En'âm Sûresi 102. Ayet Tefsiri


102 / 165


En'âm Sûresi Hakkında

En‘âm sûresi çoğunluğun görüşüne göre Mekke’de bir defada inmiştir. Ancak üç veya altı âyetinin Medine’de indiğine dair bir görüş de bulunmaktadır. 165 ayettir. Mushaftaki tertibe göre 6, iniş sırasına göre 55. sûredir. Sûreye isim olan اَلأنْعَامُ (en‘âm) kelimesi Arapça’da “deve, sığır ve koyun gibi evcil hayvanlar, ceylan, geyik ve benzeri yabani hayvanlar ve bir takım binek hayvanları” mânasında kullanılmaktadır. Bu kelime sûrenin 136, 138, 139 ve 142. âyetlerinde altı kez tekrar edilmiştir.

En'âm Sûresi Konusu

Esasen İslâm’ın inanç esaslarının işlendiği bu sûrede özetle şu mevzular yer almaktadır:

    Allah’ın birliğinin delilleri; ilim, irade, kudret gibi sıfatları beyân edilerek şirkin geçersizliği ve âhirette sebep olacağı vahim neticeleri haber verilir. İslâm inancını kabul etmeyen kâfirlerin, Kur’an’ın davetine bigâne kaldıkları takdirde, kendilerinden önceki kâfirlerin uğradıkları hazin akıbete uğrayacakları ikazı yapılır.

    Peygamberin tebliğ vazifesi ve bu vazifeyi ifâ ederken kullandığı imkânların sınırlı oluşu, zengin veya fakir her seviyeden muhatapla münâsebetleri ele alınmakta, özellikle çevreden gelen baskılar sebebiyle fakir müslümanlara olması gereken ilginin azaltılmaması istenmektedir.

    Tevhid mücâdelesinde Resûlullah (s.a.s.) ve etrafındaki müslümanları teselli etmek, münkirlerden gelecek eziyetlere karşı sabırlı olmaya teşvik etmek ve takip edilmesi gereken bir tebliğ metodunu öğretmek gayesiyle Hz. İbrâhim’in putperest kavmiyle olan münâsebetleri, onları şirkten vazgeçirmek için getirdiği deliller üzerinde durulur. Efendimiz’den önceki bütün peygamberlerin hep aynı hidâyet yolunun yolcuları oldukları ve insanları bu doğru yola davet ettikleri, dolayısıyla Peygamberimiz’e düşen vazifenin onların nurlu izinden yürümek olduğu beyân edilir.

    Bir kısım hayvanlar ve ziraat mahsulleriyle alakalı olarak putperest Arapların benimsedikleri yanlış uygulamalar dile getirilip reddedilir ve bu hususta uyulması gereken İslâmî kâideler açıklanır. Haram ve helâli belirleme yetkisinin sadece Allah’a ait olduğu ortaya konur.

    Son olarak ana-babaya iyilik, çocukları öldürmemek, günahları terk etmek, yetim malı yememek, adâletli olmak ve benzeri gibi İslâm’ın temel ahlâkî esasları tekrar edilerek tabi olunacak dosdoğru yolun bu olduğu, bütün ilâhî kitapların hep bu esasları getirdiği, dolayısıyla ölüp âhiret gerçeği ile karşılaşmadan önce bu esaslara uygun bir şekilde iman ederek sadece Allah için bir kulluk yapmanın gereği üzerinde durulur. Yaratılmış olmanın ve imtihan edilmenin gayesi de zaten budur.

En'âm Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada 6., iniş sırasına göre 55. sûredir. Hicr sûresinden sonra, Sâffât sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. Tamamına yakınının Mekke’de indiği hususunda ittifak vardır. Abdullah b. Ömer’e ulaşan bir rivayete göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “En‘âm sûresi bana toplu olarak indi. 70.000 melek tesbih ve hamd sözleriyle bu sûrenin inişine eşlik etti” (Taberânî, el-Mu‘cemü’s-sağ^r, I, 145). Abdullah b. Abbas’tan aktarılan bir rivayette de Mekke’de “bir defada” indiği teyit edilmiştir (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr, XX, 215). Ancak birkaç âyetinin Medine’de indiğine dair görüşler de vardır (bk. İbn Atıyye, II, 265; Elmalılı, III, 1861).

En'âm Sûresi Fazileti

En‘âm sûresinin faziletine dâir Allah Resûlü (s.a.s.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilir:

“En‘âm sûresi bana toplu olarak indirildi. Yetmiş bin melek tesbih ve hamdederek bu sûrenin indirilişine eşlik etti.” (Taberânî, el-Mu‘cemü’s-sağîr, I, 145)

“En‘âm sûresi, Kur’ân-ı Kerîm’in en üstün sûrelerinden biridir.” (Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân 17)

ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ فَاعْبُدُوهُۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ وَك۪يلٌ ﴿١٠٢﴾
Karşılaştır 102: Rabbiniz Allah işte O’dur. O’ndan başka ilâh yoktur. O, her şeyi yaratandır. Öyleyse yalnız O’na kulluk edin. Her şeyin dizginini elinde tutan, her işte kendisine güvenilip dayanılan O’dur.

TEFSİR:

Anlatılan bu yüce ve eşsiz sıfatları taşıyan, kendinden başka ilâh olmayan ve her şeyin yaratıcısı olan Allah, şüphesiz kulluk edilmeye layık yegâne varlıktır. O halde başkalarını bırakıp sadece O’na kulluk etmek lazımdır. Allah her şeye vekîldir. Her hususta ve her şeye karşı O’na dayanılır ve tevekkül edilir. İşler O’nun tasarruf ve idâresine teslim edilir. Çünkü vekîl, vekil kılındığı işlerin tümünü eksiksiz yerine getirebilen kişi demektir. Dolayısıyla kullar işlerine Allah’ı vekil kılmalı, dünyevî ve uhrevî sıkıntılardan kurtarması için ibâdetlerini vesile yapmalıdırlar.

Şeyh Ebû Hamza Horasânî (r.h.)’ın başından geçen şu hâdise Allah’ı vekil kılmaya güzel bir misaldir. O, şöyle anlatıyor:

Bir yıl hacca gidiyordum. Yolda bir kuyuya düştüm. Yardım isteme konusunda nefsimle mücadele ettim. Kendi kendime: “Allah’a yemin olsun ki kimseden yardım istemeyeceğim” dedim. Daha bu düşünce kafamdan gitmeden kuyunun başına iki adam geldi. Biri diğerine: “Gel şu kuyunun ağzını kapayalım da içine kimse düşmesin” dedi. Kamış ve çerçöp getirip kuyunun ağzını kapadılar. Bağırıp yardım isteyeyim diye niyetlendim, sonra kendi kendime: “Onlardan sana daha yakın olana sığın” dedim ve sustum. İşimi Allah’a ısmarladım. Bir saat geçmişti ki bir şey gelip kuyunun ağzını açtı ve ayağını sarkıttı. Sanki ondan çıktığını hissettiğim bir sesle: “Bana yapış” diyordu. Ayağına yapıştım ve beni kuyudan çıkardı. Bir de ne göreyim karşımda bir yırtıcı hayvan! Beni kurtarıp çekip gitti. Bu arada bana hâtiften: “Ey Ebû Hamza! Telef edici bir hayvanla seni helak olmaktan kurtarmamız daha güzel değil mi?” diye bir ses geldi. (Bursevî, Ruhu’l-Beyân, V, 434-435)

Şunu ifade etmek gerekir ki, naklettiğimiz bu menkıbe doğru ve güzel olsa da, bu ancak tevekkül konusunda Ebu Hamza mertebesinde olanlar için geçerlidir. Dolayısıyla sıradan insanların kendisini o mertebede görmemesi ve mânevî hali nasıl bir tevekküle müsaitse ona uygun davranması gerekir. Ancak kul Allah’a tevekkül ederken, O’nun zatı ve sıfatlarıyla ilgili şu hususu dikkatten uzak tutmamalıdır:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/kaf-suresinin-tefsiri-195001-m.jpg
Kaf Suresinin Tefsiri

Kâf sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 45 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ق (Kāf) harfinden alır. Resmî tertîbe göre 50, iniş sırasına göre 34. sûredir. ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2020/03/yasin-suresinin-okunusu-ve-anlami-171428-m.jpg
Yasin Suresinin Okunuşu ve Anlamı

Yasin suresi Mekke’de nazil olmuştur. 83 ayettir. İsmini birinci ayette geçen يٰسٓ (Yasin) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, nüzul (İniş) sırası ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-46-ayeti-ne-anlatiyor-194995-m.jpg
Enam Suresinin 46. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَخَذَ اللّٰهُ سَمْعَكُمْ وَاَبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلٰى قُلُوبِكُمْ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/hz-ibrahim-as-ile-ilgili-ayetler-194966-m.jpg
Hz. İbrahim (a.s.) ile İlgili Ayetler

İbrâhim Âleyhisselâm; Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm’ın müştereken kabul ettiği büyük peygamberdir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim’den (a.s.) birçok ...