SAPIK ile ilgili ayetler (51 kayıt)

Bakara / 16. Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدٰىۖ فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُوا مُهْتَد۪ينَ

Doğru yola karşılık sapıklığı satın alanlar işte onlardır. Bu sebeple ticâretleri kâr etmemiş ve doğru yolu da bulamamışlardır.


Bakara / 175. Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدٰى وَالْعَذَابَ بِالْمَغْفِرَةِۚ فَمَٓا اَصْبَرَهُمْ عَلَى النَّارِ

Onlar doğru yola karşılık sapıklığı, Allah’ın affı yerine cehennem azabını satın alan kimselerdir. Onlar, ateşe karşı ne kadar da dayanıklı imişler!


Bakara / 256. Ayet

لَٓا اِكْرَاهَ فِي الدّ۪ينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۗ لَا انْفِصَامَ لَهَاۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ

Dinde zorlama yoktur. Gerçekten doğru eğriden ayrılıp iyice belli olmuştur. Artık kim şeytânî güçleri inkâr edip Allah’a inanırsa, muhakkak kopması mümkün olmayan sağlam bir kulpa sarılmış olur. Allah, işitendir, bilendir.


Âl-i İmrân / 90. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَنْ تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الضَّٓالُّونَ

Önce iman edip sonra inkâr eden ve ardından inkârlarını daha da artıranların tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar, doğru yoldan kayıp sapıklığa yuvarlananların tâ kendileridir.


Âl-i İmrân / 164. Ayet

لَقَدْ مَنَّ اللّٰهُ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اِذْ بَعَثَ ف۪يهِمْ رَسُولًا مِنْ اَنْفُسِهِمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِه۪ وَيُزَكّ۪يهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَۚ وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

Gerçekten Allah, içlerinden bir Peygamber seçip kendilerine göndermekle mü’minlere büyük bir lutufta bulunmuştur. O Peygamber onlara Allah’ın âyetlerini okuyor, onları her türlü kötülüklerden temizliyor, onlara kitap ve hikmeti öğretiyor. Bundan önce onlar, hiç şüphesiz apaçık bir sapıklık içinde idiler.


Nisâ / 44. Ayet

اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يبًا مِنَ الْكِتَابِ يَشْتَرُونَ الضَّلَالَةَ وَيُر۪يدُونَ اَنْ تَضِلُّوا السَّب۪يلَۜ

Bakmaz mısın şu kendilerine kitaptan bir pay verilenlere: Nasıl da sürekli doğru yolu bırakıp sapıklığı satın alıyorlar ve bu yetmiyormuş gibi, sizin de düz yoldan çıkmanızı arzuluyorlar!


Nisâ / 60. Ayet

اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يَزْعُمُونَ اَنَّهُمْ اٰمَنُوا بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَتَحَاكَمُٓوا اِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ اُمِرُٓوا اَنْ يَكْفُرُوا بِه۪ۜ وَيُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالًا بَع۪يدًا

Rasûlüm! Hem sana indirilene, hem de senden önce indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? Onlar kalkıp şeytânî güçlerin hükmüne başvurmak istiyorlar. Halbuki o şeytanî güçleri bütünüyle reddetmekle emrolunmuşlardı. Çünkü şeytan onları doğru yoldan büsbütün uzaklaştırıp, korkunç bir sapkınlığa düşürmek istemektedir.


Nisâ / 116. Ayet

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِه۪ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَع۪يدًا

Şüphesiz Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Ama dilediği kimselerin bunun dışındaki günahlarını bağışlar. Artık kim Allah’a şirk koşarsa, doğru yoldan çok uzak bir sapıklığa düşmüş olur.


Nisâ / 136. Ayet

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّذ۪ي نَزَّلَ عَلٰى رَسُولِه۪ وَالْكِتَابِ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنْ قَبْلُۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَع۪يدًا

Ey iman edenler! Allah’a, Rasûlü’ne, Rasûlü’ne indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaplara imanda sebât edin! Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhireti inkâr ederse, koyu bir sapıklığa sapmış, haktan tamâmen uzaklaşmış olur.


Nisâ / 167. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ قَدْ ضَلُّوا ضَلَالًا بَع۪يدًا

Hal böyleyken Kur’an’ı inkâr edenler ve başkalarını da Allah yolundan alıkoyanlar, hiç şüphesiz haktan uzaklaşıp içinden çıkılmaz bir sapıklığa düşmüşlerdir.


En'âm / 74. Ayet

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ اٰزَرَ اَتَتَّخِذُ اَصْنَامًا اٰلِهَةًۚ اِنّ۪ٓي اَرٰيكَ وَقَوْمَكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

Bir zaman İbrâhim babası Âzer’e: “Bir takım putları kendine tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de, kavmini de açık bir sapıklık içinde görüyorum” demişti.


A'râf / 30. Ayet

فَر۪يقًا هَدٰى وَفَر۪يقًا حَقَّ عَلَيْهِمُ الضَّلَالَةُۜ اِنَّهُمُ اتَّخَذُوا الشَّيَاط۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَيَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ مُهْتَدُونَ

İki grup hâlinde: Bir grubu Allah doğru yola erdirmiştir. Diğer grubun ise, yanlış yolu seçmeleri yüzünden sapıklığa düşmesi kaçınılmaz bir gerçek olmuştur. Çünkü o sapıklığa düşenler, Allah’ı bırakıp şeytanları dost edindiler; yine de kendilerinin doğru yola olduklarını sanırlar.


A'râf / 202. Ayet

وَاِخْوَانُهُمْ يَمُدُّونَهُمْ فِي الْغَيِّ ثُمَّ لَا يُقْصِرُونَ

Şeytanların kardeşlerine gelince, şeytanlar onları azgınlığa sürükler, bir daha da yakalarını bırakmazlar.


Tevbe / 115. Ayet

وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُضِلَّ قَوْمًا بَعْدَ اِذْ هَدٰيهُمْ حَتّٰى يُبَيِّنَ لَهُمْ مَا يَتَّقُونَۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ

Allah bir toplumu doğru yola erdirdikten sonra, nelerden sakınacaklarını kendilerine iyice açıklamadıkça, onları sapmaya terk edecek ve saptıracak değildir. Muhakkak ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir.


Yunus / 32. Ayet

فَذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمُ الْحَقُّۚ فَمَاذَا بَعْدَ الْحَقِّ اِلَّا الضَّلَالُۚ فَاَنّٰى تُصْرَفُونَ

İşte sizin gerçek Rabbiniz, bütün bunları yapan Allah’tır. Gerçe­ğin ötesinde sapıklıktan başka ne vardır? O halde nasıl oluyor da doğru yoldan çevriliyorsunuz?


Yusuf / 30. Ayet

وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَد۪ينَةِ امْرَاَتُ الْعَز۪يزِ تُرَاوِدُ فَتٰيهَا عَنْ نَفْسِه۪ۚ قَدْ شَغَفَهَا حُبًّاۜ اِنَّا لَنَرٰيهَا ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

Olayı duyan şehirdeki bir takım kadınlar: “Â! Duydunuz mu? Aziz’in hanımı yanında bulunan gencin nefsinden murat almak istiyormuş. Onun aşkıyla yanıp tutuşuyormuş. Görüyoruz ki, bu kadın iyice azıtmış!” dediler.


Ra'd / 14. Ayet

لَهُ دَعْوَةُ الْحَقِّۜ وَالَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ لَا يَسْتَج۪يبُونَ لَهُمْ بِشَيْءٍ اِلَّا كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ اِلَى الْمَٓاءِ لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِه۪ۜ وَمَا دُعَٓاءُ الْكَافِر۪ينَ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ

Gerçek dua ve ibâdet, ancak Allah’a yapılan dua ve ibâdettir. Müşriklerin, O’ndan başka yalvardıkları putlar, kendilerine hiçbir şekilde karşılık veremez. Onların durumu, tıpkı ağzına su gelsin diye iki avucunu açık bir şekilde suya doğru uzatıp öylece bekleyen kimse gibidir. Oysa bu şekilde onun ağzına su hiçbir zaman gelmeyecektir. İşte kâfirlerin duası da hep böyle boşa gider.


İbrahim / 3. Ayet

اَلَّذ۪ينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًاۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ بَع۪يدٍ

Onlar, dünya hayatını sevip âhiret hayatına tercih ederler. İnsanları Allah yolundan uzaklaştırmaya ve o dosdoğru yolu eğri büğrü göstermeye çalışırlar. İşte onlar pek derin bir sapıklık içindedirler.


İbrahim / 18. Ayet

مَثَلُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ اَعْمَالُهُمْ كَرَمَادٍۨ اشْتَدَّتْ بِهِ الرّ۪يحُ ف۪ي يَوْمٍ عَاصِفٍۜ لَا يَقْدِرُونَ مِمَّا كَسَبُوا عَلٰى شَيْءٍۜ ذٰلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَع۪يدُ

Rablerini inkâr edenlerin durumu şuna benzer: Onların bütün yaptıkları, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir kül yığını gibidir. Böylece onlar, kazandıkları hiçbir şeyin faydasını göremezler. İşte bu, doğru yoldan tamâmen uzak ve derin sapıklığın ta kendisidir.


Nahl / 36. Ayet

وَلَقَدْ بَعَثْنَا ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ رَسُولًا اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَۚ فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللّٰهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلَالَةُۜ فَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّب۪ينَ

Doğrusu biz her ümmete: “Allah’a kulluk edin ve insanları sahte tanrılara tapmaya zorlayan şeytânî güçlerden uzak durun” diye uyaran bir peygamber gönderdik. Allah onlardan bir kısmına doğru yolu nasip etti; bir kısmı da inkârları yüzünden doğru yoldan sapmayı hak etti. Öyleyse yeryüzünde dolaşın da dîni yalanlayanların akıbeti nasıl olmuş bir bakın!


İsrâ / 72. Ayet

وَمَنْ كَانَ ف۪ي هٰذِه۪ٓ اَعْمٰى فَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ اَعْمٰى وَاَضَلُّ سَب۪يلًا

Dünyada dinî gerçeklere karşı kör olan âhirette de kördür; hatta oradaki şaşkınlığı daha da fazla olacaktır.


Meryem / 38. Ayet

اَسْمِعْ بِهِمْ وَاَبْصِرْۙ يَوْمَ يَأْتُونَنَاۚ لٰكِنِ الظَّالِمُونَ الْيَوْمَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

Onlar, huzurumuza çıkacakları o gün öyle güzel işitecek, öyle güzel görecekler ki! Gerçeği çok iyi anlayacaklarsa da bunun bir faydası olmayacaktır. Ne var ki, zâlimler bu gün apaçık bir sapıklık içinde diretiyorlar.


Meryem / 75. Ayet

قُلْ مَنْ كَانَ فِي الضَّلَالَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ الرَّحْمٰنُ مَدًّاۚ حَتّٰٓى اِذَا رَاَوْا مَا يُوعَدُونَ اِمَّا الْعَذَابَ وَاِمَّا السَّاعَةَۜ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ شَرٌّ مَكَانًا وَاَضْعَفُ جُنْدًا

Rasûlüm! De ki: “Kim sapıklık içinde boğulup gitmişse, Rahmân öylelerinin dünyalığını artırıp kendilerine ömür de verse ne değişir! Nasıl olsa sonunda tehdit edildikleri dünyevî azabı veya kıyâmeti gördükleri zaman, kimin mevkice daha berbat ve taraftarca daha zayıf olduğunu bileceklerdir.”


Enbiyâ / 54. Ayet

قَالَ لَقَدْ كُنْتُمْ اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

İbrâhim: “Doğrusu siz de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içine sürüklenmişsiniz” dedi.


