Saffât sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 182 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ve saf tutmuş varlıklardan bahseden الصَّٓافَّاتُ (sâffât) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 37, iniş sırasına göre 56. sûredir.
Sûre Allah’ın birliğini vurgulayarak söze başlar. Mahşer yerinden, cennet ve cehennemden acı ve tatlı insan manzaraları sunarak âhiretin gerçekliğini ortaya koyar. Hz. Nûh, Hz. İbrâhim, Hz. Mûsâ ve Hz. Hârûn, Hz. İlyâs, Hz. Lut ve Hz. Yûnus’un kıssalarından kesitler takdim ederek, bir taraftan Resûlullah (s.a.s.)’in getirdiği ilâhî bilgilerin doğruluğunu belirtirken, bir taraftan da Peygamber ve mü’minleri sabır ve azimle davalarının müdâfii olmaya teşvik eder. Çünkü Allah, daha önce de olduğu gibi, şimdi de Peygamber ve ona inananlara mutlaka yardım edecek ve onları galip kılacaktır.
Mushaftaki sıralamada otuz yedinci, iniş sırasına göre elli altıncı sûredir. En‘âm sûresinden sonra, Lokman sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Hz. İbrâhim, putlara tapmakta ısrar eden günahkâr bir toplum içinde artık daha fazla kalamayacağını anladı. Hicrete karar verdi. Doğduğu ve yaşadığı toprakları terk edip, kalp huzuru içinde Rabbine kulluk edebileceği bir yere gitmeyi istedi. Bu hususta Rabbinin kendine en doğru yolu göstereceğinden emindi. 99. âyet-i kerîme, hicret etmek ve uzlete çekilmek konusunda aslî delillerden biridir. Allah’a layık bir kulluk için hicret ve uzleti tercih eden ilk kişi de Hz. İbrâhim olup Şam topraklarına ve Beyt-i Makdis’e hicret etmiştir.
Bu sırada İbrâhim (a.s.)’ın henüz çocuğu yoktu. Bu sebeple Rabbinden, gurbette teselli bulacağı sâlih bir erkek evlatla kendisine yardım etmesini istedi. Buradan, sâlih olma şartıyla bir babanın Allah’tan erkek çocuk istemesinin doğru ve güzel bir iş olduğu neticesi çıkarılabilir. Cenâb-ı Hak da ona yumuşak huylu, akıllı, uslu, itaatkâr bir erkek çocuk müjdeledi. “Şu ihtiyarlık çağımda bana İsmâil’i ve İshâk’ı lütfeden Allah’a hamdolsun! Elbette Rabbim, duaları hakkiyle işitendir” (İbrâhim 14/39) âyetinden de anlaşılacağı üzere, bu müjdenin tahakkuku hemen değil hayli zaman sonra, Hz. İbrâhim ve hanımının iyice yaşlandığı bir dönemde olmuştur.
Allah Teâlâ ilk olarak İbrâhim (a.s.)’a Hacer validemizden oğlu İsmâil’i lütfetti:
Kur’an’da şöyle buyrulur: قَالُوا بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْقَانِط۪ينَ قَالَ وَمَنْ يَقْنَطُ مِنْ رَحْمَةِ رَبِّه۪ٓ اِلَّا الضَّٓ ...
Gerçek saâdet, Kur’ânî hakîkatlerin cenneti içinde yaşayabilmektir. Her iki cihânın da bahtiyarlığı, Kur’ân’ın ihtişâmına bürünmekle mümkündür. Zira K ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍ اٰمِن۪ينَ Takvâ sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pın ...
Bizler için örnek şahsiyetler olan ashâb-ı kirâmın ve evliyâullâhın Kur’ân-ı Kerîm’e karşı hissettikleri büyük mes’ûliyet duygusu, onu ne derecede hay ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ Her şeyin hazineleri sade ...
Kur’ân-ı Kerîm’i, her devirde milyonlarca hâfız ezberlemiştir. Müsteşriklerin dahî îtirâf ettikleri gibi[1] bu durum, yeryüzünde hiçbir kitaba nasîb o ...