Müddessir
sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 56 âyettir. İsmini birinci âyette geçen ve
“örtüsüne bürünmüş” mânasına gelen اَلْمُدَّثِّرُ
(müddessir) kelimesinden alır. Müshaf tertibine göre 74, iniş sırasına göre 4.
sûredir.
Nuzül
Mushaftaki sıralamada yetmiş dördüncü, iniş sırasına göre dördüncü sûredir. Müzzemmil sûresinden sonra, Fâtiha sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Müzzemmil sûresinden önce indiğini söyleyenler de vardır (bk. İbn Âşûr, XXIX, 292).
Konusu
Resûlullah
(s.a.s.)’e, kalkıp insanları uyarması vazifesi verilir. Bunu yapabilmek için
sahip olması gereken ahlâkî vasıflar telkin edilir. Sonra Kur’an’ı inkâr edip
Peygamber’e karşı gelenlerin kalbî, zihnî ve ahlâkî yapıları tasvir edilerek,
bunları cehennemde bekleyen azap hatırlatılır.
Müddessir Süresi 17. Ayet Tefsiri
ذَرْن۪ي وَمَنْ خَلَقْتُ وَح۪يدًاۙ ﴿١١﴾
وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَمْدُودًاۙ ﴿١٢﴾
وَبَن۪ينَ شُهُودًاۙ ﴿١٣﴾
وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْه۪يدًاۙ ﴿١٤﴾
ثُمَّ يَطْمَعُ اَنْ اَز۪يدَۙ ﴿١٥﴾
كَلَّاۜ اِنَّهُ كَانَ لِاٰيَاتِنَا عَن۪يدًاۜ ﴿١٦﴾
سَاُرْهِقُهُ صَعُودًاۜ ﴿١٧﴾
اِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَۙ ﴿١٨﴾
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَۙ ﴿١٩﴾
ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَۙ ﴿٢٠﴾
ثُمَّ نَظَرَۙ ﴿٢١﴾
ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَۙ ﴿٢٢﴾
ثُمَّ اَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَۙ ﴿٢٣﴾
فَقَالَ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُۙ ﴿٢٤﴾
اِنْ هٰذَٓا اِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِۜ ﴿٢٥﴾
11: O azgın inkârcıyı sen bana bırak ki, onu önce âciz, malsız, mülksüz, yapayalnız yarattım.
12: Sonra ona geniş bir servet verdim.
13: Ve gözünün önünde dolaşan, dizinin dibinden ayrılmayan oğullar…
14: Hayatın bütün nimet ve güzelliklerini önüne serdim.
15: Hâlâ da utanmadan hırsla bu nimetleri daha artırmamı istiyor.
16: Hayır! Hiç heveslenmesin! Çünkü o bizim âyetlerimiz karşısında tam bir inatçı kesildi.
17: Ben de onu sarp mı sarp bir yokuşa süreceğim!
18: Zira o Kur’an hakkında ne diyeceğini uzun uzun düşündü, taşındı, ölçtü biçti.
19: Kahrolası nasıl da ölçtü biçti!
20: Hay kahrolası, nasıl, nasıl da ölçtü biçti!
21: Sonra çok önemli bir söyleyecekmiş tavırlarıyla şöyle bir bakındı.
22: Derken suratını astı ve kaşlarını çattı…
23: Sonunda gerçeğe arkasını döndü, kibrine yenik düştü.
24: “Bu Kur’an” dedi, “olsa olsa eski zamanlardan beri büyücülerin nakledegeldiği çok etkili bir büyüden ibarettir.”
25: “Bu bir insan sözünden başka bir şey değildir!”
TEFSİR:
Rivayete
göre bu âyet-i kerîmeler, müşriklerin liderlerinden Velid b. Muğîre hakkında
nâzil olmuştur. Ancak sebep bu olsa da, âyet-i kerîmeler Peygamberimiz (s.a.s.)
ve Kur’ân-ı Kerîm karşısında kıyâmete kadar aynı inkârcı tavrı sergileyen her
kâfiri hedef almaktadır. Velid’le alakalı kaynaklarımızda yer alan şu hâdise,
bu âyet grubunun daha kolay ve güzel bir şekilde anlaşılmasını sağlayacak
keyfiyettedir:
Velîd
b. Muğîre, birgün Resûlullah (s.a.s.)’in yanına gidip kendisine Kur’ân
okumasını istemişti. Allah Resûlü (s.a.s.) ona:
“Şüphesiz
Allah adâletli davranmayı, iyilik yapmayı ve akrabayı görüp gözetmeyi emreder.
Her türlü hayâsızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Düşünüp ders almanız
için size böyle öğüt verir” (Nahl 16/90) âyetini tilâvet etti. Velîd:
“–Bunu
bana bir daha oku!” dedi. Peygamberimiz âyeti tekrar okuyunca, Velîd:
“–Vallahi,
bu sözde öyle bir tatlılık, öylesine bir güzellik ve parlaklık var ki, dalları
bol yemişli, kökü sulak, yemyeşil bir ağaca benziyor. bir insanın böyle bir söz
söylemesi mümkün değildir. Hiç şüphesiz bu söz her şeye üstün gelir. Ona ise
hiçbir şey gâlip gelemez, muhâliflerini mutlaka mağlup eder” demekten kendini
alamadı. Hayretler içinde kalan Velîd, kalkıp Hz. Ebubekir’in evine gitti ve
ona Kur’ân-ı Kerîm hakkında birtakım sorular sordu. Sonra Kureyşlilerin yanına
giderek:
“–Ebû
Kebşe’nin oğlunun söylediği şeyler, doğrusu hayrete şâyandır! Vallahi o ne
şiir, ne sihir, ne de bir deli saçmasıdır! O’nun söylediği, hiç şüphesiz Allah
kelâmıdır” dedi. Onun bu sözleri Ebû Cehil’e ulaşınca:
“−Vallahi
Velîd dîninden dönecek olursa bütün Kureyş de dîninden döner” dedi ve hemen
yanına giderek:
“−Ey
amca! Kavmin sana vermek üzere mal topluyorlar. Muhammed’e gitmiş ve ondan bir
şeyler istemişsin galibâ” dedi. Velîd:
“−Kureyş
beni iyi bilir, onların en zengini benim” dedi. Ebû Cehil:
“−O
hâlde Muhammed hakkında öyle bir şey söyle ki, senin O’nu inkâr ettiğini ve
O’ndan hoşlanmadığını kavmin bilsin” dedi. Velîd:
“–Ne
söyleyeyim? Vallahi, içinizde şiiri, recezi ve kasîdeyi benden daha iyi bilen
kimse yoktur. O’nun söyledikleri bunlardan hiçbirine benzemiyor. Vallahi,
Muhammed’den az önce öyle bir söz dinledim ki, ne insan sözü ne de cin sözüne
benziyordu. Onun muhteşem bir tatlılığı ve hoşluğu var” dedi. Ebû Cehil ısrâr
ederek:
“−Kavmin,
O’nun aleyhinde bir şey söylemediğin müddetçe senden râzı olmayacak” dedi. O
da:
“−Bırak
beni, biraz düşüneyim” dedi. Sonra da:
“Bu
Kur’an olsa olsa eski zamanlardan beri büyücülerin nakledegeldiği çok etkili
bir büyüden ibarettir. Bu bir insan sözünden başka bir şey değildir!” (Müddessir
74/24-25) hezeyânında bulundu. (bk. Hâkim, el-Müstedrek, II, 550/3872;
Taberî,Câmi‘u’l-beyân, XXIX,
195-196; Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 468)
İşte hususiyle 18-25. âyetler onun, gönlündeki
gerçek düşünceyi bastırmaya çalışarak Kur’an hakkında karar verip bir şeyler
söyleme sürecinde yaşadığı sıkıntılı ruh halini, yüz ve kaş hareketlerini,
şekilden şekle girişini son derece tesirli tasvirî bir üslup ile gözler önüne
serer. Fakat çektiği bu kadar zihnî, kalbî ve ruhî sıkıntıdan sonra ulaştığı
netice çok berbat bir netice olmuş, Kur’an’ın Allah kelamı olduğunu reddederek
kendini ebedî bir hüsranın, son derece yakıcı bir ateşin içine yuvarlamıştır:
Muhakkak ben, onu, meşakkatli bir azaba sardıracağım.
10.
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Onu yüklenmesi pek meşakkatli bir şey ile mükellef kılacağım.
11.
Ümit Şimşek Meali
Ben de onu zorlu bir yokuşa süreceğim.
12.
Yusuf Ali (English) Meali
Soon will I visit him with a mount of calamities!
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Müddessir Sûresi 17. ayetinin tefsiri için tıklayınız
*
Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’i, her devirde milyonlarca hâfız ezberlemiştir. Müsteşriklerin dahî îtirâf ettikleri gibi[1] bu durum, yeryüzünde hiçbir kitaba nasîb o ...
Hakîkaten Hazret-i Âdem’le başlayan ve Âhir Zaman Nebîsi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de kemâle eren İslâm’ın, Kur’ân-ı Kerîm’le vâsıl oldu ...