Tevbe ile ilgili ayetler (88 kayıt)

Bakara / 160. Ayet

اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا وَاَصْلَحُوا وَبَيَّنُوا فَاُو۬لٰٓئِكَ اَتُوبُ عَلَيْهِمْۚ وَاَنَا التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ

Ancak tevbe edip hallerini düzeltenler ve gizledikleri gerçekleri açıklayanlar başka; ben onların tevbesini kabul ederim. Çünkü ben, tevbeleri çokça kabul eden ve merhameti bol olanımdır.


Âl-i İmrân / 86. Ayet

كَيْفَ يَهْدِي اللّٰهُ قَوْمًا كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ وَشَهِدُٓوا اَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ

İman ettikten, o şânı yüce Peygamber’in gerçekliğine bizzat şâhit olduktan ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra bile bile inkâra saplanan bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Çünkü Allah, öyle zâlimleri asla doğru yola erdirmez.


Âl-i İmrân / 87. Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ اَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَۙ

Onların cezası, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetine uğramaktır.


Âl-i İmrân / 88. Ayet

خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَۙ

Onlar bu lânetin içinde ebediyen kalacaklardır. Azapları hiç hafifletilmeyecek ve kendilerine en küçük bir mühlet de verilmeyecektir.


Âl-i İmrân / 89. Ayet

اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Ancak bundan sonra tevbe edip hallerini düzeltenler müstesnâdır. Çünkü Allah, çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir.


Âl-i İmrân / 90. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَنْ تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الضَّٓالُّونَ

Önce iman edip sonra inkâr eden ve ardından inkârlarını daha da artıranların tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar, doğru yoldan kayıp sapıklığa yuvarlananların tâ kendileridir.


Âl-i İmrân / 135. Ayet

وَالَّذ۪ينَ اِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً اَوْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللّٰهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْۖ وَمَنْ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلَّا اللّٰهُۖ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلٰى مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ

Onlar çirkin bir iş yaptıkları veya günah işleyerek kendi öz canlarına zulmettikleri zaman, hemen Allah’ı hatırlayarak O’ndan günahlarının affını isterler. Zâten, günahları Allah’tan başka kim affedebilir ki? Hem onlar, işledikleri günah ve hatalarda bile bile ısrar da etmezler.


Âl-i İmrân / 136. Ayet

اُو۬لٰٓئِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ مَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِل۪ينَۜ

Onların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve içinde ırmaklar akan cennetlerdir. Onlar orada sonsuzca kalacaklardır. Böyle bildikleriyle gerektiği şekilde amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir!


Nisâ / 17. Ayet

اِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّٰهِ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِنْ قَر۪يبٍ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَتُوبُ اللّٰهُ عَلَيْهِمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يمًا حَك۪يمًا

Allah’ın kabul edeceği tevbe, ancak câhillikleri sebebiyle günah işleyip de, o günahtan çarçabuk vazgeçenlerin tevbesidir. İşte Allah, böylelerinin tevbesini kabul buyurur. Allah her şeyi hakkıyla bilen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.


Nisâ / 18. Ayet

وَلَيْسَتِ التَّوْبَةُ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّـَٔاتِۚ حَتّٰٓى اِذَا حَضَرَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ اِنّ۪ي تُبْتُ الْـٰٔنَ وَلَا الَّذ۪ينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا اَل۪يمًا

Yoksa hayatı boyunca günah işleyip işleyip de, nihâyet kendisine ölüm gelip çattığında: “Ben şimdi tevbe ediyorum” diyenlerin ve kâfir olarak ölenlerin tevbeleri kabul edilmeyecektir. Biz, böyleleri için can yakıcı bir azap hazırladık.


Nisâ / 26. Ayet

يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ

Allah, haramları ve helâleri size apaçık bildirerek yolunuzu aydınlatmak, sizi daha önce yaşamış sâlih insanların gerçek kurtuluş yollarına iletmek ve sizi yanlış yollara gitmekten koruyup affına ve rahmetine yöneltmek istiyor. Allah her şeyi hakkıyla bilen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.


Nisâ / 110. Ayet

وَمَنْ يَعْمَلْ سُٓوءًا اَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللّٰهَ يَجِدِ اللّٰهَ غَفُورًا رَح۪يمًا

Kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, şüphesiz Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici olarak bulur.


Mâide / 39. Ayet

فَمَنْ تَابَ مِنْ بَعْدِ ظُلْمِه۪ وَاَصْلَحَ فَاِنَّ اللّٰهَ يَتُوبُ عَلَيْهِۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Kim işlediği bu haksızlıktan sonra tevbe eder ve hâlini düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


Mâide / 40. Ayet

اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Bilmez misin ki, göklerin ve yerin mülkiyeti ve hâkimiyeti Allah’ındır. O dilediğine azap eder, istediğini bağışlar. Allah’ın her şeye gücü yeter.


A'râf / 135. Ayet

فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الرِّجْزَ اِلٰٓى اَجَلٍ هُمْ بَالِغُوهُ اِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ

Biz, verdikleri sözü yerine getirebilecekleri bir süreye kadar musîbeti üzerlerinden kaldırınca da, her seferinde sözlerinden hemen dönüyorlardı.


Tevbe / 104. Ayet

اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِه۪ وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ

Onlar bilmezler mi ki, kullarının tevbesini kabul buyuran ve onların içtenlikle verdikleri zekât ve sadakaları alıp değerlendiren yalnız Allah’tır. Gerçekten tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olan da yalnız Allah’tır.


Tevbe / 112. Ayet

اَلتَّٓائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّٓائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ الْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ

Onlar; günahlarına tevbe eden, ibâdetle meşgul olan, hamdeden, oruç tutan, rükû eden, secde eden, iyilik ve güzellikleri teşvik edip yayan, her türlü kötülük ve çirkinliğin önünü almaya çalışan ve Allah’ın koyduğu sınırları gözetenlerdir. Rasûlüm! Sen böyle gerçek mü'minleri müjdele!


