# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | وَاِنّ۪ي كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُٓوا اَصَابِعَهُمْ ف۪ٓي اٰذَانِهِمْ وَاسْتَغْشَوْا ثِيَابَهُمْ وَاَصَرُّوا وَاسْتَكْبَرُوا اسْتِكْبَارًاۚ | |
Türkçe Okunuşu * | Ve-innî kullemâ de’avtuhum litaġfira lehum ce’alû esâbi’ahum fî âżânihim vestaġşev śiyâbehum ve esarrû vestekberû-stikbârâ(n) | |
1. | Ömer Çelik Meali | “Kendilerini bağışlaman için onlara yaptığım her çağrı karşısında parmaklarını kulaklarına tıkadılar, bana görünmemek için elbiselerine büründüler, küfürde direttikçe direttiler ve büyüklenip beni dinlemeyi kibirlerine yediremediler.” |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Gerçekten de, (imana gelmeleri ve böylece) günahlarını bağışlaman için onları ne zaman davet ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, (beni görmemek için) elbiselerine büründüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | "Doğrusu ben Senin onları bağışlaman için kendilerini her çağırışımda, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler, büyüklendikçe büyüklendiler." |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | “Kuşkusuz sen onları bağışlayasın diye kendilerini her davet edişimde parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, inanmamakta direndiler ve büyük bir kibir gösterdiler.” |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | "Ben onları senin bağışlaman için her davet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ısrar ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler." |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Ve ben onları mağfiret buyurman için her da'vet ettiğimde onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar ve esvablarına büründüler ve ısrar ettiler ve kibirlendikçe kibirlendiler |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | «Hakıykat ben, Senin kendilerini yarlığaman için, onları ne zaman da'vet etdiysem parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler ayak dirediler, büyüklük tasladılar da tasladılar». |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | “Ve doğrusu ben, onlara mağfiret etmen için kendilerini ne zaman (îmân etmeye)da'vet ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, (beni görmemek için) elbiselerine büründüler, (inkârlarında da) ısrâr ettiler ve büyüklük tasladıkça tasladılar.” |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Doğrusu ben, onları senin bağışlaman için her dâvet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar ve elbiselerine büründüler (ki beni görmesinler, küfürde) ısrar ettiler ve kibirlendikçe kibirlendiler. |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | «Muhakak ki ben onlar için mağfiret buyurasın diye kendilerini her ne zaman dâvet etti isem parmaklarını kulaklarına tıkadılar ve libaslarına büründüler ve ısrar ettiler ve böbürleniverdiler. |
11. | Ümit Şimşek Meali | “Senin bağışlaman için onları her çağırışımda kulaklarını tıkadılar, elbiselerine büründüler, inat ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | "And every time I have called to them, that Thou mightest forgive them, they have (only) thrust their fingers into their ears, covered themselves up with their garments, grown obstinate, and given themselves up to arrogance. |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Nuh Sûresi 7. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ Her şeyin hazineleri sade ...
Kur’ân-ı Kerîm’i, her devirde milyonlarca hâfız ezberlemiştir. Müsteşriklerin dahî îtirâf ettikleri gibi[1] bu durum, yeryüzünde hiçbir kitaba nasîb o ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ...
Hakîkaten Hazret-i Âdem’le başlayan ve Âhir Zaman Nebîsi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’de kemâle eren İslâm’ın, Kur’ân-ı Kerîm’le vâsıl oldu ...
Kur’an’da şöyle buyrulur: وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رَبَّنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يب ...
Kur’ân hizmetine koşan bu Kur’ân âşıkları, Rabbimiz’in rızâsına ve hatıra gelmeyecek ilâhî lûtuflara nâil olmuşlardır. Bu ilâhî lûtuf manzaralarından ...