahrim / 3. Ayet

وَاِذْ اَسَرَّ النَّبِيُّ اِلٰى بَعْضِ اَزْوَاجِه۪ حَد۪يثًاۚ فَلَمَّا نَبَّاَتْ بِه۪ وَاَظْهَرَهُ اللّٰهُ عَلَيْهِ عَرَّفَ بَعْضَهُ وَاَعْرَضَ عَنْ بَعْضٍۚ فَلَمَّا نَبَّاَهَا بِه۪ قَالَتْ مَنْ اَنْبَاَكَ هٰذَاۜ قَالَ نَبَّاَنِيَ الْعَل۪يمُ الْخَب۪يرُ

Bir vakit Peygamber hanımlarından birine sır olarak bir söz söylemiş ve bundan kimseye bahsetmemesini iyice tembihlemişti. Fakat hanımı o sözü, kumalarından birine aktarınca, Allah da durumdan Peygamberi’ni haberdar kıldı. Peygamber de o hanımına yaptığının bir kısmını anlattı, bir kısmına ise onu daha fazla üzüp utandırmamak için hiç değinmedi. Peygamber olup bitenden hanımını bu şekilde haberdar edince, hanımı: “Bunu sana kim söyledi?” diye sordu. Peygamber de: “Onu bana her şeyi hakkıyla bilen, her şeyden haberdar olan Allah bildirdi” diye cevap verdi.


Tahrim / 4. Ayet

اِنْ تَتُوبَٓا اِلَى اللّٰهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَاۚ وَاِنْ تَظَاهَرَا عَلَيْهِ فَاِنَّ اللّٰهَ هُوَ مَوْلٰيهُ وَجِبْر۪يلُ وَصَالِحُ الْمُؤْمِن۪ينَۚ وَالْمَلٰٓئِكَةُ بَعْدَ ذٰلِكَ ظَه۪يرٌ

Ey Peygamber hanımları! Siz ikiniz Allah’a tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlı olacaktır; çünkü kalpleriniz haksızlığa doğru kaymış bulunuyor. Şâyet Peygamber’e karşı birbirinize arka çıkarsanız, şunu bilin ki Allah onun dostu, yardımcısı ve koruyucusudur. Cebrâil ve sâlih mü’minler de. Bundan başka, melekler de onun yardımcısı ve koruyucusudur.


Tahrim / 5. Ayet

عَسٰى رَبُّهُٓ اِنْ طَلَّقَكُنَّ اَنْ يُبْدِلَهُٓ اَزْوَاجًا خَيْرًا مِنْكُنَّ مُسْلِمَاتٍ مُؤْمِنَاتٍ قَانِتَاتٍ تَٓائِبَاتٍ عَابِدَاتٍ سَٓائِحَاتٍ ثَيِّبَاتٍ وَاَبْكَارًا

Peygamber sizi boşayacak olursa, bakarsınız sizin yerinize Rabbi ona sizden daha hayırlı olan, Allah’a teslimiyet gösteren, inanan, gönülden itaat eden, tevbe eden, ibâdete düşkün, oruç tutan dul ve bâkire başka eşler nasip eder.


Müzzemmil / 1. Ayet

يَٓا اَيُّهَا الْمُزَّمِّلُۙ

Ey örtünüp bürünen Rasûlüm!


Müzzemmil / 2. Ayet

قُمِ الَّيْلَ اِلَّا قَل۪يلًاۙ

Geceleyin kalk, az bir kısmı dışında geceyi ibâdetle geçir!


Müzzemmil / 3. Ayet

نِصْفَهُٓ اَوِ انْقُصْ مِنْهُ قَل۪يلًاۙ

Gecenin yarısını ibâdetle geçir. Yahut ondan biraz azalt.


Müzzemmil / 4. Ayet

اَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْاٰنَ تَرْت۪يلًاۜ

Yahut yarısına biraz daha ilavede bulun. Kur’an’ı, harflerin ve kelimelerin tam hakkını vererek, mânasını düşünerek tane tane oku!


Müzzemmil / 5. Ayet

اِنَّا سَنُلْق۪ي عَلَيْكَ قَوْلًا ثَق۪يلًاۜ

Doğrusu biz sana sorumluluğu ağır bir söz vahyediyoruz.


Müzzemmil / 6. Ayet

اِنَّ نَاشِئَةَ الَّيْلِ هِيَ اَشَدُّ وَطْـًٔا وَاَقْوَمُ ق۪يلًاۜ

Muhakkak ki, gece ibâdet etmek, zihin, kalp ve ruh üzerinde çok tesirli; okuma, okunanı dinleme ve anlama bakımından çok daha verimlidir.


Müzzemmil / 7. Ayet

اِنَّ لَكَ فِي النَّهَارِ سَبْحًا طَو۪يلًاۜ

Oysa gündüz vakti seni meşgul edecek yığınla iş vardır.


Müzzemmil / 8. Ayet

وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ اِلَيْهِ تَبْت۪يلًاۜ

Rabbinin ismini an ve fânilerden sıyrılarak bütün varlığınla yalnız O’na yönel!


Müzzemmil / 9. Ayet

رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ فَاتَّخِذْهُ وَك۪يلًا

O, doğunun da batının da Rabbidir. O’ndan başka ilâh yoktur. O halde bütün işlerinde yalnız O’nu vekîl tut! O’na güven ve sığın!


Müzzemmil / 20. Ayet

اِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ اَنَّكَ تَقُومُ اَدْنٰى مِنْ ثُلُثَيِ الَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَٓائِفَةٌ مِنَ الَّذ۪ينَ مَعَكَۜ وَاللّٰهُ يُقَدِّرُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَۜ عَلِمَ اَنْ لَنْ تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ فَاقْرَؤُ۫ا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْاٰنِۜ عَلِمَ اَنْ سَيَكُونُ مِنْكُمْ مَرْضٰىۙ وَاٰخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْاَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللّٰهِۙ وَاٰخَرُونَ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۘ فَاقْرَؤُ۫ا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُۙ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَقْرِضُوا اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًاۜ وَمَا تُقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللّٰهِ هُوَ خَيْرًا وَاَعْظَمَ اَجْرًاۜ وَاسْتَغْفِرُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Rasûlüm! Rabbin, senin gecenin üçte ikisine yakın kısmını, bazan yarısını, bazan da üçte birini ibâdetle geçirdiğini, beraberindeki mü’minlerden bir kısmının da böyle yaptığını elbette biliyor. Geceyi ve gündüzü yaratıp sürelerini takdir eden Allah’tır. O, gece ibâdetini gerektiği şekilde yapamayacağınızı bildiği için size lutuf ve merhametiyle muâmele edip, kolaylaştırmaya gitti. Artık Kur’an’dan kolayınıza gelen miktarı okuyun. Allah şunu da biliyor ki, içinizden hastalar olacak; bir kısmınız Allah’ın lutfundan nasibini aramak üzere yeryüzünde dolaşacak; bir kısmınız da Allah yolunda savaşacak. Bundan böyle Kur’an’dan kolayınıza gelen miktarı okuyun, namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, bir de Allah’a gönül hoşluğuyla güzel bir borç verin. Kendiniz için iyilik olarak önden ne gönderirseniz, Allah katında onu daha hayırlı ve mükâfatı kat kat artmış olarak bulursunuz. Günahlarınız için Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, sonsuz merhamet sahibidir.



https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/hicr-suresinin-55-56-ayetleri-ne-anlatiyor-197660-m.jpg
Hicr Suresinin 55-56. Ayetleri Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: قَالُوا بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْقَانِط۪ينَ قَالَ وَمَنْ يَقْنَطُ مِنْ رَحْمَةِ رَبِّه۪ٓ اِلَّا الضَّٓ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/kuran-i-kerimi-anlayarak-hissederek-ve-feyz-alarak-okumanin-onemi-nedir-197656-m.jpg
Kur’ân-ı Kerîm’i Anlayarak, Hissederek ve Feyz Alarak Okumanın Önemi Nedir?

Gerçek saâdet, Kur’ânî hakîkatlerin cenneti içinde yaşayabilmektir. Her iki cihânın da bahtiyarlığı, Kur’ân’ın ihtişâmına bürünmekle mümkündür. Zira K ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/hicr-suresinin-45-46-ayetleri-ne-anlatiyor-197647-m.jpg
Hicr Suresinin 45-46. Ayetleri Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍ اٰمِن۪ينَ Takvâ sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pın ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/kuran-i-kerime-muhabbet-ve-tazim-nasil-olmalidir-197645-m.jpg
Kur’an-ı Kerim’e Muhabbet ve Tazim Nasıl Olmalıdır?

Bizler için örnek şahsiyetler olan ashâb-ı kirâmın ve evliyâullâhın Kur’ân-ı Kerîm’e karşı hissettikleri büyük mes’ûliyet duygusu, onu ne derecede hay ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/hicr-suresinin-21-ayeti-ne-anlatiyor-197619-m.jpg
Hicr Suresinin 21. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ Her şeyin hazineleri sade ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ummetin-en-sereflileri-hadisi-197615-m.jpg
“Ümmetin En Şereflileri” Hadisi

Kur’ân-ı Kerîm’i, her devirde milyonlarca hâfız ezberlemiştir. Müsteşriklerin dahî îtirâf ettikleri gibi[1] bu durum, yeryüzünde hiçbir kitaba nasîb o ...