# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُوا مِنَ الْمُهْلَك۪ينَ | |
Türkçe Okunuşu * | Fekeżżebûhumâ fekânû mine-lmuhlekîn(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Bu tavır içinde Mûsâ ve Hârûn’u yalanladılar da, neticede helâk edilenlerden oldular. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Böylece onları yalanladılar ve bu sebeple helâk edilenlerden oldular. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | 47,48. Bu yüzden: "Milletleri bize kul iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız?" deyip onları yalancı saydılar. Bu yüzden yok edildiler. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Böylece ikisini de yalanladılar, bu yüzden de helâk edilenlerden oldular. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Böylece onları yalanladılar, bu yüzden de helâk edilenlerden oldular. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Bu suretle onları tekzib ettiler de helâk edilenlerden oldular |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | İşte onları tekzîb etdiler ve helak edilenlerden oldular. |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | Böylece o ikisini yalanladılar da helâk edilenlerden oldular. |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Böylece onları (Musâ ve Harûn'u) yalanladılar da helâk edilenlerden oldular, (denizde boğuldular). |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Bu cihetle onları tekzîp ettiler de artık helâk olmuş olanlardan oldular. |
11. | Ümit Şimşek Meali | Onları yalanladılar ve helâk olup gittiler. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | So they accused them of falsehood, and they became of those who were destroyed. |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Mü'minûn Sûresi 48. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...
Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...
En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...
En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...