Necm Sûresi Ömer Çelik Meali


SÛRE

MEAL LiSTESi


Karşılaştır Necm Sûresi 1: İnmekte olan yıldıza yemin olsun ki,
وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰىۙ ﴿١﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 2: Arkadaşınız Muhammed, doğru yoldan sapmadı, bâtıla da inanmadı.
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ ﴿٢﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 3: O asla kendi arzu ve hevesine göre konuşmaz.
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ ﴿٣﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 4: Onun bildirdikleri, kendisine Allah tarafından gelen vahiyden başka bir şey değildir.
اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ ﴿٤﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 5: Ona bu sözleri olağanüstü güçlü, muazzam kuvvetlerin sahibi Cebrâil öğretti.
عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ ﴿٥﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 6: Üstün melekeler, akıl ve kemâl sahibi… Cebrâil, Peygamber’e vahyi getirdiğinde hemen kendi aslî sûretine girip doğruldu.
ذُو مِرَّةٍۜ فَاسْتَوٰىۙ ﴿٦﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 7: O esnâda ufkun en yüksek, en uç noktasında idi.
وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ ﴿٧﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 8: Sonra Peygamber’e doğru yaklaştı, yaklaştı; iyice sarktı.
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ ﴿٨﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 9: Öyle ki araları yayın iki ucu arası kadar veya daha az kaldı.
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ ﴿٩﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 10: Böylece kuluna vahyetmeyi dilediği her şeyi vahyetti.
فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ ﴿١٠﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 11: Peygamber’in gözünün gördüğünü kalbi yalanlamadı.
مَا كَذَبَ الْفُؤٰادُ مَا رَاٰى ﴿١١﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 12: Şimdi ey inkârcılar! Onun açık ve net olarak gördükleri konusunda hâlâ şüphe edip onunla tartışmaya mı kalkışıyorsunuz?
اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى ﴿١٢﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 13: Yemin olsun ki Peygamber onu bir başka inişinde de gördü.
وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰىۙ ﴿١٣﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 14: Sidretü’l-Müntehâ’nın yanında.
عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى ﴿١٤﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 15: Onun yanında da Me’vâ Cenneti vardır.
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ ﴿١٥﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 16: O an Sidre’yi bürüyen bürüyordu.
اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ ﴿١٦﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 17: Peygamber bunları görürken gözleri ne kaydı, ne de sınırı aştı.
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى ﴿١٧﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 18: Yemin olsun ki o, Rabbinin varlığını ve sonsuz kudretini gös­teren en büyük delillerden bir kısmını gördü.
لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرٰى ﴿١٨﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 19: Hiç düşündünüz mü niçin taptığınızı Lât ve Uzza’ya.
اَفَرَاَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰىۙ ﴿١٩﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 20: Üçüncü olarak da öteki put Menât’a?
وَمَنٰوةَ الثَّالِثَةَ الْاُخْرٰى ﴿٢٠﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 21: Demek, erkek çocuklar sizin, dişiler de Allah’ın, öyle mi?
اَلَكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْاُنْثٰى ﴿٢١﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 22: Şu halde bu, gerçekten çok insafsızca bir bölüştürme!
تِلْكَ اِذًا قِسْمَةٌ ض۪يزٰى ﴿٢٢﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 23: Aslında bu putlar, sizin ve atalarınızın uydurduğu bir takım kuru isimlerden, gerçekliği olmayan boş lafızlardan ibarettir. Allah onların ilâhlığı hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Dolayısıyla bunlara tapanlar, başka şeye değil sadece kuruntuya ve nefislerinin arzularına uymuş olurlar. Halbuki onlara Rableri tarafından doğru yol rehberi olan Kur’an ve Peygamber de gelmiş bulunmaktadır.
اِنْ هِيَ اِلَّٓا اَسْمَٓاءٌ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْاَنْفُسُۚ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدٰىۜ ﴿٢٣﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 24: Yoksa insan, arzuladığı her şeye sahip olacağını mı sanı­yor?
اَمْ لِلْاِنْسَانِ مَا تَمَنّٰىۘ ﴿٢٤﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 25: Hayır! Gerçek böyle değildir! Âhiretin de dünyanın da mutlak sahibi ve hâkimi Allah’tır. Kimse O’nun hükmüne karışamaz ve kime neyi vereceğini yalnız O takdir eder.
فَلِلّٰهِ الْاٰخِرَةُ وَالْاُو۫لٰى۟ ﴿٢٥﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 26: Göklerde nice melekler vardır ki; onların şefaatleri, Allah’ın şefaat edilmesini dilediği ve râzı olduğu kullarının hâricinde kimseye fayda sağlamaz.
وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمٰوَاتِ لَا تُغْن۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـًٔا اِلَّا مِنْ بَعْدِ اَنْ يَأْذَنَ اللّٰهُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْضٰى ﴿٢٦﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 27: Âhirete inanmayanlar meleklere dişi isimler takıyorlar.
اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ الْاُنْثٰى ﴿٢٧﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 28: Oysa onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece asılsız bir kuruntunun peşine düşmüş gidiyorlar. Halbuki kuruntu, gerçek karşısında hiçbir şey ifade etmez.
وَمَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّۚ وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْن۪ي مِنَ الْحَقِّ شَيْـًٔاۚ ﴿٢٨﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 29: O halde Rasûlüm, bizim zikrimizden yüz çeviren ve dünya hayatını yegâne gâye edinenleri sen de bir tarafa bırak!
فَاَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلّٰى عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ اِلَّا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ ﴿٢٩﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 30: Onların ulaşabildikleri bilgi seviyesi ancak bu kadardır. Bu yüzden yaptıklarına aldırış etme! Şüphesiz Rabbin, kimin doğru yoldan saptığını ve kimin doğru yol üzere yürüdüğünü çok iyi bilir.
ذٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدٰى ﴿٣٠﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 31: Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Böyle olduğu için O, kötülük işleyenleri yaptıkları yüzünden cezalandırır, iyilik yapanlara ise daha güzeliyle mükâfat verir.
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۙ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُ۫ا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا بِالْحُسْنٰىۚ ﴿٣١﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 32: O iyilik yapanlar ki, ufak tefek kusurlar dışında büyük günahlardan ve yine büyük günah olan çirkin ve hayâsız işlerden sakınırlar. Şüphesiz Rabbinin bağışlaması çok geniştir. Sizi topraktan yarattığı zamanki hâlinizi de, annelerinizin karınlarında cenin olarak bulunuşunuzu da en iyi bilen O’dur. Şu halde nefisle­rinizi temize çıkarmayın, kendinizi hatasız görmeyin. Çünkü O, kimin Rabbine derin bir saygı duyup günahlardan titizlikle kaçın­dığını da çok iyi bilir.
اَلَّذ۪ينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَٓائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ اِلَّا اللَّمَمَۜ اِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِۜ هُوَ اَعْلَمُ بِكُمْ اِذْ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاِذْ اَنْتُمْ اَجِنَّةٌ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْۚ فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟ ﴿٣٢﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 33: Rasûlüm! Gördün mü Allah’a itaatten ve gerçeğe uymaktan yüz çevireni,
اَفَرَاَيْتَ الَّذ۪ي تَوَلّٰىۙ ﴿٣٣﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 34: Malından az bir şey verip de gerisini sert kaya gibi elinde sımsıkı tutanı?
وَاَعْطٰى قَل۪يلًا وَاَكْدٰى ﴿٣٤﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 35: Yoksa gaybın bilgisi kendi yanında bulunuyor da, oradan bakıp geleceği mi görüyor?
اَعِنْدَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرٰى ﴿٣٥﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 36: Peki ona bildirilmedi mi; Mûsâ’nın kitabında bulunan şu hikmet dolu öğütler?
اَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا ف۪ي صُحُفِ مُوسٰىۙ ﴿٣٦﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 37: Ve çok vefakâr İbrâhim’in sahifelerinde yer alan şu ilâhî prensipler:
وَاِبْرٰه۪يمَ الَّذ۪ي وَفّٰىۙ ﴿٣٧﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 38: Hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez ve onunla yargılanmaz.
اَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۙ ﴿٣٨﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 39: İnsan için yalnız kendi çalıştığının karşılığı vardır.
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ ﴿٣٩﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 40: Çalışmasının karşılığı da yakında kendisine gösterilecektir.
وَاَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرٰىۖ ﴿٤٠﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 41: Sonra ona emeğinin karşılığı tastamam ödenecektir!
ثُمَّ يُجْزٰيهُ الْجَزَٓاءَ الْاَوْفٰىۙ ﴿٤١﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 42: Elbette son varış yeri Rabbinin huzuru olacaktır!
وَاَنَّ اِلٰى رَبِّكَ الْمُنْتَهٰىۙ ﴿٤٢﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 43: Doğrusu güldüren de O’dur, ağlatan da!
وَاَنَّهُ هُوَ اَضْحَكَ وَاَبْكٰىۙ ﴿٤٣﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 44: Öldüren de O’dur, yaşatan da!
وَاَنَّهُ هُوَ اَمَاتَ وَاَحْيَاۙ ﴿٤٤﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 45: O’dur, iki cinsi, erkek ve dişiyi yaratan;
وَاَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۙ ﴿٤٥﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 46: Bir damlacık sudan, ana rahmine atıldığı an!
مِنْ نُطْفَةٍ اِذَا تُمْنٰىۖ ﴿٤٦﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 47: Şüphesiz ölü bedenleri kıyâmette yeniden diriltmek O’na aittir.
وَاَنَّ عَلَيْهِ النَّشْاَةَ الْاُخْرٰىۙ ﴿٤٧﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 48: Zengin eden de O’dur, fakir kılan da!
وَاَنَّهُ هُوَ اَغْنٰى وَاَقْنٰىۙ ﴿٤٨﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 49: Müşriklerin taptığı Şi‘râ yıldızının Rabbi de ancak O’dur!
وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ ﴿٤٩﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 50: Doğrusu önceki Âd kavmini de O helâk etti.
وَاَنَّهُٓ اَهْلَكَ عَادًاۨ الْاُو۫لٰىۙ ﴿٥٠﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 51: Semûd’u da helâk edip geriye hiçbir iz bırakmadı.
وَثَمُودَا۬ فَمَٓا اَبْقٰىۙ ﴿٥١﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 52: Daha önce Nûh kavmini de O helâk etmişti. Doğrusu onlar hem çok zâlim, hem de çok azgın idiler.
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ اَظْلَمَ وَاَطْغٰىۜ ﴿٥٢﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 53: Ayrıca, altı üstüne getirilen Lût kavminin yaşadığı şehirleri de yerin dibine O geçirdi.
وَالْمُؤْتَفِكَةَ اَهْوٰىۙ ﴿٥٣﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 54: Onları, üzerlerine yağan felâketlere gömdü!
فَغَشّٰيهَا مَا غَشّٰىۚ ﴿٥٤﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 55: Şimdi ey insan! Rabbinin hangi nimetlerinden şüphe edebi­lirsin?
فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكَ تَتَمَارٰى ﴿٥٥﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 56: Kur’an ve Peygamber, Allah’ın azabını haber veren önceki uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.
هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى ﴿٥٦﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 57: Yaklaşan kıyâmet iyice yaklaştı.
اَزِفَتِ الْاٰزِفَةُۚ ﴿٥٧﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 58: O an gelip çattığında Allah’tan başka hiçbir güç ona engel olamayacaktır!
لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ ﴿٥٨﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 59: Yoksa şimdi siz ebedî mutluluğa çağıran bu söze, Kur’an’a mı şaşıyorsunuz?
اَفَمِنْ هٰذَا الْحَد۪يثِ تَعْجَبُونَۙ ﴿٥٩﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 60: Hep gülüyorsunuz da, hiç ağlamıyorsunuz!
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَۙ ﴿٦٠﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 61: Büyük bir gaflet içinde kafa tutuyor, oyalanıp duruyorsunuz! Bundan vazgeçin!
وَاَنْتُمْ سَامِدُونَ ﴿٦١﴾
Karşılaştır Necm Sûresi 62: Haydin artık Allah için secdeye kapanın ve yalnızca O’na kulluk edin!
فَاسْجُدُوا لِلّٰهِ وَاعْبُدُوا ۩ ﴿٦٢﴾

