Sâffât Sûresi 35-39. Ayet Tefsiri


35-39 / 182


Sâffât Sûresi Hakkında

Saffât sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 182 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ve saf tutmuş varlıklardan bahseden الصَّٓافَّاتُ (sâffât) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 37, iniş sırasına göre 56. sûredir.

Sâffât Sûresi Konusu

Sûre Allah’ın birliğini vurgulayarak söze başlar. Mahşer yerinden, cennet ve cehennemden acı ve tatlı insan manzaraları sunarak âhiretin gerçekliğini ortaya koyar. Hz. Nûh, Hz. İbrâhim, Hz. Mûsâ ve Hz. Hârûn, Hz. İlyâs, Hz. Lut ve Hz. Yûnus’un kıssalarından kesitler takdim ederek, bir taraftan Resûlullah (s.a.s.)’in getirdiği ilâhî bilgilerin doğruluğunu belirtirken, bir taraftan da Peygamber ve mü’minleri sabır ve azimle davalarının müdâfii olmaya teşvik eder. Çünkü Allah, daha önce de olduğu gibi, şimdi de Peygamber ve ona inananlara mutlaka yardım edecek ve onları galip kılacaktır.

Sâffât Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada otuz yedinci, iniş sırasına göre elli altıncı sûredir. En‘âm sûresinden sonra, Lokman sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

اِنَّهُمْ كَانُٓوا اِذَا ق۪يلَ لَهُمْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ يَسْتَكْبِرُونَۙ ﴿٣٥﴾
وَيَقُولُونَ اَئِنَّا لَتَارِكُٓوا اٰلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَجْنُونٍۜ ﴿٣٦﴾
بَلْ جَٓاءَ بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَل۪ينَ ﴿٣٧﴾
اِنَّكُمْ لَذَٓائِقُوا الْعَذَابِ الْاَل۪يمِۚ ﴿٣٨﴾
وَمَا تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۙ ﴿٣٩﴾
Karşılaştır 35: Onlara: “Allah’tan başka ilâh yok” dendiği zaman büyüklük taslıyorlardı.
Karşılaştır 36: “Delirmiş bir şâirin sözüne güvenerek hiç ilâhlarımızı terk eder miyiz? Olacak iş mi bu?” diyorlardı.
Karşılaştır 37: Hayır! O ne delidir, ne de şâir. O gerçeği getirmiş, önceki bütün peygamberleri de doğrulamıştır.
Karşılaştır 38: Hiç şüphesiz siz o can yakıcı azabı tadacaksınız.
Karşılaştır 39: Fakat, fazla değil, sadece yaptığınız kötülüklerin cezasını çekeceksiniz.

TEFSİR:

Müşrikleri cehenneme sürükleyen sebeplerin başında şunlar geldiği anlaşılmaktadır:

Birincisi; onlar, Allah’ın birliğine inanmıyorlardı. Kendilerine “Lâ ilâhe illallah” yani Allah’tan başka ilâh olmadığı söylendiğinde büyüklük taslayıp bu inancı kabule yanaşmıyorlardı. Çünkü kelime-i tevhid, kuru bir sözden ibaret olmayıp, onu kabullendiğinde hayat tarzını buna göre tümüyle değiştirmesi gerekmekteydi. Putperestlik anlayışı üzere bina edilen câhiliye değer yargılarını ve içtimâî düzeni bırakıp, İslâm’ın istediği düzeni benimseme ve onu yaşama mecburiyeti söz konusu idi. Bu sebeple, tevhid sözü onları fevkalade rahatsız ediyordu.

İkincisi; yine aynı sebepten hareketle onlar, Resûlullah (s.a.s.)’in peygamberliğini kabul etmiyorlardı. Çünkü onun getirdiği sistem ve yaptığı düzenlemeler işlerine gelmiyordu. Peygamber (s.a.s.)’in yerleştirmek istediği hayat anlayışı, onların kurulu düzenlerini tehdit ediyor ve bir kısım nefsânî hesaplardan vazgeçmelerini gerektiriyordu. Bu ise onlara ağır geliyordu. Çıkar yol ise Peygamber’le mücâdeleye girişmek, onu davasından vazgeçirmeğe çalışmak, tesirini kırmak ve ilerlemesini durdurmaktı. Bu bakımdan başvurdukları çarelerden biri de Efendimiz (s.a.s.)’i “delilik”le suçlamaktı. İddialarına göre, ne söylediğini bilmeyen bir deli yüzünden putlarını terk etmek olacak şey değildi. Aslında bu nevi girişimlerin maksadı, insanların uyanıp gerçeği görmelerini engellemek, böylece putperest düzenin kendilerine sağladığı çıkarlardan yararlanmaya devam etmekti.

Gerçek şu ki Peygamber, deli değil, aksine geldiği toplumun en akıllı insanı idi. Getirdiği Kur’an, gerçeğin ta kendisi idi. Kendiliğinden bir din üretmediği gibi, ilk defa peygamberlik iddiasında bulunan bir şahsiyet de değildi. Onun getirdiği mesajlar, önceki peygamberlerin haber verdiklerini aynen doğrulamaktaydı. O halde, önceden olduğu gibi bundan böyle de, Peygamber’e iman ve itaat şarttır. Ona iman etmeyenler, cehennem azabını tadacaklardır. Ancak ilâhî adâlet gereğince kimseye haksızlık yapılmayacak, herkes ancak yaptığına göre karşılık görecektir.

Kâfirlerin uğrayacağı fecî âkibete karşılık, hayatlarını Peygamber (s.a.s.)’e iman, itaat ve sâlih amel temelleri üzerine bina eden mü’minlere tarifi imkânsız mükâfatlar müjdelenir:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/kuran-i-kerime-muhabbet-ve-tazim-nasil-olmalidir-197645-m.jpg
Kur’an-ı Kerim’e Muhabbet ve Tazim Nasıl Olmalıdır?

Bizler için örnek şahsiyetler olan ashâb-ı kirâmın ve evliyâullâhın Kur’ân-ı Kerîm’e karşı hissettikleri büyük mes’ûliyet duygusu, onu ne derecede hay ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/hicr-suresinin-21-ayeti-ne-anlatiyor-197619-m.jpg
Hicr Suresinin 21. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ Her şeyin hazineleri sade ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ummetin-en-sereflileri-hadisi-197615-m.jpg
“Ümmetin En Şereflileri” Hadisi

Kur’ân-ı Kerîm’i, her devirde milyonlarca hâfız ezberlemiştir. Müsteşriklerin dahî îtirâf ettikleri gibi[1] bu durum, yeryüzünde hiçbir kitaba nasîb o ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/hicr-suresinin-9-ayeti-ne-anlatiyor-197610-m.jpg
Hicr Suresinin 9. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/insanliga-son-cagri-197603-m.jpg
İnsanlığa Son Çağrı

Hakîkaten Hazret-i Âdem’le başlayan ve Âhir Zaman Nebîsi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de kemâle eren İslâm’ın, Kur’ân-ı Kerîm’le vâsıl oldu ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ibrahim-suresinin-44-ayeti-ne-anlatiyor-197579-m.jpg
İbrahim Suresinin 44. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رَبَّنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يب ...