Nâziât Sûresi Diyanet Vakfı Meali


SÛRE

MEAL LiSTESi


Karşılaştır Nâziât Sûresi 1: 1, 2, 3, 4, 5. Söküp çıkaranlara, yavaşça çekenlere, yüzdükçe yüzenlere, yarıştıkça yarışanlara, iş düzenleyenlere andolsun;
وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًاۙ ﴿١﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 2: 1, 2, 3, 4, 5. Söküp çıkaranlara, yavaşça çekenlere, yüzdükçe yüzenlere, yarıştıkça yarışanlara, iş düzenleyenlere andolsun;
وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًاۙ ﴿٢﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 3: 1, 2, 3, 4, 5. Söküp çıkaranlara, yavaşça çekenlere, yüzdükçe yüzenlere, yarıştıkça yarışanlara, iş düzenleyenlere andolsun;
وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًاۙ ﴿٣﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 4: 1, 2, 3, 4, 5. Söküp çıkaranlara, yavaşça çekenlere, yüzdükçe yüzenlere, yarıştıkça yarışanlara, iş düzenleyenlere andolsun;
فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًاۙ ﴿٤﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 5: 1, 2, 3, 4, 5. Söküp çıkaranlara, yavaşça çekenlere, yüzdükçe yüzenlere, yarıştıkça yarışanlara, iş düzenleyenlere andolsun;
فَالْمُدَبِّرَاتِ اَمْرًاۢ ﴿٥﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 6: 6, 7, 8, 9. Birinci üflemenin (kâinatı) sarstığı, onu ikinci üflemenin takip ettiği gün, işte o gün yürekler kaygıdan oynar, gözlerini korku bürür.
يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُۙ ﴿٦﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 7: 6, 7, 8, 9. Birinci üflemenin (kâinatı) sarstığı, onu ikinci üflemenin takip ettiği gün, işte o gün yürekler kaygıdan oynar, gözlerini korku bürür.
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُۜ ﴿٧﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 8: 6, 7, 8, 9. Birinci üflemenin (kâinatı) sarstığı, onu ikinci üflemenin takip ettiği gün, işte o gün yürekler kaygıdan oynar, gözlerini korku bürür.
قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌۙ ﴿٨﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 9: 6, 7, 8, 9. Birinci üflemenin (kâinatı) sarstığı, onu ikinci üflemenin takip ettiği gün, işte o gün yürekler kaygıdan oynar, gözlerini korku bürür.
اَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌۢ ﴿٩﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 10: 10, 11. «Öldükten sonra biz, (dünyadaki) ilk halimize mi döndürüleceğiz, (hem de) çürümüş kemikler olduktan sonra mı?» derler.
يَقُولُونَ ءَاِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِۜ ﴿١٠﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 11: 10, 11. «Öldükten sonra biz, (dünyadaki) ilk halimize mi döndürüleceğiz, (hem de) çürümüş kemikler olduktan sonra mı?» derler.
ءَاِذَا كُنَّا عِظَامًا نَخِرَةًۜ ﴿١١﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 12: «O zaman bu, ziyanlı bir dönüş olur» dediler.
قَالُوا تِلْكَ اِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌۢ ﴿١٢﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 13: Bu dönüş, sadece bir seslenmeye bakar.
فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌۙ ﴿١٣﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 14: Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler.
فَاِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِۜ ﴿١٤﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 15: (Habibim!) Sana Musa'nın haberi geldi mi?
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ مُوسٰىۢ ﴿١٥﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 16: Kutsal vâdi Tuvâ'da Rabbi ona şöyle seslenmişti:
اِذْ نَادٰيهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًىۚ ﴿١٦﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 17: Firavun'a git! Çünkü o çok azdı.
اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىۘ ﴿١٧﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 18: 18, 19. De ki: Arınmayı ve seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın.
فَقُلْ هَلْ لَكَ اِلٰٓى اَنْ تَزَكّٰىۙ ﴿١٨﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 19: 18, 19. De ki: Arınmayı ve seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın.
وَاَهْدِيَكَ اِلٰى رَبِّكَ فَتَخْشٰىۚ ﴿١٩﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 20: Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi.
فَاَرٰيهُ الْاٰيَةَ الْكُبْرٰىۘ ﴿٢٠﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 21: (O ise) hemen yalanladı ve isyan etti.
فَكَذَّبَ وَعَصٰىۘ ﴿٢١﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 22: Sonra (inkâr için) olanca çabasını göstermek üzere sırtını döndü.
ثُمَّ اَدْبَرَ يَسْعٰىۘ ﴿٢٢﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 23: Derhal (adamlarını) topladı ve (onlara) bağırdı:
فَحَشَرَ فَنَادٰىۘ ﴿٢٣﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 24: Ben, sizin en yüce Rabbinizim! dedi.
فَقَالَ اَنَا۬ رَبُّكُمُ الْاَعْلٰىۘ ﴿٢٤﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 25: Allah onu, (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.
فَاَخَذَهُ اللّٰهُ نَكَالَ الْاٰخِرَةِ وَالْاُو۫لٰىۜ ﴿٢٥﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 26: Elbette bunda, korkan kimseler için büyük bir ibret vardır.
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشٰىۜ۟ ﴿٢٦﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 27: 27, 28, 29. Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı, ki onu Allah bina etti, onu yükseltip düzene koydu. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı.
ءَاَنْتُمْ اَشَدُّ خَلْقًا اَمِ السَّمَٓاءُۜ بَنٰيهَا۠ ﴿٢٧﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 28: 27, 28, 29. Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı, ki onu Allah bina etti, onu yükseltip düzene koydu. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı.
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوّٰيهَاۙ ﴿٢٨﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 29: 27, 28, 29. Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı, ki onu Allah bina etti, onu yükseltip düzene koydu. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı.
وَاَغْطَشَ لَيْلَهَا وَاَخْرَجَ ضُحٰيهَاۖ ﴿٢٩﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 30: 30, 31, 32, 33. Ondan sonra da yerküreyi döşedi. Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere, yerden suyunu ve otlağını çıkardı ve dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.
وَالْاَرْضَ بَعْدَ ذٰلِكَ دَحٰيهَاۜ ﴿٣٠﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 31: 30, 31, 32, 33. Ondan sonra da yerküreyi döşedi. Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere, yerden suyunu ve otlağını çıkardı ve dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.
اَخْرَجَ مِنْهَا مَٓاءَهَا وَمَرْعٰيهَاۖ ﴿٣١﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 32: 30, 31, 32, 33. Ondan sonra da yerküreyi döşedi. Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere, yerden suyunu ve otlağını çıkardı ve dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.
وَالْجِبَالَ اَرْسٰيهَاۙ ﴿٣٢﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 33: 30, 31, 32, 33. Ondan sonra da yerküreyi döşedi. Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere, yerden suyunu ve otlağını çıkardı ve dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.
مَتَاعًا لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ ﴿٣٣﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 34: 34, 35, 36. Her şeyi alt üst eden o büyük felâket geldiği vakit, insan dünyada iken ne için çalıştığını hatırlar. Cehennem de gören her kişiye açıklığı ile gösterilir.
فَاِذَا جَٓاءَتِ الطَّٓامَّةُ الْكُبْرٰىۘ ﴿٣٤﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 35: 34, 35, 36. Her şeyi alt üst eden o büyük felâket geldiği vakit, insan dünyada iken ne için çalıştığını hatırlar. Cehennem de gören her kişiye açıklığı ile gösterilir.
يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْاِنْسَانُ مَا سَعٰىۙ ﴿٣٥﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 36: 34, 35, 36. Her şeyi alt üst eden o büyük felâket geldiği vakit, insan dünyada iken ne için çalıştığını hatırlar. Cehennem de gören her kişiye açıklığı ile gösterilir.
وَبُرِّزَتِ الْجَح۪يمُ لِمَنْ يَرٰى ﴿٣٦﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 37: 37, 38, 39. Azana ve dünya hayatını ahirete tercih edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır.
فَاَمَّا مَنْ طَغٰىۙ ﴿٣٧﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 38: 37, 38, 39. Azana ve dünya hayatını ahirete tercih edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır.
وَاٰثَرَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۙ ﴿٣٨﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 39: 37, 38, 39. Azana ve dünya hayatını ahirete tercih edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır.
فَاِنَّ الْجَح۪يمَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ ﴿٣٩﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 40: 40, 41. Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştıran için ise şüphesiz cennet yegâne barınaktır.
وَاَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوٰىۙ ﴿٤٠﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 41: 40, 41. Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştıran için ise şüphesiz cennet yegâne barınaktır.
فَاِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ ﴿٤١﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 42: Sana kıyameti sorarlar: Gelip çatması ne zamandır? (derler.)
يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ اَيَّانَ مُرْسٰيهَاۜ ﴿٤٢﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 43: Sen onu nereden bilip bildireceksin!
ف۪يمَ اَنْتَ مِنْ ذِكْرٰيهَاۜ ﴿٤٣﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 44: Onun nihaî ilmi yalnız Rabbine aittir.
اِلٰى رَبِّكَ مُنْتَهٰيهَاۜ ﴿٤٤﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 45: Sen ancak ondan korkanları uyarırsın.
اِنَّمَٓا اَنْتَ مُنْذِرُ مَنْ يَخْشٰيهَاۜ ﴿٤٥﴾
Karşılaştır Nâziât Sûresi 46: Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.
كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُٓوا اِلَّا عَشِيَّةً اَوْ ضُحٰيهَا ﴿٤٦﴾

https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/muminun-suresi-9798-ayetleri-ne-anlatiyor-199555-m.jpg
Mü’minûn Suresi 97-98. Ayetleri Ne Anlatıyor?

Mü’minûn suresi 97-98. ayetlerinde şöyle buyrulur: Mü’minûn Suresi 97-98. Ayetlerinin Arapçası: وَقُلْ رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/yapmakta-oldugu-iyiligi-devam-ettirmekle-ilgili-ayetler-199554-m.jpg
Yapmakta Olduğu İyiliği Devam Ettirmekle İlgili Âyetler

YAPMAKTA OLDUĞU İYİLİĞİ DEVAM ETTİRMEKLE İLGİLİ ÂYETLER “Bir toplum inanç ve davranışlarını değiştirmedikçe, Allah da onların durumunu değiştirme ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/muminun-suresinin-84-ayeti-ne-anlatiyor-199541-m.png
Müminûn Suresinin 84. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 84. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 84. Ayet Arapça: قُلْ لِمَنِ الْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهَٓا اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ Müm ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/tegabun-suresinin-tefsiri-199514-m.jpg
Teğâbün Suresinin Tefsiri

Teğâbün sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 18 âyettir. İsmini, 9. âyette geçen ve “aldanma, aldatma, kar-zarar” mânasına gelen اَلتَّغَابُنُ (teğâbün) k ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/06/muminun-suresinin-62-ayeti-ne-anlatiyor-199526-m.jpg
Müminûn Suresinin 62. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 62. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 62. Ayet Arapça: ِ وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/muminun-suresinin-53-ayeti-ne-anlatiyor-199487-m.jpg
Müminûn Suresinin 53. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müminûn suresinin 53. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 53. Ayet Arapça: ِ فَتَقَطَّعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًاۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَ ...