TEFSİR:
Sûrenin
başında âdeta bir “Dikkat!” komutu gibi “Hâ. Mîm” harfleri seslendirildikten
sonra, Kur’ân-ı Kerîm’in Allah tarafından indirildiği beyân edilir. Bununla
birlikte Cenâb-ı Hakk’ın, Kur’an’ın inişiyle de alakalı olarak şu altı sıfat-ı
celîlesine yer verilir:
✺ اَلْعَز۪يزُ
(Azîz): Karşı gelinmesi ve mağlup edilmesi
mümkün olmayan nihâyetsiz bir güç ve kuvvet sahibi. Dolayısıyla bu sıfatın bir
tecellisi olan Kur’an’a karşı gelmek, onu mağlup etmek ve hükümlerini geçersiz
kılmak mümkün olmayacaktır.
✺ اَلْعَل۪يمُ
(Alîm): Her şeyi hakkiyle bilen. Allah
Teâlâ’nın ilim sıfatının bir tecellisi olan Kur’an, bütün ilmî hakîkatlerin
kaynağıdır. Onda bulunan ilimler hem doğru hem de sınırsızdır. Bu vasfıyla
Kur’an her daim önde gider, diğer beşeri ilimler ise füze yanında kağnı arabası
gibi arkadan gelir.
✺ غَافِرُ
الذَّنْبِ (Ğâfiru’z-zenb): Günahları bağışlayan.
✺ قَابِلُ
التَّوْبِ (Kābilu’t-tevb): Tevbeleri kabul eden.
✺ شَد۪يدُ
الْعِقَابِ (Şedîdu’l-‘ikāb): Azabı çok şiddetli olan.
✺ ذُو
الطَّوْلِ (Zü’t-tavl): Lütfü, nimeti, ihsan ve
ikramı bol ve geniş olan.
Kur’ân-ı
Kerîm, bu güzel isim ve sıfatlarıyla Yüce Rabbimizi tanıtarak insanları
Allah’ın bağışlamasına koşmaya, günahları terk edip tevbeye sarılmaya teşvik
eder. Diğer taraftan şiddetli azabıyla korkutarak buna sebep olacak fiil ve
davranışlardan uzak durmayı emreder. Böylece akılları ve kalpleri tesir altında
bırakıp korku ve umut kanatlarını birlikte çırptırarak hayra istikâmetlendirir.
Korkudan hoşlananlara korku ilâcı, umuttan hoşlananlara umut ilacı sunar. Bu
şekilde Allah’ın sonsuz lutuf ve ihsânına ermenin yollarını gösterir.
Bu
âyet-i kerîmelerin gerçekten böyle bir tesire sahip olduğunu gösteren yaşanmış
bir hâdiseyi Yezid b. Esamm şöyle anlatır:
Şam
ehlinden güçlü kuvvetli, nüfuz sahibi bir kimse vardı. Zaman zaman Hz. Ömer’in
yanına gelirdi. Bir ara Ömer (r.a.) onu göremez oldu. Çevresindekilere:
“–Falan
zât ne yapıyor, artık görünmez oldu?” dedi.
“–Ey
mü’minlerin emiri! O kendisini içkiye verdi” dediler.
Hz.
Ömer, kâtibini çağırarak:
“–Yaz!
Ömer b. Hattâb’dan falan kimseye. Selâm sana! «Kendisinden başka ilâh
olmayan, günahları bağışlayan, tevbeleri kabul eden, azâbı çetin ve ihsânı bol
olan Allah’a hamd ederim. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur, dönüş ancak
O’nadır.»” (Mü’min 40/3)
Ömer
(r.a.) mektubu yazdırdıktan sonra arkadaşlarına dönerek:
“–Allah’a
yönelmesi ve Allah’ın tevbesini kabul buyurması için kardeşinize dua ediniz”
dedi. O zât, Hz. Ömer’in mektubunu alınca; “Allah günahları bağışlayan,
tevbeleri kabul eden, azâbı çetin olandır” (Mü’min 40/3)cümlesini tekrar
tekrar okudu ve:
“–Allah
beni hem azabıyla korkutmuş, hem de günahlarımı affedeceğini va‘detmiş” diyerek
ağladı. Daha sonra da güzelce tevbe etti. Ömer (r.a.) o zâtın tevbe ettiğini
haber alınca:
“–Bir
kardeşinizin yoldan çıktığını, günaha saplandığını gördüğünüzde, onu doğru yola
getirmeye ve Allah’ın affına güvenmesini sağlamaya çalışın. Tevbe nasip etmesi
için Allah’a yalvarın. Kendisine beddua ederek aleyhinde şeytana yardımcı
olmayın” dedi. (Kurtubî, el-Câmi‘, XV, 291)
Bununla birlikte insanlar arasında Allah’ın
âyetlerine karşı çıkacak ve bunlarla mücadele edecek aptallar olacaktır:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri