Furkan Sûresi Ömer Nasuhi Bilmen Meali


SÛRE

MEAL LiSTESi


Karşılaştır Furkan Sûresi 1: Hayır ve bereketi nihayetsizdir o Zâtın ki, Furkân'ı kulu üzerine indirdi ki, bütün âlemlere bir sakındırıcı olsun(diye).
تَبَارَكَ الَّذ۪ي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلٰى عَبْدِه۪ لِيَكُونَ لِلْعَالَم۪ينَ نَذ۪يرًاۙ ﴿١﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 2: Öyle zât ki, göklerin ve yerin mülkü O'nun içindir ve hiçbir oğul edinmemiştir. Ve O'nun için mülkünde bir ortak da yoktur ve herşeyi yaratmıştır, onu bir miktar ile takdir buyurmuştur.
اَلَّذ۪ي لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَر۪يكٌ فِي الْمُلْكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْد۪يرًا ﴿٢﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 3: Öyle iken. O'nun gayrını ilâhlar ittihaz ettiler ki, hiçbir şey yaratamazlar. Halbuki, onlar yaratılırlar ve kendi nefisleri için ne bir zarara ve ne de bir faideye malik değildirler. Ne ölüme ve ne hayata ve ne de ölüleri kabirlerinden diriltip kaldırmağa mâlik bulunmazlar.
وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اٰلِهَةً لَا يَخْلُقُونَ شَيْـًٔا وَهُمْ يُخْلَقُونَ وَلَا يَمْلِكُونَ لِاَنْفُسِهِمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَلَا يَمْلِكُونَ مَوْتًا وَلَا حَيٰوةً وَلَا نُشُورًا ﴿٣﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 4: Ve kâfir olanlar dediler ki: «Bu bir yalandan başka değil, onu kendisi uydurdu ve ona, başka bir kavim de yardım etti.» Muhakkak ki, (o kâfirler) bir zulüm ve bir bühtan ile geldiler.
وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اِفْكٌۨ افْتَرٰيهُ وَاَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ اٰخَرُونَۚۛ فَقَدْ جَٓاؤُ۫ ظُلْمًا وَزُورًاۚۛ ﴿٤﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 5: Ve dediler ki: «(O) Evvelkilerin yazmış oldukları uydurmalardır. Onları yazdırmıştır. Artık onlar O'na sabah ve akşam okunuyor.»
وَقَالُٓوا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلٰى عَلَيْهِ بُكْرَةً وَاَص۪يلًا ﴿٥﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 6: De ki: «O'nu o zât indirmiştir ki, göklerde ve yerde olan gaybı bilir. Şüphe yok ki O, çok yarlığayan, çok merhamet edendir.»
قُلْ اَنْزَلَهُ الَّذ۪ي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّهُ كَانَ غَفُورًا رَح۪يمًا ﴿٦﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 7: Ve dediler ki: «Bu Resûl için ne var ki, yemek yiyor ve çarşılarda yürüyor ona bir melek indirilmeli değil mi idi ki, artık O'nunla beraber bir korkutucu olsa idi!»
وَقَالُوا مَا لِ‌هٰذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْش۪ي فِي الْاَسْوَاقِۜ لَوْلَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مَلَكٌ فَيَكُونَ مَعَهُ نَذ۪يرًاۙ ﴿٧﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 8: «Yahut O'na bir hazine indirilmeli veya O'nun için bir bostan olmalı değil mi idi ki, ondan yiyiverse idi.» Ve zalimler dedi ki: «Siz başka değil, bir büyülenmiş adama tâbi oluyorsunuz.»
اَوْ يُلْقٰٓى اِلَيْهِ كَنْزٌ اَوْ تَكُونُ لَهُ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَاۜ وَقَالَ الظَّالِمُونَ اِنْ تَتَّبِعُونَ اِلَّا رَجُلًا مَسْحُورًا ﴿٨﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 9: Bak senin için nasıl misaller irâd ettiler, dalâlete düştüler, hiçbir yol bulmaya da muktedir olamazlar.
اُنْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْاَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَط۪يعُونَ سَب۪يلًا۟ ﴿٩﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 10: Hayır ve nîmeti pek ziyâde olan zât ki (Allah) eğer dilerse sana ondan daha hayırlısını, altlarından ırmaklar akan güzide bostanlar (nâsip) kılar ve senin için köşkler vücuda getirir.
تَبَارَكَ الَّذ۪ٓي اِنْ شَٓاءَ جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِنْ ذٰلِكَ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۙ وَيَجْعَلْ لَكَ قُصُورًا ﴿١٠﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 11: Belki Kıyameti de tekzîp ettiler. Biz de Kıyameti tekzîp edenler için şiddetli bir ateş hazırladık.
بَلْ كَذَّبُوا بِالسَّاعَةِ وَاَعْتَدْنَا لِمَنْ كَذَّبَ بِالسَّاعَةِ سَع۪يرًاۚ ﴿١١﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 12: Onları uzak bir mekandan görünce onun için bir galeyan ve bir şiddetli ses iştirler.
اِذَا رَاَتْهُمْ مِنْ مَكَانٍ بَع۪يدٍ سَمِعُوا لَهَا تَغَيُّظًا وَزَف۪يرًا ﴿١٢﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 13: Ve o ateşten dar bir yere etleri boyunlarına bağlı bir halde atıldıkları zaman orada helâki davet eder dururlar.
وَاِذَٓا اُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُقَرَّن۪ينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًاۜ ﴿١٣﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 14: (Onlara denilir ki:) «Bugün bir helâk davet etmeyiniz, birçok helâki davet ediniz.»
لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَث۪يرًا ﴿١٤﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 15: Dedi ki: «Ya bu mu daha hayırlıdır, yoksa muttakîler için vaadedilmiş olan Huld cenneti mi ki, onlar için bir mükâfaat ve bir varılacak yer olmuştur.»
قُلْ اَذٰلِكَ خَيْرٌ اَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّت۪ي وُعِدَ الْمُتَّقُونَۜ كَانَتْ لَهُمْ جَزَٓاءً وَمَص۪يرًا ﴿١٥﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 16: Onlar için orada ebedî kalacaklar oldukları halde diledikleri her şey vardır. Bu, Rabbinin deruhte buyurmuş olduğu matlup bir vaad olmuştur.
لَهُمْ ف۪يهَا مَا يَشَٓاؤُ۫نَ خَالِد۪ينَۜ كَانَ عَلٰى رَبِّكَ وَعْدًا مَسْؤُ۫لًا ﴿١٦﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 17: Ve o gün ki, onları ve Allah'tan gayrı kendilerine ibadet ettiklerini haşreder de der ki: «Şu kullarımı siz mi sapıttırdınız, yoksa onlar mı yolu kaybettiler?»
وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَيَقُولُ ءَاَنْتُمْ اَضْلَلْتُمْ عِبَاد۪ي هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَمْ هُمْ ضَلُّوا السَّب۪يلَۜ ﴿١٧﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 18: (O mabûd ittihaz edilenler de) derler ki: «Sen zât-ı ehâdiyetine layık olmayan şeylerden münezzehsin. Bizim için yaraşmaz ki, Sen'den başka velîler ittihaz edinelim. Fakat, onları ve babalarını nîmetlere nâil kıldın, tâ ki, zikri unuttular ve helâk olmuş bir kavim oldular.»
قَالُوا سُبْحَانَكَ مَا كَانَ يَنْبَغ۪ي لَنَٓا اَنْ نَتَّخِذَ مِنْ دُونِكَ مِنْ اَوْلِيَٓاءَ وَلٰكِنْ مَتَّعْتَهُمْ وَاٰبَٓاءَهُمْ حَتّٰى نَسُوا الذِّكْرَۚ وَكَانُوا قَوْمًا بُورًا ﴿١٨﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 19: (Ey müşrikler!) «İşte sizi söyler olduğunuz şeylerde tekzîp ettiler. Artık ne (azabı) bertaraf etmeğe ve ne de yardıma muktedir olamayacaksınız ve sizden her kim ki zulmeder ise ona büyük bir azap tattıracağız.»
فَقَدْ كَذَّبُوكُمْ بِمَا تَقُولُونَۙ فَمَا تَسْتَط۪يعُونَ صَرْفًا وَلَا نَصْرًاۚ وَمَنْ يَظْلِمْ مِنْكُمْ نُذِقْهُ عَذَابًا كَب۪يرًا ﴿١٩﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 20: Ve senden evvel de peygamberlerden göndermedik ki, illâ onlar da elbette taam yerlerdi ve çarşılarda gezerlerdi ve sizin bazınızı bazısı için bir fitne kıldık. Sabredecek misiniz? Ve Rabbin (her şeyi kemaliyle) görücü bulunmaktadır.
وَمَٓا اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ اِلَّٓا اِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْاَسْوَاقِۜ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةًۜ اَتَصْبِرُونَۚ وَكَانَ رَبُّكَ بَص۪يرًا۟ ﴿٢٠﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 21: Ve Bize kavuşmayı ümit etmeyenler dedi ki: «Bizim üzerimize melekler indirilmeli değil mi idi? Veya Rabbimizi görmeli idik.» Andolsun ki, (onlar) nefislerinde bir büyüklük görmüşlerdir ve büyük bir azgınlık ile azgınlıkta bulunmuşlardır.
وَقَالَ الَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ لِقَٓاءَنَا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا الْمَلٰٓئِكَةُ اَوْ نَرٰى رَبَّنَاۜ لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ وَعَتَوْ عُتُوًّا كَب۪يرًا ﴿٢١﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 22: Melekleri görecekleri gün mücrimler için o gün de bir müjde yoktur ve derler ki: (Müjde) «Haram, memnu.»
يَوْمَ يَرَوْنَ الْمَلٰٓئِكَةَ لَا بُشْرٰى يَوْمَئِذٍ لِلْمُجْرِم۪ينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًا مَحْجُورًا ﴿٢٢﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 23: Ve onlar amelden ne işlemiş bulundular ise, o güne geçtik de onu bir saçılmış ince zerreler kıldık.
وَقَدِمْنَٓا اِلٰى مَا عَمِلُوا مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَاهُ هَبَٓاءً مَنْثُورًا ﴿٢٣﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 24: O günde cennet ehli, karargâh itibariyle hayırlıdır, istirahatgâhca da daha güzeldir.
اَصْحَابُ الْجَنَّةِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ مُسْتَقَرًّا وَاَحْسَنُ مَق۪يلًا ﴿٢٤﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 25: Ve o gün ki, gök bir bulutla parçalanacaktır, melekler de indirilmekle indirilecektir.
وَيَوْمَ تَشَقَّقُ السَّمَٓاءُ بِالْغَمَامِ وَنُزِّلَ الْمَلٰٓئِكَةُ تَنْز۪يلًا ﴿٢٥﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 26: O gün sabit olan mülk, Rahmân'ındır. Kâfirlere ise gayet güç bir gün olmuştur.
اَلْمُلْكُ يَوْمَئِذٍۨ الْحَقُّ لِلرَّحْمٰنِۜ وَكَانَ يَوْمًا عَلَى الْكَافِر۪ينَ عَس۪يرًا ﴿٢٦﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 27: Ve o gün ki, zalim iki elini ısırır, der ki: «Keşke ben Peygamber ile beraber bir yol tutmuş olsa idim.»
وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلٰى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَن۪ي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَب۪يلًا ﴿٢٧﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 28: «Eyvah bana! Keşke falanı dost ittihaz etmese idim.»
يَا وَيْلَتٰى لَيْتَن۪ي لَمْ اَتَّخِذْ فُلَانًا خَل۪يلًا ﴿٢٨﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 29: «Andolsun ki, beni zikirden sapıttırdı, (o zikir) bana geldikten sonra ve şeytan insan için yardımcı olmayıp (onu) zelilâne bir halde terkeder olmuştur.»
لَقَدْ اَضَلَّن۪ي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ اِذْ جَٓاءَن۪يۜ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْاِنْسَانِ خَذُولًا ﴿٢٩﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 30: Ve Peygamber dedi ki: «Yarabbi! Şüphe yok benim kavmim bu Kur'an'ı metrûk ittihaz ettiler.»
وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ اِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هٰذَا الْقُرْاٰنَ مَهْجُورًا ﴿٣٠﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 31: Ve işte Biz böyle herbir peygamber için günahkârlardan bir düşman kılmışızdır. Ve sana bir hidâyet ve nusret edici olarak Rabbin kifâyet eder.
وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا مِنَ الْمُجْرِم۪ينَۜ وَكَفٰى بِرَبِّكَ هَادِيًا وَنَص۪يرًا ﴿٣١﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 32: Ve kâfir olanlar dedi ki: «Kur'an O'nun üzerine toplu bir halde indirilmiş olmalı değil mi idi?» Onunla kalbini takviye etmek için böyle müteferrikan indirdik. Ve onu âyet âyet beyan ettik.
وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْاٰنُ جُمْلَةً وَاحِدَةًۚ كَذٰلِكَ لِنُثَبِّتَ بِه۪ فُؤٰادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْت۪يلًا ﴿٣٢﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 33: Ve onlar sana herhangi bir mesel ile gelmezler ki, illâ Biz sana hakkı ve tefsirce daha güzelini getirmiş oluruz.
وَلَا يَأْتُونَكَ بِمَثَلٍ اِلَّا جِئْنَاكَ بِالْحَقِّ وَاَحْسَنَ تَفْس۪يرًاۜ ﴿٣٣﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 34: (onlar) O kimselerdir ki, yüzleri üzerine cehenneme haşrolunurlar. İşte onlar mevkice en fena ve yolca en sapkındırlar.
اَلَّذ۪ينَ يُحْشَرُونَ عَلٰى وُجُوهِهِمْ اِلٰى جَهَنَّمَۙ اُو۬لٰٓئِكَ شَرٌّ مَكَانًا وَاَضَلُّ سَب۪يلًا۟ ﴿٣٤﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 35: Ve celâlim hakkı için Mûsa'ya kitabı verdik ve O'nun maiyetinde kardeşi Harun'u vezir kıldık.
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَا مَعَهُٓ اَخَاهُ هٰرُونَ وَز۪يرًاۚ ﴿٣٥﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 36: O vakit dedik ki: «Bizim âyetlerimizi tekzîp etmiş olan kavme gidin.» Sonra o kavmi tam bir helâk ile helâk ediverdik.
فَقُلْنَا اذْهَبَٓا اِلَى الْقَوْمِ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ فَدَمَّرْنَاهُمْ تَدْم۪يرًاۜ ﴿٣٦﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 37: Ve Nûh kavmini de, (helâk ettik) peygamberleri tekzîp ettikleri vakit onları gark ettik ve onları nâsa bir ibret kıldık ve zalimler için bir acıklı azap hazırladık.
وَقَوْمَ نُوحٍ لَمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ اَغْرَقْنَاهُمْ وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ اٰيَةًۜ وَاَعْتَدْنَا لِلظَّالِم۪ينَ عَذَابًا اَل۪يمًاۚ ﴿٣٧﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 38: Ve Âd'i de, Semûd'u da ve Re's ashâbını da ve bunların arasında bir nice çok asırlar erbâbını da (helak ettik).
وَعَادًا وَثَمُودَا۬ وَاَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُونًا بَيْنَ ذٰلِكَ كَث۪يرًا ﴿٣٨﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 39: Ve bütün onların kendileri için misaller irâd ettik ve hepsini de kırdık geçirdik.