https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/muminun-suresinin-62-ayeti-ne-anlatiyor-199526-m.jpg
Müminûn Suresinin 62. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 62. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 62. Ayet Arapça: ِ وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/tegabun-suresinin-tefsiri-199514-m.jpg
Teğâbün Suresinin Tefsiri

Teğâbün sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 18 âyettir. İsmini, 9. âyette geçen ve “aldanma, aldatma, kar-zarar” mânasına gelen اَلتَّغَابُنُ (teğâbün) k ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/muminun-suresinin-53-ayeti-ne-anlatiyor-199487-m.jpg
Müminûn Suresinin 53. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 53. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 53. Ayet Arapça: ِ فَتَقَطَّعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًاۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2022/11/yasin-suresinin-fazileti-189631-m.jpg
Yasin Suresinin Fazileti

Yâsîn sûresi, Mekke’de nâzil olmuştur. 83 âyettir. İsmini birinci âyette geçen يٰسٓ  (Yâsîn) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, iniş sırasına gör ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/muminun-suresinin-29-ayeti-ne-anlatiyor-199466-m.jpg
Müminûn Suresinin 29. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 29. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 29. Ayet Arapça: ِ وَقُلْ رَبِّ اَنْزِلْن۪ي مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْمُ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/muminun-suresinin-21-ayeti-ne-anlatiyor-199455-m.jpg
Müminûn Suresinin 21. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 21. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 21. Ayet Arapça: ِ وَاِنَّ لَكُمْ فِي الْاَنْعَامِ لَعِبْرَةًۜ نُسْق۪يكُمْ مِمَّا ف۪ي ...