Nahl Sûresi 22-23. Ayet Tefsiri


22-23 / 128


Nahl Sûresi Hakkında

Nahl sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 128 âyettir. İsmini 68. âyetinde geçen ve “bal arısı” mânasına gelen اَلنَّحْلُ (Nahl) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 16, nüzûl sırasına göre 70. sûredir. 

Nahl Sûresi Konusu

Nahl sûresi, peygamberlere gönderilen vahyin esas hedefinin tevhîd inancı yani “Allah’tan başka ilâh yoktur. Yalnızca O’na kulluk edilmeli ve sadece O’ndan korkulmalıdır” anlayışı olduğunu vurgulayarak başlar ve ağırlıklı olarak tevhidin delilleri üzerinde durur. Bununla beraber sûrede kâfirlerin bir kısım itirazlarına cevaplar verilir, iddiaları çürütülür ve şüpheleri ortadan kaldırılır. Resûlullah (s.a.s.)’in getirdiği dinin insan hayatında yapmayı hedeflediği değişim ve dönüşümler açıkça ortaya konur. Bu bağlamda adâlet, ihsan, sözünde durma, yemin ve anlaşmalara riâyet, haramlar-helâller ve tevbe gibi ahlâk ve muâmelâtla ilgili esaslar belirlenir. Yeri geldikçe öldükten sonra dirilme, hesap verme, cennet ve cehennem konularına temas edilir. Son olarak Peygamberimiz ve ona tâbi olanlara, kâfirlerin düşmanlık ve işkencelerine karşı nasıl bir tavır takınmaları gerektiği; zaman, mekan ve muhatabın durumunu dikkate alarak İslâm’ı nasıl tebliğ etmeleri lâzım geldiği hatırlatılır.

Nahl Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada on altıncı, iniş sırasına göre yetmişinci sûredir. Kehf sûresinden sonra, Nûh sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. Sondan üç âyetin Medine’de indiği yolunda rivayetler vardır. Hicretten bahseden 41. âyet ve sonrasının Medine’de indiği yolundaki görüş zayıf bulunmaktadır (41. âyetin tefsirine bk.).

اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَالَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ قُلُوبُهُمْ مُنْكِرَةٌ وَهُمْ مُسْتَكْبِرُونَ ﴿٢٢﴾
لَا جَرَمَ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِر۪ينَ ﴿٢٣﴾
Karşılaştır 22: Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Ne var ki âhirete inanmayanların kalpleri, bu en büyük gerçeği ve ona dayanan daha pek çok gerçeği inkâra şartlanmıştır. Onlar, boş bir büyüklenme içindedirler.
Karşılaştır 23: Şüphe yok ki Allah onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da kesinlikle bilir. O, büyüklenip duran kimseleri asla sevmez.

TEFSİR:

Kulluğa lâyık tek ilâh, Allah Teâlâ’dır. Ancak âhirete iman etmeyenler, o kadar sorumsuz, başıboş ve bu dünya hayatı ile öyle sarhoş olmuşlardır ki herhangi bir gerçeği inkâr etmekte, hakka hiçbir değer vermeyip onu önemsememekte bir an bile tereddüt etmez hale gelmişlerdir. Çünkü onların kalpleri şiddetli bir inkâr hastalığına tutulmuş olup, hakikat adına ne varsa hepsini reddetmektedirler. Aynı zamanda onlar devamlı büyüklenip duran kimselerdir. Bu yüzden onlar kendilerini belli ölçülere uymaya çağıran daveti kabule hazır olmadıkları gibi, hâlihazırda gittikleri yolun doğru mu yanlış mı olduğunu düşünüp araştırmaya bile hiçbir ihtiyaç duymazlar. Gizli ve açık her şeyi bilen Allah ise, büyüklenip duran, kendini başkalarından üstün gören kibirli kimseleri sevmez.

Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete giremez. Yine kalbinde zerre ağırlığınca iman olan da cehenneme girmez.” (Müslim, İman 147)

“Mütekebbirler kıyamet gününde toz zerrecikleri gibi haşredileceklerdir. Büyüklenmeleri yüzünden insanlar onları ayakları altında çiğneyecektir.” (Tirmizî, Kıyâmet 47)

Kibrin zıddı tevâzudur. Kibir kötülendiği nispette tevazu övülmüştür. Peygamberimiz (s.a.s.)’in torunu Hüseyin (r.a.)’ın şu hâli ne güzel bir tevâzu numûnesidir. Bir gün Hz. Hüseyin, ön­lerine konmuş ekmek parçalarını yiyen yoksul kimselerin yanın­dan geçerken ona: “Ey Abdullah’ın babası gel beraber yiyelim” dediler. O da bi­neğinden inip onlarla birlikte oturdu ve: “Allah, büyüklenip duran kimseleri asla sevmez” (Nahl 16/23) buyruğunu okudu. Onlarla yemeği bitirdikten sonra: “Ben sizin dave­tinizi kabul ettim, haydi siz de benim davetimi kabul ediniz” dedi. Onunla bir­likte kalkıp evine gittiler. Onlara hem yemek yedirdi, hem içirdi, hem de ba­ğışlarda bulunduktan sonra yanından ayrıldılar. (Kurtubî, el-Câmi‘, X, 95)

Ahmed er-Rufâî (k.s.) kibirle tavâzuun farkını şöyle bir misalle izah eder:

Hizmetçisi şeyh Yâkub, bu konuda ondan duyduğu bir cümleyi şöyle anlatıyor:

“Hemen her zaman olduğu gibi yine bir gün efendim Ahmed’le beraberdim. Başını kaldırdı, bir hurma ağacına baktı ve şöyle dedi:

«- Ey Yâkub, şu hurma ağacına bak. Başını öyle dik kaldırdığı için, Allah Teâlâ, bütün yük ağırlığını ona taşıtıyor. Ona bir şey yükleneceği zaman, ne kadar mümkünse, hepsi kendisine yükleniyor. Bir de kabak fidesine bak. O, dal budak salar sarmaz yanağını yere koydu. Bu yüzden ağırlığı başkasına yüklendi.” (Velîler Ansiklopedisi, II, 506)

İşte imanın sağladığı tevazu nimetinden mahrum kalıp kibri kendilerine meslek edinen inkarcıların Kur’an karşısındaki durumları şöyle haber veriliyor:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...