# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | قَالَ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلًا لَوْ اَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ | |
Türkçe Okunuşu * | Kâle in lebiśtum illâ kalîlâ(en)(s) lev ennekum kuntum ta’lemûn(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Allah şöyle buyuracak: “Doğrusu siz, çok az bir süre kaldınız. Keşke bunu vaktiyle bilseydiniz!” |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Buyurur: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız! |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | 114,115. Allah' "Pek az kaldınız, keşke bilseydiniz! Sizi boşuna yarattığımızı ve Bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?" der. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Allah, şöyle der: “Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız.” |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | (Allah) buyurur ki: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız! |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Buyurur ki bilmiş olsanız cidden pek az kaldınız |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | Buyurdu (buyuracak) ki: «Az bir zamandan (fazla) kalmadınız! (Cehennemde kalacağınız ebedî zamanları) hakıykaten bir bilseydiniz». |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | (Allah şöyle) buyurur: “Ancak pek az kaldınız; eğer gerçekten siz biliyor olsaydınız!” |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | (Allah onlara şöyle) buyuracak “- Bilmiş olsanız, hakikaten pek az kaldınız (çünkü ahiretteki bekleyişiniz sonsuzdur). |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Buyuracaktır ki: «Siz ancak pek az kaldınız, eğer siz hakikaten bilir kimseler oldunuz iseniz.» |
11. | Ümit Şimşek Meali | Allah “Pek az kaldınız,” buyurur. “Keşke bunu vaktiyle bilseydiniz! |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | He will say: "Ye stayed not but a little,- if ye had only known! |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Mü'minûn Sûresi 114. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...
Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...
En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...
En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...