En'âm Sûresi 75. Ayet Tefsiri


75 / 165


En'âm Sûresi Hakkında

En‘âm sûresi çoğunluğun görüşüne göre Mekke’de bir defada inmiştir. Ancak üç veya altı âyetinin Medine’de indiğine dair bir görüş de bulunmaktadır. 165 ayettir. Mushaftaki tertibe göre 6, iniş sırasına göre 55. sûredir. Sûreye isim olan اَلأنْعَامُ (en‘âm) kelimesi Arapça’da “deve, sığır ve koyun gibi evcil hayvanlar, ceylan, geyik ve benzeri yabani hayvanlar ve bir takım binek hayvanları” mânasında kullanılmaktadır. Bu kelime sûrenin 136, 138, 139 ve 142. âyetlerinde altı kez tekrar edilmiştir.

En'âm Sûresi Konusu

Esasen İslâm’ın inanç esaslarının işlendiği bu sûrede özetle şu mevzular yer almaktadır:

    Allah’ın birliğinin delilleri; ilim, irade, kudret gibi sıfatları beyân edilerek şirkin geçersizliği ve âhirette sebep olacağı vahim neticeleri haber verilir. İslâm inancını kabul etmeyen kâfirlerin, Kur’an’ın davetine bigâne kaldıkları takdirde, kendilerinden önceki kâfirlerin uğradıkları hazin akıbete uğrayacakları ikazı yapılır.

    Peygamberin tebliğ vazifesi ve bu vazifeyi ifâ ederken kullandığı imkânların sınırlı oluşu, zengin veya fakir her seviyeden muhatapla münâsebetleri ele alınmakta, özellikle çevreden gelen baskılar sebebiyle fakir müslümanlara olması gereken ilginin azaltılmaması istenmektedir.

    Tevhid mücâdelesinde Resûlullah (s.a.s.) ve etrafındaki müslümanları teselli etmek, münkirlerden gelecek eziyetlere karşı sabırlı olmaya teşvik etmek ve takip edilmesi gereken bir tebliğ metodunu öğretmek gayesiyle Hz. İbrâhim’in putperest kavmiyle olan münâsebetleri, onları şirkten vazgeçirmek için getirdiği deliller üzerinde durulur. Efendimiz’den önceki bütün peygamberlerin hep aynı hidâyet yolunun yolcuları oldukları ve insanları bu doğru yola davet ettikleri, dolayısıyla Peygamberimiz’e düşen vazifenin onların nurlu izinden yürümek olduğu beyân edilir.

    Bir kısım hayvanlar ve ziraat mahsulleriyle alakalı olarak putperest Arapların benimsedikleri yanlış uygulamalar dile getirilip reddedilir ve bu hususta uyulması gereken İslâmî kâideler açıklanır. Haram ve helâli belirleme yetkisinin sadece Allah’a ait olduğu ortaya konur.

    Son olarak ana-babaya iyilik, çocukları öldürmemek, günahları terk etmek, yetim malı yememek, adâletli olmak ve benzeri gibi İslâm’ın temel ahlâkî esasları tekrar edilerek tabi olunacak dosdoğru yolun bu olduğu, bütün ilâhî kitapların hep bu esasları getirdiği, dolayısıyla ölüp âhiret gerçeği ile karşılaşmadan önce bu esaslara uygun bir şekilde iman ederek sadece Allah için bir kulluk yapmanın gereği üzerinde durulur. Yaratılmış olmanın ve imtihan edilmenin gayesi de zaten budur.

En'âm Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada 6., iniş sırasına göre 55. sûredir. Hicr sûresinden sonra, Sâffât sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. Tamamına yakınının Mekke’de indiği hususunda ittifak vardır. Abdullah b. Ömer’e ulaşan bir rivayete göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “En‘âm sûresi bana toplu olarak indi. 70.000 melek tesbih ve hamd sözleriyle bu sûrenin inişine eşlik etti” (Taberânî, el-Mu‘cemü’s-sağ^r, I, 145). Abdullah b. Abbas’tan aktarılan bir rivayette de Mekke’de “bir defada” indiği teyit edilmiştir (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr, XX, 215). Ancak birkaç âyetinin Medine’de indiğine dair görüşler de vardır (bk. İbn Atıyye, II, 265; Elmalılı, III, 1861).

En'âm Sûresi Fazileti

En‘âm sûresinin faziletine dâir Allah Resûlü (s.a.s.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilir:

“En‘âm sûresi bana toplu olarak indirildi. Yetmiş bin melek tesbih ve hamdederek bu sûrenin indirilişine eşlik etti.” (Taberânî, el-Mu‘cemü’s-sağîr, I, 145)

“En‘âm sûresi, Kur’ân-ı Kerîm’in en üstün sûrelerinden biridir.” (Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân 17)

وَكَذٰلِكَ نُر۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ مَلَكُوتَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلِيَكُونَ مِنَ الْمُوقِن۪ينَ ﴿٧٥﴾
Karşılaştır 75: Biz İbrâhim’e delille akıl yürütmesi, kesin bir ilme ve imana sahip olması için göklerin ve yerin muhteşem saltanatını öylece gösteriyorduk.