Hûd / 3. Ayet

وَاَنِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُٓوا اِلَيْهِ يُمَتِّعْكُمْ مَتَاعًا حَسَنًا اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى وَيُؤْتِ كُلَّ ذ۪ي فَضْلٍ فَضْلَهُۜ وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ كَب۪يرٍ

“Artık Rabbinizden hatalarınızın örtülmesini isteyin, sonra O’na tevbe edin ki sizi belirli bir vakte kadar huzur içinde güzel bir şekilde yaşatsın ve faziletli bir hayat sürenlere bol bol lutf u ihsânda bulunsun. Eğer yüz çevirirseniz, şüphesiz ki ben, sizin büyük bir günün azâbına uğramanızdan korkarım.”


Hûd / 4. Ayet

اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

“Dönüşünüz yalnızca Allah’adır. O’nun her şeye gücü yeter.”


Hûd / 5. Ayet

اَلَٓا اِنَّهُمْ يَثْنُونَ صُدُورَهُمْ لِيَسْتَخْفُوا مِنْهُۜ اَلَا ح۪ينَ يَسْتَغْشُونَ ثِيَابَهُمْۙ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَۚ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Şu hâle bakın, onlar sırf içlerindekini Peygamber’den gizlemek için yan çizer, göğüslerini eğip bükerler. Dikkat edin! Onlar örtülerine büründükleri zaman bile Allah onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, sînelerde saklı tutulan bütün gizlilikleri hakkiyle bilendir.


İsrâ / 25. Ayet

رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا ف۪ي نُفُوسِكُمْۜ اِنْ تَكُونُوا صَالِح۪ينَ فَاِنَّهُ كَانَ لِلْاَوَّاب۪ينَ غَفُورًا

Rabbiniz, içinizde taşıdığınız niyet ve düşüncelerinizi en iyi bilendir. Eğer siz bir kısım hatalardan sonra hâlini düzeltenlerden olursanız, şüphesiz Allah, günahlarından içten tevbe edip kendisine yönelenlere karşı çok bağışlayıcıdır.


İsrâ / 19. Ayet

وَمَنْ اَرَادَ الْاٰخِرَةَ وَسَعٰى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ كَانَ سَعْيُهُمْ مَشْكُورًا

Kim de âhiret hayatını ister ve bir mü’min olarak bütün gücüyle onu kazanmaya çalışırsa, işte bunların çalışmaları Hak katında kabul görüp güzel karşılık bulur.


Furkan / 70. Ayet

اِلَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ عَمَلًا صَالِحًا فَاُو۬لٰٓئِكَ يُبَدِّلُ اللّٰهُ سَيِّـَٔاتِهِمْ حَسَنَاتٍۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا

Ancak tevbe edip inanan ve sâlih ameller işleyenler müstesnâ. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirecektir. Çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


Furkan / 71. Ayet

وَمَنْ تَابَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَاِنَّهُ يَتُوبُ اِلَى اللّٰهِ مَتَابًا

Zâten kim tevbe edip sâlih ameller işlerse, şüphesiz o, tevbesi kabul edilmiş makbul bir kimse olarak Allah’a dönmüş olur.


Zümer / 54. Ayet

وَاَن۪يبُٓوا اِلٰى رَبِّكُمْ وَاَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ

“Ümidinizi kesmeyin, fakat tepenize o azap inmeden önce de tevbe edip Rabbinize yönelin ve O’na teslim olun. Aksi halde kimseden yardım göremezsiniz.”


Zümer / 55. Ayet

وَاتَّبِعُٓوا اَحْسَنَ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَكُمُ الْعَذَابُ بَغْتَةً وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَۙ

“Evet, o azap, hiç farkında olmadığınız bir anda âniden tepenize çökmeden önce, Rabbinizden size gelmiş en güzel söz olan Kur’an’a uyun.”


Zümer / 56. Ayet

اَنْ تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتٰى عَلٰى مَا فَرَّطْتُ ف۪ي جَنْبِ اللّٰهِ وَاِنْ كُنْتُ لَمِنَ السَّاخِر۪ينَۙ

Tâ ki kıyâmet günü geldiğinde, kişi: “Allah’a karşı işlediğim günahlardan dolayı yazıklar olsun bana! Meğer ben ne büyük gerçekleri alaya alıyormuşum da haberim yokmuş!” demeye mecbur kalmasın.


Zümer / 57. Ayet

اَوْ تَقُولَ لَوْ اَنَّ اللّٰهَ هَدٰين۪ي لَكُنْتُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَۙ

Yine o: “Eğer Allah bana doğru yolu gösterseydi, ben de elbette şirk ve isyândan sakınanlardan olurdum” diye mazeretler öne sürmesin.


Zümer / 58. Ayet

اَوْ تَقُولَ ح۪ينَ تَرَى الْعَذَابَ لَوْ اَنَّ ل۪ي كَرَّةً فَاَكُونَ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ

Yahut o azâbı gördüğünde: “Âh, keşke bana bir fırsat daha verilse de dünyaya dönüp iyilik yapanlardan olsam!” şeklinde boş temennîlerde bulunmasın.


Zümer / 59. Ayet

بَلٰى قَدْ جَٓاءَتْكَ اٰيَات۪ي فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ وَكُنْتَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ

Allah şöyle buyurur: “Hayır! Gerçekleri açıklayan âyetlerim sana gelmişti, fakat sen onları yalanladın, onları kabul etmeyi kibrine yediremedin ve kâfirlerden oldun!”


Zuhruf / 25. Ayet

فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّب۪ينَ۟

Bunun üzerine biz de onlardan intikamımızı aldık. Bir bak, peygamberlerini yalanlayanların sonu nasıl oldu!


Tahrim / 8. Ayet

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا تُوبُٓوا اِلَى اللّٰهِ تَوْبَةً نَصُوحًاۜ عَسٰى رَبُّكُمْ اَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۙ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللّٰهُ النَّبِيَّ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُۚ نُورُهُمْ يَسْعٰى بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَبِاَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَاۚ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Ey iman edenler! İçten ve samimi bir tevbe ile Allah’a yöne­lin. Umulur ki Rabbiniz günahlarınızı örter ve sizi içinde ırmaklar akan cennetlere yerleştirir. O gün Allah Peygamber’i ve onunla berabe­rindeki mü’minleri utandırmayacak, hayal kırıklığına uğratmayacaktır. Onların nurları önlerinde ve sağlarında koşturup yollarını aydınlatır. Onlar da: “Rabbimiz! Nûrumuzu tamamla ve bizi bağışla! Şüphesiz senin her şeye gücün yeter!” diye dua ederler.


