# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | مَتَاعٌ قَل۪يلٌۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ | |
Türkçe Okunuşu * | Metâ’un kalîlun velehum ‘ażâbun elîm(un) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Böylelerinin dünyada elde edecekleri şey, çok az süreli bir menfaatten ibarettir. Âhirette ise kendilerini can yakıcı bir azap beklemektedir. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | (Kazandıkları) pek az bir menfaattir. Halbuki onlar için elem verici bir azap vardır. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | Az bir geçim ama ardından can yakıcı bir azap onlaradır. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | (Dünyada elde ettikleri) az bir yararlanmadır. Hâlbuki (ahirette) onlara acıklı bir azap vardır. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Onlar için dünyada pek az bir menfaat var, ahirette ise çok acıklı bir azab vardır. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Az bir istifade ve haklarında elîm bir azâb vardır |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | (Bu, ancak geçici ve) az bir menfeatden ibâretdir. Halbuki onlara (âhıretde) pek acıklı bir azâb vardır. |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | (Dünyada) az bir faydalanma ve (buna mukabil âhirette) onlar için (pek) elemli bir azab vardır. |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Onlar için dünyada pek az bir menfaat var, ahirette ise çok acıklı bir azab... |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | (Bu) Biraz menfaatten ibarettir ve onlara pek acıklı bir azap vardır. |
11. | Ümit Şimşek Meali | Bulacakları az bir menfaattir; sonra onlar için acı bir azap vardır. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | (In such falsehood) is but a paltry profit; but they will have a most grievous Penalty. |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Nahl Sûresi 117. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...
Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...
En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...