Sâffât Sûresi 164-166. Ayet Tefsiri


164-166 / 182


Sâffât Sûresi Hakkında

Saffât sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 182 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ve saf tutmuş varlıklardan bahseden الصَّٓافَّاتُ (sâffât) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 37, iniş sırasına göre 56. sûredir.

Sâffât Sûresi Konusu

Sûre Allah’ın birliğini vurgulayarak söze başlar. Mahşer yerinden, cennet ve cehennemden acı ve tatlı insan manzaraları sunarak âhiretin gerçekliğini ortaya koyar. Hz. Nûh, Hz. İbrâhim, Hz. Mûsâ ve Hz. Hârûn, Hz. İlyâs, Hz. Lut ve Hz. Yûnus’un kıssalarından kesitler takdim ederek, bir taraftan Resûlullah (s.a.s.)’in getirdiği ilâhî bilgilerin doğruluğunu belirtirken, bir taraftan da Peygamber ve mü’minleri sabır ve azimle davalarının müdâfii olmaya teşvik eder. Çünkü Allah, daha önce de olduğu gibi, şimdi de Peygamber ve ona inananlara mutlaka yardım edecek ve onları galip kılacaktır.

Sâffât Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada otuz yedinci, iniş sırasına göre elli altıncı sûredir. En‘âm sûresinden sonra, Lokman sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

وَمَا مِنَّٓا اِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَعْلُومٌ ﴿١٦٤﴾
وَاِنَّا لَنَحْنُ الصَّٓافُّونَۚ ﴿١٦٥﴾
وَاِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ ﴿١٦٦﴾
Karşılaştır 164: Melekler şöyle der: “Bizim her birimizin Allah katında belli bir makamı ve vazîfesi vardır.”
Karşılaştır 165: “O’nun emrini alıp yerine getirmek için bizler saf saf dizilmiş beklemekteyiz.”
Karşılaştır 166: “Biz, Allah’ın her türlü eksiklik ve ortaktan uzak olduğunu sürekli ikrar ve ilan etmekteyiz.”

TEFSİR:

Sûrenin girişinde Allah’ın huzurunda saf saf duran, O’nun emrini bekleyen ve aldığı emri yerine getiren meleklerden bahsedilmişti. Burada meleklerin dilinden bu hususa tekrar yer verilir. Maksat, müşriklerin önceki âyetlerde bahsedilen meleklerle alakalı düşüncelerinin yanlışlığını haber verip, meleklerle Allah arasında bir nesep bağı değil Rab-kul münâsebeti bulunduğunu beyân etmektir. Melekler ilâh değil, tek ilâh olan Allah’ın kullarıdır. O’na itaat eder, O’ndan emir almadan konuşmazlar ve yalnızca O’nun emri ile hareket ederler. (bk. Enbiyâ 21/27) Her bir meleğin Allah katında belli bir makamı, hizmet ettiği belli bir yeri vardır; onu da aşıp ileri gidemezler. Rivayete göre Miraç gecesi Sidre-i Müntehâ’da iken Cebrâil biraz geri durunca, Efendimiz (s.a.s.): “Burada benden ayrılacak mısın?” diye sormuştu. O da: “Bulunduğum bu noktadan daha ileri gidemem”, diye cevap vermiş, Yüce Allah da meleklerin söylediği bir sö­zü nakletmek üzere: “Bizim her birimizin Allah katında belli bir makamı ve vazifesi vardır” (Saffât 37/164) âyetlerini indirmiştir. (Kurtubî, el-Câmi‘, XV, 90)

Melekler hizmet ve ibâdet menzillerinde taat için saf saf dururlar. Allah’ı tesbih eder, O’nu noksan sıfatlardan tenzih ederler. Nitekim Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Gökte üze­rinde secde eden yahut ayakta ibâdet eden bir meleğin bulunmadı­ğı bir ayak basacak kadar bir yer dahi yoktur.” (Heysemî, Mecme‘u’z-zevâid, X, 358)

“Gerçekten ben sizin görmediklerinizi görüyor, duymadıklarınızı duyuyorum. Gök gıcırdıyor, gıcırdaması da hakkıdır. Çünkü orada yüce Allah’a secde etmek için alnını koyan hiçbir meleğin bulunmadığı dört parmaklık bir yer dahi yoktur…” (Tirmizî, Zühd 9/2312)

Allah Teâlâ’ya itaat ve kulluk bakımından meleklerin düzenli saflar halinde olması, mü’minler için de güzel bir numûne teşkil eder. Onlar da aynen melekler gibi, iman, itaat, cemaatle namaz, Allah yolunda cihad gibi dinin emirlerini düzenli saflar halinde yerine getirmeye çalışırlar.

Hz. Ömer (r.a.) da namaza kalktığında: “Saflarınızı doğru ve düzgün tutun. Saflarınızı düzeltin. Şüphesiz Allah sizin de, meleklerin Rableri huzurun­da durdukları gibi durmanızı ister” der, sonra da: “O’nun emrini alıp yerine getirmek için bizler saf saf dizilmiş bekleyenleriz” (Sâffât 37/165) buyruğunu okur, “Ey filan sen geriye git, ey filan sen öne geç” der, sonra da kendisi öne geçer, tekbir alıp namaza dururdu. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XXIII, 134)

İşte Resûlullah (s.a.s.) ve sahâbenin Allah’ın âyetleriyle hemhal olup hayatlarını o âyetlerin mâna ve muhtevasında tanzim etmeleri böyleydi. İmandan nasibi olmayan müşriklerin ise itiraz ve bahaneden başka yaptıkları bir şey yoktu:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/hicr-suresinin-45-46-ayetleri-ne-anlatiyor-197647-m.jpg
Hicr Suresinin 45-46. Ayetleri Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۜ اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍ اٰمِن۪ينَ Takvâ sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pın ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/kuran-i-kerime-muhabbet-ve-tazim-nasil-olmalidir-197645-m.jpg
Kur’an-ı Kerim’e Muhabbet ve Tazim Nasıl Olmalıdır?

Bizler için örnek şahsiyetler olan ashâb-ı kirâmın ve evliyâullâhın Kur’ân-ı Kerîm’e karşı hissettikleri büyük mes’ûliyet duygusu, onu ne derecede hay ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/hicr-suresinin-21-ayeti-ne-anlatiyor-197619-m.jpg
Hicr Suresinin 21. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ Her şeyin hazineleri sade ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/ummetin-en-sereflileri-hadisi-197615-m.jpg
“Ümmetin En Şereflileri” Hadisi

Kur’ân-ı Kerîm’i, her devirde milyonlarca hâfız ezberlemiştir. Müsteşriklerin dahî îtirâf ettikleri gibi[1] bu durum, yeryüzünde hiçbir kitaba nasîb o ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/hicr-suresinin-9-ayeti-ne-anlatiyor-197610-m.jpg
Hicr Suresinin 9. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/12/insanliga-son-cagri-197603-m.jpg
İnsanlığa Son Çağrı

Hakîkaten Hazret-i Âdem’le başlayan ve Âhir Zaman Nebîsi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de kemâle eren İslâm’ın, Kur’ân-ı Kerîm’le vâsıl oldu ...