Karşılaştır Tûr Sûresi 2:
2,3. Yayılmış ince deri üzerine, satır satır yazılmış kitaba,
Karşılaştır Tûr Sûresi 3:
2,3. Yayılmış ince deri üzerine, satır satır yazılmış kitaba,
وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِۙ ﴿٤﴾
وَالسَّقْفِ الْمَرْفُوعِۙ ﴿٥﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 6:
Kaynatılmış denize, (andolsun ki)
وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِۙ ﴿٦﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 7:
Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır.
اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِعٌۙ ﴿٧﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 8:
Ona engel olacak (hiçbir şey de) yoktur.
مَا لَهُ مِنْ دَافِعٍۙ ﴿٨﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 9:
O gün gök, bir çalkanış çalkalanır
يَوْمَ تَمُورُ السَّمَٓاءُ مَوْرًاۙ ﴿٩﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 10:
Dağlar da bir yürüyüş yürür.
وَتَس۪يرُ الْجِبَالُ سَيْرًاۜ ﴿١٠﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 11:
Vay haline o gün yalanlayanların!
فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَۙ ﴿١١﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 12:
Ki onlar, daldıkları bir batak (bâtıl)da oynayıp duruyorlar.
اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي خَوْضٍ يَلْعَبُونَۢ ﴿١٢﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 13:
O gün onlar cehennem ateşine itilip kakılacaklar.
يَوْمَ يُدَعُّونَ اِلٰى نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّاۜ ﴿١٣﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 14:
(Onlara): "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur" (denilecek).
هٰذِهِ النَّارُ الَّت۪ي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ ﴿١٤﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 15:
"Bu da mı bir sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz?
اَفَسِحْرٌ هٰذَٓا اَمْ اَنْتُمْ لَا تُبْصِرُونَ ﴿١٥﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 16:
Girin oraya, ister sabredin ister etmeyin artık sizin için birdir. Siz hep yaptıklarınıza göre cezalandırılacaksınız" (denilecek).
اِصْلَوْهَا فَاصْبِرُٓوا اَوْ لَا تَصْبِرُواۚ سَوَٓاءٌ عَلَيْكُمْۜ اِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿١٦﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 17:
Şüphesiz (günahlardan) korunanlar da cennetlerde, nimetler içindedirler.
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَنَع۪يمٍۙ ﴿١٧﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 18:
Rablerinin kendilerine verdiği ile zevk ü sefâ sürerler. Rableri onları, cehennem azabından korumuştur.
فَاكِه۪ينَ بِمَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۚ وَوَقٰيهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ ﴿١٨﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 19:
(Onlara): "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için" (denilir.)
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ٓيـًٔا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۙ ﴿١٩﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 20:
Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Ayrıca biz onları ceylan gözlü hûrilerle evlendirdik.
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلٰى سُرُرٍ مَصْفُوفَةٍۚ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍ ﴿٢٠﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 21:
İman edip zürriyetleri de iman ile kendilerine tâbi olanlar (yok mu?); işte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Kendilerinin amellerinden birşey de eksiltmedik. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.
وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُمْ بِا۪يمَانٍ اَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَٓا اَلَتْنَاهُمْ مِنْ عَمَلِهِمْ مِنْ شَيْءٍۜ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَه۪ينٌ ﴿٢١﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 22:
Onlara canlarının istediği meyvalar ve etlerden bol bol verdik.
وَاَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ ﴿٢٢﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 23:
Orada bir kadeh kapışırlar ki, onda ne bir saçmalama vardır, ne de günaha sokma.
يَتَنَازَعُونَ ف۪يهَا كَأْسًا لَا لَغْوٌ ف۪يهَا وَلَا تَأْث۪يمٌ ﴿٢٣﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 24:
Kendilerine ait bir takım hizmetçiler de onların etrafında dönerler. Bu gençler sanki sedefleri içine gizlenmiş inci gibidirler.
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ غِلْمَانٌ لَهُمْ كَاَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ۬ مَكْنُونٌ ﴿٢٤﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 25:
Birbirlerine yönelip soruyorlar.
وَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ ﴿٢٥﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 26:
Ve diyorlar ki: "Gerçekte biz daha önce (dünya hayatında) âilemiz içinde (âkibetimizden) korkardık".
قَالُٓوا اِنَّا كُنَّا قَبْلُ ف۪ٓي اَهْلِنَا مُشْفِق۪ينَ ﴿٢٦﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 27:
"Allah bize lutfetti de bizi (vücûdun) içine işleyen (kavurucu) azabdan korudu."
فَمَنَّ اللّٰهُ عَلَيْنَا وَوَقٰينَا عَذَابَ السَّمُومِ ﴿٢٧﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 28:
"Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur."
اِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلُ نَدْعُوهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّح۪يمُ۟ ﴿٢٨﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 29:
(Ey Muhammed!) sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde sen ne kâhinsin, ne de mecnûn.
فَذَكِّرْ فَمَٓا اَنْتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍۜ ﴿٢٩﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 30:
Yoksa onlar (senin için): "Bir şâirdir, zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetliyoruz." mu diyorlar?
اَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَتَرَبَّصُ بِه۪ رَيْبَ الْمَنُونِ ﴿٣٠﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 31:
De ki: Bekleyin, çünkü ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
قُلْ تَرَبَّصُوا فَاِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُتَرَبِّص۪ينَۜ ﴿٣١﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 32:
Onların akılları mı bunu emreder yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?
اَمْ تَأْمُرُهُمْ اَحْلَامُهُمْ بِهٰذَٓا اَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَۚ ﴿٣٢﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 33:
Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır onlar inanmıyorlar.
اَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُۚ بَلْ لَا يُؤْمِنُونَۚ ﴿٣٣﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 34:
Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz meydana getirsinler.
فَلْيَأْتُوا بِحَد۪يثٍ مِثْلِه۪ٓ اِنْ كَانُوا صَادِق۪ينَۜ ﴿٣٤﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 35:
Yoksa onlar, hiçbir şey olmadan (yani yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa kendileri yaratıcı mıdırlar?
اَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ اَمْ هُمُ الْخَالِقُونَۜ ﴿٣٥﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 36:
Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar düşünüp hakikati anlamazlar.
اَمْ خَلَقُوا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَۚ بَلْ لَا يُوقِنُونَۜ ﴿٣٦﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 37:
Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yahut hâkim (her şeyin yöneticisi) kendileri midir?
اَمْ عِنْدَهُمْ خَزَٓائِنُ رَبِّكَ اَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَۜ ﴿٣٧﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 38:
Yoksa kendilerine mahsus (üzerine çıkıp sırları) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsin.
اَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ ف۪يهِۚ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۜ ﴿٣٨﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 39:
Demek kızlar O'na, oğullar size öyle mi?
اَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَكُمُ الْبَنُونَۜ ﴿٣٩﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 40:
Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ اَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَۜ ﴿٤٠﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 41:
Yoksa gayb kendilerinin yanında da onlar mı yazıyorlar?
اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَۜ ﴿٤١﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 42:
Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenlerin kendileri tuzağa düşeceklerdir.
اَمْ يُر۪يدُونَ كَيْدًاۜ فَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَك۪يدُونَۜ ﴿٤٢﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 43:
Yoksa onların Allah'tan başka bir ilâhı mı var? Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
اَمْ لَهُمْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿٤٣﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 44:
Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, "Üst üste yığılmış bulutlardır." derler.
وَاِنْ يَرَوْا كِسْفًا مِنَ السَّمَٓاءِ سَاقِطًا يَقُولُوا سَحَابٌ مَرْكُومٌ ﴿٤٤﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 45:
Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları (kendi hallerine) bırak.
فَذَرْهُمْ حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي ف۪يهِ يُصْعَقُونَۙ ﴿٤٥﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 46:
O gün hiçbir tedbirlerinin kendilerine zerre kadar faydası olmayacak ve hiçbir şekilde yardım da görmeyeceklerdir.
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـًٔا وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۜ ﴿٤٦﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 47:
Şüphesiz o zulmedenlere ondan başka da azab vardır. Fakat çokları bilmezler.
وَاِنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا عَذَابًا دُونَ ذٰلِكَ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٤٧﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 48:
Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman Rabbini hamd ile tesbih et.
وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَاِنَّكَ بِاَعْيُنِنَا وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ ح۪ينَ تَقُومُۙ ﴿٤٨﴾
Karşılaştır Tûr Sûresi 49:
Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında da O'nu tesbih et
وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاِدْبَارَ النُّجُومِ ﴿٤٩﴾