TEFSİR:

 اَلْمَلَكُوتُ (melekût) kelimesi “mülk, tam olarak malik olmak, sahip olmak, Allah’ın göklerde ve yerde olan rubûbiyet ve ulûhiyet tecellileri, hükümranlık ve yönetimi” gibi mânalara gelmektedir. Allah Teâlâ İbrâhim (a.s.)’ın gözüne, kesin bir bilgi ve imana ulaşabilmesi için yıldızları, ay ve güneşiyle gökleri ve yeri gösterdikten başka, tümüyle bütün kâinatın sonsuz kudret sahibi Cenâb-ı Hakk’ın hükümdarlık ve saltanatına tabi olduğunu, bunlarda cereyan eden rubûbiyet sırlarını ve ulûhiyet tecellilerini onun basîretine göstermiş, kalbine bildirmiştir. Böylece Hz. İbrâhim, gökleri, yerleri ve bunlarda bulunan bütün varlıklarla birlikte kâinatı yaratan, eşsiz bir nizam içinde hepsini idare eden, yöneten rabbânî kudretin, hepsinin sahibi ve hâkimi bulunan ve benzeri olmayan bir tek kudretten ibaret olduğunu kesin olarak görmüş, bilmiş ve buna yakini olarak iman etmiştir. Kendisinin o sonsuz kudrete yıldızlardan daha uzak olmadığını, yıldızların gökte birer mevkileri varsa yeryüzünde yaşayan kendisinin hepsinin üstünde bir şerefi olduğunu idrak etmiştir. Dolayısıyla böyle bir şerefi taşıyan akıl ve irade sahibi insanın, o hakiki mâliki bırakarak herhangi bir mahluka kul ve köle olup alçalması pek büyük bir sapıklık, pek tehlikeli bir küfür ve büyük bir nankörlüktür.

Âyetteki “melekût”la alakalı işâri izah şöyledir: Bu âlemdeki her şeyin bir zahiri vardır. Bazan o cismânî varlık diye ifade edilir. Uzunluk, genişlik ve derinlikten ibâret olup üç boyutludur. Bir yer tutar, bölünmeyi ve parçalanmayı kabul eder. Beş duyuyla hissedilmeye yakın olması sebebiyle bazan ona “dünya” denir. Şekil değiştirmeyi kabul etmesi ve beş duyuyla idrak edilmesi sebebiyle bazan “sûret” denir. Duyularla müşâhede edilmesinden dolayı bazan “şehâdet” denir. Bazan de, mülk edinilmesi ve onda duyularla tasarrufta bulunulması sebebiyle, “mülk” denir.  Bu âlemdeki her şeyin bir de bâtını vardır. Buna da bazan üç boyutlu olmadığı, bir yer tutmadığı ve beş duyuyla hissedilmediği ve parçalara ayrılamadığı için “ruhânî”, bazan sonradan hissedilecek olması sebebiyle “âhiret”, bazan şekilsiz ve duyularla anlaşılmaktan uzak oluşu sebebiyle “mâna” denir. Bazan de duyularla hissedilemez olduğu için “gayb” denir. Bazan de mülk ve sûret âlemine sahip olduğu için “melekût” denir. Çünkü mülk melekût ile, melekût ise Hakk’ın kudretiyle ayakta durur. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Her türlü kusurdan ve ortaktan uzaktır o Allah ki, her şeyin mutlak hâkimiyeti ve tasarrufu O’nun elindedir. Siz de sonunda O’na döndürüleceksiniz!” (Yâsîn 36/83) Yani, melekût yolundan O’na döndürülürsünüz. Melekût âlemi, Allah’tan başka hiçbir şey yokken, “ol” emriyle Allah Teâlâ’nın ilk yarattıklarındandır. Nitekim şu âyet buna delalet eder: “Onlar, göklerin ve yerin nasıl muhteşem bir hükümranlık altında idare edildiğini görmüyorlar mı?” (A‘râf  7/185) Âyette melekût âleminin bir şeyden yaratılmadığına dikkat çekilmiştir. Onun dışındakiler ise bir şeyden yaratılmıştır. Allah Teâlâ, emir ile yarattığına “emir”, bir şeyden yarattığına “halk” adını vermiş ve şöyle buyurmuştur: “Bilin ki, yaratma da, emir ve idâre  yetkisi de yalnız O’na aittir.” (A‘râf  7/54)

İşte Allah Teâlâ, İbrâhim (a.s.)’a, izah edilmeye çalışıldığı gibi eşyanın melekûtunu ve onlardaki Allah’ın birliğine işaret eden alâmetleri göstermiştir. O da Allah’ın lütfuyla bu büyük hakikati tam olarak idrak etmiş ve son derece şuurlu bir yaklaşımla putperest kavmini mantikî yollarla ikna için mücadeleye başlamıştır:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/icki-ile-ilgili-ayetler-194763.jpg
İçki ile İlgili Ayetler

İçki sözlükte, “İçinde alkol bulunan içecek; dem” anlamındadır. Alkol ilk devirlerden itibaren biliniyor. İÇKİ HAKKINDA AYETLER Rasûlüm! Sana içki v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/kanaat-ve-tok-gozluluk-ile-ilgili-ayetler-194760-m.jpg
Kanaat ve Tok Gözlülük İle İlgili Ayetler

Kanaat ve tok gözlülük ile ilgili ayetler... “Yeryüzündeki her canlının rızkını Allah üstlenmiştir.” (Hûd sûresi (11), 6) Âyet-i kerîme evrend ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-67-ayeti-ne-anlatiyor-194756.jpg
Maide Suresinin 67. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُۜ وَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-58-ayeti-ne-anlatiyor-194752.jpg
Maide Suresinin 58. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: وَاِذَا نَادَيْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ اتَّخَذُوهَا هُزُوًا وَلَعِبًاۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَ Siz namaz ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-55-ayeti-ne-anlatiyor-194741.jpg
Maide Suresinin 55. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُم ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/iffet-ile-ilgili-ayetler-194724-m.jpg
İffet ile İlgili Ayetler

İffet, insanın bedenî ve maddî hazlara aşırı düşkünlükten korunmasını ifade eder. İffet sözlükte “haramdan uzak durmak, helâl ve güzel olmayan söz ve ...