Karşılaştır Yâsin Sûresi 2:
Hikmetli Kur'anın hakkı için
وَالْقُرْاٰنِ الْحَك۪يمِۙ ﴿٢﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 3:
Emîn ol ki sen o risaletle gönderilen Peygamberlerdensin
اِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۙ ﴿٣﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 4:
Bir sıratı müstakîm üzerindesin
عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍۜ ﴿٤﴾
تَنْز۪يلَ الْعَز۪يزِ الرَّح۪يمِۙ ﴿٥﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 6:
İnzar edesin: vehameti haber veresin diye bir kavme babalar inzar edilmedi de haberleri de yok gafiller
لِتُنْذِرَ قَوْمًا مَٓا اُنْذِرَ اٰبَٓاؤُ۬هُمْ فَهُمْ غَافِلُونَ ﴿٦﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 7:
Celâlim hakkı için daha çoklarına karşı söz hakkolmuştur da onlar iymana gelmezler
لَقَدْ حَقَّ الْقَوْلُ عَلٰٓى اَكْثَرِهِمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿٧﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 8:
Çünkü biz onların boyunlarına kelepçekler geçirmişiz, onlar çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı gözleri aşağı somurtmaktadırlar
اِنَّا جَعَلْنَا ف۪ٓي اَعْنَاقِهِمْ اَغْلَالًا فَهِيَ اِلَى الْاَذْقَانِ فَهُمْ مُقْمَحُونَ ﴿٨﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 9:
Hem önlerinden bir sedd ve arkalarından bir sedd çekmişiz, kendilerini sarmışızdır da baksalar da görmezler
وَجَعَلْنَا مِنْ بَيْنِ اَيْد۪يهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَاَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لَا يُبْصِرُونَ ﴿٩﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 10:
Ve onlarca müsavidir: ha inzar etmişin kendilerini ha etmemişin; inanmazlar
وَسَوَٓاءٌ عَلَيْهِمْ ءَاَنْذَرْتَهُمْ اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿١٠﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 11:
Ancak zikri ta'kıyb eden ve gaybde rahmana haşyet besliyen kimseyi sakındırırsın, işte onu hem bir mağrifetle hem bir ecri kerîm ile müjdele
اِنَّمَا تُنْذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِۚ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَاَجْرٍ كَر۪يمٍ ﴿١١﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 12:
Hakıkat biz biziz, ölüleri diriltiriz ve takdim ettikleri şeyleri ve bıraktıkları eserleri kitaba geçiririz ve zaten her şey'i açık bir kütükte bir «İmamı Mübîn» de ihsa etmişizdir
اِنَّا نَحْنُ نُحْيِ الْمَوْتٰى وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَاٰثَارَهُمْۜ وَكُلَّ شَيْءٍ اَحْصَيْنَاهُ ف۪ٓي اِمَامٍ مُب۪ينٍ۟ ﴿١٢﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 13:
Ve onlara, o karye sahiblerini temsil getir, o dem ki ona o gönderilen Resuller varmıştı
وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلًا اَصْحَابَ الْقَرْيَةِۢ اِذْ جَٓاءَهَا الْمُرْسَلُونَۚ ﴿١٣﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 14:
O sıra ki onlara o ikiyi göndermiştik, bunları tekzib ettiler, biz de bir üçüncü ile ızzet (ve kuvvet) verdik de varıp dediler: haberiniz olsun biz sizlere gönderilmiş Resulleriz
اِذْ اَرْسَلْنَٓا اِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُٓوا اِنَّٓا اِلَيْكُمْ مُرْسَلُونَ ﴿١٤﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 15:
Siz, dediler: bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsiniz, hem Rahman hiç bir şey indirmedi, siz sırf yalan söylüyorsunuz
قَالُوا مَٓا اَنْتُمْ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَاۙ وَمَٓا اَنْزَلَ الرَّحْمٰنُ مِنْ شَيْءٍۙ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا تَكْذِبُونَ ﴿١٥﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 16:
Dediler: rabbımız bilir, inanın biz gerçek size gönderilmiş, Resulleriz,
قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ اِنَّٓا اِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ ﴿١٦﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 17:
açık bir tebliğden ötesi ise bizim üstümüze değil
وَمَا عَلَيْنَٓا اِلَّا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ ﴿١٧﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 18:
Doğrusu dediler: biz sizinle teşe'üm ettik, yemin ederiz ki vaz geçmezseniz sizi hiç tınmadan recmederiz ve her halde size bizden pek acıklı bir azâb dokunur
قَالُٓوا اِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْۚ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُمْ مِنَّا عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿١٨﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 19:
Dediler: sizin şum kuşunuz beraberinizde, ya... nasıhat edilirseniz öyle mi? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavmsınız
قَالُوا طَٓائِرُكُمْ مَعَكُمْۜ اَئِنْ ذُكِّرْتُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ ﴿١٩﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 20:
O esnada şehrin tâ ucundan bir er koşarak geldi, ey hemşerilerim: dedi: uyun o gönderilen Resullere
وَجَٓاءَ مِنْ اَقْصَا الْمَد۪ينَةِ رَجُلٌ يَسْعٰى قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَل۪ينَۙ ﴿٢٠﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 21:
Uyun sizden bir ecir istemiyen o zatlara ki onlar hidayete irmişlerdir
اِتَّبِعُوا مَنْ لَا يَسْـَٔلُكُمْ اَجْرًا وَهُمْ مُهْتَدُونَ ﴿٢١﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 22:
Hem neyime kulluk etmiyeyim ben, o beni yaradana? Hep de döndürülüp ona götürüleceksiniz
وَمَا لِيَ لَٓا اَعْبُدُ الَّذ۪ي فَطَرَن۪ي وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٢٢﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 23:
Hiç, ben ondan başka ma'budlar mı tutarım? Eğer o Rahman bana bir keder irâde buyurursa onların şefaati benden yana hiç bir şeye yaramaz ve beni kurtaramazlar
ءَاَتَّخِذُ مِنْ دُونِه۪ٓ اٰلِهَةً اِنْ يُرِدْنِ الرَّحْمٰنُ بِضُرٍّ لَا تُغْنِ عَنّ۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـًٔا وَلَا يُنْقِذُونِۚ ﴿٢٣﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 24:
Şübhesiz ben o vakıt açık bir dalâl içindeyim
اِنّ۪ٓي اِذًا لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ ﴿٢٤﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 25:
Haberiniz olsun ki ben rabbınıza iyman getirdim, gelin dinleyin beni
اِنّ۪ٓي اٰمَنْتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِۜ ﴿٢٥﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 26:
Denildi ki: haydi gir Cennete! ay, dedi, nolurdu kavmın bilselerdi? Rabbım bana ne mağrifet buyurdu
ق۪يلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَۜ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْم۪ي يَعْلَمُونَۙ ﴿٢٦﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 27:
Beni ikram olunan kullarından kıldı
بِمَا غَفَرَ ل۪ي رَبّ۪ي وَجَعَلَن۪ي مِنَ الْمُكْرَم۪ينَ ﴿٢٧﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 28:
Arkasından ise kavmının üzerine Semâdan bir ordu indirmedik indirecek de değildik
وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلٰى قَوْمِه۪ مِنْ بَعْدِه۪ مِنْ جُنْدٍ مِنَ السَّمَٓاءِ وَمَا كُنَّا مُنْزِل۪ينَ ﴿٢٨﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 29:
O yalnız bir sayha oldu derhal sönüverdiler:
اِنْ كَانَتْ اِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَاِذَا هُمْ خَامِدُونَ ﴿٢٩﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 30:
Ey!.. ne hasret o kullara ki kendilerine her gelen Resul ile mutlaka istihzâ ediyorlardı
يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِۚ مَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ ﴿٣٠﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 31:
Baksalar a kendilerinden evvel ne kadar karınlar helâk etmişiz, onlar hiç onlara dönüp gelmiyorlar
اَلَمْ يَرَوْا كَمْ اَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ اَنَّهُمْ اِلَيْهِمْ لَا يَرْجِعُونَ ﴿٣١﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 32:
Ancak hepsi toplanıp bizim katımıza ihzar edilmişlerdir
وَاِنْ كُلٌّ لَمَّا جَم۪يعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ۟ ﴿٣٢﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 33:
Hem bir âyettir onlara ölü Arz: biz ona hayat verdik ve ondan habbeler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar
وَاٰيَةٌ لَهُمُ الْاَرْضُ الْمَيْتَةُۚ اَحْيَيْنَاهَا وَاَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ ﴿٣٣﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 34:
Ve onda Cennetler yaptık, hurma bağçeleri, üzüm bağları, neler! içlerinde kaynaklar akıttık
وَجَعَلْنَا ف۪يهَا جَنَّاتٍ مِنْ نَخ۪يلٍ وَاَعْنَابٍ وَفَجَّرْنَا ف۪يهَا مِنَ الْعُيُونِۙ ﴿٣٤﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 35:
Yesinler diye mahsulünden ve kendi ellerinin ma'mulâtından, halâ şükretmiyecekler mi?
لِيَأْكُلُوا مِنْ ثَمَرِه۪ۙ وَمَا عَمِلَتْهُ اَيْد۪يهِمْۜ اَفَلَا يَشْكُرُونَ ﴿٣٥﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 36:
Tenziyh o yardan sübhane bütün o çiftleri, hepsini, Arzın bitirdiklerinden ve kendi nefislerinden ve daha bilemiyecekleri neler, nelerden
سُبْحَانَ الَّذ۪ي خَلَقَ الْاَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنْبِتُ الْاَرْضُ وَمِنْ اَنْفُسِهِمْ وَمِمَّا لَا يَعْلَمُونَ ﴿٣٦﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 37:
Bir âyet de onlara gece, ondan gündüzü soyarız bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar
وَاٰيَةٌ لَهُمُ الَّيْلُۚ نَسْلَخُ مِنْهُ النَّهَارَ فَاِذَا هُمْ مُظْلِمُونَۙ ﴿٣٧﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 38:
Güneş de; kendisine mahsus bir müstekarr için cereyan ediyor, o işte o azîzi alîmin takdiridir
وَالشَّمْسُ تَجْر۪ي لِمُسْتَقَرٍّ لَهَاۜ ذٰلِكَ تَقْد۪يرُ الْعَز۪يزِ الْعَل۪يمِۜ ﴿٣٨﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 39:
Aya da: menzil menzil ona mıktarlar biçmişizdir, nihayet dönmüş eski urcun gibi olmuştur
وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ حَتّٰى عَادَ كَالْعُرْجُونِ الْقَد۪يمِ ﴿٣٩﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 40:
Ne Güneş kendine aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçer, her biri birer felekte yüzerler
لَا الشَّمْسُ يَنْبَغ۪ي لَهَٓا اَنْ تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا الَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِۜ وَكُلٌّ ف۪ي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ ﴿٤٠﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 41:
Bir âyet de onlara o dolu gemide zürriyyetlerini taşımamız
وَاٰيَةٌ لَهُمْ اَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِۙ ﴿٤١﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 42:
ve kendilerine o misilliden binecekleri şeyler yaratmamızdır
وَخَلَقْنَا لَهُمْ مِنْ مِثْلِه۪ مَا يَرْكَبُونَ ﴿٤٢﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 43:
Dilersek onları gark da ederiz o vakıt ne onlara feryadcı vardır, ne de onlar kurtarılırlar
وَاِنْ نَشَأْ نُغْرِقْهُمْ فَلَا صَر۪يخَ لَهُمْ وَلَا هُمْ يُنْقَذُونَۙ ﴿٤٣﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 44:
Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak için başka
اِلَّا رَحْمَةً مِنَّا وَمَتَاعًا اِلٰى ح۪ينٍ ﴿٤٤﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 45:
Hal böyle iken onlara önünüzdekini ve arkanızdakini gözetip korunun ki rahmete şayan olasınız denildiği zaman
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّقُوا مَا بَيْنَ اَيْد۪يكُمْ وَمَا خَلْفَكُمْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ ﴿٤٥﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 46:
Kendilerine rablarının âyetlerinden her hangi bir âyyet de gelse mutlaka ondan yüz çevire geldiler
وَمَا تَأْت۪يهِمْ مِنْ اٰيَةٍ مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِمْ اِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِض۪ينَ ﴿٤٦﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 47:
Allahın size merzuk kıldığı şeylerden hayra sarfedin denildiği zaman da onlara o küfredenler iyman edenler için şöyle dediler, biz hiç yedirirmiyiz o kişiye ki Allah dilese ona yiyeceğini verirdi, siz ap açık bir dalâl içinde değil de nesiniz!
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ اَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُۙ قَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنُطْعِمُ مَنْ لَوْ يَشَٓاءُ اللّٰهُ اَطْعَمَهُۗ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ ﴿٤٧﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 48:
Ve ne zaman bu va'd, doğru iseniz? diyorlar
وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿٤٨﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 49:
Başka değil, tek bir sayhaya bakıyorlar, bir sayha ki onlar çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir
مَا يَنْظُرُونَ اِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ ﴿٤٩﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 50:
O zaman bir tavsıyeye bile kadir olamazlar, ailelerine de dönecek değillerdir
فَلَا يَسْتَط۪يعُونَ تَوْصِيَةً وَلَٓا اِلٰٓى اَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ۟ ﴿٥٠﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 51:
Bir de sur üfürülmüştür ne baksınlar kabirlerinden rablarına doğru akın ediyorlardır
وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَاِذَا هُمْ مِنَ الْاَجْدَاثِ اِلٰى رَبِّهِمْ يَنْسِلُونَ ﴿٥١﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 52:
Eyvah, başımıza gelenlere derler: kim kaldırdı bizi uyuduğumuz yerden? Bu işte, o Rahmanın va'd buyurduğu, doğru imiş o gönderilen Resuller
قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَنْ بَعَثَنَا مِنْ مَرْقَدِنَاۢ هٰذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمٰنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ ﴿٥٢﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 53:
Başka değil, sâde bir tek sayha olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza ihzar edilmişlerdir
اِنْ كَانَتْ اِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَاِذَا هُمْ جَم۪يعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ ﴿٥٣﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 54:
Artık bu gün hiç kimseye zerrece zulmedilmez, ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz
فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْـًٔا وَلَا تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٥٤﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 55:
Cidden eshabı Cennet bu gün bir şuğl içinde zevk etmektedirler
اِنَّ اَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ ف۪ي شُغُلٍ فَاكِهُونَۚ ﴿٥٥﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 56:
Kendileri ve zevceleri erîkeler üzerine kurulmuşlardır
هُمْ وَاَزْوَاجُهُمْ ف۪ي ظِلَالٍ عَلَى الْاَرَٓائِكِ مُتَّكِؤُ۫نَ ﴿٥٦﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 57:
Onlara orada bir meyve var: hem onlara orada ne iddia ederlerse var
لَهُمْ ف۪يهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُمْ مَا يَدَّعُونَۚ ﴿٥٧﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 58:
Bir selâm, rahîm bir rabdan kelâm
سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَح۪يمٍ ﴿٥٨﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 59:
Ve haydin ayrılın bu gün ey mücrimler!
وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ ﴿٥٩﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 60:
And vermedim mi size? «Ey adem oğulları! Şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır» diye
اَلَمْ اَعْهَدْ اِلَيْكُمْ يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ اَنْ لَا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَۚ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌۙ ﴿٦٠﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 61:
«Ve bana kulluk edin doğru yol budur» diye
وَاَنِ اعْبُدُون۪يۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ ﴿٦١﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 62:
Böyle iken celâlıma karşı o içinizden bir çok cibilletleri yoldan çıkardı, ya o vakıt sizin akıllarınız yokmıy dı?
وَلَقَدْ اَضَلَّ مِنْكُمْ جِبِلًّا كَث۪يرًاۜ اَفَلَمْ تَكُونُوا تَعْقِلُونَ ﴿٦٢﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 63:
Bu işte o Cehennem ki va'dolunur dururdunuz
هٰذِه۪ جَهَنَّمُ الَّت۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ ﴿٦٣﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 64:
Bu gün yaslanın ona bakalım küfrettiğiniz için
اِصْلَوْهَا الْيَوْمَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ ﴿٦٤﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 65:
Bu gün ağızlarını mühürleriz de bize elleri söyler ve ayakları şehadet eyler: neler kesbediyorlardı
اَلْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلٰٓى اَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَٓا اَيْد۪يهِمْ وَتَشْهَدُ اَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿٦٥﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 66:
Hem dilersek gözlerini üzerinden silme kör ediverdik de yola dökülürlerdi, fakat nereden görecekler?
وَلَوْ نَشَٓاءُ لَطَمَسْنَا عَلٰٓى اَعْيُنِهِمْ فَاسْتَبَقُوا الصِّرَاطَ فَاَنّٰى يُبْصِرُونَ ﴿٦٦﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 67:
Daha dilesek kendilerini oldukları yerde meshediverdik de ne ileri gidebilirlerdi ne dönebilirlerdi
وَلَوْ نَشَٓاءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلٰى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيًّا وَلَا يَرْجِعُونَ۟ ﴿٦٧﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 68:
Bununla beraber her kimin ömrünü uzatıyorsak hılkatte onu tersine çeviriyoruz, hâlâ da akıllanmıyacaklar mı?
وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِۜ اَفَلَا يَعْقِلُونَ ﴿٦٨﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 69:
Biz ona şiir öğretmedik, ona yaraşmaz da, o sâde bir zikir ve parlak bir Kur'andır
وَمَا عَلَّمْنَاهُ الشِّعْرَ وَمَا يَنْبَغ۪ي لَهُۜ اِنْ هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ وَقُرْاٰنٌ مُب۪ينٌۙ ﴿٦٩﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 70:
Hayatı olanı uyandırmak, nankörlere de o söz hakk olmak için
لِيُنْذِرَ مَنْ كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِر۪ينَ ﴿٧٠﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 71:
Şunu da görmediler mi? Biz onlar için ellerimizin yaptıklarından bir takım (en'am) yumuşak hayvanlar yaratmışız da onlara malik bulunuyorlar
اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّا خَلَقْنَا لَهُمْ مِمَّا عَمِلَتْ اَيْد۪ينَٓا اَنْعَامًا فَهُمْ لَهَا مَالِكُونَ ﴿٧١﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 72:
Ve onları kendilerine zebun etmişiz de hem onlardan binidleri var, hem de onlardan yiyorlar
وَذَلَّلْنَاهَا لَهُمْ فَمِنْهَا رَكُوبُهُمْ وَمِنْهَا يَأْكُلُونَ ﴿٧٢﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 73:
Onlardan daha bir çok menfeatleri ve türlü içecekleri de var, hâlâ şükretmiyecekler mi?
وَلَهُمْ ف۪يهَا مَنَافِعُ وَمَشَارِبُۜ اَفَلَا يَشْكُرُونَ ﴿٧٣﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 74:
Tuttular da Allahdan başka bir takım ilâhlar edindiler gûya yardım olunacaklar
وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ اٰلِهَةً لَعَلَّهُمْ يُنْصَرُونَۜ ﴿٧٤﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 75:
Onların onlara yardıma gücleri yetmez, onlar ise onlar için hazırlanan askerler
لَا يَسْتَط۪يعُونَ نَصْرَهُمْۙ وَهُمْ لَهُمْ جُنْدٌ مُحْضَرُونَ ﴿٧٥﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 76:
O halde onların lâkırdıları seni mahzûn etmesin, biz onların içlerini de biliriz dışlarını da
فَلَا يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْۢ اِنَّا نَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ ﴿٧٦﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 77:
Görmedi mi o insan? biz onu bir nutfeden yarattık da şimdi o çeneli bir çekişgen kesildi
اَوَلَمْ يَرَ الْاِنْسَانُ اَنَّا خَلَقْنَاهُ مِنْ نُطْفَةٍ فَاِذَا هُوَ خَص۪يمٌ مُب۪ينٌ ﴿٧٧﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 78:
Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: kim diriltir o kemikleri onlar çürümüşken? dedi
وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُۜ قَالَ مَنْ يُحْيِ الْعِظَامَ وَهِيَ رَم۪يمٌ ﴿٧٨﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 79:
De ki onları ilk defa inşa eden diriltir ve o her halkı bilir
قُلْ يُحْي۪يهَا الَّذ۪ٓي اَنْشَاَهَٓا اَوَّلَ مَرَّةٍۜ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَل۪يمٌۙ ﴿٧٩﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 80:
O ki size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da şimdi siz ondan tutuşturup duruyorsunuz
اَلَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمْ مِنَ الشَّجَرِ الْاَخْضَرِ نَارًا فَاِذَٓا اَنْتُمْ مِنْهُ تُوقِدُونَ ﴿٨٠﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 81:
Ya Gökleri ve Yeri yaratan onlar gibisini yaratmağa kadir değil midir? Elbette kadir, hallâk o, alîm o
اَوَلَيْسَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُمْۜ بَلٰى وَهُوَ الْخَلَّاقُ الْعَل۪يمُ ﴿٨١﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 82:
Onun emri bir şeyi murad edince ona sâde ol demektir, o oluverir
اِنَّمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْـًٔا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ﴿٨٢﴾
Karşılaştır Yâsin Sûresi 83:
Artık tesbiyh edilmez mi öyle her şeyin melekûtu yedinde bulunan sübhane! hep de dördürülüp ona götürüleceksiniz
فَسُبْحَانَ الَّذ۪ي بِيَدِه۪ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٨٣﴾