# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | فَمَهِّلِ الْكَافِر۪ينَ اَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا | |
Türkçe Okunuşu * | Femehhili-lkâfirîne emhilhum ruveydâ(n) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Onun için sen o kâfirlere biraz mühlet ver, bir süre onları kendi hallerine bırak! |
2. | Diyanet Vakfı Meali | 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17. Dönüş sahibi olan (yağmur yağdıran) göğe, (nebat ile) yarılan yere yemin ederim ki Kur'an, (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür. O, asla bir şaka değildir. Onlar bir tuzak kurarlar, ben de bir tuzak kurarım. Kâfirlere mühlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek). |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | Sen inkarcılara mehil ver; onlara mukabeleyi biraz geri bırak. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Artık sen inkârcılara mühlet ver; onlara biraz zaman tanı! |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Onun için kâfirleri imhal eyle: mühlet ver onlara biraz |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | (Habîbim) sen şimdilik o kâfirlere mühlet ver, onları biraz gecikdiriver. |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | (Ey Habîbim!) O hâlde kâfirlere (azâb edeceğimiz vakte kadar) mühlet ver; onlara azıcık süre tanımakla, biraz (kendi hâllerine) bırak! |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Onun için, o kâfirlere mühlet ver. Onlara az bir mühlet ver... |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Artık kâfirlere mühlet ver, onları biraz bırak. |
11. | Ümit Şimşek Meali | Onun için sen o kâfirlere mühlet ver; bir süre onları kendi hallerine bırak. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | Therefore grant a delay to the Unbelievers: Give respite to them gently (for awhile). |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin anlaşılması mümkün değildir. Mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Târık Sûresi 17. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Enbiyâ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 112 âyettir. اَلأنْبِيَاءُ (enbiyâ), kelime olarak “nebî” kelimesinin çoğulu olup “peygamberler” anlamına geli ...
Bedevi sözlükte “çölde konup göçerek yaşayan kimse, Arap göçebesi” demektir. İlk defa Kur’ân-ı Kerîm’de, yerleşik hayat yaşayan Araplar’la bedevî Ara ...
Kur'an'da şöyle buyrulur: "Âyetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur. Eğ ...
Meryem sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 98 âyettir. İsmini, 16-29. âyetlerde kıssası anlatılan Hz. Meryem Aleyhisselam’dan alır. Mushaf tertibi itibarı ...
Kur'an'da insan uzuvlarının sorumluluğu şöyle bildiriliyor: "Kulak, göz ve gönül, bunların hepsi sorumludur." (İsrâ sûresi, 36) TEFSİR: Bu âyet-i k ...
Günümüzde İslâm düşmanları tarafından Kur’ân-ı Kerîm’in yakılması hâdiseleri, onların içinde bulundukları acziyet ve zavallılığın apaçık bir tezâhür ...