En'âm Sûresi 40-41. Ayet Tefsiri


40-41 / 165


En'âm Sûresi Hakkında

En‘âm sûresi çoğunluğun görüşüne göre Mekke’de bir defada inmiştir. Ancak üç veya altı âyetinin Medine’de indiğine dair bir görüş de bulunmaktadır. 165 ayettir. Mushaftaki tertibe göre 6, iniş sırasına göre 55. sûredir. Sûreye isim olan اَلأنْعَامُ (en‘âm) kelimesi Arapça’da “deve, sığır ve koyun gibi evcil hayvanlar, ceylan, geyik ve benzeri yabani hayvanlar ve bir takım binek hayvanları” mânasında kullanılmaktadır. Bu kelime sûrenin 136, 138, 139 ve 142. âyetlerinde altı kez tekrar edilmiştir.

En'âm Sûresi Konusu

Esasen İslâm’ın inanç esaslarının işlendiği bu sûrede özetle şu mevzular yer almaktadır:

    Allah’ın birliğinin delilleri; ilim, irade, kudret gibi sıfatları beyân edilerek şirkin geçersizliği ve âhirette sebep olacağı vahim neticeleri haber verilir. İslâm inancını kabul etmeyen kâfirlerin, Kur’an’ın davetine bigâne kaldıkları takdirde, kendilerinden önceki kâfirlerin uğradıkları hazin akıbete uğrayacakları ikazı yapılır.

    Peygamberin tebliğ vazifesi ve bu vazifeyi ifâ ederken kullandığı imkânların sınırlı oluşu, zengin veya fakir her seviyeden muhatapla münâsebetleri ele alınmakta, özellikle çevreden gelen baskılar sebebiyle fakir müslümanlara olması gereken ilginin azaltılmaması istenmektedir.

    Tevhid mücâdelesinde Resûlullah (s.a.s.) ve etrafındaki müslümanları teselli etmek, münkirlerden gelecek eziyetlere karşı sabırlı olmaya teşvik etmek ve takip edilmesi gereken bir tebliğ metodunu öğretmek gayesiyle Hz. İbrâhim’in putperest kavmiyle olan münâsebetleri, onları şirkten vazgeçirmek için getirdiği deliller üzerinde durulur. Efendimiz’den önceki bütün peygamberlerin hep aynı hidâyet yolunun yolcuları oldukları ve insanları bu doğru yola davet ettikleri, dolayısıyla Peygamberimiz’e düşen vazifenin onların nurlu izinden yürümek olduğu beyân edilir.

    Bir kısım hayvanlar ve ziraat mahsulleriyle alakalı olarak putperest Arapların benimsedikleri yanlış uygulamalar dile getirilip reddedilir ve bu hususta uyulması gereken İslâmî kâideler açıklanır. Haram ve helâli belirleme yetkisinin sadece Allah’a ait olduğu ortaya konur.

    Son olarak ana-babaya iyilik, çocukları öldürmemek, günahları terk etmek, yetim malı yememek, adâletli olmak ve benzeri gibi İslâm’ın temel ahlâkî esasları tekrar edilerek tabi olunacak dosdoğru yolun bu olduğu, bütün ilâhî kitapların hep bu esasları getirdiği, dolayısıyla ölüp âhiret gerçeği ile karşılaşmadan önce bu esaslara uygun bir şekilde iman ederek sadece Allah için bir kulluk yapmanın gereği üzerinde durulur. Yaratılmış olmanın ve imtihan edilmenin gayesi de zaten budur.

En'âm Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada 6., iniş sırasına göre 55. sûredir. Hicr sûresinden sonra, Sâffât sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. Tamamına yakınının Mekke’de indiği hususunda ittifak vardır. Abdullah b. Ömer’e ulaşan bir rivayete göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “En‘âm sûresi bana toplu olarak indi. 70.000 melek tesbih ve hamd sözleriyle bu sûrenin inişine eşlik etti” (Taberânî, el-Mu‘cemü’s-sağ^r, I, 145). Abdullah b. Abbas’tan aktarılan bir rivayette de Mekke’de “bir defada” indiği teyit edilmiştir (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr, XX, 215). Ancak birkaç âyetinin Medine’de indiğine dair görüşler de vardır (bk. İbn Atıyye, II, 265; Elmalılı, III, 1861).

En'âm Sûresi Fazileti

En‘âm sûresinin faziletine dâir Allah Resûlü (s.a.s.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilir:

“En‘âm sûresi bana toplu olarak indirildi. Yetmiş bin melek tesbih ve hamdederek bu sûrenin indirilişine eşlik etti.” (Taberânî, el-Mu‘cemü’s-sağîr, I, 145)

“En‘âm sûresi, Kur’ân-ı Kerîm’in en üstün sûrelerinden biridir.” (Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân 17)

قُلْ اَرَاَيْتَكُمْ اِنْ اَتٰيكُمْ عَذَابُ اللّٰهِ اَوْ اَتَتْكُمُ السَّاعَةُ اَغَيْرَ اللّٰهِ تَدْعُونَۚ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿٤٠﴾
بَلْ اِيَّاهُ تَدْعُونَ فَيَكْشِفُ مَا تَدْعُونَ اِلَيْهِ اِنْ شَٓاءَ وَتَنْسَوْنَ مَا تُشْرِكُونَ۟ ﴿٤١﴾
Karşılaştır 40: De ki: “Söyleyin bakalım: Başınıza Allah’ın bir cezası inse veya kıyâmet gelip çatsa, Allah’tan başkasına mı yalvarırsınız? Eğer doğruluktan zerre kadar nasibiniz varsa, haydi cevap verin!”
Karşılaştır 41: Hayır, hayır! Dara düştüğünüz her zaman olduğu gibi yalnız Allah’a yalvarırsınız. O da dilerse yalvardığınız sıkıntıyı giderir ve siz de Allah’a koştuğunuz ortakları o sırada unutuverirsiniz.

TEFSİR:

Başına bir musibet geldiğinde veya tüm korkunçluğuyla ölümle karşılaştığında insan Allah’tan başka sığınacak hiçbir şey bulamaz. Böyle durumlarda, en katı putperestler bile kendi sahte ilâhlarını unutarak, Allah’ın yardımına can atarlar. Aynı şekilde en inatçı ateistler çaresizlik anında kurtuluş için ister istemez Allah’a yalvarırlar. “Düşen uçakta ateist kalmaz” sözü tam da bu hakikati izah eder. Bu ayette insanın fıtratı, bütün derinlikleriyle beraber kalbi ve zihni durumu burada gerçeğin bir göstergesi olarak takdim edilmektedir. Çünkü bu, bir olan Allah’ın varlığına ve her insanın kalbinin derinliklerinde yatan Allah’a ibâdet ihtiyacına açık bir delildir. Bu ihtiyaç ve temâyül gaflet ve cehaletle perdelense de, zaman zaman musibetlerin tesiriyle su yüzüne çıkmaktadır. İşte İkrime b. Ebu Cehil’in İslâm’la şereflenmesi böyle bir ayeti görmesiyle gerçekleşmiştir: Allah Resûlü (s.a.s.) Mekke’yi fethettiği zaman İkrime Cidde’ye kaçmış, oradan da deniz yoluyla Habeşistan’a geçmişti. Yolculuk esnasında gemiyi batıracak şiddette bir fırtına çıktı. Önce yolcular yardım için putlarına yalvarmaya başladılar. Fakat, geminin batmak üzere olduğu korkusuna kapılacakları derecede fırtına şiddetlenince hep bir ağızdan, “Şimdi Allah’tan başkasına yalvarmanın zamanı değil, çünkü bizi ancak o kurtarabilir” diye bağırdılar. İşte bu durum İkrime’nin gözlerini ve kalbinin kilitlerini açtı ve: “Eğer burada bize Allah’tan başka yardım edecek yoksa, bir başka yerde nasıl olabilir? Hz. Muhammed (s.a.s.)’in yirmi senedir bize öğrettiği ve bizim de kendisiyle savaştığımız dava da bundan başkası değil” diye düşündü. Hemen Allah Teâlâ’ya: “Eğer bu fırtınadan kurtulursam doğruca Peygamber Muhammed (s.a.s.) gidecek ve ona tabi olacağım” diye söz verdi. Cenab-ı Hak onu fırtınadan kurtardı ve o da verdiği sözü yerine getirdi. (Hâkim, el-Müstedrek, I, 241; Vâkidî, el-Meğâzî, III, 851)

Şimdi de, Efendimiz (s.a.s.)’i teselli için önceki ümmetlerden misaller veriliyor:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/icki-ile-ilgili-ayetler-194763.jpg
İçki ile İlgili Ayetler

İçki sözlükte, “İçinde alkol bulunan içecek; dem” anlamındadır. Alkol ilk devirlerden itibaren biliniyor. İÇKİ HAKKINDA AYETLER Rasûlüm! Sana içki v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/kanaat-ve-tok-gozluluk-ile-ilgili-ayetler-194760-m.jpg
Kanaat ve Tok Gözlülük İle İlgili Ayetler

Kanaat ve tok gözlülük ile ilgili ayetler... “Yeryüzündeki her canlının rızkını Allah üstlenmiştir.” (Hûd sûresi (11), 6) Âyet-i kerîme evrend ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-67-ayeti-ne-anlatiyor-194756.jpg
Maide Suresinin 67. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُۜ وَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-58-ayeti-ne-anlatiyor-194752.jpg
Maide Suresinin 58. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: وَاِذَا نَادَيْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ اتَّخَذُوهَا هُزُوًا وَلَعِبًاۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَ Siz namaz ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/maide-suresinin-55-ayeti-ne-anlatiyor-194741.jpg
Maide Suresinin 55. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُم ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/03/iffet-ile-ilgili-ayetler-194724-m.jpg
İffet ile İlgili Ayetler

İffet, insanın bedenî ve maddî hazlara aşırı düşkünlükten korunmasını ifade eder. İffet sözlükte “haramdan uzak durmak, helâl ve güzel olmayan söz ve ...