Mâide
sûresi 120 âyettir. Medine’de inmiştir. Sûre ismini, içinde “yemekli sofra”
mânasındaki اَلْمَائِدَةُ (mâide) kelimesinin
geçtiği 112. ayetten almaktadır. Esasında bu sûre İslâm nimetinin ikram
edildiği ilâhî bir sofradır. Ayrıca bu sûreye, birinci âyetinde akidlerin
yerine getirilmesi emredildiği için “Ukûd”, okuyanları azap meleklerinin
elinden kurtaracağı için اَلْمُنْقِذَةُ
(Münkıze), ve dinî hükümler çeşitli âyetlere serpiştirildiği için اَلْمُبَعْثِرَةُ (Muba‘sire) adları da verilmiştir. Bu sûre
Hudeybiye anlaşmasından sonra, Hicret’in 6. senesinde veya 7. senesinin
başlarında vahyolunmuştur. Mushaf tertîbine göre 5, nüzûl sırasına göre 110.
sûredir.
Nuzül
Mushaftaki sıralamada 5., iniş sırasına göre 112. sûredir. Fetih sûresinden sonra, Tevbe’den önce Medine’de nâzil olmuştur. Medine döneminde bir defada indiğine ve son inen sûrelerden olduğuna dair rivayetler bulunmakla birlikte (Tirmizî, “Tefsîr”, 6/20; Müsned, II, 176; VI, 455; Hâkim, Müstedrek, II, 311), bu rivayetlerin gerek sûrenin ihtiva ettiği konulara gerekse sûre içindeki âyetlerin iniş sebebiyle ilgili bilgilere uygun düşmediğini savunan Ateş’e göre sûre, Medine döneminde uzun bir zaman dilimi içerisinde peyderpey inmiş, ancak Hz. Peygamber’in hayatının sonlarında tertip edilmiş olması sebebiyle tamamının bir defada indiği sanılarak bu rivayetler ortaya çıkmıştır (II, 448). Gösterilen gerekçeler incelendiğinde bu görüşün daha isabetli olduğu anlaşılmaktadır.
Konusu
Sûrede
özetle şu mevzular ele alınmaktadır:
›Müslümanların
dinî, içtimaî, iktisadî ve siyasî hayatlarını tanzim eden düzenlemelere yer
verilir. Bu bağlamda akitlerin yerine getirilmesi, Allah’ın hacla ve bunun
dışındaki hususlarla ilgili koymuş olduğu dinî nişânelere saygı duyulması,
Kâbe’ye gelen hacılara karşı girişilecek her türlü müdahalenin yasaklanması
sözkonusu edilir. Haram ve helâl olan yiyeceklerle alakalı kesin hükümler
konur. Bu hususta İslâm’dan önce mevcut olan yanlış telakki ve uygulamalar
kaldırılır. Ehl-i kitabın kestiklerini yeme ve iffetli hür kadınlarıyla evlenme
izni verilir. Abdest, gusül ve teyemmümle ilgili hükümler; isyan, toplumun
huzurunu bozma, hırsızlık ve kısası gerektiren hususlarla ilgili cezalar
bildirilir. İçki içmek, kumar oynamak, putlara tapmak, fal oklarıyla iş yapmak
tamamen yasaklanır. Yemin kefareti açıklanır ve şâhitlikle alakalı yeni hükümlere
yer verilir.
›Hâkim duruma
geçen müslümanlar, iktidarın kendilerini bozması tehlikesine karşı ikaz edilip,
adâlete bağlı kalmaları, kendilerinden önce geçen kitap ehlinin hatalarına
düşmemeleri, onları dost ve sırdaş edinmemeleri konusunda tekrar tekrar
uyarılır. Bunu başarabilmek için de Allah ve Rasûlü’nün öğrettiklerini, emir ve
yasaklarını titizlikle gözetmeleri emredilir.
›Yahudiler,
ısrarla sürdürdükleri yanlış tavırlarına karşı ikaz edilir ve sırat-ı müstakim
olan İslâm yoluna tabi olmaya çağrılır. Hz. Âdem’in iki oğlunun kıssası
bağlamında Hz. Peygamber Efendimiz ve ashâbı hakkında öldürme planlarından
vazgeçilmesi ve Allah katında insanın hayatının ehemmiyeti hususuna özel bir
vurgu yapılır. Aynı şekilde Hıristiyanların da içine düştükleri yanlış inançlar
açıkça belirtilerek, onlara da Allah Resûlü (s.a.s.)’in rehberliğini kabul
etmeleri konusunda uyarıda bulunulur. İşin ciddiyetini göstermek üzere de
kıyamet gününde peygamberlerin bile zor anlar yaşayacağı ilâhî hesaptan bir
tablo arzedilir. Netice olarak bütün insanlar göklerin, yerin ve her şeyin
sahibi olan Allah’a kulluğa davet edilir.
Fazileti
Görüldüğü
üzere Mâide sûresi müslümanların dinî, içtimaî, iktisadî ve siyasî hayatlarını
tanzim eden pek çok düzenlemelere yer veren mühim sûrelerden biridir. Bu açıdan
büyük bir fazilete sahiptir. Hz. Aişe (r.a.): “Mâide sûresi nüzûl
bakımından son inen sûrelerdendir. Şu halde onda bulduğunuz helâlleri helâl,
haramları da haram tutunuz” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 188)
demektedir. Abdullah b. Amr b. Âs ise: “Nebi (s.a.s.) bineği üzerinde iken ona
Mâide sûresi indi. Binek taşıyamadı, bunun üzerine Efendimiz bineğinden indi” (Ahmed
b. Hanbel, Müsned, II, 176) diyerek sûrenin önemini ve dindeki
ağırlığını vurgular.
10: İnkâra saplanıp âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar o kızgın, alevli ateşin yoldaşlarıdırlar.
TEFSİR:
Ebedî kurtuluşun birinci şartı imandır. İman olmadan yapılan sâlih amellerin âhirette hiçbir kıymeti yoktur. İmanla beraber yapılan amel-i sâlihler ise terazinin sevaplar kefesine konacak ve ilâhî ölçülere göre değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Allah’ın nimetlerine şükretmek, O’na verdiğimiz kulluk sözümüzü tutmak, dosta düşmana adâletle muamele etmek, takvâ üzere bir hayat yaşamak gibi güzel amellere karşılık Rabbimiz, günahları bağışlayacağını ve kullarını sonsuz nimetlerini sergilediği ve bol bol mükâfatlar hazırladığı cennete girdireceğini vaat etmektedir. Allah’ın varlığını, birliğini ve O’na şükretmenin zaruri olduğunu gösteren âyetleri ve delilleri yalanlayıp yok sayanlar ve inkâr yolunu tutanlar ise şüphesiz ilâhî kahra uğrayacak ve cehennem yâranı olacaklardır.
Ve o kimseler ki, küfrettiler ve Bizim âyetlerimizi tekzîp eylediler. Onlar da cehennem ehlidirler.
11.
Ümit Şimşek Meali
İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlar ise Cehennem ehlidir.
12.
Yusuf Ali (English) Meali
Those who reject faith and deny our signs will be companions of Hell-fire.
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Mâide Sûresi 10. ayetinin tefsiri için tıklayınız
*
Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir.