Kalem Sûresi Ali Fikri Yavuz Meali


SÛRE

MEAL LiSTESi


Karşılaştır Kalem Sûresi 1: Nûn ve kalem, bir de satıra yazı yazdıkları şeyler hakkı için,
نٓ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَۙ ﴿١﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 2: Sen (Ey Rasûlüm, ikram edildiğin) Rabbinin (peygamberlik) nimeti ile bir mecnûn değilsin;
مَٓا اَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍۚ ﴿٢﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 3: Ve muhakkak sana tükenmez bir sevap var...
وَاِنَّ لَكَ لَاَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍۚ ﴿٣﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 4: Gerçekten sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin.
وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ ﴿٤﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 5: Yakında göreceksin, onlar da (akıbetlerini) görecekler;
فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَۙ ﴿٥﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 6: Hanginizmiş mecnûn...
بِاَيِّكُمُ الْمَفْتُونُ ﴿٦﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 7: Muhakkak senin Rabbin, kendi yolundan kimin saptığını en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de en iyi bilendir.
اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ۖ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ ﴿٧﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 8: O halde (Ey Rasûlüm, Allah'ı, Kur'an'ı ve peygamberi) yalanlıyanları tanıma.
فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّب۪ينَ ﴿٨﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 9: Arzu ettiler ki, (kendilerine) yumuşaklık göstersen, onlar da sana yumuşak davransalar.
وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ ﴿٩﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 10: Bir de tanıma (haklı haksız) her çok yemin edeni, değersizi;
وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَه۪ينٍۙ ﴿١٠﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 11: Çok ayıplayanı, koğuculukla gezeni...
هَمَّازٍ مَشَّٓاءٍ بِنَم۪يمٍۙ ﴿١١﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 12: Hayırdan alıkoyanı, aşırı zalimi, çok günahkârı;
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ اَث۪يمٍۙ ﴿١٢﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 13: Zorbayı, bütün bunlarla beraber soysuz olan yardıkçıyı...
عُتُلٍّ بَعْدَ ذٰلِكَ زَن۪يمٍۙ ﴿١٣﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 14: Mal sahibidir ve oğulları vardır diye, (bunlara itaat etme).
اَنْ كَانَ ذَا مَالٍ وَبَن۪ينَۜ ﴿١٤﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 15: Ona âyetlerimiz (Kur'an) okunduğu zaman; “- Eskilerin masalları...” demiştir.
اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِ اٰيَاتُنَا قَالَ اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ ﴿١٥﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 16: Biz, yakında onun burnunu dağlıyacağız.
سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ ﴿١٦﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 17: Muhakkak ki biz, Mekke'lileri (kıtlık, açlık, ölüm ve esaret gibi belâlarla) imtihan ettik; nasıl ki o bağ sahiplerini bir belâ ile imtihan etmiştik: Hani o bağ sahipleri, sabah olunca bağın meyvelerini mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.
اِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَٓا اَصْحَابَ الْجَنَّةِۚ اِذْ اَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِح۪ينَۙ ﴿١٧﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 18: İstisna da yapmıyorlaradı, (İnşaallah demiyorlardı).
وَلَا يَسْتَثْنُونَ ﴿١٨﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 19: Bir de onlar uyurlarken, o bahçe üzerine Rabbinden bir belâ indi de,
فَطَافَ عَلَيْهَا طَٓائِفٌ مِنْ رَبِّكَ وَهُمْ نَٓائِمُونَ ﴿١٩﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 20: O bahçe, kapkara kesiliverdi, (kökünden yandı gitti).
فَاَصْبَحَتْ كَالصَّر۪يمِ ﴿٢٠﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 21: Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler:
فَتَنَادَوْا مُصْبِح۪ينَۙ ﴿٢١﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 22: “Haydin devşirecekseniz, ürününüzü toplamaya erken çıkın!”
اَنِ اغْدُوا عَلٰى حَرْثِكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَارِم۪ينَ ﴿٢٢﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 23: Hemen fırladılar; aralarında şöyle fısıldaşıyorlardı:
فَانْطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَۙ ﴿٢٣﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 24: “Bugün bağınıza bir miskin sokulmasın.”
اَنْ لَا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُمْ مِسْك۪ينٌ ﴿٢٤﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 25: Hem zanlarınca, miskinleri mahrum etmeğe güçleri yeterek erkenden gittiler...
وَغَدَوْا عَلٰى حَرْدٍ قَادِر۪ينَ ﴿٢٥﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 26: Vakta ki o bahçeyi (böyle yanmış kapkara) gördüler : “-Biz, herhalde yanlış gelmişiz.” dediler.
فَلَمَّا رَاَوْهَا قَالُٓوا اِنَّا لَضَٓالُّونَۙ ﴿٢٦﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 27: (Etrafa bakınıp kendi bahçeleri olduğunu anladıkları zaman da): “-Hayır, (bahçenin bereketinden) biz mahrum edilmişiz.” dediler.
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ ﴿٢٧﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 28: İnsaflıları şöyle dedi: “- Ben demedim mi size, tesbîh etseydiniz? (İnşaallah deyeydiniz).”
قَالَ اَوْسَطُهُمْ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ ﴿٢٨﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 29: Onlar: “- Seni tenzîh ederiz, Rabbimiz! Doğrusu biz zalimlermişiz.” dediler.
قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ ﴿٢٩﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 30: Sonra da döndüler, birbirlerine kabahat yüklemeye başladılar:
فَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ ﴿٣٠﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 31: Dediler ki: “-Yazıklar olsun bizler azgınlarmışız.
قَالُوا يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا طَاغ۪ينَ ﴿٣١﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 32: Umulur ki Rabbimiz, bize, onun yerine daha hayırlısını verir. Muhakkak biz, Rabbimizden hayır istiyenleriz.”
عَسٰى رَبُّنَٓا اَنْ يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِنْهَٓا اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا رَاغِبُونَ ﴿٣٢﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 33: İşte böyledir azab... Ahiret azabı ise, daha büyüktür; eğer bunu bilseler, (sakınırlardı).
كَذٰلِكَ الْعَذَابُۜ وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ۟ ﴿٣٣﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 34: Muhakkak ki takva sahibleri için, Rableri katında Na'îm= nimetleri tükenmez cennetler var.
اِنَّ لِلْمُتَّق۪ينَ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّع۪يمِ ﴿٣٤﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 35: Artık müslümanları, mücrim kâfirler gibi yapar mıyız, (hiç sevap bakımından onları bir tutar mıyız)?
اَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِم۪ينَ كَالْمُجْرِم۪ينَۜ ﴿٣٥﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 36: (Ey kâfirler, öldükten sonra müminle kâfir müsavi olur demekle) neyinize güveniyorsunuz? Nasıl (böyle yanlış) hüküm veriyorsunuz?
مَا لَكُمْ۠ كَيْفَ تَحْكُمُونَۚ ﴿٣٦﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 37: Yoksa size mahsus kitap var da, onda şu dersi mi okuyorsunuz.
اَمْ لَكُمْ كِتَابٌ ف۪يهِ تَدْرُسُونَۙ ﴿٣٧﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 38: “- Siz her şeyi arzu ederseniz, muhakkak o sizin olacak.” diye, içinde yazılı mıdır?
اِنَّ لَكُمْ ف۪يهِ لَمَا تَخَيَّرُونَۚ ﴿٣٨﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 39: Yoksa size karşı, üzerimizde kıyamet gününe kadar sürecek yeminler, taahhüdler mi var ki, kendi menfaatiniz için ne hüküm veriyorsanız mutlaka sizin olacak?
اَمْ لَكُمْ اَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۙ اِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَۚ ﴿٣٩﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 40: (Ey Rasûlüm) onlara sor: “-İçlerinden hangisi (bu söyledikleri sözü dava edip doğru çıkarmağa) kefildir?...
سَلْهُمْ اَيُّهُمْ بِذٰلِكَ زَع۪يمٌۚۛ ﴿٤٠﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 41: Yoksa onların (bu sözde) ortakları mı var? Öyle ise, o ortaklarını da getirsinler, eğer (sözlerinde) doğru iseler.”
اَمْ لَهُمْ شُرَكَٓاءُۚۛ فَلْيَأْتُوا بِشُرَكَٓائِهِمْ اِنْ كَانُوا صَادِق۪ينَ ﴿٤١﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 42: O kıyamet günü ki, iş güçleşip hakikat perdesi açılmağa başlıyacak, secdeye (Hakka boyun eğmeğe) çağrılacaklar; fakat güçleri yetmiyecektir.
يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ اِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَط۪يعُونَۙ ﴿٤٢﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 43: Gözleri düşkün bir halde, kendilerini bir zillet saracaktır. Halbuki, vaktiyle (dünyada) başları selâmette iken, bu secdeye davet olunuyorlardı; (da onu kabul etmiyorlardı).
خَاشِعَةً اَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۜ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ اِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ ﴿٤٣﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 44: O halde (Ey Rasûlüm), bu Kur'an'ı yalan sayanları bana bırak, (sen kalbini onlarla meşgul etme. Ben onların hakkından gelirim). Biz, onları, bilemiyecekleri yönden derece derece azaba yaklaştırırız; (Onlara sıhhat ve bol nimet veririz de, onu haklarında iyi zannederler. Halbuki o kâfirlere verdiğimiz bu mühletin sonu fecidir).
فَذَرْن۪ي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهٰذَا الْحَد۪يثِۜ سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَۙ ﴿٤٤﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 45: Ben onlara mühlet veririm; çünkü benim azabım çok şiddetlidir, (onu kimse önliyemez).
وَاُمْل۪ي لَهُمْۜ اِنَّ كَيْد۪ي مَت۪ينٌ ﴿٤٥﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 46: Yoksa sen, (Mekke halkına risaletini tebliğden dolayı) onlardan bir ücret istiyorsun da, borçlu kalmaktan, yük altında ezilmişlerdir?
اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ اَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَۚ ﴿٤٦﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 47: Yoksa gayb (Allah'ın ilmi) yanlarında da, onlar (ondan) mı yazıyorlar?
اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ ﴿٤٧﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 48: O halde (Ey Rasûlüm, Allah'ın kâfirlere mühlet vermesine dair olan) Rabbinin hükmüne sabret de, Yûnus peygamber gibi (aceleci) olma. Hani o, (balığın karnında) gamla dolu olduğu halde dua etmişti.
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِۢ اِذْ نَادٰى وَهُوَ مَكْظُومٌۜ ﴿٤٨﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 49: Eğer Rabbinden, ona, bir rahmet yetişmiş olmasaydı, kötü bir şekilde (balığın karnından) yeryüzüne atılacaktı.
لَوْلَٓا اَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّه۪ لَنُبِذَ بِالْعَرَٓاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ ﴿٤٩﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 50: Fakat Rabbi onu seçti de, kendisini salihlerden (peygamberlerden) kıldı.
فَاجْتَبٰيهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿٥٠﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 51: Doğrusu o kâfirler, Kur'an'ı işittikleri vakit, (sana olan düşmanlıklarından dolayı) az kalsın gözleri ile seni devireceklerdi. Hâlâ da (senin için): “-Muhakkak O bir mecnûndur.” diyorlar.
وَاِنْ يَكَادُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِاَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ اِنَّهُ لَمَجْنُونٌۢ ﴿٥١﴾
Karşılaştır Kalem Sûresi 52: Halbuki o Kur'an bütün âlemler için ancak bir öğüddür.
وَمَا هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَم۪ينَ ﴿٥٢﴾

https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/07/furkan-suresinin-30-ayeti-ne-anlatiyor-199846-m.jpg
Furkân Suresinin 30. Ayeti Ne Anlatıyor?

Furkân sûresinin 30. âyetinde Allah Teâla şöyle buyuruyor: Furkân Suresi 30. Ayet Arapça: وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ اِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هٰذ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/07/kuranda-ornek-gosterilen-cehennemlik-ve-cennetlik-2-kadin-199825-m.jpg
Kur'ân'da Örnek Gösterilen Cehennemlik ve Cennetlik 2 Kadın

Allah, inkâr edenlere Nûh’un karısı ile Lût’un karısını örnek verir. Her ikisi de, kullarımızdan iki sâlih kişinin nikâhları altında idiler, fakat o ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/07/furkan-suresi-15-16-ayetleri-ne-anlatiyor-199824-m.jpg
Furkân Suresi 15-16. Ayetleri Ne Anlatıyor?

Furkân sûresi 15-16. âyetlerinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: Furkân Suresi 15-16. Ayetlerinin Arapçası: قُلْ اَذٰلِكَ خَيْرٌ اَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ ا ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/07/furkan-suresinin-6-ayeti-ne-anlatiyor-199805-m.jpg
Furkân Suresinin 6. Ayeti Ne Anlatıyor?

Furkân sûresinin 6. âyetinde Allah Teâla şöyle buyuruyor: Furkân Suresi 6. Ayet Arapça: قُلْ اَنْزَلَهُ الَّذ۪ي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمٰوَاتِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/07/nur-suresinin-64-ayeti-ne-anlatiyor-199773-m.jpg
Nûr Suresinin 64. Ayeti Ne Anlatıyor?

Nûr sûresinin 64. âyetinde Allah Teâla şöyle buyuruyor: Nûr Suresi 64. Ayet Arapça: اَلَٓا اِنَّ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ قَدْ يَع ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/07/nur-suresinin-61-ayeti-ne-anlatiyor-199761-m.jpg
Nûr Suresinin 61. Ayeti Ne Anlatıyor?

Nûr sûresinin 61. âyetinde Rabbimiz şöyle buyuruyor: Nûr Suresi 61. Ayet Arapça: فَاِذَا دَخَلْتُمْ بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ تَحِيّ ...