İbrahim (AS) ile ilgili ayetler (65 kayıt)

Bakara / 124. Ayet

وَاِذِ ابْتَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَاَتَمَّهُنَّۜ قَالَ اِنّ۪ي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ اِمَامًاۜ قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّت۪يۜ قَالَ لَا يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِم۪ينَ

Vaktiyle Rabbi İbrâhim’i, birtakım emirlerle imtihan etmiş, o da bunları harfiyyen yerine getirmişti. Bunun üzerine Rabbi ona: “Seni insanlara önder yapacağım” buyurdu. İbrâhim: “Zürriyetimden de önderler çıkar!” diye dua edince: “Benim verdiğim söz, zâlimler için geçerli değildir!” buyurdu.


Bakara / 125. Ayet

وَاِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِلنَّاسِ وَاَمْنًاۜ وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ اِبْرٰه۪يمَ مُصَلًّىۜ وَعَهِدْنَٓا اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ اَنْ طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّٓائِف۪ينَ وَالْعَاكِف۪ينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ

Biz Kâbe’yi, insanlar için toplanıp sevap kazanma yeri ve emniyetli bir mekân kıldık. Öyleyse siz de İbrâhim’in makâmını namazgâh edinin. Zâten İbrâhim’le İsmâil’e de: “Tavaf edenler, ibâdet kastıyla orada kalanlar, rükû ve secde edenler için evimi tertemiz tutun!” diye emretmiştik.


Bakara / 126. Ayet

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّ اجْعَلْ هٰذَا بَلَدًا اٰمِنًا وَارْزُقْ اَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ اٰمَنَ مِنْهُمْ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ قَالَ وَمَنْ كَفَرَ فَاُمَتِّعُهُ قَل۪يلًا ثُمَّ اَضْطَرُّهُٓ اِلٰى عَذَابِ النَّارِۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ

Bir de İbrâhim: “Rabbim! Burayı emniyetli bir belde kıl; halkından Allah’a ve âhiret gününe iman edenleri de çeşit çeşit ürünlerle rızıklandır!” diye yalvarmıştı. Allah da: “Ben inkâr edeni de kısa bir süre rızıklandırır, sonra onu ateş azabına uğratırım. Orası varılacak ne kötü bir yerdir!” buyurmuştu.


Bakara / 127. Ayet

وَاِذْ يَرْفَعُ اِبْرٰه۪يمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَاِسْمٰع۪يلُۜ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّاۜ اِنَّكَ اَنْتَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ

İbrâhim, İsmâil’le birlikte Beytullah’ın temelleri üzerine duvarlarını yükseltirken şöyle dua ediyorlardı: “Rabbimiz, bizden bunu kabul buyur. Şüphesiz sen işiten ve bilensin.”


Bakara / 130. Ayet

وَمَنْ يَرْغَبُ عَنْ مِلَّةِ اِبْرٰه۪يمَ اِلَّا مَنْ سَفِهَ نَفْسَهُۜ وَلَقَدِ اصْطَفَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَاۚ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَ

Kendini bilmez beyinsizlerden başka, kim İbrâhim’in dininden yüz çevirir? Elbette biz onu dünyada seçip peygamber yaptık. Âhirette de o mutlaka sâlihler arasında olacaktır.


Bakara / 132. Ayet

وَوَصّٰى بِهَٓا اِبْرٰه۪يمُ بَن۪يهِ وَيَعْقُوبُۜ يَا بَنِيَّ اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰى لَكُمُ الدّ۪ينَ فَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَۜ

İbrâhim Allah’a teslimiyeti oğullarına da vasiyet etti. Yâkub da: “Oğullarım! Bakın, Allah sizin için bu dinî seçti. O halde siz de başka değil ancak müslümanlar olarak can verin!” dedi.


Bakara / 133. Ayet

اَمْ كُنْتُمْ شُهَدَٓاءَ اِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُۙ اِذْ قَالَ لِبَن۪يهِ مَا تَعْبُدُونَ مِنْ بَعْد۪يۜ قَالُوا نَعْبُدُ اِلٰهَكَ وَاِلٰهَ اٰبَٓائِكَ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ اِلٰهًا وَاحِدًاۚ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ

Yâkub son nefesini verirken yoksa siz de orada mıydınız? O sırada Yâkub oğullarına: “Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?” diye sormuş, onlar da: “Sadece senin ilâhına; ataların İbrâhim, İsmâil ve İshâk’ın ilâhı olan tek Allah’a kulluk edeceğiz. Biz sadece O’na teslim olmuşuz” demişlerdi.


Bakara / 135. Ayet

وَقَالُوا كُونُوا هُودًا اَوْ نَصَارٰى تَهْتَدُواۜ قُلْ بَلْ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ

Yahudiler “yahudi olun”, Hristiyanlar da “Hristiyan olun ki doğru yolu bulasınız” derler. De ki: “Hayır! Biz, tek Allah’a inanan ve hiçbir zaman müşriklerden olmayan İbrâhim’in dinine uyarız.”


Bakara / 136. Ayet

قُولُٓوا اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْنَا وَمَٓا اُنْزِلَ اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَمَٓا اُو۫تِيَ مُوسٰى وَع۪يسٰى وَمَٓا اُو۫تِيَ النَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْۚ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْۘ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ

Ey mü’minler siz de şöyle deyin: “Biz Allah’a, bize indirilene; İbrâhim, İsmâil, İshâk, Yâkub ve torunlarına indirilene; yine Mûsâ’ya ve İsa’ya verilene, hülâsa Rableri tarafından bütün peygamberlere gönderilene iman ettik. Biz o peygamberler arasında hiçbir ayrım yapmayız. Biz, sadece Allah’a boyun eğen müslümanlarız.”


Bakara / 140. Ayet

اَمْ تَقُولُونَ اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطَ كَانُوا هُودًا اَوْ نَصَارٰىۜ قُلْ ءَاَنْتُمْ اَعْلَمُ اَمِ اللّٰهُۜ وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَتَمَ شَهَادَةً عِنْدَهُ مِنَ اللّٰهِۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

Yoksa siz İbrâhim, İsmâil, İshak, Yâkub ve torunların yahudi veya hristiyan olduğunu mu söylüyorsunuz? De ki: “Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı?” Allah’ın kendisine bildirdiği bir gerçeği söylemeyip gizleyenden daha zâlim kim olabilir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.


Bakara / 258. Ayet

اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ي حَٓاجَّ اِبْرٰه۪يمَ ف۪ي رَبِّه۪ٓ اَنْ اٰتٰيهُ اللّٰهُ الْمُلْكَۢ اِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّيَ الَّذ۪ي يُحْي۪ وَيُم۪يتُۙ قَالَ اَنَا۬ اُحْي۪ وَاُم۪يتُۜ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ فَاِنَّ اللّٰهَ يَأْت۪ي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ فَأْتِ بِهَا مِنَ الْمَغْرِبِ فَبُهِتَ الَّذ۪ي كَفَرَۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۚ

Allah’ın kendisine verdiği mülk ve saltanatla şımarıp İbrâhim ile Rabbi hakkında tartışmaya girişeni görmedin mi? İbrâhim: “Benim Rabbim dirilten ve öldürendir” dediği zaman o: “Ben de diriltir ve öldürürüm” demişti. İbrâhim: “Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen de onu batıdan getir bakalım” deyince o kâfir ne diyeceğini bilemez halde donup kaldı. Allah, böylesi zâlimler gürûhuna doğru yolu göstermez.


Bakara / 260. Ayet

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّ اَرِن۪ي كَيْفَ تُحْيِ الْمَوْتٰىۜ قَالَ اَوَلَمْ تُؤْمِنْۜ قَالَ بَلٰى وَلٰكِنْ لِيَطْمَئِنَّ قَلْب۪يۜ قَالَ فَخُذْ اَرْبَعَةً مِنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ اِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلٰى كُلِّ جَبَلٍ مِنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْت۪ينَكَ سَعْيًاۜ وَاعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ۟

İbrâhim de bir zaman: “Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!” demişti. Rabbi ise: “Yoksa inanmıyor musun?” buyurdu. İbrâhim: “Elbette inanıyorum, fakat kalbim iyice kanaat getirip yatışsın diye bunu istiyorum” dedi. Bunun üzerine Allah şöyle buyurdu: “Öyleyse dört kuş yakala, onları kendine meylettir, alıştır, iyice tanı; sonra onları kesip hamur yaparak her bir dağın tepesine ondan bir parça bırak. Sonra onları çağır, bak nasıl koşarak sana gelecekler. Şunu iyi bil ki, Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.


Âl-i İmrân / 33. Ayet

اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰٓى اٰدَمَ وَنُوحًا وَاٰلَ اِبْرٰه۪يمَ وَاٰلَ عِمْرٰنَ عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ

Muhakkak ki Allah Âdem’i, Nûh’u, İbrâhim âilesini ve İmrân âilesini tertemiz bir hülâsa hâlinde seçip bütün insanlık üzerine üstün kılmıştır.


Âl-i İmrân / 65. Ayet

يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تُحَٓاجُّونَ ف۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَمَٓا اُنْزِلَتِ التَّوْرٰيةُ وَالْاِنْج۪يلُ اِلَّا مِنْ بَعْدِه۪ۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ

Ey Ehl-i kitap! İbrâhim hakkında niçin tartışıp duruyorsunuz? Halbuki Tevrat da İncil de önce değil kesinlikle ondan sonra indirilmiştir. Hiç aklınızı kullanmıyor musunuz?


Âl-i İmrân / 67. Ayet

مَا كَانَ اِبْرٰه۪يمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلٰكِنْ كَانَ حَن۪يفًا مُسْلِمًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ

O gerçek şudur ki; İbrâhim ne bir yahudi ne de bir Hristiyandı; fakat o tevhid ehli bir müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan değildi.


Âl-i İmrân / 68. Ayet

اِنَّ اَوْلَى النَّاسِ بِاِبْرٰه۪يمَ لَلَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ وَهٰذَا النَّبِيُّ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُؤْمِن۪ينَ

İbrâhim’e en yakın insanlar, zamanında ona tâbi olanlarla şu Peygamber ve ona iman edenlerdir. Allah da mü’minlerin dostudur.


Âl-i İmrân / 84. Ayet

قُلْ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا وَمَٓا اُنْزِلَ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَمَٓا اُو۫تِيَ مُوسٰى وَع۪يسٰى وَالنَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْۖ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْۘ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ

Rasûlüm! De ki: “Biz Allah’a, bize indirilene, keza İbrâhim, İsmâil, İshâk, Yâkub ve torunlarına indirilene, yine Rableri tarafından Mûsâ’ya, İsa’ya ve bütün peygamberlere verilene iman ettik. Biz peygamberler arasında asla bir ayrım yapmayız. Biz, yalnız Allah’a teslim olmuşuzdur.”


Âl-i İmrân / 95. Ayet

قُلْ صَدَقَ اللّٰهُ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ

De ki: “Allah doğru söylemiştir. O halde temiz bir kalp ve dupduru bir tevhid inancı içinde İbrâhim’in dinine tâbi olun. O, asla müşriklerden olmamıştı.”


Âl-i İmrân / 97. Ayet

ف۪يهِ اٰيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ اِبْرٰه۪يمَۚ وَمَنْ دَخَلَهُ كَانَ اٰمِنًاۜ وَلِلّٰهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ اِلَيْهِ سَب۪يلًاۜ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَم۪ينَ

Orada apaçık deliller, alâmetler ve İbrâhim’in makâmı vardır. Oraya giren herkes emniyette olur. Bundan dolayı hacca gitmeye gücü yeten insanlara, Beytullâh’ı ziyâret etmek Allah’ın bir emridir. Kim Allah’ın emrini inkâr ederse, şunu bilsin ki, Allah’ın hiç kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.


Nisâ / 54. Ayet

اَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلٰى مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ فَقَدْ اٰتَيْنَٓا اٰلَ اِبْرٰه۪يمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَاٰتَيْنَاهُمْ مُلْكًا عَظ۪يمًا

Yoksa onlar, Allah’ın lutuf ve kereminden bağışladığı nimetlerden dolayı insanları mı kıskanıyorlar? Evet, biz İbrâhim’in soyuna kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk ve hâkimiyet bahşettik.


Nisâ / 125. Ayet

وَمَنْ اَحْسَنُ د۪ينًا مِمَّنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ وَاتَّبَعَ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَاتَّخَذَ اللّٰهُ اِبْرٰه۪يمَ خَل۪يلًا

Allah’ı görürcesine iyilik yapan bir kimse olarak bütün varlığıyla Allah’a teslim olan ve şirkten uzak dupduru bir tevhid inancıyla İbrâhim’in dînine uyan kimseden daha güzel bir dine kim sahiptir ki? Üstelik Allah, İbrâhim’i dost edinmiştir.


Nisâ / 163. Ayet

اِنَّٓا اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ كَمَٓا اَوْحَيْنَٓا اِلٰى نُوحٍ وَالنَّبِيّ۪نَ مِنْ بَعْدِه۪ۚ وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَع۪يسٰى وَاَيُّوبَ وَيُونُسَ وَهٰرُونَ وَسُلَيْمٰنَۚ وَاٰتَيْنَا دَاوُ۫دَ زَبُورًاۚ

Rasûlüm! Biz, Nûh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyediyoruz. Nitekim İbrâhim’e, İsmâil’e, İshâk’a, Yâkub’a onun soyundan gelen peygamberlere, İsa’ya, Eyyûb’e, Yûnus’a Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Dâvûd’a da Zebûr’u verdik.


En'âm / 74. Ayet

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ اٰزَرَ اَتَتَّخِذُ اَصْنَامًا اٰلِهَةًۚ اِنّ۪ٓي اَرٰيكَ وَقَوْمَكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ

Bir zaman İbrâhim babası Âzer’e: “Bir takım putları kendine tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de, kavmini de açık bir sapıklık içinde görüyorum” demişti.


En'âm / 75. Ayet

وَكَذٰلِكَ نُر۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ مَلَكُوتَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلِيَكُونَ مِنَ الْمُوقِن۪ينَ

Biz İbrâhim’e delille akıl yürütmesi, kesin bir ilme ve imana sahip olması için göklerin ve yerin muhteşem saltanatını öylece gösteriyorduk.


En'âm / 83. Ayet

وَتِلْكَ حُجَّتُنَٓا اٰتَيْنَاهَٓا اِبْرٰه۪يمَ عَلٰى قَوْمِه۪ۜ نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَنْ نَشَٓاءُۜ اِنَّ رَبَّكَ حَك۪يمٌ عَل۪يمٌ

İşte bunlar, kavmine karşı kullanması için İbrâhim’e verdiğimiz delillerimizdir. Biz, dilediğimiz kimselerin derecesini kat kat yükseltiriz. Şüphesiz Rabbin, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olan, her şeyi hakkıyla bilendir.


En'âm / 161. Ayet

قُلْ اِنَّن۪ي هَدٰين۪ي رَبّ۪ٓي اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍۚ د۪ينًا قِيَمًا مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۚ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ

De ki: “Şüphesiz Rabbim beni dosdoğru bir yola eriştirdi; doğru, her bakımdan kusursuz, hiçbir eğriliği olmayan bir dîne, bâtıldan uzaklaşıp hakka yönelen İbrâhim’in dînine! İbrâhim, hiçbir zaman müşriklerden olmadı.”


Tevbe / 70. Ayet

اَلَمْ يَأْتِهِمْ نَبَاُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَقَوْمِ اِبْرٰه۪يمَ وَاَصْحَابِ مَدْيَنَ وَالْمُؤْتَفِكَاتِۜ اَتَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِۚ فَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

Yoksa onlara daha önce helâk edilen toplulukların, Nûh kavminin, Âd ve Semûd’un, İbrâhim kavminin, Medyen halkının ve şehirleri altı üstüne getirilmiş Lût kavminin ibret dolu haberleri gelmedi mi? Halbuki onlara peygamberleri apaçık deliller getirmişti de, kabul etmemişlerdi. Allah onlara kesinlikle zulmetmedi, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.


Tevbe / 114. Ayet

وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ اِبْرٰه۪يمَ لِاَب۪يهِ اِلَّا عَنْ مَوْعِدَةٍ وَعَدَهَٓا اِيَّاهُۚ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُٓ اَنَّهُ عَدُوٌّ لِلّٰهِ تَبَرَّاَ مِنْهُۜ اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ لَاَوَّاهٌ حَل۪يمٌ

İbrâhim’in babası için Allah’tan af dilemesi ise, sırf daha önce ona verdiği bir sözden dolayı idi. Fakat onun bir Allah düşmanı olduğu açıkça belli olunca hemen ondan uzaklaştı. Gerçekten İbrâhim, Allah’a içten yalvaran, âh edip inleyen, yumuşak huylu bir peygamberdi.


Hûd / 69. Ayet

وَلَقَدْ جَٓاءَتْ رُسُلُنَٓا اِبْرٰه۪يمَ بِالْبُشْرٰى قَالُوا سَلَامًاۜ قَالَ سَلَامٌۚ فَمَا لَبِثَ اَنْ جَٓاءَ بِعِجْلٍ حَن۪يذٍ

Bir zaman da elçilerimiz, İbrâhim’e müjde ile geldiler, “Selâm olsun sana!” dediler. O da “Size de selâm olsun” diye mukabele etti ve zaman kaybetmeden gidip önlerine güzelce kızartılmış bir buzağı getirdi.


Hûd / 74. Ayet

فَلَمَّا ذَهَبَ عَنْ اِبْرٰه۪يمَ الرَّوْعُ وَجَٓاءَتْهُ الْبُشْرٰى يُجَادِلُنَا ف۪ي قَوْمِ لُوطٍۜ

Nihâyet İbrâhim’den korku gidip müjdeyi de alınca, hemen Lût kavmi hakkında elçilerimizle tartışmaya başladı.


Hûd / 75. Ayet

إِنَّ إِبْرَاهِيمَ لَحَلِيمٌ أَوَّاهٌ مُّنِيبٌ

Gerçekten de İbrâhim olabildiğince yumuşak huylu ve sabırlı, çokça âh edip inleyen ve kendisini tamâmen Allah’a vermiş birisi idi.


Hûd / 76. Ayet

يَٓا اِبْرٰه۪يمُ اَعْرِضْ عَنْ هٰذَاۚ اِنَّهُ قَدْ جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَۚ وَاِنَّهُمْ اٰت۪يهِمْ عَذَابٌ غَيْرُ مَرْدُودٍ

Melekler ona şöyle dediler: “Ey İbrâhim! Sen bu tartışmadan vazgeç! Çünkü Rabbinin hükmü verilmiş ve hatta icrâya konmuş bulunuyor. Artık onların başına geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir.”


Yusuf / 6. Ayet

وَكَذٰلِكَ يَجْتَب۪يكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِنْ تَأْو۪يلِ الْاَحَاد۪يثِ وَيُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَعَلٰٓى اٰلِ يَعْقُوبَ كَمَٓا اَتَمَّهَا عَلٰٓى اَبَوَيْكَ مِنْ قَبْلُ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْحٰقَۜ اِنَّ رَبَّكَ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ۟

“Böylece Rabbin seni seçecek, sana rüyâların tâbirini, eşyâ ve hâdiselerin yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrâhim ve İshâk’a nimetini tamamladığı gibi, sana ve Yâkub ailesine de nimetini tamamlayacaktır. Şüphesiz ki Rabbin, her şeyi hakkıyla bilen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.”


Yusuf / 38. Ayet

وَاتَّبَعْتُ مِلَّةَ اٰبَٓاء۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَۜ مَا كَانَ لَنَٓا اَنْ نُشْرِكَ بِاللّٰهِ مِنْ شَيْءٍۜ ذٰلِكَ مِنْ فَضْلِ اللّٰهِ عَلَيْنَا وَعَلَى النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ

“Ben dâimâ atalarım İbrâhim, İshâk ve Yâkub’un dînine uydum. Bizim asla hiçbir şeyi Allah’a ortak koşma hakkımız yoktur. Bu dupduru tevhid inancı, bize ve bütün insanlara Allah’ın bir lutfudur. Ne var ki, insanların çoğu şükretmez.”


İbrahim / 35. Ayet

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّ اجْعَلْ هٰذَا الْبَلَدَ اٰمِنًا وَاجْنُبْن۪ي وَبَنِيَّ اَنْ نَعْبُدَ الْاَصْنَامَۜ

İbrâhim şöyle dua etmişti: “Rabbim! Bu şehri emniyetli kıl. Beni de, evlatlarımı da putlara tapmaktan koru!”


Hicr / 51. Ayet

وَنَبِّئْهُمْ عَنْ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَۢ

Onlara İbrâhim’in gerçekte birer melek olan misâfirlerinden söz et:


Nahl / 120. Ayet

اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ كَانَ اُمَّةً قَانِتًا لِلّٰهِ حَن۪يفًاۜ وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ

Hiç şüphesiz İbrâhim başlı başına bir ümmet, kendisine uyulacak bir önder, Allah’a gönülden itaat eden ihlaslı bir kul ve dupduru tevhid inancına sahip bir müslümandı. O, hiçbir zaman müşriklerden olmadı.


Nahl / 123. Ayet

ثُمَّ اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ اَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ

Rasûlüm! Sonra sana da: “Selim bir kalp ve dupduru bir tevhid inancıyla İbrâhim’in tertemiz dinine uy!” diye vahyettik. O, hiçbir zaman müşriklerden olmadı.


Meryem / 41. Ayet

وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ اِبْرٰه۪يمَۜ اِنَّهُ كَانَ صِدّ۪يقًا نَبِيًّا

Rasûlüm! Kitapta İbrâhim’in kıssasını da anlat. Gerçekten o, özü sözü doğru bir peygamberdi.


Meryem / 46. Ayet

قَالَ اَرَاغِبٌ اَنْتَ عَنْ اٰلِهَت۪ي يَٓا اِبْرٰه۪يمُۚ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ۬ لَاَرْجُمَنَّكَ وَاهْجُرْن۪ي مَلِيًّا

Babası şöyle karşılık verdi: “Ey İbrâhim! Ne o, yoksa sen benim putlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer bundan vazgeçmezsen yemin ederim ki seni taşa tutup öldürürüm. Şöyle uzun bir müddet benden uzak dur. Gözüm görmesin seni!”


Meryem / 58. Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ مِنْ ذُرِّيَّةِ اٰدَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍۘ وَمِنْ ذُرِّيَّةِ اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْرَٓاء۪يلَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَاجْتَبَيْنَاۜ اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُ الرَّحْمٰنِ خَرُّوا سُجَّدًا وَبُكِيًّا ۩

İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerden olup, Âdem’in zürriyetinden, Nûh ile birlikte gemide taşıdıklarımızın neslinden, İbrâhim ve İsrâil’in zürriyetinden, kendilerine hidâyet yolunu gösterip seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.


Enbiyâ / 51. Ayet

وَلَقَدْ اٰتَيْنَٓا اِبْرٰه۪يمَ رُشْدَهُ مِنْ قَبْلُ وَكُنَّا بِه۪ عَالِم۪ينَۚ

Yemin olsun biz daha önce İbrâhim’e de doğru yolu bulma kâbiliyetini vermiştik. Biz onun her bakımdan bu lutfa lâyık olduğunu biliyorduk.


Enbiyâ / 60. Ayet

قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُٓ اِبْرٰه۪يمُۜ

İçlerinden bir kısmı: “Sahi, İbrâhim denilen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk” dedi.


Enbiyâ / 62. Ayet

قَالُٓوا ءَاَنْتَ فَعَلْتَ هٰذَا بِاٰلِهَتِنَا يَٓا اِبْرٰه۪يمُۜ

İbrâhim’i getirdikten sonra, ona: “Söyle bakalım İbrâhim, ilâhlarımıza bunu yapan sen misin?” diye sordular.


Enbiyâ / 69. Ayet

قُلْنَا يَا نَارُ كُون۪ي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَۙ

Onu ateşe attıklarında ise biz: “Ey ateş! İbrâhim’e serin ve selâmet ol!” diye emrettik.


Hac / 26. Ayet

وَاِذْ بَوَّأْنَا لِاِبْرٰه۪يمَ مَكَانَ الْبَيْتِ اَنْ لَا تُشْرِكْ ب۪ي شَيْـًٔا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّٓائِف۪ينَ وَالْقَٓائِم۪ينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ

Bir vakit İbrâhim’e Kâbe’nin yerini hazırlayıp göstermiş ve şöyle buyurmuştuk: “Bana hiçbir şeyi ortak koşma. Evimi, onu tavaf edecekler, huzurumda ibâdete duracaklar, rukûya varıp secde edecekler için her türlü kirden temiz tut!”


Hac / 43. Ayet

وَقَوْمُ اِبْرٰه۪يمَ وَقَوْمُ لُوطٍۙ

İbrâhim’in kavmi ve Lût’un kavmi de.


Hac / 78. Ayet

وَجَاهِدُوا فِي اللّٰهِ حَقَّ جِهَادِه۪ۜ هُوَ اجْتَبٰيكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدّ۪ينِ مِنْ حَرَجٍۜ مِلَّةَ اَب۪يكُمْ اِبْرٰه۪يمَۜ هُوَ سَمّٰيكُمُ الْمُسْلِم۪ينَ مِنْ قَبْلُ وَف۪ي هٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَه۪يدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَٓاءَ عَلَى النَّاسِۚ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللّٰهِۜ هُوَ مَوْلٰيكُمْۚ فَنِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ

Allah yolunda gerektiği şekilde cihâd edin. O sizi bunun için seçti ve dîni yaşama konusunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi. Haydin, atanız İbrâhim’in dinine uyun. Allah, önceki kitaplarda da, Kur’an’da da sizi “müslümanlar” olarak isimlendirdi. Tâ ki, İslâm’a bağlılığınız hususunda Peygamber size şâhit olsun, siz de diğer insanlara şâhit olasınız. Öyleyse namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’ın dinine sarılın. O sizin Mevlânızdır. O ne güzel Mevlâ, ne güzel yardımcıdır!


Şuarâ / 69. Ayet

وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ اِبْرٰه۪يمَۢ

Rasûlüm! Onlara İbrâhim’in kıssasını da anlat.


Ankebût / 16. Ayet

وَاِبْرٰه۪يمَ اِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَاتَّقُوهُۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

İbrâhim’i de peygamber olarak gönderdik. O zaman kavmine şöyle demişti: “Allah’a kulluk edin ve O’na karşı gelmekten sakının. Bilirseniz, sizin için en hayırlı olan budur.”


Ankebût / 30. Ayet

قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟

Lût da: “Rabbim! Şu bozguncular gürûhuna karşı bana yardım et!” diye yalvardı.


Ahzâb / 7. Ayet

وَاِذْ اَخَذْنَا مِنَ النَّبِيّ۪نَ م۪يثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَاِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۖ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقًا غَل۪يظًاۙ

Biz vaktiyle peygamberlerden dîni tebliğ ve tatbik edeceklerine dâir sağlam söz almıştık: Senden, Nûh’tan, İbrâhim’den, Mûsâ’dan ve Meryem oğlu İsa’dan. Evet biz onlardan gerçekten çok ağır ve sağlam bir söz aldık.


Sâffât / 83. Ayet

وَاِنَّ مِنْ ش۪يعَتِه۪ لَاِبْرٰه۪يمَۢ

İbrâhim de, Nûh’un izinden gidenlerdendi.


Sâffât / 104. Ayet

وَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَٓا اِبْرٰه۪يمُۙ

Kendisine: “Ey İbrâhim!” diye seslendik.


Sâffât / 109. Ayet

سَلَامٌ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ

Selâm olsun İbrâhim’e.


Sâd / 45. Ayet

وَاذْكُرْ عِبَادَنَٓا اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ اُو۬لِي الْاَيْد۪ي وَالْاَبْصَارِ

Rasûlüm! Kuvvet, sağlam bir irade, derin bir görüş ve anlayış sahibi kullarımız İbrâhim, İshâk ve Yâkub’u da hatırla.


Şûrâ / 13. Ayet

شَرَعَ لَكُمْ مِنَ الدّ۪ينِ مَا وَصّٰى بِه۪ نُوحًا وَالَّذ۪ٓي اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِه۪ٓ اِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسٰٓى اَنْ اَق۪يمُوا الدّ۪ينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا ف۪يهِۜ كَبُرَ عَلَى الْمُشْرِك۪ينَ مَا تَدْعُوهُمْ اِلَيْهِۜ اَللّٰهُ يَجْتَب۪ٓي اِلَيْهِ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ٓي اِلَيْهِ مَنْ يُن۪يبُ

Allah, din olarak Nûh’a emrettiğini, hem sana vahyettiğimizi, keza İbrâhim’e, Mûsâ’ya, İsa’ya emrettiğimizi sizin ferdî ve içtimâî hayatınız için de mutlaka uyulması gereken, değişmez ve değiştirilemez bir şeriat, bir hukuk düzeni kıldı. Onun da aslı şudur: “Dinî doğru anlayıp hükümlerini en güzel şekilde uygulayın ve bu hususta ayrılığa düşmeyin!” Ancak senin dâvet ettiğin esaslar, müşriklere çok ağır gelmektedir. Oysa Allah dilediği kullarını bu mükemmel dini hem yaşamak hem de tebliğ etmek için seçer ve kendisine gönülden yönelenleri doğru yola iletir.


Zuhruf / 26. Ayet

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ٓ اِنَّن۪ي بَرَٓاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَۙ

Bir zamanlar İbrâhim babasına ve kavmine şöyle demişti: “Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım.”


Zâriyât / 24. Ayet

هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ

Rasûlüm! İbrâhim’in o şerefli misâfirlerinin haberi sana geldi mi?


Necm / 37. Ayet

وَاِبْرٰه۪يمَ الَّذ۪ي وَفّٰىۙ

Ve çok vefakâr İbrâhim’in sahifelerinde yer alan şu ilâhî prensipler:


Hadid / 26. Ayet

وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحًا وَاِبْرٰه۪يمَ وَجَعَلْنَا ف۪ي ذُرِّيَّتِهِمَا النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ فَمِنْهُمْ مُهْتَدٍۚ وَكَث۪يرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ

Biz Nûh’u ve İbrâhim’i de peygamber olarak gönderdik; ikisinin neslinden gelenlere de peygamberlik ve kitap verdik. Nesille­rinden gelenler içinde doğru yolu bulanlar vardır. Fakat pek çoğu büsbütün yoldan çıkmış kimselerdir.


Mümtehine / 4. Ayet

قَدْ كَانَتْ لَكُمْ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ ف۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُۚ اِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ اِنَّا بُرَءٰٓؤُ۬ا مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۘ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَٓاءُ اَبَدًا حَتّٰى تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَحْدَهُٓ اِلَّا قَوْلَ اِبْرٰه۪يمَ لِاَب۪يهِ لَاَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَٓا اَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍۜ رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَاِلَيْكَ اَنَبْنَا وَاِلَيْكَ الْمَص۪يرُ

İbrâhim’de ve beraberindeki mü’minlerde sizin için uyulması gereken güzel bir örnek vardır. Onlar putperest kavimlerine şöyle demişlerdi: “Biz kesinlikle sizden de sizin Allah’ı bırakıp taptık­larınızdan da uzağız. Sizi ve bâtıl dîninizi reddediyoruz. Sizinle bizim aramıza, siz sadece tek olan Allah’a iman edinceye kadar sürüp gidecek bir düşmanlık ve nefret girmiş bulunmaktadır.” Ancak İbrâ­him’in babasına söylediği: “Senin için Rabbimden bağışlanma dile­yeceğim; ancak Allah’tan gelecek bir azabı senden savmam da mümkün değil” demesi örnek olmaz! Onlar şöyle dua ederlerdi: “Rab­bi­miz! Yalnızca sana güvenip dayandık, sana yöneldik. Dönüşü­müz de ancak sanadır!”


A'lâ / 19. Ayet

صُحُفِ اِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى

İbrâhim’e ve Mûsâ’ya verilen sayfalarda.


Nahl / 119. Ayet

ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ عَمِلُوا السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُٓواۙ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟

Ancak, hiç şüphesiz senin Rabbin, yaptığının günah olduğunu henüz bilmeden veya yanılıp da bir an nefsine mağlup olarak kötülük işleyen, sonra da çabucak bundan vazgeçip tevbe eden ve hallerini düzeltenlerin yanındadır. Doğrusu senin Rabbin, onların bu samimi tevbelerinden sonra elbette çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


Hac / 36. Ayet

وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُمْ مِنْ شَعَٓائِرِ اللّٰهِ لَكُمْ ف۪يهَا خَيْرٌۗ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ عَلَيْهَا صَوَٓافَّۚ فَاِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَاَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّۜ كَذٰلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Biz, kurbanlık sığırları ve develeri de sizin için Allah’ın dininin işaretlerinden kıldık. Onlarda sizin için pek çok hayır vardır. Onlar boğazlanmak üzere ayakta dururken üzerlerine Allah’ın adını anarak kurban edin. Nihâyet yan üstü yere yıkılıp canları çıkınca da onlardan hem siz yiyin, hem kanaat edip istemeyen fakirlere, hem de açıkça isteyen fakirlere yedirin. İşte böylece biz, o kocaman hayvanları sizin emrinize verdik ki şükredesiniz.



https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/hicr-suresinin-45-46-ayetleri-ne-anlatiyor-197647-m.jpg
Hicr Suresinin 45-46. Ayetleri Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍ اٰمِن۪ينَ Takvâ sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pın ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/kuran-i-kerime-muhabbet-ve-tazim-nasil-olmalidir-197645-m.jpg
Kur’an-ı Kerim’e Muhabbet ve Tazim Nasıl Olmalıdır?

Bizler için örnek şahsiyetler olan ashâb-ı kirâmın ve evliyâullâhın Kur’ân-ı Kerîm’e karşı hissettikleri büyük mes’ûliyet duygusu, onu ne derecede hay ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/hicr-suresinin-21-ayeti-ne-anlatiyor-197619-m.jpg
Hicr Suresinin 21. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ Her şeyin hazineleri sade ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ummetin-en-sereflileri-hadisi-197615-m.jpg
“Ümmetin En Şereflileri” Hadisi

Kur’ân-ı Kerîm’i, her devirde milyonlarca hâfız ezberlemiştir. Müsteşriklerin dahî îtirâf ettikleri gibi[1] bu durum, yeryüzünde hiçbir kitaba nasîb o ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/hicr-suresinin-9-ayeti-ne-anlatiyor-197610-m.jpg
Hicr Suresinin 9. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/insanliga-son-cagri-197603-m.jpg
İnsanlığa Son Çağrı

Hakîkaten Hazret-i Âdem’le başlayan ve Âhir Zaman Nebîsi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de kemâle eren İslâm’ın, Kur’ân-ı Kerîm’le vâsıl oldu ...