En'âm Sûresi 44-45. Ayet Tefsiri


44-45 / 165


En'âm Sûresi Hakkında

En‘âm sûresi çoğunluğun görüşüne göre Mekke’de bir defada inmiştir. Ancak üç veya altı âyetinin Medine’de indiğine dair bir görüş de bulunmaktadır. 165 ayettir. Mushaftaki tertibe göre 6, iniş sırasına göre 55. sûredir. Sûreye isim olan اَلأنْعَامُ (en‘âm) kelimesi Arapça’da “deve, sığır ve koyun gibi evcil hayvanlar, ceylan, geyik ve benzeri yabani hayvanlar ve bir takım binek hayvanları” mânasında kullanılmaktadır. Bu kelime sûrenin 136, 138, 139 ve 142. âyetlerinde altı kez tekrar edilmiştir.

En'âm Sûresi Konusu

Esasen İslâm’ın inanç esaslarının işlendiği bu sûrede özetle şu mevzular yer almaktadır:

    Allah’ın birliğinin delilleri; ilim, irade, kudret gibi sıfatları beyân edilerek şirkin geçersizliği ve âhirette sebep olacağı vahim neticeleri haber verilir. İslâm inancını kabul etmeyen kâfirlerin, Kur’an’ın davetine bigâne kaldıkları takdirde, kendilerinden önceki kâfirlerin uğradıkları hazin akıbete uğrayacakları ikazı yapılır.

    Peygamberin tebliğ vazifesi ve bu vazifeyi ifâ ederken kullandığı imkânların sınırlı oluşu, zengin veya fakir her seviyeden muhatapla münâsebetleri ele alınmakta, özellikle çevreden gelen baskılar sebebiyle fakir müslümanlara olması gereken ilginin azaltılmaması istenmektedir.

    Tevhid mücâdelesinde Resûlullah (s.a.s.) ve etrafındaki müslümanları teselli etmek, münkirlerden gelecek eziyetlere karşı sabırlı olmaya teşvik etmek ve takip edilmesi gereken bir tebliğ metodunu öğretmek gayesiyle Hz. İbrâhim’in putperest kavmiyle olan münâsebetleri, onları şirkten vazgeçirmek için getirdiği deliller üzerinde durulur. Efendimiz’den önceki bütün peygamberlerin hep aynı hidâyet yolunun yolcuları oldukları ve insanları bu doğru yola davet ettikleri, dolayısıyla Peygamberimiz’e düşen vazifenin onların nurlu izinden yürümek olduğu beyân edilir.

    Bir kısım hayvanlar ve ziraat mahsulleriyle alakalı olarak putperest Arapların benimsedikleri yanlış uygulamalar dile getirilip reddedilir ve bu hususta uyulması gereken İslâmî kâideler açıklanır. Haram ve helâli belirleme yetkisinin sadece Allah’a ait olduğu ortaya konur.

    Son olarak ana-babaya iyilik, çocukları öldürmemek, günahları terk etmek, yetim malı yememek, adâletli olmak ve benzeri gibi İslâm’ın temel ahlâkî esasları tekrar edilerek tabi olunacak dosdoğru yolun bu olduğu, bütün ilâhî kitapların hep bu esasları getirdiği, dolayısıyla ölüp âhiret gerçeği ile karşılaşmadan önce bu esaslara uygun bir şekilde iman ederek sadece Allah için bir kulluk yapmanın gereği üzerinde durulur. Yaratılmış olmanın ve imtihan edilmenin gayesi de zaten budur.

En'âm Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada 6., iniş sırasına göre 55. sûredir. Hicr sûresinden sonra, Sâffât sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. Tamamına yakınının Mekke’de indiği hususunda ittifak vardır. Abdullah b. Ömer’e ulaşan bir rivayete göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “En‘âm sûresi bana toplu olarak indi. 70.000 melek tesbih ve hamd sözleriyle bu sûrenin inişine eşlik etti” (Taberânî, el-Mu‘cemü’s-sağ^r, I, 145). Abdullah b. Abbas’tan aktarılan bir rivayette de Mekke’de “bir defada” indiği teyit edilmiştir (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr, XX, 215). Ancak birkaç âyetinin Medine’de indiğine dair görüşler de vardır (bk. İbn Atıyye, II, 265; Elmalılı, III, 1861).

En'âm Sûresi Fazileti

En‘âm sûresinin faziletine dâir Allah Resûlü (s.a.s.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilir:

“En‘âm sûresi bana toplu olarak indirildi. Yetmiş bin melek tesbih ve hamdederek bu sûrenin indirilişine eşlik etti.” (Taberânî, el-Mu‘cemü’s-sağîr, I, 145)

“En‘âm sûresi, Kur’ân-ı Kerîm’in en üstün sûrelerinden biridir.” (Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân 17)

فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِه۪ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ اَبْوَابَ كُلِّ شَيْءٍۜ حَتّٰٓى اِذَا فَرِحُوا بِمَٓا اُو۫تُٓوا اَخَذْنَاهُمْ بَغْتَةً فَاِذَا هُمْ مُبْلِسُونَ ﴿٤٤﴾
فَقُطِعَ دَابِرُ الْقَوْمِ الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۜ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿٤٥﴾
Karşılaştır 44: Kendilerine verilen öğüt ve yapılan uyarıları unutunca, bu defa üzerlerine bütün nimetlerin kapılarını açtık. Nihâyet kendilerine verilen nimetler yüzünden iyice şımardıkları sırada, onları ansızın yakalayıverdik de birdenbire bütün ümitlerini yitirdiler.
Karşılaştır 45: Böylece zulmedip duran o kavmin kökü büsbütün kesilmiş oldu. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun!

TEFSİR:

Bu yol bollukla imtihan yoludur. Şeytanın güzel gösterdiği çirkin işlere dalmaları sebebiyle peygamberlerin uyarılarını dikkate almayan, başlarına gelen darlık ve sıkıntıları da unutan bu toplumlara bu kez Allah belki şükrederler diye bol bol nimetler verdi, bütün nimetlerin kapılarını üzerlerine açtı. Her türlü rahatlıklar, sıhhatler, zaferler, başarılar, zevkler, safa ve eğlenceler hizmetlerine amâde oldu. Ne arzu etseler bulabilecek, ne isteseler yapabilecek bir hale geldiler. Kendilerine, bizzat kendi arzu ve iradelerinden başka yasak koyacak bir merci, bir güç görmüyorlardı. Onlar da Allah’ın bu nimetlerinin kıymetini bilip şükredecekleri yerde şımardılar. Tuttukları yolun iyi olduğuna ve bütün bunların kendi hakları olduğuna ve her türlü mesuliyetten azat olduklarına hükmettiler. Her şey kendilerininmiş, Allah ve âhiret yokmuş gibi zevk u sefaya daldılar. Tam böyle ferahlandıkları, şımardıkları, adeta “gel keyfim gel” dedikleri bir sırada Allah onları azabıyla yakalayıverdi. Bütün ümitleri kesildi. Büyük bir ümitsizlik ve tam bir mahrumiyet içinde donakaldılar. Ebedi bir pişmanlık ve hasret içine düştüler. Zulümleri sebebiyle kökleri kesildi, soyları, nesilleri kurudu. Arkalarında hiçbir kimse bırakılmadı, hepsi yok edildi ve bu şekilde zulümlerine son verildi. Kâfirlerin ve asilerin helak edilmesi, onların bozuk inançlarının ve kötü amellerinin uğursuzluğundan geride kalan yeryüzü ehli için bir kurtuluştur. Hamdi gerektiren büyük bir nimettir. Bu sebeple ayet “Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun!” (En‘âm 6/45) diye sona ermektedir.

Resûl-i Ekrem (s.a.s.): “Allah Teâlâ’nın, günah ve masiyetlere dalmış birine sevdiği dünya nimetlerini verdiğini gördüğün zaman bil ki bu, onu yavaş yavaş, farkına varmadan felakete sürüklemek içindir” buyurmuş, sonra da bu 44. âyeti okumuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 145)

Kullarını başlarına gelebilecek ceza ve musibetlere karşı uyaran Yüce Allah, elbette söyediklerini ve istediği her şeyi yapacak güç sahibidir: 

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/10/yunus-suresinin-85-86-ayetleri-ne-anlatiyor-196846-m.jpg
Yunus Suresinin 85-86. Ayetleri Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: فَقَالُوا عَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْنَاۚ رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَۙ وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/10/yunus-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-196830-m.jpg
Yunus Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَمَا سَاَلْتُكُمْ مِنْ اَجْرٍۜ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِۙ وَاُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْم ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/09/yunus-suresinin-62-ayeti-ne-anlatiyor-196800-m.png
Yunus Suresinin 62. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ Bilesiniz ki Allah’ın dostlarına hiçbir ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/09/yunus-suresinin-57-ayeti-ne-anlatiyor-196758-m.jpg
Yunus Suresinin 57. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَٓاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/09/yunus-suresinin-44-ayeti-ne-anlatiyor-196743-m.jpg
Yunus Suresinin 44. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ النَّاسَ شَيْـًٔا وَلٰكِنَّ النَّاسَ اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ Gerçek şu ki Allah insanlara hi ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/09/saff-suresi-1-3-ayetleri-ne-anlatiyor-ayetleri-meali-ve-tefsiri-196732-m.jpg
Saff Suresi 1-3 Ayetleri Ne Anlatıyor? Ayetleri Meâli ve Tefsiri

Saff Sûresi 1. Ayet: "Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih eder. O, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam ola ...