Hac / 12. Ayet

يَدْعُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَضُرُّهُ وَمَا لَا يَنْفَعُهُۜ ذٰلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَع۪يدُ

Allah’ı bırakır da, kendisine zararı da faydası da olmayacak şeylere yalvarır durur. İşte bu, içinden çıkılmaz derin sapıklığın ta kendisidir.


Furkan / 41. Ayet

وَاِذَا رَاَوْكَ اِنْ يَتَّخِذُونَكَ اِلَّا هُزُوًاۜ اَهٰذَا الَّذ۪ي بَعَثَ اللّٰهُ رَسُولًا

Seni gördükleri zaman: “Allah’ın peygamber olarak gönderdiği kişi bu mu? Bula bula bunu mu buldu?” diye hep alaya alıyorlardı.


Furkan / 42. Ayet

اِنْ كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ اٰلِهَتِنَا لَوْلَٓا اَنْ صَبَرْنَا عَلَيْهَاۜ وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ح۪ينَ يَرَوْنَ الْعَذَابَ مَنْ اَضَلُّ سَب۪يلًا

“Eğer ilâhlarımıza tapınmakta diretip sebât etmeseydik, neredeyse bizi onlardan koparıp uzaklaştıracaktı” diyorlardı. Ama onlar, azabı gördükleri zaman, yoldan bütünüyle sapanın kim olduğu­nu bilecekler!


Şuarâ / 97. Ayet

تَاللّٰهِ اِنْ كُنَّا لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍۙ

“Allah’a yemin olsun ki biz dünyada gerçekten apaçık bir sapıklık içinde imişiz.”


Neml / 60. Ayet

اَمَّنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَاَنْزَلَ لَكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءًۚ فَاَنْبَتْنَا بِه۪ حَدَٓائِقَ ذَاتَ بَهْجَةٍۚ مَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُنْبِتُوا شَجَرَهَاۜ ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِۜ بَلْ هُمْ قَوْمٌ يَعْدِلُونَۜ

Onlar mı hayırlı yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten sizin için su indiren mi? Öyle bir su ki biz onunla, bir ağacını bile bitirmeye güç yetiremeyeceğiniz nice güzelliklerle dolu bağlar, bahçeler yetiştiriyoruz. Allah ile beraber başka bir ilâh daha olur mu hiç? Hayır, hayır! Onlar haktan sapan bir gürûhtur.


Neml / 81. Ayet

وَمَٓا اَنْتَ بِهَادِي الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْۜ اِنْ تُسْمِعُ اِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ

Körleri de savrulup durdukları yanlış yollardan kurtarıp doğru yola çekebilecek olan sen değilsin. Sen dâvetini ancak, önyargısız bir şekilde âyetlerimize inanıp gerçeğe teslim olmaya yatkın kimselere duyurabilirsin.


Kasas / 50. Ayet

فَاِنْ لَمْ يَسْتَج۪يبُوا لَكَ فَاعْلَمْ اَنَّمَا يَتَّبِعُونَ اَهْوَٓاءَهُمْۜ وَمَنْ اَضَلُّ مِمَّنِ اتَّبَعَ هَوٰيهُ بِغَيْرِ هُدًى مِنَ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ

Eğer senin bu teklifini kabul etmezlerse, şunu bil ki onlar sadece nefsânî arzularına uymaktadırlar. Oysa Allah tarafından doğru yolu gösteren bir rehber olmaksızın sırf kendi nefsânî arzularına uyandan daha şaşkın ve sapkın kim olabilir? Şüphesiz Allah, zâlimler gürûhunu doğru yola iletmez.


Kasas / 85. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ي فَرَضَ عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ لَرَٓادُّكَ اِلٰى مَعَادٍۜ قُلْ رَبّ۪ٓي اَعْلَمُ مَنْ جَٓاءَ بِالْهُدٰى وَمَنْ هُوَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

Rasûlüm! Şüphesiz Kur’an’ı sana indirip onu okumayı, tebliği ve gereğince amel etmeyi farz kılan Allah, seni mutlaka dönülecek yere tekrar döndürecektir. De ki: “Rabbim, kimin uyulması gereken doğruyu getirdiğini de, buna karşılık kimin besbelli bir sapıklık içinde olduğunu da elbette en iyi bilir.”


Rûm / 53. Ayet

وَمَٓا اَنْتَ بِهَادِ الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْۜ اِنْ تُسْمِعُ اِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ۟

Körleri de savrulup durdukları yanlış yollardan kurtarıp doğru yola çekebilecek olan sen değilsin. Sen dâvetini ancak, önyargısız bir şekilde âyetlerimize inanıp gerçeğe teslim olmaya yatkın kimselere duyurabilirsin.


Lokman / 11. Ayet

هٰذَا خَلْقُ اللّٰهِ فَاَرُون۪ي مَاذَا خَلَقَ الَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ بَلِ الظَّالِمُونَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ۟

İşte bunlar, Allah’ın yarattıklarıdır. Peki, gösterin bana, O’nun dışındakiler ne yaratmış? Hayır, gösteremezsiniz; fakat o zâlimler apaçık bir sapıklık içindeler.


Ahzâb / 36. Ayet

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُب۪ينًا

Allah ve Rasûlü bir meselede kesin ve bağlayıcı bir hüküm verdiği zaman, mü’min erkek veya mü’min kadının, kendileriyle alakalı o meselede başka bir tercihte bulunma hakkı yoktur. Kim Allah ve Rasûlü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.


Sebe' / 8. Ayet

اَفْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا اَمْ بِه۪ جِنَّةٌۜ بَلِ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ فِي الْعَذَابِ وَالضَّلَالِ الْبَع۪يدِ

“Bu adam, Allah adına yalan mı uyduruyor, yoksa onda bir delilik mi var?” Hayır! Böyle bir şey yok! Fakat âhirete inanmayanlar azapta ve derin bir aldanış içindeler.


Sebe' / 24. Ayet

قُلْ مَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ قُلِ اللّٰهُۙ وَاِنَّٓا اَوْ اِيَّاكُمْ لَعَلٰى هُدًى اَوْ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

Onlara: “Sizi göklerden ve yerden kim rızıklandırıyor?” diye sor. Cevap veremezlerse: “Allah’tır” de ve ekle: “O halde ya biz veya siz, ikimizden biri doğru yolda, diğeri ise apaçık bir sapıklık içindedir.”


Yâsin / 24. Ayet

اِنّ۪ٓي اِذًا لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

“Kaldı ki, başka ilâhlar edinecek olursam, o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine yuvarlanmış olurum.”


Sâffât / 69. Ayet

اِنَّهُمْ اَلْفَوْا اٰبَٓاءَهُمْ ضَٓالّ۪ينَۙ

Çünkü onlar atalarını yanlış yol üzerinde buldular.


Zümer / 22. Ayet

اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّه۪ۜ فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

(Aralarındaki farkı göremeyecek kadar anlayış kabiliyetinizi kaybeyttiniz de, bütün insanları bir mi sanıyorsunuz? Hayır, gerçek öyle değildir:) Allah kimin göğsünü İslâm’a açmışsa, o Rabbinden bir nûr üzeredir. Yazıklar olsun kalpleri Allah’ın zikrine karşı katılaşmış talihsizlere! Onlar apaçık bir sapıklık içindedir.


Fussilet / 52. Ayet

قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ كَانَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ ثُمَّ كَفَرْتُمْ بِه۪ مَنْ اَضَلُّ مِمَّنْ هُوَ ف۪ي شِقَاقٍ بَع۪يدٍ

Rasûlüm! De ki: “Söyleyin bana; ya Kur’an Allah katından gelmiş de, fakat siz onu ret ve inkâr ediyorsanız, o takdirde haktan iyice uzaklaşmış olan sizlerden daha şaşkın, daha sapık kim olabilir?”


Şûrâ / 18. Ayet

يَسْتَعْجِلُ بِهَا الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِهَاۚ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مُشْفِقُونَ مِنْهَاۙ وَيَعْلَمُونَ اَنَّهَا الْحَقُّۜ اَلَٓا اِنَّ الَّذ۪ينَ يُمَارُونَ فِي السَّاعَةِ لَف۪ي ضَلَالٍ بَع۪يدٍ

Kıyâmete inanmayanlar onun bir an önce gelmesini istiyorlar. İman edenler ise ondan korkuyor ve onun gerçek olup mutlaka geleceğini biliyorlar. Dikkat edin, kıyâmet hakkında tartışıp onu inkâr edenler, elbette derin bir sapıklık ve aldanış içindeler.


Zuhruf / 40. Ayet

اَفَاَنْتَ تُسْمِعُ الصُّمَّ اَوْ تَهْدِي الْعُمْيَ وَمَنْ كَانَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

Rasûlüm! Sağırlara gerçeği sen mi duyuracaksın? Yahut körleri ve apaçık bir sapıklık içinde olanları sen mi doğru yola eriştireceksin?


Ahkaf / 32. Ayet

وَمَنْ لَا يُجِبْ دَاعِيَ اللّٰهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْاَرْضِ وَلَيْسَ لَهُ مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءُۜ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

“Kim Allah’ın dâvetçisine uymazsa, yeryüzünde Allah’ın cezasından kaçıp kurtulamaz; kendisi için Allah’tan başka bir dost ve yardımcı da bulamaz. Öyleleri, apaçık bir sapıklık içindedirler!”


Kaf / 27. Ayet

قَالَ قَر۪ينُهُ رَبَّنَا مَٓا اَطْغَيْتُهُ وَلٰكِنْ كَانَ ف۪ي ضَلَالٍ بَع۪يدٍ

Dünyadaki kâfir yandaşı: “Rabbimiz! Onu ben azdırmadım. Zâten kendisi haktan iyice uzak derin bir sapıklık içindeydi” diye­cek.


Kamer / 24. Ayet

فَقَالُٓوا اَبَشَرًا مِنَّا وَاحِدًا نَتَّبِعُهُٓۙ اِنَّٓا اِذًا لَف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ

Dediler ki: “İçimizden bir beşere mi uyacağız? O takdirde biz büyük bir sapıklık ve çılgınlığa düşmüş oluruz!”


Vâkıa / 51. Ayet

ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ

Sonra siz ey doğru yoldan sapanlar ve gerçeği yalanla­yan­lar!


Vâkıa / 92. Ayet

وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّب۪ينَ الضَّٓالّ۪ينَۙ

Eğer o, Kur’an’ı ve Peygamber’i yalanlayanlardan, doğru yol­dan kaymış sapıklardan ise,


Vâkıa / 93. Ayet

فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍۙ

Onu da bekleyen kaynar sudan bir ziyâfettir.


Cum'a / 2. Ayet

هُوَ الَّذ۪ي بَعَثَ فِي الْاُمِّيّ۪نَ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِه۪ وَيُزَكّ۪يهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَۗ وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍۙ

O Allah ki, ümmîlere kendi içlerinden, onlara âyetlerini okuyacak, onları her türlü günah kirlerinden temizleyip arındıracak, onlara kitabı ve hikmeti öğretecek bir peygamber göndermiştir. Oysa onlar, daha önce apaçık bir şaşkınlık ve sapıklık içindeydiler.


Nuh / 24. Ayet

وَقَدْ اَضَلُّوا كَث۪يرًاۚ وَلَا تَزِدِ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا ضَلَالًا

“Böylece pek çoklarını şaşırtıp saptırdılar. Sen de o zâlimlerin şaşkınlığını artır ya Rabbi!”



https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-92-ayeti-ne-anlatiyor-195159-m.jpg
Enâm Suresinin 92. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: وَهٰذَا كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ مُصَدِّقُ الَّذ۪ي بَيْنَ يَدَيْهِ وَلِتُنْذِرَ اُمَّ الْقُرٰى وَمَنْ حَوْلَهَاۜ وَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-82-ayeti-ne-anlatiyor-195113-m.jpg
Enâm Suresinin 82. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُٓوا ا۪يمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ۟ İman edip ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...