وَكُلًّا ضَرَبْنَا لَهُ الْاَمْثَالَۘ وَكُلًّا تَبَّرْنَا تَتْب۪يرًا ﴿٣٩﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 40: Ve andolsun ki, felaket yağmuruna tutulmuş olan karyeye varmışlardı. Artık onu görür olmamışlar mı idi? Hayır, öldükten sonra dirilip kalkmayı ummaz olmuşlardır.
وَلَقَدْ اَتَوْا عَلَى الْقَرْيَةِ الَّت۪ٓي اُمْطِرَتْ مَطَرَ السَّوْءِۜ اَفَلَمْ يَكُونُوا يَرَوْنَهَاۚ بَلْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ نُشُورًا ﴿٤٠﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 41: Ve seni görünce de seni ancak bir eğlence yerine tutuyorlar, «Allah'ın peygamber gönderdiği bu mudur?» diyorlar.
وَاِذَا رَاَوْكَ اِنْ يَتَّخِذُونَكَ اِلَّا هُزُوًاۜ اَهٰذَا الَّذ۪ي بَعَثَ اللّٰهُ رَسُولًا ﴿٤١﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 42: «Az kaldı ki bizi mabutlarımızan sapıtıversin, eğer biz onun üzerine sabreder olmasa idik,» (diyorlar). Ve yakında azabı gördükleri zaman yolca kimin daha sapık olduğunu bileceklerdir.
اِنْ كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ اٰلِهَتِنَا لَوْلَٓا اَنْ صَبَرْنَا عَلَيْهَاۜ وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ح۪ينَ يَرَوْنَ الْعَذَابَ مَنْ اَضَلُّ سَب۪يلًا ﴿٤٢﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 43: Gördün mü o hevâsını mabut ittihaz edeni? Artık sen mi onun üzerine bir vekil olacaksın?
اَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُۜ اَفَاَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَك۪يلًاۙ ﴿٤٣﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 44: Yoksa zanneder misin ki, onların ekserisi işitirler veya âkilâne düşünürler? Onlar başka değil, hayvanlar gibidirler, belki onlar yolca daha sapıklardır.
اَمْ تَحْسَبُ اَنَّ اَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ اَوْ يَعْقِلُونَۜ اِنْ هُمْ اِلَّا كَالْاَنْعَامِ بَلْ هُمْ اَضَلُّ سَب۪يلًا۟ ﴿٤٤﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 45: Görmedin mi Rabbin gölgeyi nasıl uzatmıştır? Eğer dileyecek olsa idi onu elbette sakin kılardı. Sonra güneşi gölge üzerine bir delil kıldık.
اَلَمْ تَرَ اِلٰى رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ الظِّلَّۚ وَلَوْ شَٓاءَ لَجَعَلَهُ سَاكِنًاۚ ثُمَّ جَعَلْنَا الشَّمْسَ عَلَيْهِ دَل۪يلًاۙ ﴿٤٥﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 46: Sonra onu (o gölgeyi) azar azar kendimize (dilediğimiz cihete) çekip almışızdır.
ثُمَّ قَبَضْنَاهُ اِلَيْنَا قَبْضًا يَس۪يرًا ﴿٤٦﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 47: O, o (Zât-ı Akdesdir) ki, sizin için geceyi bir örtü, ve uykuyu bir rahat, ve gündüzü de bir intişar zamanı kıldı.
وَهُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الَّيْلَ لِبَاسًا وَالنَّوْمَ سُبَاتًا وَجَعَلَ النَّهَارَ نُشُورًا ﴿٤٧﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 48: (Ve O, o) Zât-ı Kerîm'dir ki, rüzgarları rahmetinin önünde bir müjdeci olarak gönderdi. Ve gökten tertemiz bir su indirdik.
وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَرْسَلَ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِه۪ۚ وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً طَهُورًاۙ ﴿٤٨﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 49: Tâ ki onunla ölü bir beldeyi ihya edelim ve yaratmış olduklarımızdan bir nice hayvanları ve birçok insanları sulayalım.
لِنُحْيِيَ بِه۪ بَلْدَةً مَيْتًا وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَٓا اَنْعَامًا وَاَنَاسِيَّ كَث۪يرًا ﴿٤٩﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 50: Zât-ı akdesim hakkı için onu (o yağmur nîmetini) tefekkür etsinler için aralarında türlü türlü sûretlerde bulundurmaktayız. Halbuki nâsın ekserisi ancak nankörlükte bulunmuştur.
وَلَقَدْ صَرَّفْنَاهُ بَيْنَهُمْ لِيَذَّكَّرُواۘ فَاَبٰٓى اَكْثَرُ النَّاسِ اِلَّا كُفُورًا ﴿٥٠﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 51: Ve eğer dilemiş olsa idik elbette her karyeye de bir korkutucu gönderirdik.
وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا ف۪ي كُلِّ قَرْيَةٍ نَذ۪يرًاۘ ﴿٥١﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 52: Artık sen kâfirlere itaat etme ve onlara karşı bununla büyük bir cihad ile mücâhedede bulun.
فَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَجَاهِدْهُمْ بِه۪ جِهَادًا كَب۪يرًا ﴿٥٢﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 53: Ve O, o (Hâlik-ı Azîm) dir ki, iki denizi kendi mecralarına salıvermiştir; şu lezzetlidir, fazlaca tatlıdır, şu da tuzludur, acı bir sudur. Ve ikisinin arasında da bir hail, görülemeyecek bir perde vücuda getirmiştir.
وَهُوَ الَّذ۪ي مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ هٰذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ وَهٰذَا مِلْحٌ اُجَاجٌۚ وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخًا وَحِجْرًا مَحْجُورًا ﴿٥٣﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 54: Ve O, o (Halık-i Kerîm)dir ki, sudan insan yaratmıştır, sonra onu erkek ve dişi kılmıştır ve Rabbin (her şeye) kemaliyle kâdirdir.
وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ مِنَ الْمَٓاءِ بَشَرًا فَجَعَلَهُ نَسَبًا وَصِهْرًاۜ وَكَانَ رَبُّكَ قَد۪يرًا ﴿٥٤﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 55: (Böyle iken kâfirler) Allah'ın gayrı kendilerine ne menfaat ve ne de mazarrat veremiyecek olan şeylere ibadet ederler ve kâfir, Rabbine karşı (şeytanlara) mu'in olmuştur.
وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَنْفَعُهُمْ وَلَا يَضُرُّهُمْۜ وَكَانَ الْكَافِرُ عَلٰى رَبِّه۪ ظَه۪يرًا ﴿٥٥﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 56: Biz seni göndermedik, ancak bir müjdeleyici ve bir korkutucu olarak (gönderdik).
وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذ۪يرًا ﴿٥٦﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 57: De ki: «Ben bunun üzerine sizden bir ücret istemiyorum, ancak Rabine doğru bir yol ittihaz etmek isteyen kimseyi istiyorum.»
قُلْ مَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اَنْ يَتَّخِذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلًا ﴿٥٧﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 58: Ve ölmeyecek olan bir hayat sahibine tevekkül et ve O'na hamd ile beraber tesbihte bulun ve kullarının günahlarına O'nun haberdar olması kifâyet eder.
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذ۪ي لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِه۪ۜ وَكَفٰى بِه۪ بِذُنُوبِ عِبَادِه۪ خَب۪يرًاۚۛ ﴿٥٨﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 59: O ki, gökleri ve yeri ve bunların arasında olanları altı günde yarattı, sonra, Arş üzerine hükümran oldu. O, Rahmân'dır, O'nu haberdar olandan sor.
اَلَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِۚۛ اَلرَّحْمٰنُ فَسْـَٔلْ بِه۪ خَب۪يرًا ﴿٥٩﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 60: Ve onlara «Rahman'a secde ediniz,» denildiği zaman, dediler ki: «Rahmân nedir? Bize emrettiğine biz secde eder miyiz?» Ve (bu emir) Onların daha ziyâde nefretlerini artırdı.
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمٰنِ قَالُوا وَمَا الرَّحْمٰنُۗ اَنَسْجُدُ لِمَا تَأْمُرُنَا وَزَادَهُمْ نُفُورًا۟ ۩ ﴿٦٠﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 61: Pek müteâlidir O (Hâlık-ı Azîm) ki, gökte burçlar vücuda getirmiştir ve orada bir çırağ ve bir nûrani ay yaratmıştır.
تَبَارَكَ الَّذ۪ي جَعَلَ فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجًا وَجَعَلَ ف۪يهَا سِرَاجًا وَقَمَرًا مُن۪يرًا ﴿٦١﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 62: Ve O, o (Hâlık-ı Kerîm)dir ki, tefekkür eden veya şükürde bulunmak isteyen kimse için geceyi ve gündüzü birbiri ardınca gelmekte kılmıştır.
وَهُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يَذَّكَّرَ اَوْ اَرَادَ شُكُورًا ﴿٦٢﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 63: Ve Rahmân'ın (halis) kulları onlardır ki, yeryüzünde mütevaziyâne bir halde yürürler ve cahiller onlara hitab ettikleri vakit, «Selâmetle,» derler.
وَعِبَادُ الرَّحْمٰنِ الَّذ۪ينَ يَمْشُونَ عَلَى الْاَرْضِ هَوْنًا وَاِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا ﴿٦٣﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 64: Ve onlar ki Rableri için secde edenler ve kıyamda bulunanlar olarak gecelerler.
وَالَّذ۪ينَ يَب۪يتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا ﴿٦٤﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 65: Ve onlar ki: «Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını defet!» derler. Şüphe yok ki, O'nun azabı, bertaraf olmayan bir hüsrândır.
وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۗ اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًاۗ ﴿٦٥﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 66: Filhakika o (cehennem) pek kötü bir karargâh, bir ikametgâhtır.
اِنَّهَا سَٓاءَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا ﴿٦٦﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 67: Ve onlar ki, infakta bulundukları zaman ne israfta ve ne de darlık göstermekte bulunmuş olmazlar, Bunun arasında mutedil bir halde bulunmuş olurlar.
وَالَّذ۪ينَ اِذَٓا اَنْفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذٰلِكَ قَوَامًا ﴿٦٧﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 68: Ve onlar ki, Allah ile beraber başka bir tanrıya dua etmezler ve Allah'ın haram kıldığı nefsi öldürmezler bihakkın olan müstesna, ve zinada bulunmazlar ve her kim bunu yaparsa büyük bir cezaya uğrar.
وَالَّذ۪ينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَ وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّت۪ي حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّ وَلَا يَزْنُونَۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ يَلْقَ اَثَامًاۙ ﴿٦٨﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 69: Onun için Kıyamet gününde azap kat kat olur ve orada enva-ı mezellete tutulmuş olarak aleddevam kalır.
يُضَاعَفْ لَهُ الْعَذَابُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَيَخْلُدْ ف۪يه۪ مُهَانًاۗ ﴿٦٩﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 70: Ancak tövbe eden ve imân eden ve sâlih amel ile amelde bulunan müstesna. Artık Allah onların günahlarını sevaplara tebdîl eder ve Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyici bulunmaktadır.
اِلَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ عَمَلًا صَالِحًا فَاُو۬لٰٓئِكَ يُبَدِّلُ اللّٰهُ سَيِّـَٔاتِهِمْ حَسَنَاتٍۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا ﴿٧٠﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 71: Ve her kim tövbe etmiş ve sâlih amelde bulunmuş olursa Artık şüphe yok ki o Allah Teâlâ'ya rızasını kazanmış olarak döner.
وَمَنْ تَابَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَاِنَّهُ يَتُوبُ اِلَى اللّٰهِ مَتَابًا ﴿٧١﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 72: Ve onlar ki, yalan yere şehâdette bulunmazlar ve faidesiz bir şeye uğradıkları vakit kerîmler olarak geçer giderler.
وَالَّذ۪ينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَۙ وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا ﴿٧٢﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 73: Ve onlar ki, Rablerinin âyetleriyle kendilerine öğüt verildiği zaman ona karşı sağır ve kör olarak yıkılıp durmazlar.
وَالَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِّرُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَيْهَا صُمًّا وَعُمْيَانًا ﴿٧٣﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 74: Ve onlar ki: «Ya Rabbenâ! Bize zevcelerimizden ve zürriyetlerimizden gözler aydınlığı ihsan et ve bizi takvâ sahiplerine imam kıl!» derler.
وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَامًا ﴿٧٤﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 75: İşte onlar sabretmiş oldukları şey mukabilinde en yüksek köşkler ile mükâfaatlanacaklardır ve orada bir sağlık ve selâmet duasıyla karşılanacaklardır.
اُو۬لٰٓئِكَ يُجْزَوْنَ الْغُرْفَةَ بِمَا صَبَرُوا وَيُلَقَّوْنَ ف۪يهَا تَحِيَّةً وَسَلَامًاۙ ﴿٧٥﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 76: Orada müebbet sûrette kalacaklardır. (Orası) Bir karargâh ve bir ikematgâh olmak üzere ne güzel olmuştur.
خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ حَسُنَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا ﴿٧٦﴾
Karşılaştır Furkan Sûresi 77: De ki: «Sizin ibadetiniz olmayınca Rabbim size ne kıymet verir. Halbuki, siz tekzîp ettiniz, artık (bu tekzîpin cezası size) yakın bir zamanda ulaşacaktır.»
قُلْ مَا يَعْبَؤُ۬ا بِكُمْ رَبّ۪ي لَوْلَا دُعَٓاؤُ۬كُمْۚ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا ﴿٧٧﴾

https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/hac-suresinin-35-ayeti-ne-anlatiyor-199303-m.jpg
Hac Suresinin 35. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hac suresinin 35. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 35. Ayet Arapça: ِ اَلَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِر۪ينَ عَلٰى ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/hac-suresinin-30-ayeti-ne-anlatiyor-199281-m.jpg
Hac Suresinin 30. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hac suresinin 30. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 30. Ayet Arapça: ِ ذٰلِكَۗ وَمَنْ يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللّٰهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ عِنْدَ رَبِّه ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/hac-suresinin-23-ayeti-ne-anlatiyor-199261-m.jpg
Hac Suresinin 23. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hac suresinin 23. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 23. Ayet Arapça: ِ اِنَّ اللّٰهَ يُدْخِلُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/cuma-suresinin-tefsiri-199259-m.jpg
Cuma Suresinin Tefsiri

Cuma sûresi Medine’de inmiştir. 11 âyettir. İsmini, 9. âyette geçen اَلْجُمْعَةُ (Cuma) kelimesinden almıştır. اَلْمُسَبِّحَاتُ (Müsebbihât) sûrelerin ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/hac-suresinin-7-ayeti-ne-anlatiyor-199231-m.jpg
Hac Suresinin 7. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hac suresinin 7. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 7. Ayet Arapça: وَاَنَّ السَّاعَةَ اٰتِيَةٌ لَا رَيْبَ ف۪يهَاۙ وَاَنَّ اللّٰهَ يَبْعَثُ مَنْ ف ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/05/hac-suresinin-1-ayeti-ne-anlatiyor-199213-m.jpg
Hac Suresinin 1. Ayeti Ne Anlatıyor?

Hac suresinin 1. ayetinde şöyle buyrulur: Hac Suresi 1. Ayet Arapça: يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْۚ اِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ ...