# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | قُلْ جَٓاءَ الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُع۪يدُ | |
Türkçe Okunuşu * | Kul câe-lhakku vemâ yubdi-u-lbâtilu vemâ yu’îd(u) | |
1. | Ömer Çelik Meali | De ki: “Hak geldi ve bütün açıklığıyla kendini ortaya koydu. Artık, tâkipçileri canlı tutmaya çalışsa da, bâtıl ne yeni bir şey ortaya koyabilir, ne de gideni geri getirebilir; böylece sönüp gitmeye mahkûmdur.” |
2. | Diyanet Vakfı Meali | De ki: Hak geldi; artık bâtıl ne bir şeyi başlatabilir ne de geri getirebilir. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | De ki: "Hak geldi; artık batıl ne yeniden başlar, ne de geri gelir." |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | De ki: “Hak geldi. Artık batıl yeni bir şey ortaya çıkaramaz, eskiyi de geri getiremez.” |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | De ki: "Hak geldi, batılın önü de kalmaz, sonu da." |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | De ki: hak geldi, bâtılın önü de kalmaz sonu da |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | De ki: «Hak geldi. Baatıl ne ibtidâen, ne de iâdeten (hiçbir şey yaratmıya) kaadir olamaz». |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | De ki: “Hak geldi; artık bâtıl ne (bir şeyi) ortaya çıkarabilir, ne de geri getirebilir.” |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | (Ey Rasûlüm, yine o kâfirlere) de ki: “- Hak (din olan İslâm) geldi, bâtıl (şirk) kayboldu gitti ve geride dönmez.” |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | De ki : «Hak geldi, bâtıl (ise bir şeyi) ne bidâyeten vücuda getirebilir ve ne de iade edebilir.» |
11. | Ümit Şimşek Meali | De ki: Hak geldi; artık bâtıl ne yeni birşey ortaya çıkarabilir, ne de gideni geri getirebilir. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | Say: "The Truth has arrived, and Falsehood neither creates anything new, nor restores anything." |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Sebe' Sûresi 49. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Müminûn suresinin 84. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 84. Ayet Arapça: قُلْ لِمَنِ الْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهَٓا اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ Müm ...
Teğâbün sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 18 âyettir. İsmini, 9. âyette geçen ve “aldanma, aldatma, kar-zarar” mânasına gelen اَلتَّغَابُنُ (teğâbün) k ...
Müminûn suresinin 62. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 62. Ayet Arapça: ِ وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِ ...
Müminûn suresinin 53. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 53. Ayet Arapça: ِ فَتَقَطَّعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًاۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَ ...
Yâsîn sûresi, Mekke’de nâzil olmuştur. 83 âyettir. İsmini birinci âyette geçen يٰسٓ (Yâsîn) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, iniş sırasına gör ...
Müminûn suresinin 29. ayetinde şöyle buyrulur: Müminûn Suresi 29. Ayet Arapça: ِ وَقُلْ رَبِّ اَنْزِلْن۪ي مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْمُ ...