Sâffât Sûresi 27-34. Ayet Tefsiri


27-34 / 182


Sâffât Sûresi Hakkında

Saffât sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 182 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ve saf tutmuş varlıklardan bahseden الصَّٓافَّاتُ (sâffât) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 37, iniş sırasına göre 56. sûredir.

Sâffât Sûresi Konusu

Sûre Allah’ın birliğini vurgulayarak söze başlar. Mahşer yerinden, cennet ve cehennemden acı ve tatlı insan manzaraları sunarak âhiretin gerçekliğini ortaya koyar. Hz. Nûh, Hz. İbrâhim, Hz. Mûsâ ve Hz. Hârûn, Hz. İlyâs, Hz. Lut ve Hz. Yûnus’un kıssalarından kesitler takdim ederek, bir taraftan Resûlullah (s.a.s.)’in getirdiği ilâhî bilgilerin doğruluğunu belirtirken, bir taraftan da Peygamber ve mü’minleri sabır ve azimle davalarının müdâfii olmaya teşvik eder. Çünkü Allah, daha önce de olduğu gibi, şimdi de Peygamber ve ona inananlara mutlaka yardım edecek ve onları galip kılacaktır.

Sâffât Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada otuz yedinci, iniş sırasına göre elli altıncı sûredir. En‘âm sûresinden sonra, Lokman sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

وَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَسَٓاءَلُونَ ﴿٢٧﴾
قَالُٓوا اِنَّكُمْ كُنْتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَم۪ينِ ﴿٢٨﴾
قَالُوا بَلْ لَمْ تَكُونُوا مُؤْمِن۪ينَۚ ﴿٢٩﴾
وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍۚ بَلْ كُنْتُمْ قَوْمًا طَاغ۪ينَ ﴿٣٠﴾
فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَاۗ اِنَّا لَذَٓائِقُونَ ﴿٣١﴾
فَاَغْوَيْنَاكُمْ اِنَّا كُنَّا غَاو۪ينَ ﴿٣٢﴾
فَاِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ ﴿٣٣﴾
اِنَّا كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ ﴿٣٤﴾
Karşılaştır 27: Derken birbirlerine dönüp, karşılıklı söz düellosuna başlarlar.
Karşılaştır 28: Tâbi olanlar önderlerine: “Evet, siz sanki iyiliğimizi istiyormuşçasına bize yaklaşır ve bâtılı hak göstererek bizi ona çağırırdınız.”
Karşılaştır 29: Onlar da şöyle derler: “Hayır, ne münâsebet! Siz zâten inanmak gibi bir niyet taşımıyordunuz.”
Karşılaştır 30: “Hem bizim sizi zorlayacak bir gücümüz de yoktu. Aksine siz kendiniz azgın ve isyânkâr bir gürûhtunuz.”
Karşılaştır 31: “Artık ne desek boş! Hakkımızda Rabbimizin azap sözü kesinleşmiş bulunuyor. Hiçbir çıkış yolu yok; günahlarımızın cezasını mutlaka çekeceğiz.”
Karşılaştır 32: “Evet, sizi baştan biz çıkardık; çünkü zâten kendimiz de azmış gitmiştik.”
Karşılaştır 33: Madem öyle, o gün azabı hep birlikte çekecekler.
Karşılaştır 34: Biz, inkârcı suçlulara işte böyle davranacağız.

TEFSİR:

Cehennemlikler birbirlerini suçlarlar. Hususiyle “müstaz’af” dediğimiz zayıflar, kendilerini doğru yoldan saptıran büyüklerine sataşırlar. “Bizi siz yoldan çıkardınız” derler. Onların; “Evet, siz sanki iyiliğimizi istiyormuşçasına bize yaklaşır ve bâtılı hak göstererek bizi ona çağırırdınız” (Saffât 37/28) sözü, burada kullanılan Arapça “yemin” kelimesine verilen mânalar dikkate alınarak şöyle izah edilir: Birincisi; “yemin”, yemin etmek mânasındadır: “Siz bize yemin ederek gelirdiniz. Doğru söylediğinize ve doğru yolda olduğunuza yemin ederek bizi kandırırdınız.” İkincisi; “yemin”, sağ taraf, uğur demektir: “Siz bize sağ taraftan gelip bizi kandırır, kendinizi uğurlu kimseler göstererek bizi aldatırdınız.” Üçüncüsü; “yemin”, kuvvetten kinâyedir: “Siz bize kuvvetle gelir, bizi zorla kendinize tabi kılardınız.” Onlar da genelde bu suçlamaları kabul etmez, artık bundan böyle yapılacak bir şeyin olmadığını ve hak ettikleri azabı çekmekten başka çârenin kalmadığını söylerler. Sonunda birlikte cehennemi boylarlar. (bk. Sebe’ 34/31-33; Mü’min 40/47-48) Buna göre, 34. âyetteki “inkârcı suçlular” şeklinde tercüme edilen “mücrimîn” kelimesinden, kâfirlerin kastedildiği anlaşılmaktadır.

Mahşer yerinden nakledilen bu manzaranın hedefi, toplumların hem idârecilerini hem de onların peşinden gidenleri uyarmaktır. İdareciler ve fikir önderleri, yarın böyle bir suçlamayla karşı karşıya kalacaklarını düşünerek insanları yanlış yollara sürükleyecek uygulamalardan kaçınmalıdır. Tâbi olanlar da başkalarının güdümüne girmeden, onurlu ve haysiyetli bir şahsiyet sergileyerek, Allah’ın huzurunda sorumlu olacakları inanç ve amel hususlarında kendi iradeleriyle hür ve şuurlu bir şekilde karar verebilmelidirler.

O bedbahtların böyle ebedî bir azaba uğramalarının sebebine gelince:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/huvallahullezi-tefsiri-198692-m.jpg
Hüvallahüllezi Tefsiri

Hüvallahüllezi, Haşr suresinin son 3 ayetidir. Huvallahüllezi'de Allah'ın bazı isimleri zikredilir. Hüvallahüllezi Tefsiri (Haşr Suresi 22-24. Ayetle ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/kuran-nasil-bir-kitaptir-198691-m.jpg
Kur’an Nasıl Bir Kitaptır?

Allah’ın emirlerine sarılıp yasaklarından kaçınanlara[1] ve bütün insanlara bir hidayet kaynağı olan Kur’an’ın indirilmeye başlandığı rahmet ayı olan ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/hasr-suresinin-tefsiri-198681-m.jpg
Haşr Suresinin Tefsiri

Haşr sûresi Medine’de inmiştir. 24 âyettir. İsmini, ikinci âyette geçip “sevkiyat için bir yere toplama” mânasına gelen اَلْحَشْرُ (haşr) kelimesinden ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/huvallahulleziyi-okumanin-fazileti-198682-m.jpg
Hüvallahüllezi'yi Okumanın Fazileti

Malik b. Yesâr`dan rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kim sabahleyin üç defa "euzubillahis-Semî`il-Alîmi mines-şeytanirrac ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/meryem-suresinin-87-ayeti-ne-anlatiyor-198663-m.jpg
Meryem Suresinin 87. Ayeti Ne Anlatıyor?

Meryem Suresinin 87. ayetinde şöyle buyrulur: Meryem Suresi 87. Ayet Arapça: لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ اِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمٰنِ ع ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/03/kuranla-sidk-yolculugu-198613-m.jpg
Kur’an’la Sıdk Yolculuğu

Ramazan oruç ve Kur’an ayıdır. Bakara 183’te daha öncekilere olduğu gibi İslam ümmetine de farz kılındığı bildirilen oruçtan maksadın takvaya erişmek ...