# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | بَلْ اَتَيْنَاهُمْ بِالْحَقِّ وَاِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ | |
Türkçe Okunuşu * | Bel eteynâhum bilhakki ve-innehum lekâżibûn(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Hayır! Biz onlara gerçeğin tâ kendisini getirdik; fakat onlar pervasızca yalan söylüyorlar. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Doğrusu biz onlara gerçeği getirdik; onlar ise hakikaten yalancılardır. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | Hayır; Biz onlara gerçeği getirdik ama, onlar yalancıdırlar. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Hayır, biz onlara gerçeği getirdik, fakat onlar kesinlikle yalancıdırlar. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Doğrusu biz onlara hakkı getirdik; onlar ise cidden yalancıdırlar. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Doğrusu biz onlara hakkı getirdik ve şüphesiz onlar yalancılar |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | Hayır, biz onlara hakıykatı getirdik. Onlarsa muhakkak yalancıdırlar. |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | Hayır! (Biz) onlara hakkı getirdik; fakat şübhesiz ki onlar, gerçekten yalancıdırlar! |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Doğrusu biz, onlara, hakkı (tevhîdi) getirdik. Şüphesiz onlar, (Allah çocuk edindi, melekler kızlarıdır sözlerinde) yalancıdırlar. |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Hayır... Biz onlara hakkı getirdik. Onlar ise şüphe yok ki, elbette yalancılardır. |
11. | Ümit Şimşek Meali | Biz onlara hakkı getirdik. Onlar ise yalancıdırlar. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | We have sent them the Truth: but they indeed practise falsehood! |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Mü'minûn Sûresi 90. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...
Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...
En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...
En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...