Nahl Sûresi 37. Ayet Tefsiri


37 / 128


Nahl Sûresi Hakkında

Nahl sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 128 âyettir. İsmini 68. âyetinde geçen ve “bal arısı” mânasına gelen اَلنَّحْلُ (Nahl) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 16, nüzûl sırasına göre 70. sûredir. 

Nahl Sûresi Konusu

Nahl sûresi, peygamberlere gönderilen vahyin esas hedefinin tevhîd inancı yani “Allah’tan başka ilâh yoktur. Yalnızca O’na kulluk edilmeli ve sadece O’ndan korkulmalıdır” anlayışı olduğunu vurgulayarak başlar ve ağırlıklı olarak tevhidin delilleri üzerinde durur. Bununla beraber sûrede kâfirlerin bir kısım itirazlarına cevaplar verilir, iddiaları çürütülür ve şüpheleri ortadan kaldırılır. Resûlullah (s.a.s.)’in getirdiği dinin insan hayatında yapmayı hedeflediği değişim ve dönüşümler açıkça ortaya konur. Bu bağlamda adâlet, ihsan, sözünde durma, yemin ve anlaşmalara riâyet, haramlar-helâller ve tevbe gibi ahlâk ve muâmelâtla ilgili esaslar belirlenir. Yeri geldikçe öldükten sonra dirilme, hesap verme, cennet ve cehennem konularına temas edilir. Son olarak Peygamberimiz ve ona tâbi olanlara, kâfirlerin düşmanlık ve işkencelerine karşı nasıl bir tavır takınmaları gerektiği; zaman, mekan ve muhatabın durumunu dikkate alarak İslâm’ı nasıl tebliğ etmeleri lâzım geldiği hatırlatılır.

Nahl Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada on altıncı, iniş sırasına göre yetmişinci sûredir. Kehf sûresinden sonra, Nûh sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. Sondan üç âyetin Medine’de indiği yolunda rivayetler vardır. Hicretten bahseden 41. âyet ve sonrasının Medine’de indiği yolundaki görüş zayıf bulunmaktadır (41. âyetin tefsirine bk.).

TEFSİR:

Hiç kimsenin, işlediği günahlar hakkında “Ne yapayım, Allah’ın dileği böyle!” diye özür beyân ederek kurtulma şansı yoktur. Çünkü Cenâb-ı Hak, her ümmete “Sadece kendisine kulluk yapılmasını ve insanları sahte tanrılara tapmaya zorlayan şeytânî güçlerden uzaklaşılmasını” tebliğ eden bir peygamber göndermiştir. Buna göre peygamberlerin vazifesi insanlara Allah’a ibâdeti emretmek, Allah’tan başka şeylere tapmaktan onları sakındırmak, onlara en doğru ibâdet şekillerini öğretmek ve bu yolla Allah’a vasıl olmalarını sağlamaktır. Bu yüzdendir ki Cenâb-ı Hak, peygamber göndermedikçe hiçbir kimseye azap etmeyeceğini haber vermiştir. (bk. İsrâ 17/15)

Kulluk; irademizi Rabbimize teslim etmek, O’nun razı olduğu işleri yapmak, razı olmadıklarından da kaçınmaktır. İbrâhim b. Edhem (r.h.) ile alakalı anlatılan şu kıssa Hakk’a kulluğun nasıl olması gerektiğini hem basit, hem de etkili bir üslupla öğretir.

Kıssaya göre İbrâhim b. Edhem bir köle satın aldı. Ona:

“–Ne yersin?” dedi. O da:

“–Bana ne yedirirsen onu yerim” diye cevap verdi. Tekrar ona:

“–Ne iş yaparsın?” diye sordu. O da:

“–Beni ne işte kullanırsan onu yaparım” şeklinde karşılık verdi. Yine:

“–Hangi şeyi yapmak istersin?” diye sorunca, kölenin cevabı şu oldu:

“–Efendisinin isteği yanında kölenin isteği nerede kalır!” Sonra İbrâhim b. Edhem kendi nefsine dedi ki:

“–Ey miskin! Şu kölenin sana teslîm olduğu gibi, sen ömründe bir saat bile Allah’a teslîm olmadın.”

Şunu belirtelim ki, Peygamber’in davetini duyan herkesin aslında kıssada anlatıldığı gibi Allah’a kulluğa yönelmesi beklenir. Fakat gerçek böyle değildir. Bu konuda ilâhî bir zorlama olmadığından herhangi bir ümmete bir peygamber geldiğinde onların hemen iki gruba ayrıldıkları görülür:

  Daveti kabul edenler,

  Daveti reddedip sapıklık yolunu tutanlar.

Halbuki yeryüzünde dolaşıp insanlık tarihine ibretle bakılacak olsa, bunlardan neyin doğru neyin yanlış, hangi yolun müstakîm hangi yolun eğri olduğu hakkında mühim ip uçları elde edilebilecektir. Peygamberlerin ve onlara karşı gelenlerin halleri bunun en güzel misalleridir. Mesela Hz. Mûsâ ve İsrâiloğulları kurtulurken Firavun ve kavmi Allah’ın azabına uğramıştır. Yine Hz. Sâlih, Hz. Hud, Hz. Nûh gibi peygamberler ve onlara iman edenler Allah’ın rahmetine ererken, onları reddedenler helak edilmişlerdir. O halde Hz. Muhammed (s.a.s.)’e karşı gelenler de, öncekilerde olduğu gibi kendilerine belli bir süre mühlet veriliyor olsa da, âkıbetlerinin nice olacağını düşünüp âhireti inkâr gibi bir musibetten kendilerini kurtarmalıdırlar:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2017/09/hasta_dua-702x336.jpg
Şifa Ayetleri

Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2019/04/fakirlik_görmez-702x336.jpg
Vakıa Suresi

Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-79-ayeti-ne-anlatiyor-195094-m.jpg
Enâm Suresinin 79. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-72-ayeti-ne-anlatiyor-195071-m.jpg
Enâm Suresinin 72. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...