Bürûc / 10. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَر۪يقِۜ

Mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara her türlü işkenceyi yapan, sonra da pişman olup bundan vazgeçmeyenlere cehennem azabı, bir de yangın azabı vardır.


Nisâ / 16. Ayet

وَالَّذَانِ يَأْتِيَانِهَا مِنْكُمْ فَاٰذُوهُمَاۚ فَاِنْ تَابَا وَاَصْلَحَا فَاَعْرِضُوا عَنْهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ تَوَّابًا رَح۪يمًا

İçinizden iki erkek fuhuş yaparsa onları cezalandırın. Eğer tevbe eder, hallerini düzeltirlerse artık onlara ceza vermekten vazgeçin. Çünkü Allah tevbeleri çokça kabul eden, çok çok merhamet edendir.


En'âm / 54. Ayet

وَاِذَا جَٓاءَكَ الَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِاٰيَاتِنَا فَقُلْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلٰى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَۙ اَنَّهُ مَنْ عَمِلَ مِنْكُمْ سُٓوءًا بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابَ مِنْ بَعْدِه۪ وَاَصْلَحَ فَاَنَّهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Âyetlerimize inananlar sana geldikleri zaman onlara şöyle de: “Size selâm olsun! Rabbiniz kullarına rahmetiyle muâmele etmeyi kendine düstûr edinmiştir. Buna göre artık içinizden kim câhillikle bir kötülük işler, sonra da tevbe eder ve hâlini düzeltirse, şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.”


Hûd / 61. Ayet

وَاِلٰى ثَمُودَ اَخَاهُمْ صَالِحًاۢ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ هُوَ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ ف۪يهَا فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُٓوا اِلَيْهِۜ اِنَّ رَبّ۪ي قَر۪يبٌ مُج۪يبٌ

Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih’i peygamber gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin için O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O, sizi topraktan yarattı ve sizin yeryüzünde ömür sürüp, orayı îmâr etmenizi istedi. O halde O’ndan bağışlanma dileyin; sonra O’na tevbe edin. Çünkü Rabbim kullarına çok yakındır; onların istek ve dualarına muhakkak cevap verir.”


Hûd / 92. Ayet

قَالَ يَا قَوْمِ اَرَهْط۪ٓي اَعَزُّ عَلَيْكُمْ مِنَ اللّٰهِۜ وَاتَّخَذْتُمُوهُ وَرَٓاءَكُمْ ظِهْرِيًّاۜ اِنَّ رَبّ۪ي بِمَا تَعْمَلُونَ مُح۪يطٌ

Şuayb şöyle karşılık verdi: “Ey kavmim! Benim beş on kişilik akraba grubum sizin yanınızda Allah’tan daha hatırlı, daha mı itibarlı ki, hiçbir değeri yokmuşçasına O’na sırt dönüyor ve O’nu hiç hesaba katmıyorsunuz? Şunu iyi bilin ki Rabbim, sizin bütün yaptıklarınızı kuşatmış; hepsini tam olarak bilmekte, görmekte ve işitmektedir.”


Hûd / 112. Ayet

فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْاۜ اِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ

Öyleyse sana emredildiği gibi dosdoğru ol. Daha önce gittikleri yanlış yolları bırakarak Allah’a yönelen ve senin maiyetine girenler de dosdoğru olsunlar! İstikâmeti terk edip doğru yoldan dışa taşmayın. Hiç şüphesiz Allah, ne yapıyorsanız hepsini hakkiyle görmektedir.


Meryem / 60. Ayet

اِلَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَاُو۬لٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْـًٔاۙ

Ancak günahlarından vazgeçip Allah’a yönelen, iman eden ve sâlih amel işleyenler, işte bunlar, cennete girecek ve hiçbir haksızlığa uğramayacaklardır.


Tâ-Hâ / 82. Ayet

وَاِنّ۪ي لَغَفَّارٌ لِمَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا ثُمَّ اهْتَدٰى

Şu da muhakkak ki ben, günahlarından tevbe ile vazgeçen, iman edip sâlih ameller işleyen, bundan böyle de doğru yol üzere hareket eden kimseyi elbette bağışlarım.


Nûr / 31. Ayet

وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْد۪ينَ ز۪ينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّۖ وَلَا يُبْد۪ينَ ز۪ينَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اٰبَٓائِهِنَّ اَوْ اٰبَٓاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَٓائِهِنَّ اَوْ اَبْنَٓاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَن۪ٓي اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَن۪ٓي اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَٓائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِع۪ينَ غَيْرِ اُو۬لِي الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذ۪ينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلٰى عَوْرَاتِ النِّسَٓاءِۖ وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْف۪ينَ مِنْ ز۪ينَتِهِنَّۜ وَتُوبُٓوا اِلَى اللّٰهِ جَم۪يعًا اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar; iffet ve namuslarını korusunlar. Mecbûren görünen kısımları müstesnâ, güzelliklerini ve süslerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine kadar örtsünler. Güzelliklerini ve süslerini; kocalarından, babalarından, kayınpederlerinden, kendi oğullarından, üvey oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, müslüman kadınlardan, kendi câriyelerinden, erkeklikten kesilip kadınlara ihtiyaç duymayan hizmetçilerden veya henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Bir de gizledikleri güzelliklere, süslere dikkat çekecek ve erkeklerde arzu uyandıracak şekilde ayaklarını yere vurarak yürümesinler. Ey mü’minler! Hepiniz tevbe ederek Allah’a yönelin ki kurtuluşa eresiniz.


Kasas / 67. Ayet

فَاَمَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَعَسٰٓى اَنْ يَكُونَ مِنَ الْمُفْلِح۪ينَ

Ancak dünyada fırsat varken günahlarından vazgeçip iman eden ve sâlih ameller işleyen kimseler kurtuluşa erenlerden olacaktır.


Bakara / 37. Ayet

فَتَلَقّٰٓى اٰدَمُ مِنْ رَبِّه۪ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِۜ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ

Sonra Âdem, Rabbinden öğrendiği sözlerle Allah’a yalvardı, tevbe etti, Allah da tevbesini kabul buyurdu. Doğrusu O, tevbeleri çok kabul eden, nihâyetsiz merhamet sahibi olandır.


Bakara / 54. Ayet

وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ اِنَّكُمْ ظَلَمْتُمْ اَنْفُسَكُمْ بِاتِّخَاذِكُمُ الْعِجْلَ فَتُوبُٓوا اِلٰى بَارِئِكُمْ فَاقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ عِنْدَ بَارِئِكُمْۜ فَتَابَ عَلَيْكُمْۜ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ

O vakit Mûsâ kavmine: “Ey kavmim! Buzağıya tapmakla kendinize zulmettiniz. Hemen yaratanınıza yönelip tevbe edin ve nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız, Yaratanınız yanında sizin için daha hayırlıdır” demişti. Bunun üzerine siz tevbe etmiş, Allah da tevbenizi kabul buyurmuştu. Çünkü O, tevbeleri çok kabul eden ve çok merhametli olandır.


Bakara / 128. Ayet

رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَٓا اُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَۖ وَاَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ

“Rabbimiz! İkimizi yalnız sana teslim olanlardan eyle. Neslimizden de sana teslim olacak bir ümmet getir. Bize hac ve kurban gibi kulluk usullerimizi göster ve tevbelerimizi kabul buyur. Şüphesiz tevbeleri kabul eden ve çok merhametli olan ancak sensin!”


Bakara / 187. Ayet

اُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ اِلٰى نِسَٓائِكُمْۜ هُنَّ لِبَاسٌ لَكُمْ وَاَنْتُمْ لِبَاسٌ لَهُنَّۜ عَلِمَ اللّٰهُ اَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَخْتَانُونَ اَنْفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنْكُمْۚ فَالْـٰٔنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُوا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَكُمْۖ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الْاَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الْاَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِۖ ثُمَّ اَتِمُّوا الصِّيَامَ اِلَى الَّيْلِۚ وَلَا تُبَاشِرُوهُنَّ وَاَنْتُمْ عَاكِفُونَۙ فِي الْمَسَاجِدِۜ تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ فَلَا تَقْرَبُوهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ اٰيَاتِه۪ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

Oruç gecelerinde eşlerinizle ilişkide bulunmanız size helâl kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbise durumundasınız. Allah, nefislerinize karşı koyamayacağını bildiği için tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Bundan böyle eşlerinizle beraber olabilir ve Allah’ın sizin için takdir buyurduğu nesli arzu ve talep edebilirsiniz. Fecrin, beyaz ipliğe benzeyen aydınlığı siyah ipliğe benzeyen gece karanlığından ayrılıncaya kadar bütün gece yiyin için. Sonra güneş batıp akşam namazı vakti girinceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde itikâfa çekildiğinizde eşlerinizle geceleri bile ilişkide bulunmayın! Bunlar Allah’ın belirlediği sınırlardır; sakın bu sınırlara yaklaşmayın! İşte Allah insanlara âyetlerini böylece açıklamaktadır ki, günahları terkedip kendisine karşı gelmekten sakınabilsinler.


Bakara / 222. Ayet

وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الْمَح۪يضِۜ قُلْ هُوَ اَذًىۙ فَاعْتَزِلُوا النِّسَٓاءَ فِي الْمَح۪يضِۙ وَلَا تَقْرَبُوهُنَّ حَتّٰى يَطْهُرْنَۚ فَاِذَا تَطَهَّرْنَ فَأْتُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ اَمَرَكُمُ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ التَّوَّاب۪ينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّر۪ينَ

Rasûlüm! Sana kadınların âdet görmesini de soruyorlar. Şöyle de: “O, rahatsızlık veren bir durumdur. Bu sebeple âdet gördüklerinde kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar kendileriyle cinsî münâsebette bulunmayın. Temizlendikleri zaman Allah’ın izin verdiği yerden onlara yaklaşın.” Şüphesiz Allah çok tevbe edenleri de, çok temizlenenleri de sever.


Bakara / 279. Ayet

فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ۚ وَاِنْ تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُؤُ۫سُ اَمْوَالِكُمْۚ لَا تَظْلِمُونَ وَلَا تُظْلَمُونَ

Eğer faizcilikten vazgeçmezseniz, artık Allah ve Rasûlü’ne karşı savaş açtığınızı, onların da size savaş açtığını bilin. Eğer tevbe ederseniz anaparanız sizindir. Böylece ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.


Âl-i İmrân / 128. Ayet

لَيْسَ لَكَ مِنَ الْاَمْرِ شَيْءٌ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ اَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَاِنَّهُمْ ظَالِمُونَ

Rasûlüm! Kullarımın işinden hiçbir şey sana ait değildir. Allah, ya doğru yola gelirler de onların tevbesini kabul eder, ya da kendilerine zulmetmeleri yüzünden onları cezalandırır.


Nisâ / 27. Ayet

وَاللّٰهُ يُر۪يدُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَيُر۪يدُ الَّذ۪ينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ اَنْ تَم۪يلُوا مَيْلًا عَظ۪يمًا

Allah haramları ve helâlleri açıklayarak sizi günahlardan, yanlış yollara gitmekten koruyup affına ve rahmetine yöneltmek diliyor. Ancak şehvetlerine uyanlar, sizin büsbütün yoldan çıkıp uçurumlara yuvarlanmanızı istemektedirler.


Nisâ / 64. Ayet

وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلَّا لِيُطَاعَ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ اِذْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ جَٓاؤُ۫كَ فَاسْتَغْفَرُوا اللّٰهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللّٰهَ تَوَّابًا رَح۪يمًا

Biz, her bir peygamberi, Allah’ın izniyle kendisine itaat edilsin diye gönderdik. Şayet onlar kendilerine zulmettiklerinde hemen sana gelip Allah’tan bağışlanma isteselerdi ve Peygamber de onlar için mağfiret dileseydi, onlar Allah’ın tevbeleri çok kabul edici ve çok merhametli olduğunu mutlaka görürlerdi.


Nisâ / 92. Ayet

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ اَنْ يَقْتُلَ مُؤْمِنًا اِلَّا خَطَـًٔاۚ وَمَنْ قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَـًٔا فَتَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ يَصَّدَّقُواۜ فَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ عَدُوٍّ لَكُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَتَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍۜ وَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ فَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِه۪ وَتَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِۘ تَوْبَةً مِنَ اللّٰهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يمًا حَك۪يمًا

Bir mü’minin diğer bir mü’mini öldürmesi olacak şey değildir. Fakat yanlışlıkla olabilir. Kim yanlışlıkla bir mü’mini öldürürse, cezası, mü’min bir köleyi azat etmesi ve ölenin ailesine diyet ödemesidir. Ancak ölenin ailesi bağışlarsa, diyet ödemesi gerekmez. Şâyet ölen mü’min olmakla birlikte size düşman olan bir kavimden ise, öldürenin cezası, sadece mü’min bir köleyi azat etmesidir. Eğer öldürülen kişi, aranızda anlaşma bulunan kâfir bir kavimdense, o takdirde ceza, ölenin ailesine diyet ödemesi ve mü’min bir köleyi azat etmesidir. Bunları yerine getirmek için yeterli imkânlara sahip olamayan, bunun yerine peş peşe iki ay oruç tutmalıdır. Allah bu cezaları, yanlışlıkla adam öldüren kimsenin tevbesini kabul etmek için koymuştur. Allah, hakkiyle bilen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.


Nisâ / 146. Ayet

اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا وَاَصْلَحُوا وَاعْتَصَمُوا بِاللّٰهِ وَاَخْلَصُوا د۪ينَهُمْ لِلّٰهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الْمُؤْمِن۪ينَۜ وَسَوْفَ يُؤْتِ اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ اَجْرًا عَظ۪يمًا

Ancak tevbe edip hallerini düzeltenler, Allah’a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini tam bir ihlasla yaşayıp bütün samimiyetleriyle Allah’a yönelenler başka. İşte onlar gerçek mü’minlerle beraberdirler. Allah mü’minlere pek büyük bir mükâfat verecektir.


Mâide / 34. Ayet

اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ قَبْلِ اَنْ تَقْدِرُوا عَلَيْهِمْۚ فَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟

Ancak, siz kendilerini ele geçirmeden önce suçundan tevbe edenler bu hükmün dışındadır. Şunu bilin ki Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


Mâide / 71. Ayet

وَحَسِبُٓوا اَلَّا تَكُونَ فِتْنَةٌ فَعَمُوا وَصَمُّوا ثُمَّ تَابَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ ثُمَّ عَمُوا وَصَمُّوا كَث۪يرٌ مِنْهُمْۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ

İşledikleri bu kötülüklerin başlarına belâ olmayacağını sanıp, hakikate karşı kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah onların tevbesini kabul etti. Fakat ardından pek çoğu yine kör ve sağır kesildiler. Oysa Allah, onların bütün yaptıklarını görmektedir.


Mâide / 74. Ayet

اَفَلَا يَتُوبُونَ اِلَى اللّٰهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Öyleyse, hâla samimi bir tevbe ile Allah’a dönüp, O’ndan kendilerini bağışlamasını istemeyecekler mi? Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


A'râf / 143. Ayet

وَلَمَّا جَٓاءَ مُوسٰى لِم۪يقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُۙ قَالَ رَبِّ اَرِن۪ٓي اَنْظُرْ اِلَيْكَۜ قَالَ لَنْ تَرٰين۪ي وَلٰكِنِ انْظُرْ اِلَى الْجَبَلِ فَاِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرٰين۪يۚ فَلَمَّا تَجَلّٰى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ مُوسٰى صَعِقًاۚ فَلَمَّٓا اَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ اِلَيْكَ وَاَنَا۬ اَوَّلُ الْمُؤْمِن۪ينَ

Nihâyet Mûsâ belirlediğimiz zamanda buluşma yerine geldi. Rabbi kendisiyle konuşmaya başlayınca, gerek bunun verdiği şevk ve heyecan, gerekse O’nu görme aşk ve cezbesi içinde: “Rabbim! Kendini bana göster de sana bakayım!” dedi. Allah ona: “Sen beni asla göremezsin! Fakat şu dağa bak; eğer dağ yerinde durabilirse sen de beni görürsün” buyurdu. Rabbi dağa tecelli edince onu paramparça ediverdi. Mûsâ da bayılıp düştü. Kendine gelince: “Rabbim! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, affına sığınarak sana yöneliyorum, sana iman edenlerin ilki de benim” dedi.


A'râf / 153. Ayet

وَالَّذ۪ينَ عَمِلُوا السَّيِّـَٔاتِ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِهَا وَاٰمَنُواۘ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ

Kötülükler yaptıktan sonra ardından tövbe edip inananlara gelince, şüphesiz ki Rabbin, bu tevbe ve imandan sonra onlar için çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


Tevbe / 3. Ayet

وَاَذَانٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ٓ اِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ الْاَكْبَرِ اَنَّ اللّٰهَ بَر۪ٓيءٌ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ وَرَسُولُهُۜ فَاِنْ تُبْتُمْ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْۚ وَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ غَيْرُ مُعْجِزِي اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ

Şu da büyük hac gününde Allah ve Rasûlü’nden bütün insanlara yapılmış bir duyurudur: Artık bundan böyle Allah’ın ve Rasûlü’nün müşriklerle hiçbir alakası kalmamıştır. Fakat ey müşrikler, eğer tevbe edip mevcut tutumunuzdan vazgeçerseniz bu elbette sizin için hayırlı olur. Yok, eğer yüz çevirirseniz bilin ki siz hiçbir şekilde Allah’a karşı koyamaz ve O’nun kudretinden kaçıp kurtulamazsınız. Rasûlüm! Kâfirlere can yakıcı bir azabı müjdele!


