# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | اِلَّا مَنْ ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسْنًا بَعْدَ سُٓوءٍ فَاِنّ۪ي غَفُورٌ رَح۪يمٌ | |
Türkçe Okunuşu * | İllâ men zaleme śümme beddele husnen ba’de sû-in fe-innî ġafûrun rahîm(un) | |
1. | Ömer Çelik Meali | “Fakat kim zulme batmışsa, öylelerinin benden korkması gerekir. Ancak onlar da işledikleri kötülüklerin ardından tevbe edip hâllerini ve amellerini güzelleştirirlerse, bilsinler ki, ben şüphesiz günahları çok bağışlayıcıyım ve engin merhamet sahibiyim.” |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Ancak, kim haksızlık eder, sonra, işlediği kötülük yerine iyilik yaparsa, bilsin ki ben (ona karşı da) çok bağışlayıcıyım, çok merhamet sahibiyim. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | 10,11,12. "Değneğini at!" Musa, değneğinin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. "Ey Musa! Korkma; Benim katımda peygamberler korkmaz; yalnız haksızlık eden bunun dışındadır. Kötü hali iyiliğe çeviren kimse bilsin ki Ben şüphesiz bağışlarım, merhamet ederim. Elini koynuna sok, Firavun ve milletine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak kusursuz, bembeyaz çıksın. Gerçekten onlar yoldan çıkmış bir millettir." |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | “Ancak kim zulmeder de sonra (yaptığı) kötülüğün yerine iyilik yaparsa bilsin ki şüphesiz ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet edenim.” |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | "Ancak, kim haksızlık yapar, sonra yaptığı kötülüğü iyiliğe çevirirse, bilsin ki ben (ona karşı da) çok bağışlayıcıyım, çok merhamet sahibiyim." |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Ancak zulmeden sonra da kötülüğün arkasından güzelliğe tebdil eyliyen başka, ona da ben gafûr, rahîmim |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | «Meğer ki zulmeden kimseler ola. Sonra bir kötülüğün ardından onu bir iyiliğe çevirirse şübhesiz ki ben (yine) hakkıyle yarlığayıcı, çok esirgeyiciyimdir». |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | Ancak, kim zulmeder, sonra (bu amelini) kötülüğün ardından iyiliğe çevirirse, o takdirde (bilsin ki) şübhesiz ben, Gafûr (çok bağışlayan)ım, Rahîm (çok merhamet eden)im. |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Ancak zulmeden müstesna. Sonra da kötülüğün arkasından iyiliğe dönen (tevbe eden) için muhakkak ki ben Gafûr'um= bağışlayıcıyım, Rahîm'im= çok merhametliyim. |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | «Ancak (sair nâstan olup da) zulmeden korkmalıdır. (fakat) Sonra kötüIüğün arkasından güzelliğe tebdîl eyleyen (kimseler) başka. (Onlar da korkudan kurtulabilirler) Artık şüphe yok ki, Ben mağfiret, rahmet ediciyim.» |
11. | Ümit Şimşek Meali | “Ancak zulmedenler Benden korkar. Onlar da bir kötülük işledikten sonra onun yerine bir iyilik yaparsa, muhakkak ki Ben çok bağışlayıcı, çok merhamet ediciyim. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | "But if any have done wrong and have thereafter substituted good to take the place of evil, truly, I am Oft-Forgiving, Most Merciful. |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Neml Sûresi 11. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Kur’an’da şöyle buyrulur: اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۜ قُلْ اِنِ افْتَرَيْتُهُ فَعَلَيَّ اِجْرَام۪ي وَاَنَا۬ بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تُجْرِمُونَ۟ Yoksa “Bu ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَاَخْبَتُٓوا اِلٰى رَبِّهِمْۙ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِۚ هُمْ ف۪ ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۜ قُلْ فَأْتُوا بِعَشْرِ سُوَرٍ مِثْلِه۪ مُفْتَرَيَاتٍ وَادْعُوا مَنِ اسْتَطَعْتُمْ مِنْ دُونِ ا ...
Zebâniler, insanları cehenneme sevkeden ve cehennemi yöneten meleklerdir. Kur’an-ı Kerim’de zebânilerden bahseden ayetler şunlardır: ZEBANİLER İLE İL ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَاۜ كُلٌّ ف۪ي ك ...
Ayet-i kerimede buyrulur: وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُٓ اِلَّا هُوَۚ وَاِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَٓادَّ لِفَضْلِه۪ۜ يُص۪ ...