Nahl Sûresi 75. Ayet Tefsiri


75 / 128


Nahl Sûresi Hakkında

Nahl sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 128 âyettir. İsmini 68. âyetinde geçen ve “bal arısı” mânasına gelen اَلنَّحْلُ (Nahl) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 16, nüzûl sırasına göre 70. sûredir. 

Nahl Sûresi Konusu

Nahl sûresi, peygamberlere gönderilen vahyin esas hedefinin tevhîd inancı yani “Allah’tan başka ilâh yoktur. Yalnızca O’na kulluk edilmeli ve sadece O’ndan korkulmalıdır” anlayışı olduğunu vurgulayarak başlar ve ağırlıklı olarak tevhidin delilleri üzerinde durur. Bununla beraber sûrede kâfirlerin bir kısım itirazlarına cevaplar verilir, iddiaları çürütülür ve şüpheleri ortadan kaldırılır. Resûlullah (s.a.s.)’in getirdiği dinin insan hayatında yapmayı hedeflediği değişim ve dönüşümler açıkça ortaya konur. Bu bağlamda adâlet, ihsan, sözünde durma, yemin ve anlaşmalara riâyet, haramlar-helâller ve tevbe gibi ahlâk ve muâmelâtla ilgili esaslar belirlenir. Yeri geldikçe öldükten sonra dirilme, hesap verme, cennet ve cehennem konularına temas edilir. Son olarak Peygamberimiz ve ona tâbi olanlara, kâfirlerin düşmanlık ve işkencelerine karşı nasıl bir tavır takınmaları gerektiği; zaman, mekan ve muhatabın durumunu dikkate alarak İslâm’ı nasıl tebliğ etmeleri lâzım geldiği hatırlatılır.

Nahl Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada on altıncı, iniş sırasına göre yetmişinci sûredir. Kehf sûresinden sonra, Nûh sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. Sondan üç âyetin Medine’de indiği yolunda rivayetler vardır. Hicretten bahseden 41. âyet ve sonrasının Medine’de indiği yolundaki görüş zayıf bulunmaktadır (41. âyetin tefsirine bk.).

ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا عَبْدًا مَمْلُوكًا لَا يَقْدِرُ عَلٰى شَيْءٍ وَمَنْ رَزَقْنَاهُ مِنَّا رِزْقًا حَسَنًا فَهُوَ يُنْفِقُ مِنْهُ سِرًّا وَجَهْرًاۜ هَلْ يَسْتَوُ۫نَۜ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٧٥﴾
Karşılaştır 75: Allah şöyle bir örnek veriyor: Bir yanda, bir şahsın kölesi olup kendine ait hiçbir yetkisi ve herhangi bir şey üzerinde tasarruf hakkı bulunmayan âciz bir adam; diğer yanda ise tarafımızdan kendisine güzel ve bol bir rızık verdiğimiz ve bu güzel rızıktan gizlice ve açıkça harcayan hür bir adam! Hiç bunlar birbirine eşit olabilir mi? Bütün hamdler Allah’a mahsustur, fakat onların çoğu bilmez.

TEFSİR:

Âyetin çizdiği tabloya göre sahnede iki adam bulunmaktadır. Birisi başkasının malı olmuş, kendiliğinden hiç bir şey yapmağa gücü yetmeyen, hiç malı mülkü olmayan aciz ve zavallı bir köledir. Diğeri malı mülkü bulunan, bu malından gizli-âşikâr, gece-gündüz çokça infak eden zengin, cömert ve hür bir insandır. Âyet-i kerîmede resmedilen bu iki insan şahsiyetiyle kimlerin temsil edildiği hakkında iki farklı izah yapılabilir:

Birincisi; Allah’tan başkasına tapanlar, başkasının malı olan köle gibi hürriyetini verip bir yaratığa kul olmuş köle gibidir. Allah’tan başka ilâh tanımayan, Allah’ın birliğine inanan müslümanlar da hürriyeti elinde olan insan gibidir. Gerçek hürriyet, her türlü putun esaretinden kurtulup tam anlamıyla Allah’a kul olmaktır. Allah’ı inkâr, O’na ortak koşma, bâtıl dinler hep birer esaret bağıdır. Buna karşılık hak din ve Allah’ın birliğine inanmak, insan için bir hürriyet ve servettir. (Elmalılı, Hak Dini, V, 3111)

İkincisi; köle olan putları, hür olan ise hiçbir şey O’nun benzeri olmamakla beraber, Allah’ı temsil etmektedir. Yaratılış, şekil ve insan olmaları açısından denk olmalarına rağmen, nasıl bu iki kimseyi denk saymak mümkün değilse, her türlü rızkı verip lütufta bulunmaya kâdir olan Allah ile, hiçbir şeyi bulunmayıp kesinlikle hiçbir şey yapamayacak durumda olan putları eşit saymak nasıl uygun olabilir? Bu ayetin öncesi ve sonrası Allah’ın birliğini ispat ve müşriklerin şirk düşüncelerini reddetme konusunu işlediğinden temsile bu mânanın verilmesi daha uygundur. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XX, 83)

Müşrikler köle ile efendinin ne olduğunu çok iyi biliyorlardı. Çünkü böyle bir hayatın içinde yaşıyorlardı. Onlar hiçbir hususta gücü yetmeyen aciz bir köleyle mülk sahibi ve istediğini yapan efendiyi bir tutmazlardı. O halde köleyle efendiyi bir tutmazken bütün insanların efendisi, hâkimi ve yaratıcısıyla O’nun yaratıklarından herhangi birini denk tutmak mümkün olabilir mi? Zira bütün yaratıkları, Allah’ın kulu olmaktan öte başka bir özelliğe sahip değildir.

Konuyla ilgili diğer bir örnek de şöyledir:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/11/kibir-ve-kendini-begenmek-ile-ilgili-ayetler-197207-m.jpg
Kibir ve Kendini Beğenmek ile İlgili Ayetler

“İşte âhiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuk yapmayı istemeyenlere nasib ederiz. Sonunda kazançlı çıkanlar, fenalıktan sakı ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/11/yusuf-suresinin-39-ayeti-ne-anlatiyor-197194-m.jpg
Yusuf Suresinin 39. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ ءَاَرْبَابٌ مُتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ اَمِ اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُۜ “Ey zindan arkadaşlarım! ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/11/yusuf-suresinin-33-ayeti-ne-anlatiyor-197175-m.jpg
Yusuf Suresinin 33. Ayeti Ne Anlatıyor?

Kur’an’da şöyle buyrulur: قَالَ رَبِّ السِّجْنُ اَحَبُّ اِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَن۪ٓي اِلَيْهِۚ وَاِلَّا تَصْرِفْ عَنّ۪ي كَيْدَهُنَّ اَصْبُ اِلَيْهِن ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/11/mahmut-sagir-kuran-ziyafeti-285-ibrahim-suresi-38-41-ayetler-197176.png
Mahmut Sağır (Kuran Ziyafeti 285) İbrahim Sûresi 38-41. Ayetler

İbrahim Sûresi 38-41. Ayet Tefsiri 38. “Rabbimiz! Hiç şüphesiz sen, bizim gizlediğimizi de bilirsin, açığa vurduğumuzu da. Çünkü yerde olsu ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/11/vakia-suresi-hakkinda-bilgi-197173-m.jpg
Vakıa Suresi Hakkında Bilgi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/11/dinden-donenler-ile-ilgili-ayet-i-kerime-197174-m.jpg
Dinden Dönenler İle İlgili Ayet-i Kerime

“Ey iman edenler! Sizden biriniz dinden dönerse, şunu iyi bilsin ki, Allah o şahsın yerine, kendisinin sevdiği ve kendisini seven insanlar getirir. ...