Tevbe / 5. Ayet

فَاِذَا انْسَلَخَ الْاَشْهُرُ الْحُرُمُ فَاقْتُلُوا الْمُشْرِك۪ينَ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْ وَخُذُوهُمْ وَاحْصُرُوهُمْ وَاقْعُدُوا لَهُمْ كُلَّ مَرْصَدٍۚ فَاِنْ تَابُوا وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ فَخَلُّوا سَب۪يلَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

O haram aylar sona erince müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayın, esir edin, geçebilecekleri bütün yolları ve geçitleri tutup kendilerini kontrol altında bulundurun. Eğer şirkten vazgeçer, namazı kılar ve zekâtı verirlerse yollarını serbest bırakın. Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


Tevbe / 11. Ayet

فَاِنْ تَابُوا وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِۜ وَنُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

Her şeye rağmen eğer tevbe edip yaptıklarından vazgeçer, namazı kılar ve zekâtı verirlerse, bu takdirde onlar sizin din kardeşlerinizdir. Biz, bilip anlayacak kimseler için âyetleri böyle ayrıntılarıyla açıklıyoruz.


Tevbe / 15. Ayet

وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْۜ وَيَتُوبُ اللّٰهُ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ

Hem mü’minlerin kalplerindeki kin ve öfkeyi gidersin! Allah, dilediği kimselere tevbe ve hidâyet nasip eder. Allah her şeyi bilendir, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.


Tevbe / 27. Ayet

ثُمَّ يَتُوبُ اللّٰهُ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Sonra Allah, bu olup bitenin ardından dilediği kimsenin tevbesini kabul buyurur, dilediğine hidâyet lutfeder. Çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


Tevbe / 74. Ayet

يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ مَا قَالُواۜ وَلَقَدْ قَالُوا كَلِمَةَ الْكُفْرِ وَكَفَرُوا بَعْدَ اِسْلَامِهِمْ وَهَمُّوا بِمَا لَمْ يَنَالُواۚ وَمَا نَقَمُٓوا اِلَّٓا اَنْ اَغْنٰيهُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ مِنْ فَضْلِه۪ۚ فَاِنْ يَتُوبُوا يَكُ خَيْرًا لَهُمْۚ وَاِنْ يَتَوَلَّوْا يُعَذِّبْهُمُ اللّٰهُ عَذَابًا اَل۪يمًا فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ وَمَا لَهُمْ فِي الْاَرْضِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ

O münafıklar din ve Peygamber aleyhine olumsuz bir şey söylemediklerine dair Allah adına yemin ediyorlar. Halbuki onlar dinden çıkmalarına sebep olan o sözü söylediler, İslâm’a girdikten sonra tekrar inkâra saplandılar ve ellerinin erişemeyeceği bir takım kötülüklere, cinâyetlere yeltendiler. Onların bu düşmanlıklarının tek sebebi, sonsuz lutuf ve bereketi sayesinde Allah’ın ve Râsûlullah’ın onları maddî ve mânevî nimetlerle zenginleştirmiş olmasından başka bir şey değildir. Her şeye rağmen eğer tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Yok, eğer yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, âhirette de can yakıcı bir azap ile cezalandıracaktır. Yeryüzünde de onlar için ne bir dost ne de bir yardımcı olacaktır.


Tevbe / 102. Ayet

وَاٰخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلًا صَالِحًا وَاٰخَرَ سَيِّئًاۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Bir başka grup var ki, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar yaptıkları iyi işlerle kötü işleri birbirine karıştırdılar. Umulur ki Allah onların tevbesini kabul buyurur. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


Tevbe / 106. Ayet

وَاٰخَرُونَ مُرْجَوْنَ لِاَمْرِ اللّٰهِ اِمَّا يُعَذِّبُهُمْ وَاِمَّا يَتُوبُ عَلَيْهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ

Savaştan geri kalan başka bir grubun hükmü de tamâmen Allah’ın iradesine kalmıştır: İster onlara azap eder, isterse tevbelerini kabul buyurur. Allah, her şeyi hakkiyle bilen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.


Tevbe / 117. Ayet

لَقَدْ تَابَ اللّٰهُ عَلَى النَّبِيِّ وَالْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُ ف۪ي سَاعَةِ الْعُسْرَةِ مِنْ بَعْدِ مَا كَادَ يَز۪يغُ قُلُوبُ فَر۪يقٍ مِنْهُمْ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّهُ بِهِمْ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌۙ

Allah, Peygamberine rahmetiyle yöneldiği gibi, içlerinden bir kısmının gönülleri hemen hemen eğrilmek üzere iken o zorluk zamanında Peygamber’e tâbi olan muhacirlerle ensârı da tevbeye muvaffak kıldı ve tevbelerini kabul buyurdu. Çünkü Allah, kullarına karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.


Tevbe / 118. Ayet

وَعَلَى الثَّلٰثَةِ الَّذ۪ينَ خُلِّفُواۜ حَتّٰٓى اِذَا ضَاقَتْ عَلَيْهِمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ وَضَاقَتْ عَلَيْهِمْ اَنْفُسُهُمْ وَظَنُّٓوا اَنْ لَا مَلْجَاَ مِنَ اللّٰهِ اِلَّٓا اِلَيْهِۜ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ لِيَتُوبُواۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ۟

Allah, seferden geri kalan ve haklarındaki hüküm ertelenen o üç kişinin de tevbesini kabul etti. Öyle ki, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmış ve Allah’ın azabından kurtulmak için yine O’ndan başka bir sığınak kalmadığını iyice anlamışlardı. Tevbe edip eski güzel hallerine dönmeleri için Allah onları tevbeye muvaffak kıldı. Gerçekten Allah, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olandır.


Tevbe / 126. Ayet

اَوَلَا يَرَوْنَ اَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ ف۪ي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً اَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ

Görmüyorlar mı ki, her sene birkaç defa imtihan mâhiyetinde çeşitli belâ ve musîbetlerle karşı karşıya geliyorlar. Buna rağmen ne tevbe ediyorlar ne de düşünüp ibret alıyorlar!


Hûd / 52. Ayet

وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُٓوا اِلَيْهِ يُرْسِلِ السَّمَٓاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا وَيَزِدْكُمْ قُوَّةً اِلٰى قُوَّتِكُمْ وَلَا تَتَوَلَّوْا مُجْرِم۪ينَ

“Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tevbe edin ki üzerinize bol bol yağmur göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Sakın siz, günah işlemekte ısrar ederek dâvetimden yüz çevirmeyin!”


Hûd / 90. Ayet

وَاسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُٓوا اِلَيْهِۜ اِنَّ رَبّ۪ي رَح۪يمٌ وَدُودٌ

“Rabbinizden günahlarınızı bağışlamasını isteyin, sonra da bütün kalbinizle O’na yönelin. Hiç şüphesiz Rabbim çok merhamet eden, çok seven ve sevilendir.”


Nahl / 119. Ayet

ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ عَمِلُوا السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُٓواۙ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟

Ancak, hiç şüphesiz senin Rabbin, yaptığının günah olduğunu henüz bilmeden veya yanılıp da bir an nefsine mağlup olarak kötülük işleyen, sonra da çabucak bundan vazgeçip tevbe eden ve hallerini düzeltenlerin yanındadır. Doğrusu senin Rabbin, onların bu samimi tevbelerinden sonra elbette çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


Tâ-Hâ / 122. Ayet

ثُمَّ اجْتَبٰيهُ رَبُّهُ فَتَابَ عَلَيْهِ وَهَدٰى

Sonra Rabbi onu peygamber seçip kendine yaklaştırdı, tevbesini kabul buyurdu ve onu doğru yola iletti.


Nûr / 5. Ayet

اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُواۚ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Ancak bundan sonra tevbe edip hallerini düzeltenlere gelince, bunlar fâsıklıktan kurtulurlar. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


Nûr / 10. Ayet

وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَاَنَّ اللّٰهَ تَوَّابٌ حَك۪يمٌ۟

Eğer üzerinizde Allah’ın lutfu ve merhameti bulunmasaydı ve Allah tevbeleri çokça kabul buyuran, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olan bir zat olmasaydı hâliniz nice olurdu?


Ahzâb / 24. Ayet

لِيَجْزِيَ اللّٰهُ الصَّادِق۪ينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِق۪ينَ اِنْ شَٓاءَ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُورًا رَح۪يمًاۚ

Elbette Allah, sözlerinde duranları doğrulukları sebebiyle mükâfatlandıracak; münafıkları da dilerse cezalandıracak veya onlara tevbe nasip edip tevbelerini kabul buyuracaktır. Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


Ahzâb / 73. Ayet

لِيُعَذِّبَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِك۪ينَ وَالْمُشْرِكَاتِ وَيَتُوبَ اللّٰهُ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا

Bunun içindir ki Allah, emânete hiyânet eden münafık erkek ve münafık kadınlarla müşrik erkek ve müşrik kadınlara hak ettikleri cezayı verecek; emâneti hakkiyle taşıyan mü’min erkek ve mü’min kadınların ise tevbesini kabul buyurup onlara husûsî rahmetiyle muâmele edecektir. Zira Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.


Mü'min / 3. Ayet

غَافِرِ الذَّنْبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَد۪يدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ اِلَيْهِ الْمَص۪يرُ

O Allah, günahları bağışlayan, tevbeleri kabul eden, cezalandırması şiddetli, bununla birlikte lutuf ve ihsânı çok geniş olandır. O’ndan başka ilâh yoktur. Dönüş yalnız O’nadır.


Mü'min / 7. Ayet

اَلَّذ۪ينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِه۪ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُواۚ رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذ۪ينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَب۪يلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ

Arşı taşıyan ve onun etrafında bulunan melekler, Rablerini överek tesbih eder, O’na inanır ve mü’minlerin bağışlanmaları için şöyle dua ederler: “Rabbimiz! Senin ilmin ve rahmetin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe edip sana yönelen ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları kızgın alevli cehennem azabından koru!”


Şûrâ / 25. Ayet

وَهُوَ الَّذ۪ي يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِه۪ وَيَعْفُوا عَنِ السَّيِّـَٔاتِ وَيَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَۙ

Allah, kullarının tevbesini kabul eder, günahları affeder ve yaptıklarınızı bilir.


Ahkaf / 15. Ayet

وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ اِحْسَانًاۜ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًاۜ وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلٰثُونَ شَهْرًاۜ حَتّٰٓى اِذَا بَلَغَ اَشُدَّهُ وَبَلَغَ اَرْبَع۪ينَ سَنَةًۙ قَالَ رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضٰيهُ وَاَصْلِحْ ل۪ي ف۪ي ذُرِّيَّت۪يۚ اِنّ۪ي تُبْتُ اِلَيْكَ وَاِنّ۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ

Biz insana anne babasına en güzel şekilde davranmasını önemle emrettik. Çünkü annesi onu nice zahmetlere katlanarak karnında taşımış ve nice güçlüklerle doğurmuştur. Çocuğun ana karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihâyet insan güçlü kuvvetli çağına erişip kırk yaşına varınca şöyle der: “Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeyi ve seni hoşnut kılacak sâlih ameller işlemeyi bana nasip et. Soyumdan gelenleri de sâlih insanlar yap. Tevbe edip senin kapına döndüm ve ben tam bir teslimiyetle sana boyun eğenlerdenim.”


Hucurât / 11. Ayet

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُونُوا خَيْرًا مِنْهُمْ وَلَا نِسَٓاءٌ مِنْ نِسَٓاءٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُنَّ خَيْرًا مِنْهُنَّۚ وَلَا تَلْمِزُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْاَلْقَابِۜ بِئْسَ الِاسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْا۪يمَانِۚ وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ

Ey iman edenler! Bir topluluk bir başka toplulukla alay etmesin; belki de o alaya aldıkları kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler; belki o alaya aldıkları kendilerinden daha hayırlıdır. Birbirinizi ayıplamayın; birbirinizi incitici, aşağılayıcı kötü lakaplarla çağırmayın. Bir insan iman ettikten sonra onu fâsıklığı çağrıştıran bir isimle çağırmak ne kötü bir davranıştır ve böyle yapıp imandan sonra fâsıklık damgası yemek de ne kötüdür. Bu tür davranışların ardından kim tevbe edip Allah’a yönelmezse, işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir.


Hucurât / 12. Ayet

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يرًا مِنَ الظَّنِّۚ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًاۜ اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ تَوَّابٌ رَح۪يمٌ

Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini ve kusurlarını araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri çokça kabul edendir, engin merhamet sahibidir.


Mücâdele / 13. Ayet

ءَاَشْفَقْتُمْ اَنْ تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوٰيكُمْ صَدَقَاتٍۜ فَاِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ۟

Peygamberle gizli ve özel görüşmeden önce muhtaçlara sadaka verdiğiniz takdirde fakirliğe düşeceğiz diye korktunuz mu? Mademki siz bunu yapmadığınız takdirde Allah sizi bağışladı; öyleyse siz de artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah ve Rasûlü’ne itaat edin. Zira Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.


Tahrim / 4. Ayet

اِنْ تَتُوبَٓا اِلَى اللّٰهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَاۚ وَاِنْ تَظَاهَرَا عَلَيْهِ فَاِنَّ اللّٰهَ هُوَ مَوْلٰيهُ وَجِبْر۪يلُ وَصَالِحُ الْمُؤْمِن۪ينَۚ وَالْمَلٰٓئِكَةُ بَعْدَ ذٰلِكَ ظَه۪يرٌ

Ey Peygamber hanımları! Siz ikiniz Allah’a tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlı olacaktır; çünkü kalpleriniz haksızlığa doğru kaymış bulunuyor. Şâyet Peygamber’e karşı birbirinize arka çıkarsanız, şunu bilin ki Allah onun dostu, yardımcısı ve koruyucusudur. Cebrâil ve sâlih mü’minler de. Bundan başka, melekler de onun yardımcısı ve koruyucusudur.


Tahrim / 5. Ayet

عَسٰى رَبُّهُٓ اِنْ طَلَّقَكُنَّ اَنْ يُبْدِلَهُٓ اَزْوَاجًا خَيْرًا مِنْكُنَّ مُسْلِمَاتٍ مُؤْمِنَاتٍ قَانِتَاتٍ تَٓائِبَاتٍ عَابِدَاتٍ سَٓائِحَاتٍ ثَيِّبَاتٍ وَاَبْكَارًا

Peygamber sizi boşayacak olursa, bakarsınız sizin yerinize Rabbi ona sizden daha hayırlı olan, Allah’a teslimiyet gösteren, inanan, gönülden itaat eden, tevbe eden, ibâdete düşkün, oruç tutan dul ve bâkire başka eşler nasip eder.


Müzzemmil / 20. Ayet

اِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ اَنَّكَ تَقُومُ اَدْنٰى مِنْ ثُلُثَيِ الَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَٓائِفَةٌ مِنَ الَّذ۪ينَ مَعَكَۜ وَاللّٰهُ يُقَدِّرُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَۜ عَلِمَ اَنْ لَنْ تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ فَاقْرَؤُ۫ا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْاٰنِۜ عَلِمَ اَنْ سَيَكُونُ مِنْكُمْ مَرْضٰىۙ وَاٰخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْاَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللّٰهِۙ وَاٰخَرُونَ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۘ فَاقْرَؤُ۫ا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُۙ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَقْرِضُوا اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًاۜ وَمَا تُقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللّٰهِ هُوَ خَيْرًا وَاَعْظَمَ اَجْرًاۜ وَاسْتَغْفِرُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

Rasûlüm! Rabbin, senin gecenin üçte ikisine yakın kısmını, bazan yarısını, bazan da üçte birini ibâdetle geçirdiğini, beraberindeki mü’minlerden bir kısmının da böyle yaptığını elbette biliyor. Geceyi ve gündüzü yaratıp sürelerini takdir eden Allah’tır. O, gece ibâdetini gerektiği şekilde yapamayacağınızı bildiği için size lutuf ve merhametiyle muâmele edip, kolaylaştırmaya gitti. Artık Kur’an’dan kolayınıza gelen miktarı okuyun. Allah şunu da biliyor ki, içinizden hastalar olacak; bir kısmınız Allah’ın lutfundan nasibini aramak üzere yeryüzünde dolaşacak; bir kısmınız da Allah yolunda savaşacak. Bundan böyle Kur’an’dan kolayınıza gelen miktarı okuyun, namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, bir de Allah’a gönül hoşluğuyla güzel bir borç verin. Kendiniz için iyilik olarak önden ne gönderirseniz, Allah katında onu daha hayırlı ve mükâfatı kat kat artmış olarak bulursunuz. Günahlarınız için Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, sonsuz merhamet sahibidir.


Nasr / 3. Ayet

فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُۜ اِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا

Artık Rabbini övgülerle yücelterek tesbih et ve O’ndan bağışlanma dile! Çünkü O, tevbeleri çokça kabul edendir.



https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/kaf-suresinin-tefsiri-195001-m.jpg
Kaf Suresinin Tefsiri

Kâf sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 45 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ق (Kāf) harfinden alır. Resmî tertîbe göre 50, iniş sırasına göre 34. sûredir. ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2020/03/yasin-suresinin-okunusu-ve-anlami-171428-m.jpg
Yasin Suresinin Okunuşu ve Anlamı

Yasin suresi Mekke’de nazil olmuştur. 83 ayettir. İsmini birinci ayette geçen يٰسٓ (Yasin) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, nüzul (İniş) sırası ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-46-ayeti-ne-anlatiyor-194995-m.jpg
Enam Suresinin 46. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَخَذَ اللّٰهُ سَمْعَكُمْ وَاَبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلٰى قُلُوبِكُمْ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأ ...