# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | اُرْكُضْ بِرِجْلِكَۚ هٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ | |
Türkçe Okunuşu * | Urkud biriclik(e)(s) hâżâ muġteselun bâridun ve şerâb(un) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Ona: “Ayağını yere vur. İşte sana yıkanacağın, içip şifa bulacağın serin bir su!” dedik. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su (dedik). |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su" dedik. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Biz de ona, “Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su” dedik. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | (Biz ona): "Ayağını yere vur! İşte sana yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su" dedik. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Depren ayağınla, işte serin bir yıkanacak ve içecek dedik |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | Ayağınla vur (yere dedik). İşte hem yıkanacak, hem içecek soğuk (bir su). |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | (Ona:) “Ayağın ile (yere) vur! İşte yıkanılacak ve içilecek (ve böylelikle şifâ bulacağın) bir serin (su)!” (dedik.) |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | (Kendisine): “- Ayağınla yere vur.” dedik. İşte hem yıkanacak, hem içecek serin bir su!... (Yıkan ve iç, yorgunluğun ve hastalığın geçsin). |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Târaf-ı ilâhi'den de denildi ki, «Ayağın ile çarpıver, işte bu, soğuk, yıkanılacak ve içilecek bir su.» |
11. | Ümit Şimşek Meali | Ona “Ayağını yere vur,” dedik. “İşte sana hem yıkanmak, hem de içmek için soğuk bir su.” |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | (The command was given:) "Strike with thy foot: here is (water) wherein to wash, cool and refreshing, and (water) to drink." |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Sâd Sûresi 42. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Hakîkaten Hazret-i Âdem’le başlayan ve Âhir Zaman Nebîsi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de kemâle eren İslâm’ın, Kur’ân-ı Kerîm’le vâsıl oldu ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رَبَّنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يب ...
Kur’ân hizmetine koşan bu Kur’ân âşıkları, Rabbimiz’in rızâsına ve hatıra gelmeyecek ilâhî lûtuflara nâil olmuşlardır. Bu ilâhî lûtuf manzaralarından ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: رَبَّنَا اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ۟ “Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni ...
Âyet-i kerîmede buyrulur: “Andolsun ki Biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur’ân’da insanlara her türlü misâli verdik.” (ez-Zümer, 27) Yine Cenâb-ı Hak âye ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: قُلْ لِعِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً مِنْ قَبْل ...