# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | وَاِذْ اَخَذْنَا مِنَ النَّبِيّ۪نَ م۪يثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَاِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۖ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقًا غَل۪يظًاۙ | |
Türkçe Okunuşu * | Ve-iż eḣażnâ mine-nnebiyyîne mîśâkahum veminke vemin nûhin ve-ibrâhîme vemûsâ ve’îsâ-bni meryem(e)(s) veeḣażnâ minhum mîśâkan ġalîzâ(n) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Biz vaktiyle peygamberlerden dîni tebliğ ve tatbik edeceklerine dâir sağlam söz almıştık: Senden, Nûh’tan, İbrâhim’den, Mûsâ’dan ve Meryem oğlu İsa’dan. Evet biz onlardan gerçekten çok ağır ve sağlam bir söz aldık. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Hani biz peygamberlerden söz almıştık; senden, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan da. (Evet) biz onlardan pek sağlam bir söz aldık. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | Peygamberlerden söz almıştık. Senden, Nuh'dan, İbrahim'den, Musa'dan, Meryem oğlu İsa'dan sağlam bir söz almışızdır. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Hani biz peygamberlerden sağlam söz almıştık. Senden, Nûh’tan, İbrahim, Mûsâ ve Meryem oğlu İsa’dan da. Evet biz, onlardan sapa sağlam bir söz almıştık. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Unutma o peygamberlerden mîsaklarını (kesin sözlerini) aldığımız vakti! Hele senden, Nuh, İbrahim, Musa ve Meryemoğlu İsa'dan ki onlardan ağır bir mîsak (sağlam bir söz) aldık. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Ve unutma o Peygamberlerden mîsaklarını aldığımız vakti: hele senden ve Nûh ve İbrahim ve Musâ ve Isâ ibni Meryemden ki onlardan ağır bir mîsak aldık |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | Hatırla o zaman» ki biz peygamberlerden mîsaklarını almışdık. Senden de, Nuuhdan da, İbrâhîmden de, Musa ile Meryemin oğlu İsâdan da. (Evet) biz onlardan (öyle) sapasağlam bir mîsaak aldık. |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | Hani (tebliğ vazîfelerini yerine getirmeleri için) o peygamberlerden de sağlam sözlerini almıştık; senden de ve Nûh, İbrâhîm, Mûsâ ve Meryemoğlu Îsâ'dan da. Ve onlardan pek sağlam bir söz aldık. |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | (Ey Rasûlüm), hatırla ki bir vakit peygamberlerden (elçiliklerini tebliğe ve hak dine davet edeceklerine dair) söz almıştık; senden de, Nûh'dan da, İbrahîm'den de, Mûsa'dan da, Meryem oğlu İsa'dan da... Onlardan sağlam, (yeminli) bir söz aldık. |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Ve yâd et ki, Biz peygamberlerden misâklarını almıştık ve senden ve Nûh'tan ve İbrahim'den ve Mûsa ile Meryem'in oğlu İsâ'dan da (misâk almıştık) ve onlardan pek mühim bir misâk (ahd ü peyman) almış olduk. |
11. | Ümit Şimşek Meali | Biz vaktiyle peygamberlerden söz almıştık—senden, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan, Meryem oğlu İsa'dan. Onların hepsinden sağlam bir söz aldık. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | And remember We took from the prophets their Covenant: As (We did) from thee: from Noah, Abraham, Moses, and Jesus the son of Mary: We took from them a solemn covenant: |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Ahzâb Sûresi 7. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Ayet-i kerimede buyrulur: فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا اَوْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْمُجْرِمُونَ All ...
Rahman suresi 14. ayet: "Allah insanı kiremit gibi pişmiş bir çamurdan yarattı."Rahman suresi 15. ayet: "Cinleri de dumanı olmayan saf bir ateş alev ...
Enam suresi 151, 152 ve 153. ayetlerde sıralanan buyruklar... ENAM SURESİNDEKİ ON EMİR “De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım ...
Ayet-i kerimede buyrulur: وَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ الضُّرُّ دَعَانَا لِجَنْبِه۪ٓ اَوْ قَاعِدًا اَوْ قَٓائِمًاۚ فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُ ضُرَّهُ م ...
Sabiîlik, El-Cezîre’de ortaya çıkan ve Hz. Yahyâ’ya (as.) bağlı olduğu ileri sürülen bir Yahûdi-Hristiyan mezhebi veya ışık-karanlık düalizmine dayalı ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اِنَّ فِي اخْتِلَافِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا خَلَقَ اللّٰهُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَّقُونَ ...