# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ | |
Türkçe Okunuşu * | Velekad âteynâ mûsâ-lkitâbe le’allehum yehtedûn(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Daha sonra biz, İsrâiloğulları doğru yola öğrenip izlesinler diye Mûsâ’ya kitabı verdik. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Andolsun biz Musa'ya, belki onlar yola gelirler diye, Kitab'ı verdik. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | And olsun ki Musa'ya, doğru yola girsinler diye Kitap verdik. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Andolsun, hidayete ersinler diye Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Andolsun biz Musa'ya belki onlar yola gelirler diye, o kitabı da verdik. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Şanım hakkı için berikiler doğru yolu tutabilsinler diye Musâya o kitabı da verdik |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | Andolsun ki biz Musâya, (kavmi) belki hidâyete kavuşurlar diye, o kitabı (Tevrâtı) verdik. |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | And olsun ki Mûsâ'ya da Kitâb'ı verdik. Tâ ki onlar (o İsrâîloğulları), doğru yolu bulabilsinler. |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Yemin olsun, Mûsa'ya Tevrat'ı verdik ki, kavmi hidayete ersinler . |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Andolsun ki, Mûsa'ya kitap verdik, (kavmi) hidâyete erebilsinler diye. |
11. | Ümit Şimşek Meali | Doğru yolu bulsunlar diye Biz Musa'ya kitap da verdik. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | And We gave Moses the Book, in order that they might receive guidance. |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Mü'minûn Sûresi 49. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...
Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...
En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...
En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...